‘HER MUHTARLIĞIN BİR BÜTÇESİ OLMAZI LAZIM’

Siyaset 26.08.2021 - 15:30, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:39 2279+ kez okundu.
 

‘HER MUHTARLIĞIN BİR BÜTÇESİ OLMAZI LAZIM’

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’ye demokrasi getireceğiz ve bunu hep birlikte yapacağız. Siyaseti kirlilikten arındıracağız. Son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Demokrasiden ve insan haklarından yana büyük değişimler yaşadık” dedi. Çorum’a gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Organize Sanayi Bölgesi’ni ziyaret ederek, iş insanlarıyla buluştu. Kılıçdaroğlu, daha sonra Yıldız Park Düğün Salonu'nda muhtarlar, STK temsilcileri, oda ve dernek başkanları, meslek örgütleri, iş insanları, kanaat önderleri, kadın kooperatifleri, üretici örgütleri ile toplantı yaptı. Toplantıda konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de yeni bir siyaset anlayışını getirmek istediklerini belirtti. Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye’de yeni bir siyaset anlayışını, hesap veren bir anlayışı, vatandaşını kucaklayan bir siyaset anlayışını, hiç kimseyi kimliğinden, inancından, yaşam tarzından ötürü ötekileştirmeyen bir siyaset anlayışını Türkiye’ye getirmek istiyoruz. Kim alın teriyle kazanıyorsa, kul hakkı yemiyorsa başımızın üstünde yeri vardır. İki kırmızı çizgimiz var. Bayrağıyla sorunu olmayan, vatanıyla sorunu olmayan, ‘bayrak ve vatan benim için vazgeçilmez’ diyen herkesle kucaklaşmaya hazırız” diye konuştu.   'ÜLKENİN GENÇLERİ TWEET ATARKEN KORKUYOR'   Farklı fikirden insanların da demokrasiyi koruması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Eğer biz 83 milyon olarak Londra'daki bir avuç tefeciye mahkum edilmişsek, onlardan para gelmezse ülkeyi yönetemiyorsak ve biz onlara dünyanın faizini ödüyorsak, ekonomik bağımsızlığımız tehlikededir. O nedenle ekonomisi güçlü olan devletler dünyada her zaman söz sahibi olurlar. Yine anayasamız diyor ki, 'Devleti yönetmek için halk tarafından görevlendirilen siyasi parti cumhuriyet ve demokrasiyi koruyacaktır.' Peki demokrasiyi koruyor muyuz? Demokrasi, halkın iradesine saygı göstermek ve herkesin düşüncesini özgürce ifade etmesi demektir. Aynı zamanda demokrasi can ve mal güvenliği demektir. Yargının gücü parayla satın alınamaz ve siyasi gücün yargı üzerinde hegemonyası yok demektir. Medya ve basında özgürlük var demektir. Eğer bu ülkenin gençleri, 'tweet attığım zaman başıma bir şey gelir' diye korkuyorsa orada bir sorunumuz var, demektir. Bunu beraber düşünmek zorundayız, bu işin partisi yoktur. Demokrasiyi ben de savunacağım, benim gibi düşünmeyen de savunacak. Sadece ben konuşacağım, başka kimse konuşmayacak demek demokrasi değildir   ." 'MUTLULUK ENDEKSİNDE 150 ÜLKEDEN 104'ÜNCÜ SIRADAYIZ'   'Toplumun huzur ve mutluluğu anayasal güvence altına alınmış ve bu korunmak zorundadır' diyen Kılıçdaroğlu, "Yine aynı anayasa, 'Gelecek siyasi parti, kişilerin temel hak ve özgürlüğünü koruyacaktır' diyor. Bu da yok. Bir işveren kalkıp hükümeti eleştirince kalkıp oraya müfettişlerini gönderiyor. 'Vay sen beni nasıl eleştirisin?' Bu olmaz, eleştirecek. Bir siyasi için en değerli şey alkışlar değil, akla mantığa uygun eleştiridir. Hatasını göstermektir. Ders alacak, toplumdan ders alacak ki gelişecek. Ama bir siyasetçi eleştiriye tahammül edemiyorsa bu iş bitmiştir. Uluslararası mutluluk endeksi yayınlanmış. 150 ülke arasından 104'üncü sıradayız. Kimsenin yüzü gülmüyor. Parası olanın da sanayicinin de yüzü gülmüyor. Çiftçinin zaten yüzü gülmüyor. İşsizin yüzü gülmüyor. Üniversiteden mezun olmuş, iki çocuğu var ve iş arıyor, yüzü gülmüyor. Yine anayasamız diyor ki, 'Devleti yönetecek siyasi parti, kişilerin ve toplumun refahını, huzurunu ve mutluluğunu sağlamak zorundadır' Sanayici önünü göremiyor, çiftçi ektiği ürünün karşılığını alamıyor. Bütün bunları düşündüğümüz zaman, devleti anayasal kurallara göre yönetmesi gereken bir siyasi iktidar, toplumun refahını yükseltip huzurlu bir toplum yaptı mı? Allah aşkına şunu bir düşünün, bundan 20 yıl önce kimse kimsenin kimliğini sormazken, şimdi komşumuzun kimliğini soruyoruz, hangi kimlikten diye bakıyoruz. Komşumuzun inancını soruyoruz. Bunları aşmak zorundayız. Biz büyümek zorundayız" dedi.   'BUNLARI DÜŞÜNEREK SANDIĞA GİTMELİYİZ'   Sandığa giderken ekonomik sıkıntıların düşünülmek zorunda olunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Anayasa, 'Yöneten siyasi partinin, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesini sağlamak zorundadır' diyor. 2018'de kişi başına milli gelir 10 bin 822 dolardı. Bugün 8 bin 599 dolar. Bırakın gelişmeyi, küçülüyoruz. Hepimiz bunu hissediyoruz. Benim aylığım düşerken, çiftçinin geliri düşerken, esnaf siftah yapamazken iktidara yakın olanın maaşının artmasını vicdan kabul eder mi? Buna itiraz etmek zorundayız. Sandığa giderken düşünmek zorundayız" diye konuştu. 'MAHKEMELER SİYASALLAŞMAMALI' Kılıçdaroğlu, "Bana sorun, adalet var mı? Yok. Eğer bir ülkeyi adaletle, ahlakla, liyakatle yönetemezseniz ülkenin felaketine yol açarsınız. Bütün peygamberler adalet için gelmiştir. Bu anayasa ve dünyanın tüm anayasaları, hakim, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaate göre karar verir' der. Ben hakkımı nerede arayacağım? Savaşarak mı? Bu en son nokta. Mahkemelerde arayabilmemiz lazım. Mahkemeler siyasallaşırsa, gelen talimat üzerine karar verirse olmaz. Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır. Sevgili peygamberimiz böyle diyor. Susmayacaksınız, susmaya hakkımız yok" ifadelerini kullandı.   ‘AİLE DESTEKLERİ SİGORTALARI 50 YILDIR NİYE ÇIKMIYOR?’   Kemal Kılıçdaroğlu, “Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye olmalıyız. Sosyal devlet kavramını unuttuk. Aile destekleri sigortalarını çıkartmak lazım. Bir ailenin geliri belli bir düzeyin altındaysa devlet o aileye belli bir miktar para gönderir. O ailenin fakirliğini devletten başka kimse bilmez, o aile de gider bankadan parasını çeker. Devlet bir eleman alacaksa, o aileden birini alır ve sosyal güvenlik sisteminin dışında tutar. Devlet böyle akıllı davranırsa hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye inşa edebiliriz. Aile destekleri sigortaları, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kabul ettiği 102 sayılı sözleşmedir ve Türkiye, bu sözleşmeyi 1971 yılında Meclisten geçirmiş. 50 yıldır niye çıkmıyor bu sigorta, çünkü oy için. ‘Ben sana yardım yapacağım, sen bana oy ver.’ Bunun ahlaki yönü yoktur. Demokrasi sürekli gelişen bir kavramdır ve durursanız düşersiniz. Dünyada her saniyede bir buluş var, bu değişime herkes ayak uydurması gerekiyor. Değişime ayak uyduramayan bir ülke geriye gitmeye mahkumdur. Değişime ayak uydurmanın yolu ise liyakattir. Yani işi ehline teslim etmektir” dedi.   ‘HER MUHTARLIĞIN BİR BÜTÇESİ OLMAZI LAZIM’   Muhtarların, demokrasinin temel taşı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: " Demokrasiyi güçlendireceksen, muhtarlık kurumunu da güçlendirmeliyiz. 82 kanunda 354 maddede muhtar adı geçer. Derli toplu bir muhtarlık kanununa ihtiyaç var. Biz bunu hazırladık ve muhtar derneklerine gönderdik, onların da görüşlerini aldık. Muhtarlık seçimlerinde birleşik oy pusulası yoktur, girersiniz kabine beğenmediğiniz bir muhtar adayı varsa onun pusulasını alırsınız cebinize koyarsınız, ona oy vermek isteyen diğer vatandaşlar da göremezler. Muhtar için neden birleşik oy pusulası yok? Muhtarlık 3’üncü sınıf bir kurum mu? İktidara gelirsek, her bir muhtara yardımcı büro personeli olacak. Bizim belediyelerin bir kısmı bunu yapıyor. Ama personel muhtarlığın değil, belediyenin personeli oluyor. Öyle muhtarlıklar biliyorum ki, kirada oturuyor. Niye sizin binanız yok, seçimle gelen herkesin yeri var. Tek tip bir muhtarlık evi olması gerekiyor. Vatandaş en rahat muhtara ulaşır ve derdini anlatır. Dolayısıyla muhtarlık kurumunu güçlendirmeniz vatandaşın da işine gelir. Muhtarlara ödenek verilir, maaş verilmez. Hastalandığınızda, rapor aldığınızda ödenek kesilir. Milletvekili hastalandığında maaşı kesiliyor mu? Hayır, sizinki neden kesiliyor. Bizi seçen millet sizi de seçiyor, o nedenle maaş almanız lazım. Şimdi ‘belediye seçimleriyle, muhtarlık seçimlerini ayrı ayrı yapalım’ diyorlar. Bu yanlıştır, siz sandığa seçme getiremezsiniz. Belediye başkanlığı seçimi daha hareketlidir ve bir parti yarışı vardır. Seçmenler giderler ve muhtarlarını da seçerler. Ayrıca her muhtarlığın bir bütçesi olmazı lazım.”    ‘BÜTÜN ÖNYARGILARI YIKALIM VE ÇÖP TENEKESİNE ATALIM’   Türkiye’ye demokrasi getireceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bunu hep birlikte yapacağız. Siyaseti kirlilikten arındıracağız ve demokrasiyi getireceğiz. Temiz, ahlaklı siyasetten başlayacak. Artık öyle kavganın yeri yok. İyilikte yarışmak diye bir kavram var. İyilikte yarışalım, kötülükte niye yarışıyoruz? Benim yaptığım bir şeyi diğeri desin ki ‘ben daha iyi yapacağım.’ Bütün önyargıları yıkalım ve tamamını çöp tenekesine atalım. Dünyaya daha güzel gözlerle bakalım. Şu anlama da gelmesin, ‘CHP’nin hiçbir kabahati ve kusuru yok.’ hayır efendim, bizim kabahatimiz ve kusurumuz da var. Ama şunu rahatlıkla size söyleyebilirim, son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Demokrasiden ve insan haklarından yana büyük değişimler yaşadık. Geçmişte ne kadar hatalarımız varsa hepsini telefi etmeye çalışıyoruz ve edeceğiz. Hatalarımızla ve yanlışlarımızla yüzleyeceğiz. Bunu yaptığımız zaman topluma karşı samimi oluruz. İki yüzlü bir siyaset kadar yanlış bir şey yok, temiz olacaksın kardeşim o zaman vatandaş takdir eder. Sizler bana soru soracaksınız, bu toplantıyı samimi bir helalleşme toplantısı olarak düşünüyorum. Vereceğim her cevap samimi olacaktır. Açık ve net düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’ye demokrasi getireceğiz ve bunu hep birlikte yapacağız. Siyaseti kirlilikten arındıracağız. Son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Demokrasiden ve insan haklarından yana büyük değişimler yaşadık” dedi. Çorum’a gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Organize Sanayi Bölgesi’ni ziyaret ederek, iş insanlarıyla buluştu. Kılıçdaroğlu, daha sonra Yıldız Park Düğün Salonu'nda muhtarlar, STK temsilcileri, oda ve dernek başkanları, meslek örgütleri, iş insanları, kanaat önderleri, kadın kooperatifleri, üretici örgütleri ile toplantı yaptı. Toplantıda konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de yeni bir siyaset anlayışını getirmek istediklerini belirtti. Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye’de yeni bir siyaset anlayışını, hesap veren bir anlayışı, vatandaşını kucaklayan bir siyaset anlayışını, hiç kimseyi kimliğinden, inancından, yaşam tarzından ötürü ötekileştirmeyen bir siyaset anlayışını Türkiye’ye getirmek istiyoruz. Kim alın teriyle kazanıyorsa, kul hakkı yemiyorsa başımızın üstünde yeri vardır. İki kırmızı çizgimiz var. Bayrağıyla sorunu olmayan, vatanıyla sorunu olmayan, ‘bayrak ve vatan benim için vazgeçilmez’ diyen herkesle kucaklaşmaya hazırız” diye konuştu.

 

'ÜLKENİN GENÇLERİ TWEET ATARKEN KORKUYOR'

 

Farklı fikirden insanların da demokrasiyi koruması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Eğer biz 83 milyon olarak Londra'daki bir avuç tefeciye mahkum edilmişsek, onlardan para gelmezse ülkeyi yönetemiyorsak ve biz onlara dünyanın faizini ödüyorsak, ekonomik bağımsızlığımız tehlikededir. O nedenle ekonomisi güçlü olan devletler dünyada her zaman söz sahibi olurlar. Yine anayasamız diyor ki, 'Devleti yönetmek için halk tarafından görevlendirilen siyasi parti cumhuriyet ve demokrasiyi koruyacaktır.' Peki demokrasiyi koruyor muyuz? Demokrasi, halkın iradesine saygı göstermek ve herkesin düşüncesini özgürce ifade etmesi demektir. Aynı zamanda demokrasi can ve mal güvenliği demektir. Yargının gücü parayla satın alınamaz ve siyasi gücün yargı üzerinde hegemonyası yok demektir. Medya ve basında özgürlük var demektir. Eğer bu ülkenin gençleri, 'tweet attığım zaman başıma bir şey gelir' diye korkuyorsa orada bir sorunumuz var, demektir. Bunu beraber düşünmek zorundayız, bu işin partisi yoktur. Demokrasiyi ben de savunacağım, benim gibi düşünmeyen de savunacak. Sadece ben konuşacağım, başka kimse konuşmayacak demek demokrasi değildir

 

." 'MUTLULUK ENDEKSİNDE 150 ÜLKEDEN 104'ÜNCÜ SIRADAYIZ'

 

'Toplumun huzur ve mutluluğu anayasal güvence altına alınmış ve bu korunmak zorundadır' diyen Kılıçdaroğlu, "Yine aynı anayasa, 'Gelecek siyasi parti, kişilerin temel hak ve özgürlüğünü koruyacaktır' diyor. Bu da yok. Bir işveren kalkıp hükümeti eleştirince kalkıp oraya müfettişlerini gönderiyor. 'Vay sen beni nasıl eleştirisin?' Bu olmaz, eleştirecek. Bir siyasi için en değerli şey alkışlar değil, akla mantığa uygun eleştiridir. Hatasını göstermektir. Ders alacak, toplumdan ders alacak ki gelişecek. Ama bir siyasetçi eleştiriye tahammül edemiyorsa bu iş bitmiştir. Uluslararası mutluluk endeksi yayınlanmış. 150 ülke arasından 104'üncü sıradayız. Kimsenin yüzü gülmüyor. Parası olanın da sanayicinin de yüzü gülmüyor. Çiftçinin zaten yüzü gülmüyor. İşsizin yüzü gülmüyor. Üniversiteden mezun olmuş, iki çocuğu var ve iş arıyor, yüzü gülmüyor. Yine anayasamız diyor ki, 'Devleti yönetecek siyasi parti, kişilerin ve toplumun refahını, huzurunu ve mutluluğunu sağlamak zorundadır' Sanayici önünü göremiyor, çiftçi ektiği ürünün karşılığını alamıyor. Bütün bunları düşündüğümüz zaman, devleti anayasal kurallara göre yönetmesi gereken bir siyasi iktidar, toplumun refahını yükseltip huzurlu bir toplum yaptı mı? Allah aşkına şunu bir düşünün, bundan 20 yıl önce kimse kimsenin kimliğini sormazken, şimdi komşumuzun kimliğini soruyoruz, hangi kimlikten diye bakıyoruz. Komşumuzun inancını soruyoruz. Bunları aşmak zorundayız. Biz büyümek zorundayız" dedi.

 

'BUNLARI DÜŞÜNEREK SANDIĞA GİTMELİYİZ'

 

Sandığa giderken ekonomik sıkıntıların düşünülmek zorunda olunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Anayasa, 'Yöneten siyasi partinin, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesini sağlamak zorundadır' diyor. 2018'de kişi başına milli gelir 10 bin 822 dolardı. Bugün 8 bin 599 dolar. Bırakın gelişmeyi, küçülüyoruz. Hepimiz bunu hissediyoruz. Benim aylığım düşerken, çiftçinin geliri düşerken, esnaf siftah yapamazken iktidara yakın olanın maaşının artmasını vicdan kabul eder mi? Buna itiraz etmek zorundayız. Sandığa giderken düşünmek zorundayız" diye konuştu. 'MAHKEMELER SİYASALLAŞMAMALI' Kılıçdaroğlu, "Bana sorun, adalet var mı? Yok. Eğer bir ülkeyi adaletle, ahlakla, liyakatle yönetemezseniz ülkenin felaketine yol açarsınız. Bütün peygamberler adalet için gelmiştir. Bu anayasa ve dünyanın tüm anayasaları, hakim, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaate göre karar verir' der. Ben hakkımı nerede arayacağım? Savaşarak mı? Bu en son nokta. Mahkemelerde arayabilmemiz lazım. Mahkemeler siyasallaşırsa, gelen talimat üzerine karar verirse olmaz. Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır. Sevgili peygamberimiz böyle diyor. Susmayacaksınız, susmaya hakkımız yok" ifadelerini kullandı.

 

‘AİLE DESTEKLERİ SİGORTALARI 50 YILDIR NİYE ÇIKMIYOR?’

 

Kemal Kılıçdaroğlu, “Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye olmalıyız. Sosyal devlet kavramını unuttuk. Aile destekleri sigortalarını çıkartmak lazım. Bir ailenin geliri belli bir düzeyin altındaysa devlet o aileye belli bir miktar para gönderir. O ailenin fakirliğini devletten başka kimse bilmez, o aile de gider bankadan parasını çeker. Devlet bir eleman alacaksa, o aileden birini alır ve sosyal güvenlik sisteminin dışında tutar. Devlet böyle akıllı davranırsa hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye inşa edebiliriz. Aile destekleri sigortaları, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kabul ettiği 102 sayılı sözleşmedir ve Türkiye, bu sözleşmeyi 1971 yılında Meclisten geçirmiş. 50 yıldır niye çıkmıyor bu sigorta, çünkü oy için. ‘Ben sana yardım yapacağım, sen bana oy ver.’ Bunun ahlaki yönü yoktur. Demokrasi sürekli gelişen bir kavramdır ve durursanız düşersiniz. Dünyada her saniyede bir buluş var, bu değişime herkes ayak uydurması gerekiyor. Değişime ayak uyduramayan bir ülke geriye gitmeye mahkumdur. Değişime ayak uydurmanın yolu ise liyakattir. Yani işi ehline teslim etmektir” dedi.

 

‘HER MUHTARLIĞIN BİR BÜTÇESİ OLMAZI LAZIM’

 

Muhtarların, demokrasinin temel taşı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: " Demokrasiyi güçlendireceksen, muhtarlık kurumunu da güçlendirmeliyiz. 82 kanunda 354 maddede muhtar adı geçer. Derli toplu bir muhtarlık kanununa ihtiyaç var. Biz bunu hazırladık ve muhtar derneklerine gönderdik, onların da görüşlerini aldık. Muhtarlık seçimlerinde birleşik oy pusulası yoktur, girersiniz kabine beğenmediğiniz bir muhtar adayı varsa onun pusulasını alırsınız cebinize koyarsınız, ona oy vermek isteyen diğer vatandaşlar da göremezler. Muhtar için neden birleşik oy pusulası yok? Muhtarlık 3’üncü sınıf bir kurum mu? İktidara gelirsek, her bir muhtara yardımcı büro personeli olacak. Bizim belediyelerin bir kısmı bunu yapıyor. Ama personel muhtarlığın değil, belediyenin personeli oluyor. Öyle muhtarlıklar biliyorum ki, kirada oturuyor. Niye sizin binanız yok, seçimle gelen herkesin yeri var. Tek tip bir muhtarlık evi olması gerekiyor. Vatandaş en rahat muhtara ulaşır ve derdini anlatır. Dolayısıyla muhtarlık kurumunu güçlendirmeniz vatandaşın da işine gelir. Muhtarlara ödenek verilir, maaş verilmez. Hastalandığınızda, rapor aldığınızda ödenek kesilir. Milletvekili hastalandığında maaşı kesiliyor mu? Hayır, sizinki neden kesiliyor. Bizi seçen millet sizi de seçiyor, o nedenle maaş almanız lazım. Şimdi ‘belediye seçimleriyle, muhtarlık seçimlerini ayrı ayrı yapalım’ diyorlar. Bu yanlıştır, siz sandığa seçme getiremezsiniz. Belediye başkanlığı seçimi daha hareketlidir ve bir parti yarışı vardır. Seçmenler giderler ve muhtarlarını da seçerler. Ayrıca her muhtarlığın bir bütçesi olmazı lazım.” 

 

‘BÜTÜN ÖNYARGILARI YIKALIM VE ÇÖP TENEKESİNE ATALIM’

 

Türkiye’ye demokrasi getireceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bunu hep birlikte yapacağız. Siyaseti kirlilikten arındıracağız ve demokrasiyi getireceğiz. Temiz, ahlaklı siyasetten başlayacak. Artık öyle kavganın yeri yok. İyilikte yarışmak diye bir kavram var. İyilikte yarışalım, kötülükte niye yarışıyoruz? Benim yaptığım bir şeyi diğeri desin ki ‘ben daha iyi yapacağım.’ Bütün önyargıları yıkalım ve tamamını çöp tenekesine atalım. Dünyaya daha güzel gözlerle bakalım. Şu anlama da gelmesin, ‘CHP’nin hiçbir kabahati ve kusuru yok.’ hayır efendim, bizim kabahatimiz ve kusurumuz da var. Ama şunu rahatlıkla size söyleyebilirim, son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Demokrasiden ve insan haklarından yana büyük değişimler yaşadık. Geçmişte ne kadar hatalarımız varsa hepsini telefi etmeye çalışıyoruz ve edeceğiz. Hatalarımızla ve yanlışlarımızla yüzleyeceğiz. Bunu yaptığımız zaman topluma karşı samimi oluruz. İki yüzlü bir siyaset kadar yanlış bir şey yok, temiz olacaksın kardeşim o zaman vatandaş takdir eder. Sizler bana soru soracaksınız, bu toplantıyı samimi bir helalleşme toplantısı olarak düşünüyorum. Vereceğim her cevap samimi olacaktır. Açık ve net düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım” dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi