BU SEFER RİZE’DE NE GÖRDÜM

Rize 28.04.2021 - 10:09, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:39 2600+ kez okundu.
 

BU SEFER RİZE’DE NE GÖRDÜM

BU SEFER RİZE’DE NE GÖRDÜM Nispeten uzun sayılabilecek bir süreden sonra yeniden yola revan olma arzusunu “Sıla-i Rahim” kavramı depreştirdi içimde. Birçoğumuzun sandığı gibi “Sıla-i Rahim” kavramının doğup büyüdüğümüz yöreleri yani memleketimizi ziyaret etmek değil; Sıla-i Rahim; hısım, akrabayı ziyaret etmek, Anne, Baba, Kardeş, Amca, Hala, Dayı, Teyze gibi birinci derecede akrabaları ziyaret etmek, onlarla iletişimi kesmemek anlamına gelir ve manevi kültür hayatımızda da çok dikkate alınan, zaman zaman yapılması öğütlenen davranışlardandır. Rize’yi ve Rizeliyi daha çok fark edebilmek için İstanbul gibi Rizelilerin yoğun olarak bulunduğu İllerden değil, nispeten daha az Rizelinin bulunduğu Ankara gibi yerlerde yaşamak gerekiyor. Biraz açacak olursak; kendi İnsanımızdan, hemşehrilerimizden, yöresel kültürümüzden uzak yaşamak ve arada bir Rize’ye gitmek, davranış farklılıklarını çok daha fazla hissettiriyor. En azından Ankara’da yaşayan bir Rizeli olarak öyle hissediyorum. Çoğu kez, kötü niyetle olmadığını düşündüğüm ama bana anlamsız ve bazen de kırıcı gelen ‘Niye geldin?’, ‘Ne zaman gideceksin?’ gibi sorular, ilk etapta Memlekete gitmekle acaba yanlış mı yaptık, diye düşündürmüştür. Deniz seviyesinden yüksek rakımlara hızlıca çıkılınca, oksijen azlığına alışabilmek nasıl ki belli bir süre gerektiriyorsa, biz de bir süre kaldıktan sonra, şırıl şırıl akan suların, şarkı söyleyen kuşların sesini duymamaya başladığımız gibi, yeşilin tonlarında kaybolurken, bu söylemlerin de zamanla bizi incitmek için söylenmediğinin farkına varıyoruz. Gelelim bu sefer Rize’de başka neler gördüğümüze. Rize’de kent merkezinin Belediye öncülüğünde büyük bir dönüşüme tabi tutulduğunu gördüm. İtaat kültürünün zayıf olduğu, genelde itirazcı bir yapının, bağımsız davranmanın hakim olduğu, büyük çoğunluğun aşırı özgüvenle kafasına uymayana çekinmeden itiraz edebildiği, karşı çıkabildiği bu şehirde, yoğun iş yerlerinin yer aldığı, şehir alanı bakımından Rize ölçeğinde oldukça geniş sayılabilecek, ömrünü tamamladığı herkesçe bilinen yapı stoğunu, prosedürleri göz önüne aldığımızda çok kısa sayılabilecek bir süre içerisinde, hızlı bir şekilde yıkıp yenilemeye başlayan, Rize’nin meselelerine hakim, soğuk kanlı, ne yaptığını ve ne yapacağını iyi bilen, bir o kadar da nazik, beyefendi bir Belediye Başkanı gördüm. Bunca yıkımla oluşabilecek mağduriyetlere rağmen, sokakta konuştuklarım ve uğradığım esnaflar tarafından takdir edildiğine şahit olduğum, başarı yolunda ilerleyen bir Başkan gördüm. Deniz dolgusunun tamamlandığı, terminal binalarının hızla inşasının sürdüğü, yakın bir gelecekte uçak inişlerinin başlayacağını öğrendiğimiz, Rize’yi, Rize’de Turizm yatırımı yapacakları, Rizelileri, Rize’yi sevenleri  heyecanlandıran bir havalimanı inşaatı gördüm. İyidere’de Lojistik Liman Projesinin Tabelasının asıldığını gördüm. Ovit Tüneli ve İyidere-İkizdere-İspir-Erzurum duble yolunun tamamlanmasıyla birlikte oluşacak ekonomik heyecanı gördüm. Aynı projeyi destekleyen Demiryolunun on kilometresinin İyidere-İkizdere Vadisinden geçerek Lojistik Limana ulaşacağını gördüm. Liman inşaatı için taş ocağı yerine itiraz eden, sokağa çıkma kısıtlamasına rağmen iş makinelerinin İşkence Dere Vadisine girmesini engellemeye çalışan İkizderelileri gördüm. Birkaç yıl önce Bölgeye sızan teröristleri aynı Vadide Nenehatun gibi kovalayarak güvenlik güçlerine yardımcı olan Gürdere Annelerinin, taş ocağı meselesinden dolayı incitildiğini gördüm. Aynı Vadiye beş yüz metre mesafede “Köye Turist (‘Yabancı’) geliyor diye, Turistik Şelale tabelalarının indirildiğini gördüm. İyidere-İkizdere-İspir-Erzurum yolunda, İkizdere’ye kadar bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı tamamlanmak üzere devam eden, Ovit Tünelinden başka 5-6 tünel inşaatı gördüm. Alışveriş için girdiğim marketlerde poşetin parayla satılmadığını gördüm. Her taraf yeşille bezenmiş olmasına rağmen, yöre insanının hevesle ağaç dikmeye devam ettiğini gördüm. Yıllardır Memleketlerine gitmeyen-gidemeyenlerin, Köylerine yerleşebilmek için hazırlık yaptıklarını gördüm. Salgın ortamında köylerin şehirden çok daha özgürlük ortamı sunduğunu gördüm. Sokağa çıkma kısıtlamalarının tarladaki insanın hiç de umurunda olmadığını, onu etkilemediğini, biraz da imrenerek gördüm. Gerçek organik köy yumurtasının nasıl bir şey olduğunu kümesten kendi ellerimle alıp pişirerek gördüm. Ve Annemin mezarını ziyaretimde, bu dünyada bir insana nasıl da iki metre kare arazinin yetebileceğini-yettiğini gördüm. İrfan COŞKUN/ANKARA

BU SEFER RİZE’DE NE GÖRDÜM


Nispeten uzun sayılabilecek bir süreden sonra yeniden yola revan olma arzusunu “Sıla-i Rahim” kavramı depreştirdi içimde. Birçoğumuzun sandığı gibi “Sıla-i Rahim” kavramının doğup büyüdüğümüz yöreleri yani memleketimizi ziyaret etmek değil; Sıla-i Rahim; hısım, akrabayı ziyaret etmek, Anne, Baba, Kardeş, Amca, Hala, Dayı, Teyze gibi birinci derecede akrabaları ziyaret etmek, onlarla iletişimi kesmemek anlamına gelir ve manevi kültür hayatımızda da çok dikkate alınan, zaman zaman yapılması öğütlenen davranışlardandır.


Rize’yi ve Rizeliyi daha çok fark edebilmek için İstanbul gibi Rizelilerin yoğun olarak bulunduğu İllerden değil, nispeten daha az Rizelinin bulunduğu Ankara gibi yerlerde yaşamak gerekiyor. Biraz açacak olursak; kendi İnsanımızdan, hemşehrilerimizden, yöresel kültürümüzden uzak yaşamak ve arada bir Rize’ye gitmek, davranış farklılıklarını çok daha fazla hissettiriyor. En azından Ankara’da yaşayan bir Rizeli olarak öyle hissediyorum.


Çoğu kez, kötü niyetle olmadığını düşündüğüm ama bana anlamsız ve bazen de kırıcı gelen ‘Niye geldin?’, ‘Ne zaman gideceksin?’ gibi sorular, ilk etapta Memlekete gitmekle acaba yanlış mı yaptık, diye düşündürmüştür. Deniz seviyesinden yüksek rakımlara hızlıca çıkılınca, oksijen azlığına alışabilmek nasıl ki belli bir süre gerektiriyorsa, biz de bir süre kaldıktan sonra, şırıl şırıl akan suların, şarkı söyleyen kuşların sesini duymamaya başladığımız gibi, yeşilin tonlarında kaybolurken, bu söylemlerin de zamanla bizi incitmek için söylenmediğinin farkına varıyoruz.


Gelelim bu sefer Rize’de başka neler gördüğümüze. Rize’de kent merkezinin Belediye öncülüğünde büyük bir dönüşüme tabi tutulduğunu gördüm. İtaat kültürünün zayıf olduğu, genelde itirazcı bir yapının, bağımsız davranmanın hakim olduğu, büyük çoğunluğun aşırı özgüvenle kafasına uymayana çekinmeden itiraz edebildiği, karşı çıkabildiği bu şehirde, yoğun iş yerlerinin yer aldığı, şehir alanı bakımından Rize ölçeğinde oldukça geniş sayılabilecek, ömrünü tamamladığı herkesçe bilinen yapı stoğunu, prosedürleri göz önüne aldığımızda çok kısa sayılabilecek bir süre içerisinde, hızlı bir şekilde yıkıp yenilemeye başlayan, Rize’nin meselelerine hakim, soğuk kanlı, ne yaptığını ve ne yapacağını iyi bilen, bir o kadar da nazik, beyefendi bir Belediye Başkanı gördüm. Bunca yıkımla oluşabilecek mağduriyetlere rağmen, sokakta konuştuklarım ve uğradığım esnaflar tarafından takdir edildiğine şahit olduğum, başarı yolunda ilerleyen bir Başkan gördüm.


Deniz dolgusunun tamamlandığı, terminal binalarının hızla inşasının sürdüğü, yakın bir gelecekte uçak inişlerinin başlayacağını öğrendiğimiz, Rize’yi, Rize’de Turizm yatırımı yapacakları, Rizelileri, Rize’yi sevenleri  heyecanlandıran bir havalimanı inşaatı gördüm.


İyidere’de Lojistik Liman Projesinin Tabelasının asıldığını gördüm. Ovit Tüneli ve İyidere-İkizdere-İspir-Erzurum duble yolunun tamamlanmasıyla birlikte oluşacak ekonomik heyecanı gördüm. Aynı projeyi destekleyen Demiryolunun on kilometresinin İyidere-İkizdere Vadisinden geçerek Lojistik Limana ulaşacağını gördüm.


Liman inşaatı için taş ocağı yerine itiraz eden, sokağa çıkma kısıtlamasına rağmen iş makinelerinin İşkence Dere Vadisine girmesini engellemeye çalışan İkizderelileri gördüm. Birkaç yıl önce Bölgeye sızan teröristleri aynı Vadide Nenehatun gibi kovalayarak güvenlik güçlerine yardımcı olan Gürdere Annelerinin, taş ocağı meselesinden dolayı incitildiğini gördüm.


Aynı Vadiye beş yüz metre mesafede “Köye Turist (‘Yabancı’) geliyor diye, Turistik Şelale tabelalarının indirildiğini gördüm. İyidere-İkizdere-İspir-Erzurum yolunda, İkizdere’ye kadar bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı tamamlanmak üzere devam eden, Ovit Tünelinden başka 5-6 tünel inşaatı gördüm.


Alışveriş için girdiğim marketlerde poşetin parayla satılmadığını gördüm. Her taraf yeşille bezenmiş olmasına rağmen, yöre insanının hevesle ağaç dikmeye devam ettiğini gördüm. Yıllardır Memleketlerine gitmeyen-gidemeyenlerin, Köylerine yerleşebilmek için hazırlık yaptıklarını gördüm.


Salgın ortamında köylerin şehirden çok daha özgürlük ortamı sunduğunu gördüm. Sokağa çıkma kısıtlamalarının tarladaki insanın hiç de umurunda olmadığını, onu etkilemediğini, biraz da imrenerek gördüm. Gerçek organik köy yumurtasının nasıl bir şey olduğunu kümesten kendi ellerimle alıp pişirerek gördüm.


Ve Annemin mezarını ziyaretimde, bu dünyada bir insana nasıl da iki metre kare arazinin yetebileceğini-yettiğini gördüm.


İrfan COŞKUN/ANKARA

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi