ÇAYKUR'UN TRİLYONLARINI ÇÖPE ATMIŞ HALA ÜMİT TACİRLİĞİ YAPIYOR

Rize 28.07.2020 - 12:53, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:38 2828+ kez okundu.
 

ÇAYKUR'UN TRİLYONLARINI ÇÖPE ATMIŞ HALA ÜMİT TACİRLİĞİ YAPIYOR

Çaykur Genel Müdürlüğü döneminde yaptığı keyfi uygulamalar, savurganlık ve yanlış politikalar nedeniyle bizatihi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görevi bırakmasını istemesi üzerine istifa etmek zorunda kalan İmdat Sütlüoğlu, bir basın toplantısı düzenleyerek hem kendi dönemindeki icraatlarını savundu, hem de şimdiki ve kendinden önceki yönetime çeşitli eleştirilerde bulundu.   Suçladıklarının Sütlüoğlu'nun eleştirilerine cevap vereceğini sanmıyorum. Çünkü istifa ettirilirken söyleyecek hiçbir sözü olmayan, ancak 2 yıl sonra ortaya çıkıp yaptığı yanlış icraatları savunup onu bunu suçlayarak kendini temize çıkarmaya kalkan birine neden cevap verilsin ki? İnancım o dur ki; Çaykur'u gavur malı gibi kullanan, kullanmış olanlardan bu dünyada hesap sorulmazsa da Allah elbet hesap gününde hesabını soracaktır.  İMDAT SÜTLÜOĞLU'nun görev yaptığı dönemlerle ilgili Çaytaş, Didi, Paketleme, depolarda çürüyen hassas! teraziler, lüks makam aracı, reklam bedelleri, promosyonlar, kaybolan tonlarca çay, onlarca yurt dışı gezisi,makama özel asansör, banka kredileri depolarda vasfını kaybetmiş stok çaylar vs. ile ilgili çeşitli iddialar gündeme geldi. Bunların bir çoğu bazı basın yayın organlarında yer aldı,bazıları devlet raporlarına girdi. Sütlüoğlu'nun basın toplantısında bulunan bazı basın mensupları açıklamaları canlı olarak yayınladılar.  Görev yaptığı dönemler itibarıyla bugünkü rakamlarla 100 milyonu aşkın reklam ve çeşitli isim altındaki giderlerden basın toplantısına katılanlarının ne derece yararlandığını bilmiyorum. Ancak, burada bulunanların Sütlüoğlu'nun geçmişteki icraatları hakkında basında yer almış, bahsettiğim konularla ilgili hiç olmazsa bir iki soru sormaları beklenirdi. Demek ki akıllarına gelmemiş! Bu yazıyı Sütlüoğlu'nun açıklamalarının doğruluğu-yanlışlığını ortaya çıkarmak için yazmıyorum. Yazmamdaki asıl neden, hala bölge halkına bir umut diye sunduğu ve bu pempe tabloya kanan birilerinin hemen harekete geçip yazılar döşediği, şimdiki yetkilileri suçladığı STEVİA ürünü ve fabrikasıyla ilgili. Sütlüoğlu,steviayı incelemek için Arjantin'e gittiğini bu ürünün Rize'de yetiştirilebileceğine kanaat getirip, Rize'de bunun fabrikasını kurmaya karar verdiklerini belirtiyor. Yani bu ürünün Rize'de yetişip yetişmeyeceği, fabrikasının işleyip işlemeyeceği konusunda hiçbir bilimsel araştırma yapmaya gerek görmeden kendisi buna karar vermiş! Şimdiki iddasına göre de, bu ürün Rize'de alternatif bir ürün olacakmış, bir dönümden dört ton ürün elde ediliyormuş ve her yere dikilebiliyormuş, (bugünkü parayla 30 milyonu harcamayla kurulmuş olup çöpe atılan) fabrikası da üç yılda kendini amorti edebilecekmiş! Bu hikayeyi dinleyince bu ürünü araştıran biri olarak işin gerçeğini yazmak gerekir diye düşündüm. STEVİA NEDİR Stevia gerçekten de mucize denilebilecek türden,bizim şeker dediğimiz şeyin üretildiği bir bitki. Yapılan araştırmalara göre diyet kalori ve protein değeri sıfır (0) dır.), şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kabızlık, depresyon ve asabiyete karşı olumlu etkileri var. Mide ve bağırsak florasını, asit alkali dengesini korumakta. Paraguay ve Brezilya'da yüzyıllardan beri tatlandırıcı ve tedavi edici özellikleri nedeniyle kullanılan stevia (şeker bitkisi, şekerotu) Japonya'da da otuz yılı aşkın bir süredir milyonlarca kişi tarafından tatlandırıcı ve gıda katkısı olarak kullanılmakta.   Onlarca yararının yanı sıra sperm azaltıcı özelliğinin olduğu belirtildiği için de bazı ülkelerde kullanımı son yıllara kadar yasaktı.   Stevia bitkisinin ihtiva ettiği Steviosid maddesi, vücudumuzdaki tat duyuları tarafından normal şekerin 250-300 katı daha şekerli olarak algılanmakta. Bu nedenle bir tutam şeker bitkisi tozu, bir litre çay, kahve veya diğer içecekleri tatlandırmaya yeterli olmaktadır. Ancak, her şeyden önce bunu tüketmenin damak tadıyla ilgili olduğu da bir gerçektir. Bitkinin verdiği şeker tadı diğer şeker tadından oldukça farklıdır ve değişik bir damak tadı oluşturmaktadır. Ürünün doğal rengi koyudur ve o nedenle şeker gibi, kimyasallarla beyazlatılmaktadır.  Ülkemizde tatlandırıcı kullanılan bazı pahalı ürünlerde stevia kullanılmaktadır.  STEVİA sıcak ve soğuk tüm içeceklerde, tatlı ve kek tariflerinde şeker yerine kullanmak için sağlıklı bir alternatiftir. Şekerin tadından mahrum kalmadan kalorisinden uzak durmak isteyenler için ideal, güvenilir ve en önemlisi bitkisel bir alternatiftir. Ürünün ekonomik girdisi vardır ve o nedenle Türkiye’de de üretimi yapılmaktadır. Üretilen ürünler aktarlar tarafından satın alınmaktadır ve yaklaşık kg. fiyatları  3 dolar civarındadır. STEVİA NERELERDE ÜRETİLEBİLİR Stevia (şeker otu) fidesi, en çok 5-6 yıl ömrü olan çalı tipi bir bitki türüdür. Stevia bitkisinin yetişebilmesi için 500-1500 metre arası rakım, ortalama 25 derecelik hava sıcaklığı ve kumlu topraklar gerekmektedir. Günümüzde bu iklim şartları sağlayabilen Çin ve Güney Kore gibi birçok ülkede Stevia üretimi yapılmaktadır. Stevia bitkisi, soğuk iklimleri sevmez. Subtropik ve nemli iklimler bu bitki için uygun yetişme ortamı sağlar. Bitki, asidik toprakları da sevmez, bazik toprakları sever. Örneğin ülkemizde Karadeniz Bölgesi yaz ve kış çok yağış aldığından toprakları genelde asidik özelliktedir. Buna karşılık Akdeniz ,Ege ve Marmara’nın bazı bölgeleri, özellikle Antalya toprakları kışın yağışlı yazın ise kurak olduğundan genelde bazik karakterlidir. Bu özellik, bitki gelişmesinde bir tercih nedenidir. Bitki toprak koşullarına karşı çok hassastır. Taban arazilerini, yani nemli, sulu, ağır topraklı arazileri sevmez. Bazı bölgelerin yer altı su seviyesi çok yüksek olduğundan taban suyu da yüksek bulunur. Sellenmeler ve taşkınlar bunlarda kalıcı zarar geliştirirler. Bu bitki, toprak hastalıklarına karşı da oldukça duyarlıdır. RİZE’DE ÜRETİLEBİLİR Mİ? Stevia üretimi için hem toprak uygunluğu, hem geniş topraklar, hem de mevsim uygunluğu gerekmektedir. D.Karadeniz’de diğer bölgelerde olduğu gibi uçsuz bucaksız boş alanlar yoktur. Mevcut araziler ya çaylık veya ormanlık arazidir. Bu alanlar stevianın yaşamasına imkan vermeyecek türden sel ve heyelanlara açık arazilerdir. Bilindiği gibi her yıl bölgemizde seller olmaktadır.  Hem geniş , boş, tarla hüviyetinde arazi yokluğu, hem mevsim şartları bu ürünün bölgede yetiştirilebilmesine engeldir. Ayrıca, bölgemiz bu ürünün uzun aylarca üretimine el vermemektedir.  Bu ürün yıkıcı yağışlar almayan, ısı oranı çok düşmeyen uygun yerlerde mart ayında dikilmeye başlayıp kasım ayına kadar 5-6 kez üretilebilmektedir. Oysa, Rize’de arazilerin uygun olmayışı bir yana, bu ürün için mevim kısadır ve yılda bir veya en çok iki ürün alınabilir.  Dönüm başına alınabilecek ürün ise 250-300 kg kadardır. Sütlüoğlu’nun belirttiği gibi dekar başına 4 ton gibi bir üretim değil Rize’de, dünyanın en verimli yerinde bile mümkün değildir. Bu ürünün ömrü çay gibi çok uzun süreli değildir. 5-6 yılda yok olmakta ve yenisinin dikimi gerekmektedir. Ayrıca, bu süre zarfında toprağın bakımı yapılmalıdır. Ürünün ömrü sona erdiğinde de arazi bir süre dinlendirilip bakıma alınmalıdır. Bu durumlar göz önüne alındığında söylenebilecek tek şey, Stevia Rize için hiçbir şekilde ticari bir ürün olamaz. Eğer, bunun için bir fabrika düşünülüyorsa bunun yapılabileceği yer, yılda 4-5-6 kez ürün alınabilecek, geniş ve boş tarlaların olduğu bir bölge olmalıdır. Fabrikanın kurulduğu bölgede alım garantili, üreticiyle sözleşmeli ürün üretmek mümkündür. Kısaca: Bu fabrika uygun bir bölgede yapılsaydı geleceği olabilirdi. İmdat Sütlüoğlu Çaykur’un trilyonlarını çöpe atmış olup hala ümit tacirliği yapmaktadır.   Öte yandan; devletin kurumlarında görev yapmakta olan kimi genel müdürlerin ve belediye başkanlarının kendi işleriyle uğraşmak yerine adeta tarım bakanlığının, tarım müdürlüklerinin görevini üstlenmeye kalkması devlet parasıyla hovardalık yapmaya benzemekte. Bir tarım müdürünün, bakanlık görevlisinin alternatif ürün, işletme çalışması yapması için bin bir izinle, küçücük ödeneklerle bunu yapması gerekmektedir. Oysa, belediye başkanları, kamu kurum genel müdürleri kendilerine çeşitli görevler çıkarıp hem harcırah almakta, hem de devletin parasıyla, yiyip, içip gezmektedir. Sonuç olarak şunu da belirtmeliyim: Çaykur Genel Müdürünün görevi bölgeye alternatif ürün getirmek değildir.Onun görevi çayın geleceğini teminat altına almak, ürünün değerini yükseltmek, kurumu kâra geçirmek için uğraşmak olmalıdır. Bunları bir yana bırakıp kurumları batıranların bu tür arayışlarının iyi niyetli olduğunu düşünmek safdilliktir…

Çaykur Genel Müdürlüğü döneminde yaptığı keyfi uygulamalar, savurganlık ve yanlış politikalar nedeniyle bizatihi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görevi bırakmasını istemesi üzerine istifa etmek zorunda kalan İmdat Sütlüoğlu, bir basın toplantısı düzenleyerek hem kendi dönemindeki icraatlarını savundu, hem de şimdiki ve kendinden önceki yönetime çeşitli eleştirilerde bulundu.
 

Suçladıklarının Sütlüoğlu'nun eleştirilerine cevap vereceğini sanmıyorum. Çünkü istifa ettirilirken söyleyecek hiçbir sözü olmayan, ancak 2 yıl sonra ortaya çıkıp yaptığı yanlış icraatları savunup onu bunu suçlayarak kendini temize çıkarmaya kalkan birine neden cevap verilsin ki?


İnancım o dur ki; Çaykur'u gavur malı gibi kullanan, kullanmış olanlardan bu dünyada hesap sorulmazsa da Allah elbet hesap gününde hesabını soracaktır. 


İMDAT SÜTLÜOĞLU'nun görev yaptığı dönemlerle ilgili Çaytaş, Didi, Paketleme, depolarda çürüyen hassas! teraziler, lüks makam aracı, reklam bedelleri, promosyonlar, kaybolan tonlarca çay, onlarca yurt dışı gezisi,makama özel asansör, banka kredileri depolarda vasfını kaybetmiş stok çaylar vs. ile ilgili çeşitli iddialar gündeme geldi. Bunların bir çoğu bazı basın yayın organlarında yer aldı,bazıları devlet raporlarına girdi.


Sütlüoğlu'nun basın toplantısında bulunan bazı basın mensupları açıklamaları canlı olarak yayınladılar. 

Görev yaptığı dönemler itibarıyla bugünkü rakamlarla 100 milyonu aşkın reklam ve çeşitli isim altındaki giderlerden basın toplantısına katılanlarının ne derece yararlandığını bilmiyorum. Ancak, burada bulunanların Sütlüoğlu'nun geçmişteki icraatları hakkında basında yer almış, bahsettiğim konularla ilgili hiç olmazsa bir iki soru sormaları beklenirdi. Demek ki akıllarına gelmemiş!


Bu yazıyı Sütlüoğlu'nun açıklamalarının doğruluğu-yanlışlığını ortaya çıkarmak için yazmıyorum. Yazmamdaki asıl neden, hala bölge halkına bir umut diye sunduğu ve bu pempe tabloya kanan birilerinin hemen harekete geçip yazılar döşediği, şimdiki yetkilileri suçladığı STEVİA ürünü ve fabrikasıyla ilgili.


Sütlüoğlu,steviayı incelemek için Arjantin'e gittiğini bu ürünün Rize'de yetiştirilebileceğine kanaat getirip, Rize'de bunun fabrikasını kurmaya karar verdiklerini belirtiyor. Yani bu ürünün Rize'de yetişip yetişmeyeceği, fabrikasının işleyip işlemeyeceği konusunda hiçbir bilimsel araştırma yapmaya gerek görmeden kendisi buna karar vermiş!


Şimdiki iddasına göre de, bu ürün Rize'de alternatif bir ürün olacakmış, bir dönümden dört ton ürün elde ediliyormuş ve her yere dikilebiliyormuş, (bugünkü parayla 30 milyonu harcamayla kurulmuş olup çöpe atılan) fabrikası da üç yılda kendini amorti edebilecekmiş!


Bu hikayeyi dinleyince bu ürünü araştıran biri olarak işin gerçeğini yazmak gerekir diye düşündüm.


STEVİA NEDİR


Stevia gerçekten de mucize denilebilecek türden,bizim şeker dediğimiz şeyin üretildiği bir bitki. Yapılan araştırmalara göre diyet kalori ve protein değeri sıfır (0) dır.), şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kabızlık, depresyon ve asabiyete karşı olumlu etkileri var. Mide ve bağırsak florasını, asit alkali dengesini korumakta.


Paraguay ve Brezilya'da yüzyıllardan beri tatlandırıcı ve tedavi edici özellikleri nedeniyle kullanılan stevia (şeker bitkisi, şekerotu) Japonya'da da otuz yılı aşkın bir süredir milyonlarca kişi tarafından tatlandırıcı ve gıda katkısı olarak kullanılmakta.  


Onlarca yararının yanı sıra sperm azaltıcı özelliğinin olduğu belirtildiği için de bazı ülkelerde kullanımı son yıllara kadar yasaktı.
 

Stevia bitkisinin ihtiva ettiği Steviosid maddesi, vücudumuzdaki tat duyuları tarafından normal şekerin 250-300 katı daha şekerli olarak algılanmakta. Bu nedenle bir tutam şeker bitkisi tozu, bir litre çay, kahve veya diğer içecekleri tatlandırmaya yeterli olmaktadır. Ancak, her şeyden önce bunu tüketmenin damak tadıyla ilgili olduğu da bir gerçektir. Bitkinin verdiği şeker tadı diğer şeker tadından oldukça farklıdır ve değişik bir damak tadı oluşturmaktadır. Ürünün doğal rengi koyudur ve o nedenle şeker gibi, kimyasallarla beyazlatılmaktadır. 

Ülkemizde tatlandırıcı kullanılan bazı pahalı ürünlerde stevia kullanılmaktadır. 

STEVİA sıcak ve soğuk tüm içeceklerde, tatlı ve kek tariflerinde şeker yerine kullanmak için sağlıklı bir alternatiftir. Şekerin tadından mahrum kalmadan kalorisinden uzak durmak isteyenler için ideal, güvenilir ve en önemlisi bitkisel bir alternatiftir.

Ürünün ekonomik girdisi vardır ve o nedenle Türkiye’de de üretimi yapılmaktadır. Üretilen ürünler aktarlar tarafından satın alınmaktadır ve yaklaşık kg. fiyatları  3 dolar civarındadır.


STEVİA NERELERDE ÜRETİLEBİLİR


Stevia (şeker otu) fidesi, en çok 5-6 yıl ömrü olan çalı tipi bir bitki türüdür.

Stevia bitkisinin yetişebilmesi için 500-1500 metre arası rakım, ortalama 25 derecelik hava sıcaklığı ve kumlu topraklar gerekmektedir. Günümüzde bu iklim şartları sağlayabilen Çin ve Güney Kore gibi birçok ülkede Stevia üretimi yapılmaktadır.

Stevia bitkisi, soğuk iklimleri sevmez. Subtropik ve nemli iklimler bu bitki için uygun yetişme ortamı sağlar. Bitki, asidik toprakları da sevmez, bazik toprakları sever. Örneğin ülkemizde Karadeniz Bölgesi yaz ve kış çok yağış aldığından toprakları genelde asidik özelliktedir. Buna karşılık Akdeniz ,Ege ve Marmara’nın bazı bölgeleri, özellikle Antalya toprakları kışın yağışlı yazın ise kurak olduğundan genelde bazik karakterlidir.
Bu özellik, bitki gelişmesinde bir tercih nedenidir. Bitki toprak koşullarına karşı çok hassastır. Taban arazilerini, yani nemli, sulu, ağır topraklı arazileri sevmez. Bazı bölgelerin yer altı su seviyesi çok yüksek olduğundan taban suyu da yüksek bulunur. Sellenmeler ve taşkınlar bunlarda kalıcı zarar geliştirirler. Bu bitki, toprak hastalıklarına karşı da oldukça duyarlıdır.


RİZE’DE ÜRETİLEBİLİR Mİ?

Stevia üretimi için hem toprak uygunluğu, hem geniş topraklar, hem de mevsim uygunluğu gerekmektedir. D.Karadeniz’de diğer bölgelerde olduğu gibi uçsuz bucaksız boş alanlar yoktur. Mevcut araziler ya çaylık veya ormanlık arazidir. Bu alanlar stevianın yaşamasına imkan vermeyecek türden sel ve heyelanlara açık arazilerdir. Bilindiği gibi her yıl bölgemizde seller olmaktadır. 

Hem geniş , boş, tarla hüviyetinde arazi yokluğu, hem mevsim şartları bu ürünün bölgede yetiştirilebilmesine engeldir.

Ayrıca, bölgemiz bu ürünün uzun aylarca üretimine el vermemektedir. 

Bu ürün yıkıcı yağışlar almayan, ısı oranı çok düşmeyen uygun yerlerde mart ayında dikilmeye başlayıp kasım ayına kadar 5-6 kez üretilebilmektedir. Oysa, Rize’de arazilerin uygun olmayışı bir yana, bu ürün için mevim kısadır ve yılda bir veya en çok iki ürün alınabilir. 

Dönüm başına alınabilecek ürün ise 250-300 kg kadardır. Sütlüoğlu’nun belirttiği gibi dekar başına 4 ton gibi bir üretim değil Rize’de, dünyanın en verimli yerinde bile mümkün değildir.

Bu ürünün ömrü çay gibi çok uzun süreli değildir. 5-6 yılda yok olmakta ve yenisinin dikimi gerekmektedir. Ayrıca, bu süre zarfında toprağın bakımı yapılmalıdır. Ürünün ömrü sona erdiğinde de arazi bir süre dinlendirilip bakıma alınmalıdır.

Bu durumlar göz önüne alındığında söylenebilecek tek şey, Stevia Rize için hiçbir şekilde ticari bir ürün olamaz.

Eğer, bunun için bir fabrika düşünülüyorsa bunun yapılabileceği yer, yılda 4-5-6 kez ürün alınabilecek, geniş ve boş tarlaların olduğu bir bölge olmalıdır. Fabrikanın kurulduğu bölgede alım garantili, üreticiyle sözleşmeli ürün üretmek mümkündür.


Kısaca: Bu fabrika uygun bir bölgede yapılsaydı geleceği olabilirdi.


İmdat Sütlüoğlu Çaykur’un trilyonlarını çöpe atmış olup hala ümit tacirliği yapmaktadır.
 

Öte yandan; devletin kurumlarında görev yapmakta olan kimi genel müdürlerin ve belediye başkanlarının kendi işleriyle uğraşmak yerine adeta tarım bakanlığının, tarım müdürlüklerinin görevini üstlenmeye kalkması devlet parasıyla hovardalık yapmaya benzemekte. Bir tarım müdürünün, bakanlık görevlisinin alternatif ürün, işletme çalışması yapması için bin bir izinle, küçücük ödeneklerle bunu yapması gerekmektedir. Oysa, belediye başkanları, kamu kurum genel müdürleri kendilerine çeşitli görevler çıkarıp hem harcırah almakta, hem de devletin parasıyla, yiyip, içip gezmektedir.


Sonuç olarak şunu da belirtmeliyim: Çaykur Genel Müdürünün görevi bölgeye alternatif ürün getirmek değildir.Onun görevi çayın geleceğini teminat altına almak, ürünün değerini yükseltmek, kurumu kâra geçirmek için uğraşmak olmalıdır. Bunları bir yana bırakıp kurumları batıranların bu tür arayışlarının iyi niyetli olduğunu düşünmek safdilliktir…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi