DARBELERİN RİZELİ SİYASİ MAĞDURLARI

Siyaset 27.05.2021 - 15:15, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:39 2444+ kez okundu.
 

DARBELERİN RİZELİ SİYASİ MAĞDURLARI

27 Mayıs 1960 Darbesi Anısına CEZAEVİ ÖNÜNDE BİR ÇOCUK: AHMET MESUT YILMAZ 1960 ve 1980 ihtilal ve darbeleri ülke genelinde büyük etkiler oluştururken mağdurlar arasında Rizelilerde yer alıyordu.    AHMET TEVFİK İLERİ: SAVCI BAŞIMIZLA OYNAMAKTAN HOŞLANIYOR Milli Türk Talebe Birliği başkanlığını yaptı. Öğrenciliğinde Bulgar gençleri tarafından Razgrad Türk Mezarlığı’nın tahribinin protestosu, Türkçe'nin daha yaygın bir şekilde kullanılması, yerli malına gerekli önemin verilmesi gibi amaçlarla miting ve gösterilerin yapılmasına öncülük etti. İstiklâl Marşı çalınırken ayağa kalkılması, 16 Mart günleri Çanakkale Şehitleri'nin anılması gibi gelenekler onun bu dönemdeki öncülüğünde başladı. Ömrünü Türk Gençliğine adadı. Milletvekilliği ve bakanlıkları sırasında adaletten ayrılmadı. 27 Mayıs 1960 yılında yapılan darbenin ardından diğer arkadaşları gibi Rize Hemşin’li Ahmet Tevfik İleri de Yassıada Mahkemesi’nde yargılandı. Savunmasını, "Ölüm belki de kurtuluştur. Memleketin huzuru benim ölümüme ve hapishanelerde çürümeme bağlıysa kararınızı böyle verin. Memleketimin hayrı için buna da razıyım." sözleriyle bitirdi. Bu göstermelik mahkemedeki duruşunu savunması sırasında söylediği şu sözleri belirliyor :”Başsavcı başımızla oynamaktan hoşlanıyor. Varsın oynasın. Onun peşinde değiliz ama şeref ve namusumuzla oynamasına asla müsaade etmeyeceğiz. Son nefesimizde dahi namuslu olduğumuzu iddia edeceğiz ve ispat edeceğiz.” Ömür boyu hapis cezasıyla Kayseri Bölge Cezaevi’ne yollandı. Burada hastalanması üzerine Ankara Hastanesi’ne kaldırıldı. 31 Aralık 1961’de vefat etti.   CHP RİZE İL BAŞKANIN TARİHE GEÇEN ÖRNEK DAVRANIŞI..  MEHMET ALİ KUMBASAR: ÖNCE BENİ TUTUKLAYIN 1960 ihtilalı sonrasında Rize’de Demokrat Parti’lilerin tutuklanmaya başladığını duyan ve Rize’de söz sahibi olan CHP Rize İl Başkanı Mehmet Ali Kumbasar yerinden fırlıyor ve atama ile görevlendirilen yöneticilere  “Rize’de bir tek Demokrat Parti’liye dokunacaksanız önce beni tutuklayın diyor. Yıllarca rakip olarak mücadele ettiği kişileri bu denli savunan Kumbasar sayesinde Rize’de tek bir Demokrat Parti’li tutuklanmıyor   CEZAEVİ ÖNÜNDE BİR ÇOCUK AHMET MESUT YILMAZ Yusuf İzzet Akçal Yassıada’daki sınırlamalar Kayseri'ye gönderilince kalkmış, Ahmet Mesut Yılmaz'a amcasını aylar sonra yeniden görme fırsatı doğmuştu. Yılmaz,  Kayseri Cezaevi'nin kapısında kuyrukta beklerken annesine dönüp:“İlerde beni de böyle ziyarete geleceksiniz” demişti. 27 Mayıs'ı, "düşükler" cephesinde yaşamak sıkıntılı bir durumdu. 14 yaşındaki Yılmaz’da derin bir yara almıştı. Amcası İzzet Akçal onun için özel bir insandı. Küçük yaştan itibaren onunla alabildiğine içli dışlı olmuş, en az babası kadar yakın bilmişti amcasını. 10 Kasım 1961 tarihinde Kayseri Cezaevi'ndeki amcası Yusuf İzzet Akçal’a "Kayseri'ye Sesleniş" başlıklı bir şiir gönderir Türkçülük aşkıyla coşup, taşanlar Vatana, millete, hakka koşanlar Aşılmaz dağları bir bir aşarlar Bu yol da tükenmez, bitmez amcacığım. Zindan bize tesir etmez amcacığım Yağsın varsın üstümüzden belâ yağmuru Doğruların nasibidir bu İmanı tam olanlar bir koca suru Birgün gelir elbet yıkar amcacığım Hakikat meydana çıkar amcacığım.   OSMAN BÖLÜKBAŞI VE İNÖNÜ Talat Aydemir, 22 Şubat 163 tarihinde darbe girişiminde bulunmuştu. O tarihte Rize’de miting yapan Türkiye'de gelmiş geçmiş en büyük hatiplerden birisi olan Osman Bölükbaşı ( MHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı’nın babası) İsmet İnönü Hükümeti’nin icraatlarını yerden yere vurmuştu. İnönü’yü sert bir dille saatlerce eleştirmişti. Akşam saatlerinde radyolarını açanlar Talat Aydemir'in ihlal teşebbüsünde bulunduğunu ve radyo evini işgal ederek anons yaptığını duydular. Osman Bölükbaşı yerinden kalkıp "Paşa konuşunca her şey yoluna girdi demektir." diyerek merdivenlere yönelince dayanamayıp "Sayın Bölükbaşı sabahleyin iki saat konuşup veryansın ettiniz" deyiverdiler. Durdu ve "Siyaset evladım Siyaset" dedi.   ÖLÜM CEZASINA ÇARPTIRILDI 27 Mayıs 1960 sabahı başkanlığını Orgeneral Cemal Gürsel`in yaptığı ve Milli Birlik Komitesi (MBK) adı altında toplanan bir subay grubu, Türk Silahlı Kuvvetleri adına ülkenin yönetimine el koyuyordu. O sırada Kavrakoğlu, Demokrat Parti Haysiyet Divanı Başkanlığı görevinde bulunuyordu.  Demokrat Parti yöneticileri yargılanmaya başlamıştı. Osman Kavrakoğlu önce ölüm cezasına çarptırılmış, ardından cezası 15 Eylül 1961 gün ve 75 numaralı kararla müebbet ağır hapse çevrilmiştir.1965 yılında aftan yararlanarak serbest kalan Kavrakoğlu, ömrünüm son yıllarında Armatörler Birliği Hukuk Müşavirliği görevini yürütüyordu.  1989 yılında Rize Vakfının kuruluşunda büyük katkıları olmuştu. Eşi Zehra Hanım, oğlu Nihat ve kızı Zeynep’le örnek bir aile yaşantısı olan Kavrakoğlu, 02 Mayıs 1995 tarihinde aramızdan ayrıldı.    MATARACI : MASON OLSAYDIM BU ACILARI ÇEKMEZDIM 12 Eylül 1980 darbesi sonrası yargılanan ve uzun süre hapis yatan Tuncay Mataracı, ilk çocuğu ilkokuldan mezun olurken, o da oradan diploma alır. Daha sonra YSE Müdürlüğü'nde çalışmaya başlar. Beden terbiyesi bölge müdürlüğü yapar. Milletvekili olacağı 1977 yılı seçimlerine kadar 10 yıl boyunca da AP Rize İl Başkanı olarak siyasetin içinde olur. Daha sonra 11'lerden biri olarak Ecevit Kabinesi'nde Gümrük ve Tekel Bakanlığı'nı yürütür. 12 Eylül'den sonra Yüce Divan'da yargılanır. Mahkûm olur. 1990 senesinde çıkar. Şimdi aramızda olmayan Mataracı o günleri şöyle anlatmıştı: "Altını çizerek söylemek istiyorum. Mason olsaydım, Tuncay Mataracı olarak bu ıstırabı çekmezdim. Türkiye böyle bir yer. Ben banka soymadım. Hırsızlık yapmadım, hazineyi dolandırmadım. Anayasa yok, varlığını anayasadan alan Anayasa Mahkemesi Yüce Divan olarak beni yargılıyor. Bize neler çektirdiler. Bugün Anayasa Mahkemesi'ne gidenler özel arabalarla, elini kolunu sallayarak gidiyor."   DARBECİ PAŞA’NIN DAYATMASI VE İSTİFA 1980 darbesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın futbol hayatının da sonunu getiriyordu. Araştırmalarımda ulaştığım bilgilere göre, 1980 darbesinin ardından İETT'nin başına bir albay atanıyor. İETT'de çalışan ve aynı zamanda takımda futbol oynayan Recep Tayyip Erdoğan ise bu sırada sakallı. Albay, 'ya sakalını kesirsin ya da takımdan ve kurumdan gidersin' ifadesini kullanıyor. Bunun üzerine Tayyip Erdoğan bu dayatmaya boyun eğmemek için takımdan ve kurumdan ayrılıyordu. İstifa dilekçesine ise, 'Özel bir şirkette iş bulduğum için ayrılıyorum' yazdı" dedi. 1980 yılındaki İETT takım kadrosunun fotoğrafında, futbolculuk hayatını bitirmesine, hem de İETT'den ayrılmasına neden olan sakallı haliyle Başbakan Erdoğan göze çarpıyor.

27 Mayıs 1960 Darbesi Anısına


CEZAEVİ ÖNÜNDE BİR ÇOCUK: AHMET MESUT YILMAZ


1960 ve 1980 ihtilal ve darbeleri ülke genelinde büyük etkiler oluştururken mağdurlar arasında Rizelilerde yer alıyordu. 

 

AHMET TEVFİK İLERİ: SAVCI BAŞIMIZLA OYNAMAKTAN HOŞLANIYOR


Milli Türk Talebe Birliği başkanlığını yaptı. Öğrenciliğinde Bulgar gençleri tarafından Razgrad Türk Mezarlığı’nın tahribinin protestosu, Türkçe'nin daha yaygın bir şekilde kullanılması, yerli malına gerekli önemin verilmesi gibi amaçlarla miting ve gösterilerin yapılmasına öncülük etti. İstiklâl Marşı çalınırken ayağa kalkılması, 16 Mart günleri Çanakkale Şehitleri'nin anılması gibi gelenekler onun bu dönemdeki öncülüğünde başladı. Ömrünü Türk Gençliğine adadı. Milletvekilliği ve bakanlıkları sırasında adaletten ayrılmadı. 27 Mayıs 1960 yılında yapılan darbenin ardından diğer arkadaşları gibi Rize Hemşin’li Ahmet Tevfik İleri de Yassıada Mahkemesi’nde yargılandı. Savunmasını, "Ölüm belki de kurtuluştur. Memleketin huzuru benim ölümüme ve hapishanelerde çürümeme bağlıysa kararınızı böyle verin. Memleketimin hayrı için buna da razıyım." sözleriyle bitirdi. Bu göstermelik mahkemedeki duruşunu savunması sırasında söylediği şu sözleri belirliyor :”Başsavcı başımızla oynamaktan hoşlanıyor. Varsın oynasın. Onun peşinde değiliz ama şeref ve namusumuzla oynamasına asla müsaade etmeyeceğiz. Son nefesimizde dahi namuslu olduğumuzu iddia edeceğiz ve ispat edeceğiz.” Ömür boyu hapis cezasıyla Kayseri Bölge Cezaevi’ne yollandı. Burada hastalanması üzerine Ankara Hastanesi’ne kaldırıldı. 31 Aralık 1961’de vefat etti.

 

CHP RİZE İL BAŞKANIN TARİHE GEÇEN ÖRNEK DAVRANIŞI..  MEHMET ALİ KUMBASAR: ÖNCE BENİ TUTUKLAYIN


1960 ihtilalı sonrasında Rize’de Demokrat Parti’lilerin tutuklanmaya başladığını duyan ve Rize’de söz sahibi olan CHP Rize İl Başkanı Mehmet Ali Kumbasar yerinden fırlıyor ve atama ile görevlendirilen yöneticilere  “Rize’de bir tek Demokrat Parti’liye dokunacaksanız önce beni tutuklayın diyor. Yıllarca rakip olarak mücadele ettiği kişileri bu denli savunan Kumbasar sayesinde Rize’de tek bir Demokrat Parti’li tutuklanmıyor

 

CEZAEVİ ÖNÜNDE BİR ÇOCUK AHMET MESUT YILMAZ


Yusuf İzzet Akçal Yassıada’daki sınırlamalar Kayseri'ye gönderilince kalkmış, Ahmet Mesut Yılmaz'a amcasını aylar sonra yeniden görme fırsatı doğmuştu. Yılmaz,  Kayseri Cezaevi'nin kapısında kuyrukta beklerken annesine dönüp:“İlerde beni de böyle ziyarete geleceksiniz” demişti. 27 Mayıs'ı, "düşükler" cephesinde yaşamak sıkıntılı bir durumdu. 14 yaşındaki Yılmaz’da derin bir yara almıştı. Amcası İzzet Akçal onun için özel bir insandı. Küçük yaştan itibaren onunla alabildiğine içli dışlı olmuş, en az babası kadar yakın bilmişti amcasını. 10 Kasım 1961 tarihinde Kayseri Cezaevi'ndeki amcası Yusuf İzzet Akçal’a "Kayseri'ye Sesleniş" başlıklı bir şiir gönderir


Türkçülük aşkıyla coşup, taşanlar


Vatana, millete, hakka koşanlar


Aşılmaz dağları bir bir aşarlar


Bu yol da tükenmez, bitmez amcacığım.


Zindan bize tesir etmez amcacığım


Yağsın varsın üstümüzden belâ yağmuru


Doğruların nasibidir bu İmanı tam olanlar bir koca suru


Birgün gelir elbet yıkar amcacığım


Hakikat meydana çıkar amcacığım.

 

OSMAN BÖLÜKBAŞI VE İNÖNÜ


Talat Aydemir, 22 Şubat 163 tarihinde darbe girişiminde bulunmuştu. O tarihte Rize’de miting yapan Türkiye'de gelmiş geçmiş en büyük hatiplerden birisi olan Osman Bölükbaşı ( MHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı’nın babası) İsmet İnönü Hükümeti’nin icraatlarını yerden yere vurmuştu. İnönü’yü sert bir dille saatlerce eleştirmişti. Akşam saatlerinde radyolarını açanlar Talat Aydemir'in ihlal teşebbüsünde bulunduğunu ve radyo evini işgal ederek anons yaptığını duydular. Osman Bölükbaşı yerinden kalkıp "Paşa konuşunca her şey yoluna girdi demektir." diyerek merdivenlere yönelince dayanamayıp "Sayın Bölükbaşı sabahleyin iki saat konuşup veryansın ettiniz" deyiverdiler. Durdu ve "Siyaset evladım Siyaset" dedi.

 

ÖLÜM CEZASINA ÇARPTIRILDI


27 Mayıs 1960 sabahı başkanlığını Orgeneral Cemal Gürsel`in yaptığı ve Milli Birlik Komitesi (MBK) adı altında toplanan bir subay grubu, Türk Silahlı Kuvvetleri adına ülkenin yönetimine el koyuyordu. O sırada Kavrakoğlu, Demokrat Parti Haysiyet Divanı Başkanlığı görevinde bulunuyordu.  Demokrat Parti yöneticileri yargılanmaya başlamıştı. Osman Kavrakoğlu önce ölüm cezasına çarptırılmış, ardından cezası 15 Eylül 1961 gün ve 75 numaralı kararla müebbet ağır hapse çevrilmiştir.1965 yılında aftan yararlanarak serbest kalan Kavrakoğlu, ömrünüm son yıllarında Armatörler Birliği Hukuk Müşavirliği görevini yürütüyordu.  1989 yılında Rize Vakfının kuruluşunda büyük katkıları olmuştu. Eşi Zehra Hanım, oğlu Nihat ve kızı Zeynep’le örnek bir aile yaşantısı olan Kavrakoğlu, 02 Mayıs 1995 tarihinde aramızdan ayrıldı. 

 

MATARACI : MASON OLSAYDIM BU ACILARI ÇEKMEZDIM


12 Eylül 1980 darbesi sonrası yargılanan ve uzun süre hapis yatan Tuncay Mataracı, ilk çocuğu ilkokuldan mezun olurken, o da oradan diploma alır. Daha sonra YSE Müdürlüğü'nde çalışmaya başlar. Beden terbiyesi bölge müdürlüğü yapar. Milletvekili olacağı 1977 yılı seçimlerine kadar 10 yıl boyunca da AP Rize İl Başkanı olarak siyasetin içinde olur. Daha sonra 11'lerden biri olarak Ecevit Kabinesi'nde Gümrük ve Tekel Bakanlığı'nı yürütür. 12 Eylül'den sonra Yüce Divan'da yargılanır. Mahkûm olur. 1990 senesinde çıkar. Şimdi aramızda olmayan Mataracı o günleri şöyle anlatmıştı: "Altını çizerek söylemek istiyorum. Mason olsaydım, Tuncay Mataracı olarak bu ıstırabı çekmezdim. Türkiye böyle bir yer. Ben banka soymadım. Hırsızlık yapmadım, hazineyi dolandırmadım. Anayasa yok, varlığını anayasadan alan Anayasa Mahkemesi Yüce Divan olarak beni yargılıyor. Bize neler çektirdiler. Bugün Anayasa Mahkemesi'ne gidenler özel arabalarla, elini kolunu sallayarak gidiyor."

 

DARBECİ PAŞA’NIN DAYATMASI VE İSTİFA


1980 darbesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın futbol hayatının da sonunu getiriyordu. Araştırmalarımda ulaştığım bilgilere göre, 1980 darbesinin ardından İETT'nin başına bir albay atanıyor. İETT'de çalışan ve aynı zamanda takımda futbol oynayan Recep Tayyip Erdoğan ise bu sırada sakallı. Albay, 'ya sakalını kesirsin ya da takımdan ve kurumdan gidersin' ifadesini kullanıyor. Bunun üzerine Tayyip Erdoğan bu dayatmaya boyun eğmemek için takımdan ve kurumdan ayrılıyordu. İstifa dilekçesine ise, 'Özel bir şirkette iş bulduğum için ayrılıyorum' yazdı" dedi. 1980 yılındaki İETT takım kadrosunun fotoğrafında, futbolculuk hayatını bitirmesine, hem de İETT'den ayrılmasına neden olan sakallı haliyle Başbakan Erdoğan göze çarpıyor.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi