Bodrum'da yaşayan Rizeli yazar..

Kültür 17.04.2019 - 20:35, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:38 3177+ kez okundu.
 

Bodrum'da yaşayan Rizeli yazar..

İNEKLERİYLE, KAST SİSTEMİYLE HİNDİSTAN GEZİMİZ Dünyanın nüfus olarak Çin’den sonra 2. si olarak 1.350 Milyon insanın yaşadığı ülkeye yani Hindistan’a gitmek isteğimizi sonunda gerçekleştirdik. Uzak doğuda birkaç ülkeye birkaç kez gittiğimiz halde Hindistan’a ancak gidebildik. Tabii gitmeden nerde güzel fotoğraf çekebileceğiz nerde neleri yiyebileceğimiz,  aşı olacak mıyız gibi konularda bilgilendik. Genelde ölümden sonra yakılmalar, Ganj nehrinde yıkanmalar, kast sistemi, temizlik, sokaklarda ölümü bekleyenler ve kutsal inekler vs beklentilerimizdi. Biz Tura Tur ile 42 kişi olarak tura başladık. Rehberimiz gitmeden bizlerle bağlantı kurarak whatsaap sayfası açtığını her türlü soruyu sorabileceğimizi bildirdi. Bizim turumuz Hindistan’ın Kuzey kısmını kapsayan bir tur. Altın üçgen denen turda Agra-Jaipur-Delhi şehirlerini kapsıyor. Bizim bu bölgelerde en çok duyduğumuz yer Taç Mahal. İstanbul yeni havaalanının karmaşası içinde saat 20.20 de THY ile yola çıktık. Saat 04.35 de Başkent Delhi’ye indik.Gecenin yorgunluğunu otelimizde azda olsa dinlenerek atlattıktan sonra Delhi turumuz başladı.Yolda giderken benim en dikkatimi çeken bunca kalabalık olan ülkede kalabalıkları göremeyişim oldu.Geniş bahçeler aralarında küçük evler ,halen makinesiz yapılan tarım etrafta tezekler ve renkli kıyafetleriyle tarlalarda çalışan kadınlar.Sokak satıcıları ,sokak lokantaları sokak berberleri,sokak hayvanları ilginç gelen konulardı.Tarihi yapılar olarak da Hindistan Kapısı,Parlamento binası,Kutub Minar camisi,Başkanlık sarayı vs. Tekrar dönmek üzere Başkent Delhi’yi terk edip Ağra’ya doğru devam ediyoruz. Ağra’da da gezilecek tarihi yapılar oldukça fazla ama en önemlisi Tac Mahal. Ünlü Hint ozanı Rabindranath Tagore tarafından “Sonsuzluğun yüzünde bir gözyaşı damlası” olarak tanımlanan bu görkemli yapı, Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından, eşi Ercümend Banu Begüm Mahal’in anısına yaptırılmış. Çok sevdiği eşinin ölümü, Şah Cihan’ın çok üzülmesine neden olmuş. Bu üzüntü de dünyanın en güzel yapılarından birini ortaya çıkarmış. Şahın eşi Mümtaz Mahal, bu eser sayesinde ölümsüzlüğe kavuşmuş. Babür hükümdarı Şah Cihan, Tac Mahal’in tasarımı için dönemin en iyi mimarları, hattatları ve mühendisleri ile çalışmaya karar vermiş. Birçok ülkeden gelen işçilerin yanı sıra önemli Osmanlı hattatları da Agra şehrinde çalışmalara katılmış. Şah Cihan’ın büyük hayali, tam 22 yıllık yoğun ve özverili çalışma sonucunda tamamlanmış; ama maliyeti de bir o kadar yüksek olmuş. 75 metre yüksekliğindeki Tac Mahal, saf beyaz mermer ile inşa edilmiş ve toplamda 40 milyon rupiye mal olmuş. Yapımında 20 bin kişinin çalıştığı anıttın örneği de yok. Tarih hep böyle devam etmiş insanlar keyiflerine göre binlerce insanın ölümüne mal olsa bile saraylarını her dönemde yapmışlar yapıyorlar. Oradaki sefaleti gördükçe değer mi bunca binaya demeden de geçilmiyor. Üçüncü durağımız Jaipur’a varıyoruz. Babur Hükümdarlığının başkentliğini yapmış şehirde eski yapılar oldukça fazla. Burada da hikayeler oldukça fazla ,ilgiyle dinliyoruz.Sıra Amber Kalesine geliyor.Mihracelerin yerleştiği kalenin de hikayeleri oldukça fazla.Yapılan tarihi yapılara baktığımızda o çağlardaki mimarının ne kadar ilerde olduğunu görebiliyoruz.Bırakılan sosyal alanların çokluğunu görünce bizim şehirlerimizin sıkışıklığı aklımıza geliyor. Kuzey Hindistan turumuzda gerçekten dünyada örneği olmayan güzel yapıları gördük ve hala ilk yapımındaki gibi olduklarını görmek de hoşumuza gitti. Hindistan’la aramızda saat farkı 2.30. Paraları Rupi fazla değerli değil. 100 Rupi yaklaşık 8 tl ediyor. Hindistan yazılım dalında dünyada birinci. Ne yazık ki bu halka hiç yansımamış.1 Milyarın üstündeki insanlarda sosyal devlet denen bir olay yansımamış. Kast sistemi insanları tamamen uyuşturmuş. İnsanlar varsıl olarak sınıflandırılmış. Vatandaşlara denmiş ki sen şu sınıftasın bu sınıftan çıkman mümkün değil. Yani ailen sefillik içinde yaşıyorsa sende öyle devam edeceksin. Ve devamında da denen ve halkın inandığı öldükten sonra tekrar dünyaya gelip yaşayacaksın. Kaderlerini öyle belirlemişler kabullenmişler. Sorgulama yok eğitim yok sefillik her yerde. İnsanlar sokaklarda yatıyor. Bazıları deri kemik kalmış ölümü bekliyor. Çocuklar dilencilikle yaşamaya çalışıyor. Sizin kaderiniz de bu demişler insanlarda bunu böyle kabul etmişler. Doğada kutsal hayvan olarak yaşayan inekler insanlardan daha şanslı olarak yaşamakta. Çok fazla din ve çok fazla tanrı inancı onları daha fazla uyutmuş gibi görünmekte. İnanıyorum ki bunca sefilliklerine rağmen tanrıları adına ölümü göze alırlar. 1740-1947 yılları arasında İngiltere'nin sömürgesi olan Hindistan, 1940'ta Pakistan ve Hindistan olarak ikiye bölünmüştü. Şimdiki Hindistan toprakları ise 15 Ağustos 1947 yılında bağımsızlığını tamamen kazandı. İngilizler 200 yıl sömürge olarak kullandıkları Hindistan’a belli katkıları olmuş. Hala birçok şeyleri İngiliz kurallarına uymaktadır. İngilizleri beyaz tenlerinden, güçlülüklerinden tanrı gibi gören Hintlilerin bu gün hala uyanmamış olduklarını görmek üzücü. Tabii Hindistan da yaptığı pasif direnişlerle efsane olan Mahatma Gandi’nin anıt mezarını da ziyaret ettik. Avukatlık eğitimini İngiltere’de yapmış olan Gandi Atatürk için ; “biz Mustafa Kemal Atatürk’ü tanımadan önce İngilizleri tanrı sanıyorduk” demiştir. Ne yazık ki Gandi de radikal bir Hintli, tarafından vuruldu.  Gezimizde bize anlatılan Hindistan’ı gördük. İnsanları, insanların sakinliğini, kabullenişlerini, insanı oğlunun bunca sefilliğini gördük. Yemek kültürü de oldukça baharatlı. Genelde kaliteli yerlerde yediğimiz yemekler klasik olarak mercimek, yağsız Yasemin pirincinden yapılan pilav, soslu tavuk, helva gibi menüyü her gün yedik diyebilirim. Gezimizin en güzel tarafı ise geziye katılan grubun uyumlu ve rehberimizin profesyonelliği oldu. Rehberimiz Derya Uçar Hintçeyi bilmesi Hindistan’ı çok iyi tanıması ve insan ilişkileri dört dörtlük olması avantajımızdı. Rehberimiz Derya Uçar giydiği yöresel kıyafetlerle bize Hindistan’ı yaşattı. Hintli rehberimiz Lalit’de uyumlu yardımsever neşeli bir kişilik olarak bizlere yardımcı oldu. Gezimiz Hintçe şarkılarla esprilerle geçti.  Bu güne kadar dünyanın değişik yerlerine yaptığımız gezilerde en iyi rehberleri bu gezide görmüş olduk. İbrahim Hakkı Zırh.2019

İNEKLERİYLE, KAST SİSTEMİYLE HİNDİSTAN GEZİMİZ


Dünyanın nüfus olarak Çin’den sonra 2. si olarak 1.350 Milyon insanın yaşadığı ülkeye yani Hindistan’a gitmek isteğimizi sonunda gerçekleştirdik. Uzak doğuda birkaç ülkeye birkaç kez gittiğimiz halde Hindistan’a ancak gidebildik. Tabii gitmeden nerde güzel fotoğraf çekebileceğiz nerde neleri yiyebileceğimiz,  aşı olacak mıyız gibi konularda bilgilendik. Genelde ölümden sonra yakılmalar, Ganj nehrinde yıkanmalar, kast sistemi, temizlik, sokaklarda ölümü bekleyenler ve kutsal inekler vs beklentilerimizdi.


Biz Tura Tur ile 42 kişi olarak tura başladık. Rehberimiz gitmeden bizlerle bağlantı kurarak whatsaap sayfası açtığını her türlü soruyu sorabileceğimizi bildirdi.


Bizim turumuz Hindistan’ın Kuzey kısmını kapsayan bir tur. Altın üçgen denen turda Agra-Jaipur-Delhi şehirlerini kapsıyor. Bizim bu bölgelerde en çok duyduğumuz yer Taç Mahal.


İstanbul yeni havaalanının karmaşası içinde saat 20.20 de THY ile yola çıktık. Saat 04.35 de Başkent Delhi’ye indik.Gecenin yorgunluğunu otelimizde azda olsa dinlenerek atlattıktan sonra Delhi turumuz başladı.Yolda giderken benim en dikkatimi çeken bunca kalabalık olan ülkede kalabalıkları göremeyişim oldu.Geniş bahçeler aralarında küçük evler ,halen makinesiz yapılan tarım etrafta tezekler ve renkli kıyafetleriyle tarlalarda çalışan kadınlar.Sokak satıcıları ,sokak lokantaları sokak berberleri,sokak hayvanları ilginç gelen konulardı.Tarihi yapılar olarak da Hindistan Kapısı,Parlamento binası,Kutub Minar camisi,Başkanlık sarayı vs. Tekrar dönmek üzere Başkent Delhi’yi terk edip Ağra’ya doğru devam ediyoruz.


Ağra’da da gezilecek tarihi yapılar oldukça fazla ama en önemlisi Tac Mahal. Ünlü Hint ozanı Rabindranath Tagore tarafından “Sonsuzluğun yüzünde bir gözyaşı damlası” olarak tanımlanan bu görkemli yapı, Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından, eşi Ercümend Banu Begüm Mahal’in anısına yaptırılmış. Çok sevdiği eşinin ölümü, Şah Cihan’ın çok üzülmesine neden olmuş. Bu üzüntü de dünyanın en güzel yapılarından birini ortaya çıkarmış. Şahın eşi Mümtaz Mahal, bu eser sayesinde ölümsüzlüğe kavuşmuş.


Babür hükümdarı Şah Cihan, Tac Mahal’in tasarımı için dönemin en iyi mimarları, hattatları ve mühendisleri ile çalışmaya karar vermiş. Birçok ülkeden gelen işçilerin yanı sıra önemli Osmanlı hattatları da Agra şehrinde çalışmalara katılmış. Şah Cihan’ın büyük hayali, tam 22 yıllık yoğun ve özverili çalışma sonucunda tamamlanmış; ama maliyeti de bir o kadar yüksek olmuş. 75 metre yüksekliğindeki Tac Mahal, saf beyaz mermer ile inşa edilmiş ve toplamda 40 milyon rupiye mal olmuş. Yapımında 20 bin kişinin çalıştığı anıttın örneği de yok.


Tarih hep böyle devam etmiş insanlar keyiflerine göre binlerce insanın ölümüne mal olsa bile saraylarını her dönemde yapmışlar yapıyorlar. Oradaki sefaleti gördükçe değer mi bunca binaya demeden de geçilmiyor.


Üçüncü durağımız Jaipur’a varıyoruz. Babur Hükümdarlığının başkentliğini yapmış şehirde eski yapılar oldukça fazla. Burada da hikayeler oldukça fazla ,ilgiyle dinliyoruz.Sıra Amber Kalesine geliyor.Mihracelerin yerleştiği kalenin de hikayeleri oldukça fazla.Yapılan tarihi yapılara baktığımızda o çağlardaki mimarının ne kadar ilerde olduğunu görebiliyoruz.Bırakılan sosyal alanların çokluğunu görünce bizim şehirlerimizin sıkışıklığı aklımıza geliyor.


Kuzey Hindistan turumuzda gerçekten dünyada örneği olmayan güzel yapıları gördük ve hala ilk yapımındaki gibi olduklarını görmek de hoşumuza gitti.


Hindistan’la aramızda saat farkı 2.30. Paraları Rupi fazla değerli değil. 100 Rupi yaklaşık 8 tl ediyor. Hindistan yazılım dalında dünyada birinci. Ne yazık ki bu halka hiç yansımamış.1 Milyarın üstündeki insanlarda sosyal devlet denen bir olay yansımamış. Kast sistemi insanları tamamen uyuşturmuş. İnsanlar varsıl olarak sınıflandırılmış. Vatandaşlara denmiş ki sen şu sınıftasın bu sınıftan çıkman mümkün değil. Yani ailen sefillik içinde yaşıyorsa sende öyle devam edeceksin. Ve devamında da denen ve halkın inandığı öldükten sonra tekrar dünyaya gelip yaşayacaksın. Kaderlerini öyle belirlemişler kabullenmişler. Sorgulama yok eğitim yok sefillik her yerde. İnsanlar sokaklarda yatıyor. Bazıları deri kemik kalmış ölümü bekliyor. Çocuklar dilencilikle yaşamaya çalışıyor. Sizin kaderiniz de bu demişler insanlarda bunu böyle kabul etmişler. Doğada kutsal hayvan olarak yaşayan inekler insanlardan daha şanslı olarak yaşamakta.


Çok fazla din ve çok fazla tanrı inancı onları daha fazla uyutmuş gibi görünmekte. İnanıyorum ki bunca sefilliklerine rağmen tanrıları adına ölümü göze alırlar.


1740-1947 yılları arasında İngiltere'nin sömürgesi olan Hindistan, 1940'ta Pakistan ve Hindistan olarak ikiye bölünmüştü. Şimdiki Hindistan toprakları ise 15 Ağustos 1947 yılında bağımsızlığını tamamen kazandı. İngilizler 200 yıl sömürge olarak kullandıkları Hindistan’a belli katkıları olmuş. Hala birçok şeyleri İngiliz kurallarına uymaktadır. İngilizleri beyaz tenlerinden, güçlülüklerinden tanrı gibi gören Hintlilerin bu gün hala uyanmamış olduklarını görmek üzücü.


Tabii Hindistan da yaptığı pasif direnişlerle efsane olan Mahatma Gandi’nin anıt mezarını da ziyaret ettik. Avukatlık eğitimini İngiltere’de yapmış olan Gandi Atatürk için ; “biz Mustafa Kemal Atatürk’ü tanımadan önce İngilizleri tanrı sanıyorduk” demiştir. Ne yazık ki Gandi de radikal bir Hintli, tarafından vuruldu. 


Gezimizde bize anlatılan Hindistan’ı gördük. İnsanları, insanların sakinliğini, kabullenişlerini, insanı oğlunun bunca sefilliğini gördük.


Yemek kültürü de oldukça baharatlı. Genelde kaliteli yerlerde yediğimiz yemekler klasik olarak mercimek, yağsız Yasemin pirincinden yapılan pilav, soslu tavuk, helva gibi menüyü her gün yedik diyebilirim.


Gezimizin en güzel tarafı ise geziye katılan grubun uyumlu ve rehberimizin profesyonelliği oldu. Rehberimiz Derya Uçar Hintçeyi bilmesi Hindistan’ı çok iyi tanıması ve insan ilişkileri dört dörtlük olması avantajımızdı. Rehberimiz Derya Uçar giydiği yöresel kıyafetlerle bize Hindistan’ı yaşattı. Hintli rehberimiz Lalit’de uyumlu yardımsever neşeli bir kişilik olarak bizlere yardımcı oldu. Gezimiz Hintçe şarkılarla esprilerle geçti.  Bu güne kadar dünyanın değişik yerlerine yaptığımız gezilerde en iyi rehberleri bu gezide görmüş olduk.


İbrahim Hakkı Zırh.2019

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi