BEN BİR RİZELİYİM VE RİZE'NİN EVLADIYIM

Rize 23.10.2020 - 12:31, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:38 2258+ kez okundu.
 

BEN BİR RİZELİYİM VE RİZE'NİN EVLADIYIM

Sayın Ahmet Kabil tarafından yazarları arasında yer aldığım Cumhuriyet Döneminde Rize-II (1950-1980) çalışmasına yönelik ifadeler şahsımı çok üzmüş ve rencide etmiştir. Çok üzüldüm, çünkü ben bir Rizeliyim; Rize’nin evladıyım. Evet şu an orada yaşamıyorum ama köklerim orada, baba ve anne tarafından akrabalarım orada yaşıyor. Ve bir bilim insanı olarak, kendi memleketime, kendi memleketimin tarihine bir katkı sunmak adına Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin Rektörü Sayın Prof. Dr. Hüseyin Karaman’ın öncülüğünde, Prof. Dr. Zehra Aslan ve Sayın Mustafa Arıkan editörlüğünde yürütülen bu projede yer almaktan büyük bir onur ve mutluluk duydum. Bir Rizeli bilim insanı olarak kendi memleketimin tarihini en doğru ve tarafsız bir şekilde, bilimsel yöntemlerin ışığında ortaya koymak için Devlet Arşivleri başta olmak üzere, dönemin yerel basınından da faydalanmak adına, İzmir’den kalkıp Ankara’ya gittim ve orada Devlet Arşivleri ile Milli Kütüphane’de günlerimi geçirdim. Tarihle ilgilenen bilim insanları bilir ki yerel tarih çalışmanın en önemli zorluğu döneme ilişkin birincil el kaynakların, yani arşiv ile gazetelerin bulunmasıdır ve bu iş oldukça zordur. Elinizde çok sınırlı kaynaklar vardır ve siz o kaynaklardan, bilgileri sorgulayarak, doğru kullanarak ve doğru bir sıraya koyarak bilimsel bir metin elde etmeye çalışırsınız. Ben de bu çalışmada bu özen ve dikkati gösterdim. Hatta çok daha fazla özen ve dikkat gösterdim, çünkü dediğim gibi ben bir RİZELİYİM ve Rize’nin evladıyım. Çalışmayı kaleme alırken çok büyük bir mutluluk ve onur duydum. Ve sağ olsun kıymetli hocalarım bana bu imkanı sundular. Elbette her çalışma da eksikler bulunabilir, gözden kaçan, belgelerden elde edilemeyen ama olması gereken bilgi ve belgeler olabilir. Ama bu eksiklikler için bir art niyet aramak, bu eksikliklerin bilinçli yapıldığını ifade etmek doğru değildir. Sayın Ahmet Kabil’in çalışmama yönelik sosyal paylaşım platformu üzerinden ileri sürdüğü itham ve iddiaların tamamı yanlış, yanlı ve haksızdır. Sayın Ahmet Kabil Bey, çalışma için birçok yanlış ve yanlı bölümler olduğunu ifade ediyor. Bu ifade kesinlikle yanlıştır ve iddia ettiği türden bilgi ve belgeleri ortaya koymak zorundadır. Sayın Ahmet Kabil Bey çalışmanın 269 ve 270. sayfalarında yer alan bir alıntıya dayanarak “Rize ile ilgili çirkin ve Rize’nin hiçte layık olmadığı hakaret içeren beyanlar” da bulunduğumu ifade etmektedir. Kitap içinde adı geçen yazı 1973 yılı içinde kaleme alınan ve o dönem yayınlanan bir gazeteden alınan bir haberdir. Haber birebir alınarak, üzerinde oynama yapılmadan verilmiştir. Kendi şahsi yorum ve düşüncelerim değildir. Hatta yazıyı verirken, şahsım da burada belirtilenlerin “Rize adına üzüntü verici” olduğunu ifade etmişimdir. Alıntıladığım ilgili yazının yazarı olan Fikret Otyam, bu konuları çalışan herkes tarafından bilindiği üzere, ortaya koyduğu yazılı ve görsel çalışmalarıyla Anadolu’yu ve Anadolu insanını en iyi dile getiren, en iyi tasvir eden bir sanatçı ve yazardır. Bugün dahi Anadolu’yu anlamak ve tanımak için Otyam’ın çalışmaları referans alınır. Yazının olduğu gibi verilmesinin nedeni ise 1970’lerin Rize’sinde nasıl bir siyasi havanın olduğunu, şehirde neler yaşandığını, dışardan bakan bir gözün Rize’yi nasıl gördüğünü ortaya koymaktır. Bir bilim insanı tavrı ve bilim ahlakı bunu gerektirir. Çünkü bu bir bilimsel çalışmadır. Her türlü görüş ve düşünceye yer verilmesi; bu sayede okuyucunun incelenen dönemi olumlu ve olumsuz yönleriyle, bir bütün olarak anlaması ve öğrenmesi temel amacımızdır. Kendi kişisel düşüncelerimizi aktardığımız, sansürlediğimiz, tek yanlı, sübjektif bilgilerden oluşacak bir çalışmanın ne bilime, ne topluma ne de Rizemize bir faydası yoktur.  Sayın Ahmet Kabil’in bu yazıya atıfla, “birilerinden aldıkları talimatı eksiksiz yerine getirirken” şeklindeki ifadeleri her şeyden önce bir bilim insanına hakarettir. Bu ifadeyi ulu orta, kolaylıkla kullanmasından başka amaçları olduğu anlaşılsa da şahsıma, kimin bu yönde bir talimat verdiğini ispatlaması ahlaki bir zorunluluktur.     Sayın Ahmet Kabil Bey, Rizemiz adına, Rize tarihi adına önemli bir isim olan Sayın Mesut Yılmaz’a yeteri kadar yer verilmediğini ifade eden beyanlarda bulunmuştur. Hatta daha da ileri giderek Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a kitapta neden yer verilmediğini, art niyet ifadesi olarak kullanmıştır. Adı geçen çalışmanın incelediği zaman dilimi 1950-1980 yılları arasıdır. Evet çalışma içinde 1983 seçimlerine yer verilmiştir, fakat bunun nedeni konu bütünlüğünü sağlamak ve bir kopuş olmaması adına, geçmişte önemli bir kırılma noktası olan 12 Eylül 1980 Askeri müdahalesinin Rize’deki etkilerine yer vermektir. Ve çalışma 1983 seçimlerine kısa bir değini ile bitirilmiştir. 1980-1983 yılları da kaleme alınırken, bu proje çalışmasının devamı olması düşünülen 1980 sonrası için yapılacak olan çalışmaya ön ayak olması düşünülerek, kısa tutulmuştur. Bu nedenle 1983 yılında milletvekili seçilen Sayın Mesut Yılmaz’a sadece milletvekili adaylığı ile ilgili olarak yer verilmiştir. Bakanlık ve Başbakanlık dönemi ayrıntılı olarak sonraki çalışmalarda ele alınacaktır. Rize’nin yetiştirdiği önemli bir değer olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, çalışmanın konu alındığı tarih aralığında Rize siyaseti içinde bulunmadığı için yer verilmemiştir. Elbette ki 1980 sonrasını içine alacak bir Rize kitabı çalışmasında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve eski Başbakanlarımızdan Sayın Mesut Yılmaz’a ayrıntılı olarak yer verilecektir ve verilmelidir. Fakat bizim çalışmamızda bu iki önemli şahsiyete neden yer verilmediği yolundaki ithamlar rencide edici, gerçekten yoksun ve en açık biçimiyle art niyetlidir. Sayın Ahmet Kabil Bey, kendisinin 12 Eylül olduğu dönemde Adalet Partisi’nden il başkanı olduğunu ifade ederek, kendisine bu çalışmada bilinçli ve planlı olarak yer verilmediğini ima eden bir ifade de bulunmuştur. Öncelikle kendisine yer verilmemesi yolundaki söyleminde haklıdır ve bu çalışma adına bir eksikliktir. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, elbette her çalışmanın eksik yönleri vardır. Bu çalışma kaleme alınırken en önemli kaynak dönemin gazeteleri olmuştur. Maalesef 12 Eylül askeri müdahalesi sonrası Türkiye’de bütün partilerin arşivleri yok edildiği için, parti teşkilatlarına ulaşma imkanı bulunmamaktadır. Bizde bu eksikliği yerel ve ulusal basında çıkan haberler üzerinden hazırladık. Elde ettiğimiz gazetelerde Rize ile ilgili ne varsa yer vermeye çalıştık, bunları olumlu ya da olumsuz hiçbir tasnife tabi tutmadık. Kişi ayrımına gitmedik. Çalışmanın eksiklikleri, çalışmanın sonraki baskılarında giderilebilir. Bu çalışmayı daha da kıymetli yapar. Burada Sayın Ahmet Kabil’e de, elindeki bilgi ve belgeleri paylaşması halinde, bu çalışmanın sonraki baskılarında yer verilebilir. Bilim insanı tavrı da bilim ahlakı da bunu gerektirir. Sayın Ahmet Kabil, kendi il başkanı seçildiği haberin yer aldığı 9 Ekim 1978 tarihli gazeteyi örnek vermiştir. Emin olun ki eğer bu gazeteyi görmüş olsaydım, bu habere çalışmamda yer verirdim. Sayın Ahmet Kabil, ulusal basında da kendisine genişçe yer verildiğini hatırladığını ileri sürmektedir. Bunları da bizimle paylaşabilir. Ayrıca kendisine kitabın 317. sayfasında da yer verilmiştir. Fakat tekrar ifade ediyorum ki, Sayın Ahmet Kabil’in, kendisine bu çalışmada planlı ve bilinçli olarak yer verilmediğine yönelik ithamları ile şahsım ve çalışmam üzerinden, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin Sayın Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman ve Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zehra Aslan hocayı suçlamak, bu işin planlı yapıldığını ima etmek, son derece yanlıştır, yakışıksızdır. Son olarak burada tekrar ve üzerine basarak ifade ediyorum ki, bir Rizeli olarak, Rizeli olmaktan gurur duyan bir bilim insanı olarak, elimden geldiğince, Rize’ye ve Rize Tarihine katkı ortaya koyan böyle güzel bir çalışmada yer almaktan büyük onur ve gurur duydum. Çalışmayı severek kaleme aldım. Kendi memleketimi, kendi tarihimi öğrendim. Yerel tarih çalışmalarının sınırlı olduğu ülkemizde bu gibi çalışmalara destek veren kurum, kuruluş ve şahıslara teşekkür edilmesi ve onların çok daha fazla teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu vesileyle de şahsım adına bana bu projede yer veren Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin Sayın Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman, Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zehra Aslan ve Sayın Mustafa Arıkan hocalara teşekkürlerimi sunuyorum. Doç. Dr. Fevzi ÇAKMAK Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi

Sayın Ahmet Kabil tarafından yazarları arasında yer aldığım Cumhuriyet Döneminde Rize-II (1950-1980) çalışmasına yönelik ifadeler şahsımı çok üzmüş ve rencide etmiştir. Çok üzüldüm, çünkü ben bir Rizeliyim; Rize’nin evladıyım. Evet şu an orada yaşamıyorum ama köklerim orada, baba ve anne tarafından akrabalarım orada yaşıyor. Ve bir bilim insanı olarak, kendi memleketime, kendi memleketimin tarihine bir katkı sunmak adına Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin Rektörü Sayın Prof. Dr. Hüseyin Karaman’ın öncülüğünde, Prof. Dr. Zehra Aslan ve Sayın Mustafa Arıkan editörlüğünde yürütülen bu projede yer almaktan büyük bir onur ve mutluluk duydum. Bir Rizeli bilim insanı olarak kendi memleketimin tarihini en doğru ve tarafsız bir şekilde, bilimsel yöntemlerin ışığında ortaya koymak için Devlet Arşivleri başta olmak üzere, dönemin yerel basınından da faydalanmak adına, İzmir’den kalkıp Ankara’ya gittim ve orada Devlet Arşivleri ile Milli Kütüphane’de günlerimi geçirdim. Tarihle ilgilenen bilim insanları bilir ki yerel tarih çalışmanın en önemli zorluğu döneme ilişkin birincil el kaynakların, yani arşiv ile gazetelerin bulunmasıdır ve bu iş oldukça zordur. Elinizde çok sınırlı kaynaklar vardır ve siz o kaynaklardan, bilgileri sorgulayarak, doğru kullanarak ve doğru bir sıraya koyarak bilimsel bir metin elde etmeye çalışırsınız. Ben de bu çalışmada bu özen ve dikkati gösterdim. Hatta çok daha fazla özen ve dikkat gösterdim, çünkü dediğim gibi ben bir RİZELİYİM ve Rize’nin evladıyım. Çalışmayı kaleme alırken çok büyük bir mutluluk ve onur duydum. Ve sağ olsun kıymetli hocalarım bana bu imkanı sundular. Elbette her çalışma da eksikler bulunabilir, gözden kaçan, belgelerden elde edilemeyen ama olması gereken bilgi ve belgeler olabilir. Ama bu eksiklikler için bir art niyet aramak, bu eksikliklerin bilinçli yapıldığını ifade etmek doğru değildir.


Sayın Ahmet Kabil’in çalışmama yönelik sosyal paylaşım platformu üzerinden ileri sürdüğü itham ve iddiaların tamamı yanlış, yanlı ve haksızdır. Sayın Ahmet Kabil Bey, çalışma için birçok yanlış ve yanlı bölümler olduğunu ifade ediyor. Bu ifade kesinlikle yanlıştır ve iddia ettiği türden bilgi ve belgeleri ortaya koymak zorundadır. Sayın Ahmet Kabil Bey çalışmanın 269 ve 270. sayfalarında yer alan bir alıntıya dayanarak “Rize ile ilgili çirkin ve Rize’nin hiçte layık olmadığı hakaret içeren beyanlar” da bulunduğumu ifade etmektedir. Kitap içinde adı geçen yazı 1973 yılı içinde kaleme alınan ve o dönem yayınlanan bir gazeteden alınan bir haberdir. Haber birebir alınarak, üzerinde oynama yapılmadan verilmiştir. Kendi şahsi yorum ve düşüncelerim değildir. Hatta yazıyı verirken, şahsım da burada belirtilenlerin “Rize adına üzüntü verici” olduğunu ifade etmişimdir. Alıntıladığım ilgili yazının yazarı olan Fikret Otyam, bu konuları çalışan herkes tarafından bilindiği üzere, ortaya koyduğu yazılı ve görsel çalışmalarıyla Anadolu’yu ve Anadolu insanını en iyi dile getiren, en iyi tasvir eden bir sanatçı ve yazardır. Bugün dahi Anadolu’yu anlamak ve tanımak için Otyam’ın çalışmaları referans alınır. Yazının olduğu gibi verilmesinin nedeni ise 1970’lerin Rize’sinde nasıl bir siyasi havanın olduğunu, şehirde neler yaşandığını, dışardan bakan bir gözün Rize’yi nasıl gördüğünü ortaya koymaktır. Bir bilim insanı tavrı ve bilim ahlakı bunu gerektirir. Çünkü bu bir bilimsel çalışmadır. Her türlü görüş ve düşünceye yer verilmesi; bu sayede okuyucunun incelenen dönemi olumlu ve olumsuz yönleriyle, bir bütün olarak anlaması ve öğrenmesi temel amacımızdır. Kendi kişisel düşüncelerimizi aktardığımız, sansürlediğimiz, tek yanlı, sübjektif bilgilerden oluşacak bir çalışmanın ne bilime, ne topluma ne de Rizemize bir faydası yoktur.  Sayın Ahmet Kabil’in bu yazıya atıfla, “birilerinden aldıkları talimatı eksiksiz yerine getirirken” şeklindeki ifadeleri her şeyden önce bir bilim insanına hakarettir. Bu ifadeyi ulu orta, kolaylıkla kullanmasından başka amaçları olduğu anlaşılsa da şahsıma, kimin bu yönde bir talimat verdiğini ispatlaması ahlaki bir zorunluluktur.    


Sayın Ahmet Kabil Bey, Rizemiz adına, Rize tarihi adına önemli bir isim olan Sayın Mesut Yılmaz’a yeteri kadar yer verilmediğini ifade eden beyanlarda bulunmuştur. Hatta daha da ileri giderek Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a kitapta neden yer verilmediğini, art niyet ifadesi olarak kullanmıştır. Adı geçen çalışmanın incelediği zaman dilimi 1950-1980 yılları arasıdır. Evet çalışma içinde 1983 seçimlerine yer verilmiştir, fakat bunun nedeni konu bütünlüğünü sağlamak ve bir kopuş olmaması adına, geçmişte önemli bir kırılma noktası olan 12 Eylül 1980 Askeri müdahalesinin Rize’deki etkilerine yer vermektir. Ve çalışma 1983 seçimlerine kısa bir değini ile bitirilmiştir. 1980-1983 yılları da kaleme alınırken, bu proje çalışmasının devamı olması düşünülen 1980 sonrası için yapılacak olan çalışmaya ön ayak olması düşünülerek, kısa tutulmuştur. Bu nedenle 1983 yılında milletvekili seçilen Sayın Mesut Yılmaz’a sadece milletvekili adaylığı ile ilgili olarak yer verilmiştir. Bakanlık ve Başbakanlık dönemi ayrıntılı olarak sonraki çalışmalarda ele alınacaktır. Rize’nin yetiştirdiği önemli bir değer olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, çalışmanın konu alındığı tarih aralığında Rize siyaseti içinde bulunmadığı için yer verilmemiştir. Elbette ki 1980 sonrasını içine alacak bir Rize kitabı çalışmasında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve eski Başbakanlarımızdan Sayın Mesut Yılmaz’a ayrıntılı olarak yer verilecektir ve verilmelidir. Fakat bizim çalışmamızda bu iki önemli şahsiyete neden yer verilmediği yolundaki ithamlar rencide edici, gerçekten yoksun ve en açık biçimiyle art niyetlidir.


Sayın Ahmet Kabil Bey, kendisinin 12 Eylül olduğu dönemde Adalet Partisi’nden il başkanı olduğunu ifade ederek, kendisine bu çalışmada bilinçli ve planlı olarak yer verilmediğini ima eden bir ifade de bulunmuştur. Öncelikle kendisine yer verilmemesi yolundaki söyleminde haklıdır ve bu çalışma adına bir eksikliktir. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, elbette her çalışmanın eksik yönleri vardır. Bu çalışma kaleme alınırken en önemli kaynak dönemin gazeteleri olmuştur. Maalesef 12 Eylül askeri müdahalesi sonrası Türkiye’de bütün partilerin arşivleri yok edildiği için, parti teşkilatlarına ulaşma imkanı bulunmamaktadır. Bizde bu eksikliği yerel ve ulusal basında çıkan haberler üzerinden hazırladık. Elde ettiğimiz gazetelerde Rize ile ilgili ne varsa yer vermeye çalıştık, bunları olumlu ya da olumsuz hiçbir tasnife tabi tutmadık. Kişi ayrımına gitmedik. Çalışmanın eksiklikleri, çalışmanın sonraki baskılarında giderilebilir. Bu çalışmayı daha da kıymetli yapar. Burada Sayın Ahmet Kabil’e de, elindeki bilgi ve belgeleri paylaşması halinde, bu çalışmanın sonraki baskılarında yer verilebilir. Bilim insanı tavrı da bilim ahlakı da bunu gerektirir. Sayın Ahmet Kabil, kendi il başkanı seçildiği haberin yer aldığı 9 Ekim 1978 tarihli gazeteyi örnek vermiştir. Emin olun ki eğer bu gazeteyi görmüş olsaydım, bu habere çalışmamda yer verirdim. Sayın Ahmet Kabil, ulusal basında da kendisine genişçe yer verildiğini hatırladığını ileri sürmektedir. Bunları da bizimle paylaşabilir. Ayrıca kendisine kitabın 317. sayfasında da yer verilmiştir.


Fakat tekrar ifade ediyorum ki, Sayın Ahmet Kabil’in, kendisine bu çalışmada planlı ve bilinçli olarak yer verilmediğine yönelik ithamları ile şahsım ve çalışmam üzerinden, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin Sayın Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman ve Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zehra Aslan hocayı suçlamak, bu işin planlı yapıldığını ima etmek, son derece yanlıştır, yakışıksızdır.


Son olarak burada tekrar ve üzerine basarak ifade ediyorum ki, bir Rizeli olarak, Rizeli olmaktan gurur duyan bir bilim insanı olarak, elimden geldiğince, Rize’ye ve Rize Tarihine katkı ortaya koyan böyle güzel bir çalışmada yer almaktan büyük onur ve gurur duydum. Çalışmayı severek kaleme aldım. Kendi memleketimi, kendi tarihimi öğrendim. Yerel tarih çalışmalarının sınırlı olduğu ülkemizde bu gibi çalışmalara destek veren kurum, kuruluş ve şahıslara teşekkür edilmesi ve onların çok daha fazla teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu vesileyle de şahsım adına bana bu projede yer veren Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin Sayın Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman, Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zehra Aslan ve Sayın Mustafa Arıkan hocalara teşekkürlerimi sunuyorum.



Doç. Dr. Fevzi ÇAKMAK

Dokuz Eylül Üniversitesi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi