Dedikodu, Kültürel Bir Spor Dalıdır,

Rize 22.05.2025 - 10:03, Güncelleme: 22.05.2025 - 10:06 13149 kez okundu.
 

Dedikodu, Kültürel Bir Spor Dalıdır,

Bir yudum kahve, yarım kalmış bir cümle, “Kimseye söyleme ama…” ile başlayan gevşekliğin daniskası!
Her mahallenin, her sokağın, her apartmanın tanıdık yüzü! Sabah kahvaltısı eşliğinde başlanan öğlen kahvesi ile devam eden akşamı televizyondaki saçma sapan diziler ve çekirdek eşliğinde taçlandırılan… Ne zaman görsen kulağı birinde, gözü ötekinde. Dinlediğini sindirmeden, doğru mu yanlış mı demeden, kulaktan alıp ağızdan ….çıkaranlar, Başkasının hikayesi olmadan kendisine ait bir cümle kuramayan.Duyduğu her şeyı, taşıması gereken bir haber, yayması gereken bir sır olarak gören. Kim ne dedi, nasıl tepki verdi, kim kime ne söyledi-bütün hayatı bundan ibaret olanlar, Evet bugün konumuz dedikodu ve dedikoducu Dedikodu denince akla hemen kötü niyet, iftira, arkasından basit bir konuşma gelmesin. Gerçek dedikodu öyle basit bir şey değil; adeta bir sanat, bir sosyal dans, bir strateji oyunudur. Beceri iste; boş konuşmakta bir beceridir.  Sizin cümlelerinizi başka bir ağızdan duymaya başlarsınız. Dost bildikleriniz bir anda karşınıza soru işaretleriyle çıkar.  Peki neden?  Çünkü bazıları kendi hayatının sessizliğini, başkasının gürültüsüyle bastırır. Kendinde eksik olanı, başkasının hikayesinde tamamlar. Kendi kimliğini bulamadıkça, başkalarının hatalarında yankılanır.  Etrafınızda bu tipler gibiler varsa, bir an durun. Onları ne dinleyin, ne besleyin. Çünkü dedikodu, sadece konuşanı değil, dinleyeni de zehirler. Sözünüz net, kalbiniz sade, vicdanınız temiz olsun. Bir yerde fısıltı varsa, mutlaka “off the record” bir olay yaşanmıştır. Ve itiraf edelim: Dedikodu bazen gerçeğin provasını yapar. Henüz kimse ayrılmamıştır ama mahallede ayrılmışlardır. Henüz kimse istifa etmemiştir ama WhatsApp  gruptan çıkmıştır. Henüz kimse kimseyi öpmemiştir ama “o gece bir şey olmuş”tur. İyi dedikoducu; Olaya tarafsız bakar ama taraflı anlatır. Bilgiyi verir ama kaynak vermez. Yargılamaz gibi yapar ama “şoktayım” ifadesiyle mahkemeyi kurar. Ben kimseyi yargılamam ama…Bilin ki yargılama başlamıştır. Hâkim, savcı ve jürisi aynı kişidir. Üstelik kararı da infazı da anında yapılır:”Zaten ben en başından anlamıştım.” Dedikodunun En Güzel Yanı mı? O an için orada olmayan birinin hayatı, orada olan herkesi kaynaştırır birleştirir. İnsanları bir araya getiren şey çoğu zaman gerçekler değil, başkalarının gerçekleri hakkında konuşma isteğidir. O yüzden, Bugün biri kulağına eğilip “Bak ama kimseye söyleme…” derse, beni ve bunu hatırla! Sakın unutma: Sen artık bu hikayenin parçasısın. Ve emin ol ki yarın  sıradaki malzeme sensin. Sizi yoran bu insanları hayatınızdan çıkartın. MUSTAFA BARIŞ ÖZTÜRK
Bir yudum kahve, yarım kalmış bir cümle, “Kimseye söyleme ama…” ile başlayan gevşekliğin daniskası!

Her mahallenin, her sokağın, her apartmanın tanıdık yüzü! Sabah kahvaltısı eşliğinde başlanan öğlen kahvesi ile devam eden akşamı televizyondaki saçma sapan diziler ve çekirdek eşliğinde taçlandırılan…

Ne zaman görsen kulağı birinde, gözü ötekinde. Dinlediğini sindirmeden, doğru mu yanlış mı demeden, kulaktan alıp ağızdan ….çıkaranlar,

Başkasının hikayesi olmadan kendisine ait bir cümle kuramayan.Duyduğu her şeyı, taşıması gereken bir haber, yayması gereken bir sır olarak gören. Kim ne dedi, nasıl tepki verdi, kim kime ne söyledi-bütün hayatı bundan ibaret olanlar,

Evet bugün konumuz dedikodu ve dedikoducu

Dedikodu denince akla hemen kötü niyet, iftira, arkasından basit bir konuşma gelmesin. Gerçek dedikodu öyle basit bir şey değil; adeta bir sanat, bir sosyal dans, bir strateji oyunudur. Beceri iste; boş konuşmakta bir beceridir. 

Sizin cümlelerinizi başka bir ağızdan duymaya başlarsınız. Dost bildikleriniz bir anda karşınıza soru işaretleriyle çıkar. 

Peki neden? 
Çünkü bazıları kendi hayatının sessizliğini, başkasının gürültüsüyle bastırır. Kendinde eksik olanı, başkasının hikayesinde tamamlar. Kendi kimliğini bulamadıkça, başkalarının hatalarında yankılanır. 

Etrafınızda bu tipler gibiler varsa, bir an durun. Onları ne dinleyin, ne besleyin. Çünkü dedikodu, sadece konuşanı değil, dinleyeni de zehirler. Sözünüz net, kalbiniz sade, vicdanınız temiz olsun.

Bir yerde fısıltı varsa, mutlaka “off the record” bir olay yaşanmıştır. Ve itiraf edelim:

Dedikodu bazen gerçeğin provasını yapar. Henüz kimse ayrılmamıştır ama mahallede ayrılmışlardır. Henüz kimse istifa etmemiştir ama WhatsApp  gruptan çıkmıştır. Henüz kimse kimseyi öpmemiştir ama “o gece bir şey olmuş”tur.

İyi dedikoducu; Olaya tarafsız bakar ama taraflı anlatır.

Bilgiyi verir ama kaynak vermez.

Yargılamaz gibi yapar ama “şoktayım” ifadesiyle mahkemeyi kurar.

Ben kimseyi yargılamam ama…Bilin ki yargılama başlamıştır. Hâkim, savcı ve jürisi aynı kişidir. Üstelik kararı da infazı da anında yapılır:”Zaten ben en başından anlamıştım.”

Dedikodunun En Güzel Yanı mı?
O an için orada olmayan birinin hayatı, orada olan herkesi kaynaştırır birleştirir.

İnsanları bir araya getiren şey çoğu zaman gerçekler değil, başkalarının gerçekleri hakkında konuşma isteğidir.

O yüzden,
Bugün biri kulağına eğilip “Bak ama kimseye söyleme…” derse, beni ve bunu hatırla!

Sakın unutma:
Sen artık bu hikayenin parçasısın. Ve emin ol ki yarın  sıradaki malzeme sensin.

Sizi yoran bu insanları hayatınızdan çıkartın.

MUSTAFA BARIŞ ÖZTÜRK

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi