EKONOMİK GİDİŞAT VE KURU ÇAYA ZAM LOBİSİ

Rize 11.05.2022 - 14:45, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:39 1779+ kez okundu.
 

EKONOMİK GİDİŞAT VE KURU ÇAYA ZAM LOBİSİ

Türkiye, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının kıskacı altında. Gördüğüm kadarıyla iktidar piyasalardaki yangının boyutlarını  tam olarak algılayabilmiş değil. Hala konuya dünyadaki ekonomik daralmadan, gelişmiş ekonomilerde de yaşanmakta olan enflasyon penceresinden bakıyor, yaşananları bu olumsuz gelişmelerin ülkemize yansıması olarak görüyor veya öyle göstermeye çalışıyorlar. Pandeminin başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  ısrarla tekrar ettiği gibi “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözü gerçekleşmiş durumda. Dünya’nın adım adım kötüye doğru yol aldığı doğru ancak, Türkiye’de olup bitenler  bunların çok daha ötesinde.. Ülke aşağı ve yukarı doğru hızla hareketlenen toplumsal bir ekonomik dalgalanmanın içinde. Adeta, Meksika gibi gelir dağılımının en bozuk olduğu  ülkelerin kaderini yaşar gibiyiz. İktidar kendine yazık ediyor!  Bunca güzel hizmetlerin ardından yaşanan bu tabloyu tüm boyutlarıyla ele alma yerine çeşitli savunularla geçiştirmeye kalkmak en başta iktidarın kendisine zarar. Daha da ötesi ülkenin geleceğine zarar. Eğer bu ekonomik tablo nedeniyle ülke bu 6’lı bohçaya teslim edilirse sonumuz Ukrayna gibi olur endişesi taşıyorum.  Zira, Ukrayna da bu süreçleri yaşayıp yanlış bir tercihe saplandığı için alt üst olmadı mı? Ukrayna kötü yönetim, yolsuzluk, adaletsizlik çıkmazı içerisinde olduğundan gidip yeni yetme bir komedyene teslim edildiği için bu hale gelmedi mi ? Ülkemiz gerçeklerine göz kaparsak hepimiz sonunda hepimiz yanlış tercihlerin kurbanı oluruz. İşte buna en iyi örnek İstanbul ve başındaki zat!  Ülkemizde, İşsizlik had safhada, genç işsizlerin sayısı artıyor. Lise seviyesine düşmüş üniversiteler gençliği toplayan ve piyasaya çıkmalarını önleyen depolar gibi. Kiralar, emlak fiyatları, su, doğalgaz, elektrik, akaryakıt, toplu taşıma, kişisel giderler son bir yılda asgari 100’ün üzerinde artmış durumda. Orta ve dar gelirliler hızla dibe doğru çakılıyor. Marketlerde her şey ateş pahası. Tüketiciler adeta isyanda, üreticiler ise maliyetlerin altından kalkamadıklarını ve zarar ettiklerini söylüyorlar. Üstelik, hala toptancılara karşı fiyatlarını arttıramadıklarından şikayetçiler. Üreticiler, çiftçiler, hayvancılıktan geçimini sağlayanlar ellerine geçen miktarın artması için iktidardan çareler üretmesini istiyorlar.  ÇAY SEKTÖRÜNÜN DURUMUNA GELİNCE; Piyasalarda ne yaşanıyorsa aynısı çay sektöründe yaşanıyor. Her şey tepe taklak. Çay sektörünün ve Bölgenin ekonomik dinamosu ÇAY-KUR  borç kıskacında. Yeni dönem yöneticiler hem üreticiyi memnun edip yıllık hedeflerin üzerinde çay alıp,üreticinin parasını neredeyse peşin sayılacak şekilde ödüyor, hem de ürettiğini, depolarda olanı az kârlarla da olsa paraya çevirip kredi borcunu kapatmaya çalışıyor.  Bu kısır  döngü şimdilik üreticiye zarar olarak pek yansımasa da  maalesef  ÇAY-KUR’un geleceğini risk altında tutuyor. ÇAY-KUR hem piyasa dengesi, hem de devlete/iktidara bağlı kurum olmanın zorluğu içerisinde istediği şekilde kuru çaya zam yapamıyor. Kuru çaya yüksek zam hem yabancı çaylara yeni pazarlar açılmasına, hem de çay tüketimin azalmasına yol açabileceği için bu konuda dengeler dikkate alınıyor. Pozisyonu itibarıyla zammın topluma yansımasının etkileri de dikkate alınıyor. ÇAY-KUR kuru çaya zam yapmadığı için, özel sektör de ürettiği çaya zam yapamıyor. Zira piyasanın fiyat belirleyicisi ÇAY-KUR. Hala piyasada ÇAY-KUR’un fiyatını aşan bir özel sektör (yerli) çayı yok.  Bu durumda özel sektör ayakta durmak için tek çıkış yolunu üreticiden aldığı yaş çay fiyatını açıklanan fiyatın çok altına çekmekte ve ödemeleri uzun vadeye yaymakta buluyor. Yaşanan bu durum nedeniyle yaş çay üreticileri, çiftçiler kuru çaya zam yapılmasını neredeyse özel firmalardan daha çok  istiyor, yaş çaya iyi bir fiyat verilmesi ve özel çay firmalarının düşük fiyatta çay almaması için kuru çaya zam yapılmasını tek çare olarak görüyorlar.  Her ne kadar birçok üretici sık sık yaş çay fiyatlarının açıklanan fiyatın altına düşmemesi için  bunun yasayla garanti altına alınmasını istiyor olsa da bunun bir çözüm olmadığının farkında olan üreticiler de var. Zira, ÇAY-KUR kapasitesinin üzerinde çay alamayacağı için zarar eden özel çay işletmelerinin  işletmelerini açmamaları halinde üreticinin yaş çayının elinde kalması kaçınılmaz. Şu gerçek de görülmeli; İktidarın çaya yüksek fiyat vermesi halinde, özel sektörün düşük bedelle çay almaya kalksa da  üretici bu durumdan ciddi bir kayba uğramaz. Örneklersek; 6 TL sabit fiyat yerine 8 Tl oynak fiyatın olması üretici açısından daha kârlıdır. En azından ÇAY-KUR’a yüksek fiyattan çayını satmış olacaktır. Özel firmalar daha düşük fiyatla alım yapsa da üreticinin eline toplamda daha çok para geçmiş olacaktır. KURU ÇAYA ZAM ÇÖZÜM MÜ? Çay, milyonlarca tüketicinin, dar gelirlinin  sofrasından eksik etmediği bir ürün. Ayrıca, gün içinde en çok tüketilen sıcak içeceklerden biri. Kuru çaya yüksek oranda yapılacak olursa bu durum rekabet pazarında bütün dengeleri alt üst eder.  Öncelikle, milyonların iktidara olan tepkisi yükselir,iktidar bunu arzu etmez.  Öte yandan  sıcak içecek pazarında Türk çayı ciddi bir Pazar kaybıyla karşı karşıya kalır, yurda giren kaçak çay ve yabancı çay miktarı da artar, sahte, boyalı çöp çaylar, kimyasallarla harmanlanmış çaylar vs piyasada cirit atar. ÇÖZÜM NEDİR? Bir kere şunu belirtmeli; Kuru çaya zam yapılmadığı iddiaları doğru değil. En ucuz markette dahi geçen yıl bu dönemde 28-29 TL olan paketli çay, şimdilerde 42 Tl. Bu ise yaklaşık 50 artış demek.  Market tereklerine gelinceye kadar bu fiyatın nasıl yükseldiği tüketiciyi ilgilendiren bir konu olmadığı için ayrıntıya girmeye gerek yok.  Sonuçta, kuru çay fiyatları  tüketicilerin tepki sınırına gelmiş durumdadır. Bu durumun satışlara ne derece  yansıdığını bilmiyorum ancak her zam gören ürün satış kaybına uğradığına göre çayda da durum çok farklı değildir.. O halde yapılacak şey, tüketicinin ana tüketim ürünlerinden biri durumundaki  kuru çayın fiyatını astronomik şekilde artırmak değildir, bu şekil bir tercih fevkalade yanlış bir çözüm arayışı olur. Öncelikle tüketiciye düşük fiyatla çay sunabilmek hedeflenmelidir.  İktidar, marketlerdeki bazı ürünlerin fiyatlarını sabitleyerek maliyet farkını sübvanse etmek için çalışmalar yürütmektedir. Basına yansıdığı kadarıyla bu ürünler arasında çay yok. Düşünülen ve üzerinde çalışılan bu uygulamanın kalemleri içerisine çay da eklenmelidir. Bunun yapılması ve belirlenecek yöntemle öncelikle ÇAY-KUR’un kredi borcundan kurtarılması hedeflenmelidir. Ayrıca, ürün destek fiyatının artırılması da sektörün tümünü kısmen rahatlatacağı için gereklidir.   “Maliyet zararını karşılama” yönteminde üreticiden alınan çay miktarına göre kademeli uygulama yapılması halinde  ÇAY-KUR kredi ve faiz borç batağından kurtulabilir. Örneğin; 100 bin ton çay alan bir firmaya birim kg başına faraza 10 TL veriliyorsa , 500 bin ton alan firmaya da birim kg başına 20 TL verilebilir.  Özetle; üretilecek formül sermaye artırımı yerine maliyet formülleri üzerinden şekillenmeli, yapılacak olan  uygulama ÇAY-KUR’un borçlarından kurtulmasını sağlamalıdır.. Bu  veya benzer şekildeki formüller sayesinde ÇAY-KUR kapasitesinin en son raddesine kadar yaş çay alabilecek, yaş çayın fiyatı da iyi bir destek fiyatıyla artmış olacak, sonuçta üreticinin talep ve beklentileri karşılanmış olacaktır.. ÇAY-KUR’un üzerindeki borç batağı kalkmadan, sektör maliyet+kâr formülü üzerine dengeye oturmadan çay kanunu çıkarmak sektöre beklenilen şekilde yarar sağlamaz. Çayın sorunları sadece özel sektörün düşük fiyata çay alması ve ödemeleri uzun vadeye yayması değildir. Zira çay alanlarının durumu, toprağın durumu, çay kalitesi, çayın rehabilite edilmesi, kuru çayın çeşitlendirilmesi ve kalitesinin artırılması gibi çözüm bekleyen önemli konular vardır ve bunlar çıkarılacak çay yasasıyla düzenlenmek zorundadır. Sektör dengeye oturmadan bu konuları içeren bir Çay Kanunu çıksa da mevcut sorunlara çözüm üretebilmek mümkün değildir.

Türkiye, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının kıskacı altında. Gördüğüm kadarıyla iktidar piyasalardaki yangının boyutlarını  tam olarak algılayabilmiş değil. Hala konuya dünyadaki ekonomik daralmadan, gelişmiş ekonomilerde de yaşanmakta olan enflasyon penceresinden bakıyor, yaşananları bu olumsuz gelişmelerin ülkemize yansıması olarak görüyor veya öyle göstermeye çalışıyorlar.
Pandeminin başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  ısrarla tekrar ettiği gibi “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözü gerçekleşmiş durumda. Dünya’nın adım adım kötüye doğru yol aldığı doğru ancak, Türkiye’de olup bitenler  bunların çok daha ötesinde.. Ülke aşağı ve yukarı doğru hızla hareketlenen toplumsal bir ekonomik dalgalanmanın içinde. Adeta, Meksika gibi gelir dağılımının en bozuk olduğu  ülkelerin kaderini yaşar gibiyiz.

İktidar kendine yazık ediyor! 

Bunca güzel hizmetlerin ardından yaşanan bu tabloyu tüm boyutlarıyla ele alma yerine çeşitli savunularla geçiştirmeye kalkmak en başta iktidarın kendisine zarar. Daha da ötesi ülkenin geleceğine zarar. Eğer bu ekonomik tablo nedeniyle ülke bu 6’lı bohçaya teslim edilirse sonumuz Ukrayna gibi olur endişesi taşıyorum.  Zira, Ukrayna da bu süreçleri yaşayıp yanlış bir tercihe saplandığı için alt üst olmadı mı? Ukrayna kötü yönetim, yolsuzluk, adaletsizlik çıkmazı içerisinde olduğundan gidip yeni yetme bir komedyene teslim edildiği için bu hale gelmedi mi ?

Ülkemiz gerçeklerine göz kaparsak hepimiz sonunda hepimiz yanlış tercihlerin kurbanı oluruz. İşte buna en iyi örnek İstanbul ve başındaki zat! 

Ülkemizde, İşsizlik had safhada, genç işsizlerin sayısı artıyor. Lise seviyesine düşmüş üniversiteler gençliği toplayan ve piyasaya çıkmalarını önleyen depolar gibi. Kiralar, emlak fiyatları, su, doğalgaz, elektrik, akaryakıt, toplu taşıma, kişisel giderler son bir yılda asgari 100’ün üzerinde artmış durumda. Orta ve dar gelirliler hızla dibe doğru çakılıyor. Marketlerde her şey ateş pahası. Tüketiciler adeta isyanda, üreticiler ise maliyetlerin altından kalkamadıklarını ve zarar ettiklerini söylüyorlar. Üstelik, hala toptancılara karşı fiyatlarını arttıramadıklarından şikayetçiler. Üreticiler, çiftçiler, hayvancılıktan geçimini sağlayanlar ellerine geçen miktarın artması için iktidardan çareler üretmesini istiyorlar. 

ÇAY SEKTÖRÜNÜN DURUMUNA GELİNCE;

Piyasalarda ne yaşanıyorsa aynısı çay sektöründe yaşanıyor. Her şey tepe taklak. Çay sektörünün ve Bölgenin ekonomik dinamosu ÇAY-KUR  borç kıskacında. Yeni dönem yöneticiler hem üreticiyi memnun edip yıllık hedeflerin üzerinde çay alıp,üreticinin parasını neredeyse peşin sayılacak şekilde ödüyor, hem de ürettiğini, depolarda olanı az kârlarla da olsa paraya çevirip kredi borcunu kapatmaya çalışıyor. 

Bu kısır  döngü şimdilik üreticiye zarar olarak pek yansımasa da  maalesef  ÇAY-KUR’un geleceğini risk altında tutuyor.
ÇAY-KUR hem piyasa dengesi, hem de devlete/iktidara bağlı kurum olmanın zorluğu içerisinde istediği şekilde kuru çaya zam yapamıyor. Kuru çaya yüksek zam hem yabancı çaylara yeni pazarlar açılmasına, hem de çay tüketimin azalmasına yol açabileceği için bu konuda dengeler dikkate alınıyor. Pozisyonu itibarıyla zammın topluma yansımasının etkileri de dikkate alınıyor.
ÇAY-KUR kuru çaya zam yapmadığı için, özel sektör de ürettiği çaya zam yapamıyor. Zira piyasanın fiyat belirleyicisi ÇAY-KUR. Hala piyasada ÇAY-KUR’un fiyatını aşan bir özel sektör (yerli) çayı yok. 

Bu durumda özel sektör ayakta durmak için tek çıkış yolunu üreticiden aldığı yaş çay fiyatını açıklanan fiyatın çok altına çekmekte ve ödemeleri uzun vadeye yaymakta buluyor. Yaşanan bu durum nedeniyle yaş çay üreticileri, çiftçiler kuru çaya zam yapılmasını neredeyse özel firmalardan daha çok  istiyor, yaş çaya iyi bir fiyat verilmesi ve özel çay firmalarının düşük fiyatta çay almaması için kuru çaya zam yapılmasını tek çare olarak görüyorlar. 

Her ne kadar birçok üretici sık sık yaş çay fiyatlarının açıklanan fiyatın altına düşmemesi için  bunun yasayla garanti altına alınmasını istiyor olsa da bunun bir çözüm olmadığının farkında olan üreticiler de var. Zira, ÇAY-KUR kapasitesinin üzerinde çay alamayacağı için zarar eden özel çay işletmelerinin  işletmelerini açmamaları halinde üreticinin yaş çayının elinde kalması kaçınılmaz.

Şu gerçek de görülmeli; İktidarın çaya yüksek fiyat vermesi halinde, özel sektörün düşük bedelle çay almaya kalksa da  üretici bu durumdan ciddi bir kayba uğramaz. Örneklersek; 6 TL sabit fiyat yerine 8 Tl oynak fiyatın olması üretici açısından daha kârlıdır. En azından ÇAY-KUR’a yüksek fiyattan çayını satmış olacaktır. Özel firmalar daha düşük fiyatla alım yapsa da üreticinin eline toplamda daha çok para geçmiş olacaktır.

KURU ÇAYA ZAM ÇÖZÜM MÜ?

Çay, milyonlarca tüketicinin, dar gelirlinin  sofrasından eksik etmediği bir ürün. Ayrıca, gün içinde en çok tüketilen sıcak içeceklerden biri. Kuru çaya yüksek oranda yapılacak olursa bu durum rekabet pazarında bütün dengeleri alt üst eder. 

Öncelikle, milyonların iktidara olan tepkisi yükselir,iktidar bunu arzu etmez.  Öte yandan  sıcak içecek pazarında Türk çayı ciddi bir Pazar kaybıyla karşı karşıya kalır, yurda giren kaçak çay ve yabancı çay miktarı da artar, sahte, boyalı çöp çaylar, kimyasallarla harmanlanmış çaylar vs piyasada cirit atar.

ÇÖZÜM NEDİR?

Bir kere şunu belirtmeli; Kuru çaya zam yapılmadığı iddiaları doğru değil. En ucuz markette dahi geçen yıl bu dönemde 28-29 TL olan paketli çay, şimdilerde 42 Tl. Bu ise yaklaşık 50 artış demek. 

Market tereklerine gelinceye kadar bu fiyatın nasıl yükseldiği tüketiciyi ilgilendiren bir konu olmadığı için ayrıntıya girmeye gerek yok. 

Sonuçta, kuru çay fiyatları  tüketicilerin tepki sınırına gelmiş durumdadır. Bu durumun satışlara ne derece  yansıdığını bilmiyorum ancak her zam gören ürün satış kaybına uğradığına göre çayda da durum çok farklı değildir..

O halde yapılacak şey, tüketicinin ana tüketim ürünlerinden biri durumundaki  kuru çayın fiyatını astronomik şekilde artırmak değildir, bu şekil bir tercih fevkalade yanlış bir çözüm arayışı olur. Öncelikle tüketiciye düşük fiyatla çay sunabilmek hedeflenmelidir. 

İktidar, marketlerdeki bazı ürünlerin fiyatlarını sabitleyerek maliyet farkını sübvanse etmek için çalışmalar yürütmektedir. Basına yansıdığı kadarıyla bu ürünler arasında çay yok. Düşünülen ve üzerinde çalışılan bu uygulamanın kalemleri içerisine çay da eklenmelidir.

Bunun yapılması ve belirlenecek yöntemle öncelikle ÇAY-KUR’un kredi borcundan kurtarılması hedeflenmelidir. Ayrıca, ürün destek fiyatının artırılması da sektörün tümünü kısmen rahatlatacağı için gereklidir.  

“Maliyet zararını karşılama” yönteminde üreticiden alınan çay miktarına göre kademeli uygulama yapılması halinde  ÇAY-KUR kredi ve faiz borç batağından kurtulabilir.

Örneğin; 100 bin ton çay alan bir firmaya birim kg başına faraza 10 TL veriliyorsa , 500 bin ton alan firmaya da birim kg başına 20 TL verilebilir. 

Özetle; üretilecek formül sermaye artırımı yerine maliyet formülleri üzerinden şekillenmeli, yapılacak olan  uygulama ÇAY-KUR’un borçlarından kurtulmasını sağlamalıdır..

Bu  veya benzer şekildeki formüller sayesinde ÇAY-KUR kapasitesinin en son raddesine kadar yaş çay alabilecek, yaş çayın fiyatı da iyi bir destek fiyatıyla artmış olacak, sonuçta üreticinin talep ve beklentileri karşılanmış olacaktır..

ÇAY-KUR’un üzerindeki borç batağı kalkmadan, sektör maliyet+kâr formülü üzerine dengeye oturmadan çay kanunu çıkarmak sektöre beklenilen şekilde yarar sağlamaz. Çayın sorunları sadece özel sektörün düşük fiyata çay alması ve ödemeleri uzun vadeye yayması değildir. Zira çay alanlarının durumu, toprağın durumu, çay kalitesi, çayın rehabilite edilmesi, kuru çayın çeşitlendirilmesi ve kalitesinin artırılması gibi çözüm bekleyen önemli konular vardır ve bunlar çıkarılacak çay yasasıyla düzenlenmek zorundadır.

Sektör dengeye oturmadan bu konuları içeren bir Çay Kanunu çıksa da mevcut sorunlara çözüm üretebilmek mümkün değildir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi