KAMUDA KILIK KIYAFET MESELESİ. SERBESTLİK Mİ, DİSİPLİNSİZLİK Mİ
KAMUDA KILIK KIYAFET MESELESİ. SERBESTLİK Mİ, DİSİPLİNSİZLİK Mİ
Kamu Kurumlarında ve Okullarda Kılık Kıyafet Meselesi: Serbestlik mi, Disiplinsizlik mi?
Kılık kıyafet, bireyin topluma, kuruma ve bulunduğu ortama karşı sergilediği saygının görsel bir ifadesidir. Eğitim kurumları ve kamu kuruluşları ise yalnızca hizmet alanlarının değil; aynı zamanda kültürel, toplumsal ve ahlaki normların şekillendiği alanlardır. Bu nedenle bu ortamlarda sergilenen görünümler, yalnızca kişisel tercihler olarak değil, kurumsal duruşun ve toplum düzeninin bir parçası olarak değerlendirilmelidir.
Ancak özellikle son yıllarda kamu kurumlarında ve eğitim alanlarında kılık kıyafet konusunun ciddi anlamda gevşediği, kuralların ya uygulanmadığı ya da görmezden gelindiği yönünde artan bir kamuoyu tepkisi oluşmuştur.
Yönetmelik Var mı? Var ama...
Türkiye’de kamu çalışanlarının uyması gereken “ Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik” 1982 yılında yayımlanmıştır. Bu yönetmelik hâlâ yürürlüktedir. Ancak zamanla bazı alanlarda esneklik sağlanmış, özellikle 2013 yılında başörtüsü yasağının kaldırılmasıyla birlikte yönetmelikte fiili bir serbestleşme başlamıştır.
Eğitim kurumlarında da Milli Eğitim Bakanlığı'nın belirlediği öğrenci kıyafet yönetmeliği bulunmaktadır. Bu yönetmelik, okulların kendi belirledikleri kıyafet kurallarına uymaları kaydıyla belli bir serbesti tanır. Ancak okul yönetimlerinin bu kuralları uygulayıp uygulamadığı denetlenmediğinde, ortaya "kıyafetsizlik" olarak nitelendirilebilecek bir tablo çıkmaktadır.
Ortaokul ve Liselerde Kıyafet Serbestliği Ne Getirdi?
Özellikle özel okullarda, öğrencilerin yaşına uygun olmayan kıyafetlerle derse gelmeleri artık sıradan hale gelmiştir. Mini etekler, askılı tişörtler, taytlar ya da vücut hatlarını öne çıkaran dar elbiseler; eğitim ortamında hem dikkat dağınıklığına yol açmakta hem de toplumsal değerlerle çatışmaktadır. Devlet okullarında da benzer şekilde, forma zorunluluğu büyük ölçüde gevşemiş, okul yönetimleri duruma müdahale etmekten çekinir hale gelmiştir.
Öğretmenler Rol Model mi, Tarz Sahibi mi?
Bir başka dikkat çekici konu ise öğretmenlerin kılık kıyafeti. Erkek öğretmenlerde saçların uzatılması, küpe takılması, sakalın şekilsiz ve bakımsız bırakılması gibi görüntüler bazı çevrelerce bireysel özgürlük olarak görülse de; toplumun önemli bir kesimi tarafından "örnek olma" sorumluluğuyla bağdaşmadığı düşünülmektedir.
Öğretmenlik, sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda öğrencilere kişilik ve değer kazandırmak anlamına da gelir. Bu nedenle öğretmenin sadece bilgi değil, duruş, ifade ve görünümle de örnek olması beklenir. Burada bireysel özgürlükle kurumsal sorumluluk arasındaki denge çok iyi kurulmalıdır.
Sakal, Başörtüsü ve Toplumsal Algılar
Sakal konusu, İslami bir hassasiyetin ifadesi olarak yıllarca kamu kurumlarında yasaklıydı. Bugün serbest. Lakin bu serbestlik, kimi zaman kişisel bakıma özen göstermeyen bir görüntüye dönüştü. Halbuki sakal sünnettir ama aynı zamanda bakımı da bir adabın parçasıdır.
Başörtüsünün serbestleşmesi ise önemli bir demokratik kazanımdır. Ancak bu kazanım, diğer kuralların tamamen ortadan kalkması ya da denetimsizlik olarak algılanmamalıdır. Denge burada da önemlidir.
Kamuda Bir “Kılık Kıyafet Reformu” Gerekli mi?
Artık kamuda ve özellikle eğitim kurumlarında kılık kıyafet konusunun yeniden ele alınması kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu reform:
-
Yeni bir kılık kıyafet yönetmeliği ile hem kamu çalışanları hem de öğrenciler için çağdaş, ölçülü ama disiplinli bir çerçeve çizmelidir.
-
Bireysel özgürlüklerle kurumsal saygınlık arasında denge kurulmalı, kimse dini inançları ya da kültürel değerleri nedeniyle dışlanmamalıdır.
-
Öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitimlerle "duruş ve temsil sorumluluğu" yeniden hatırlatılmalıdır.
-
Öğrenciler için kıyafet denetimleri sıklaştırılmalı, okul yönetimleri kararlı olmalıdır.
Serbestlik Disiplinsizlik Değildir
Bir toplumun disiplini sadece hukukla değil, aynı zamanda görünüşle, duruşla ve davranışla da sağlanır. Kamuda ve özellikle eğitim ortamlarında kılık kıyafet serbestliği; kuralsızlığa, vurdumduymazlığa ve örneksizliğe dönüşmemelidir. Rauf Tamer’in deyimiyle bu alanda da “düzene çekidüzen” gereklidir.
Modern ama saygılı, özgür ama ölçülü, bireysel ama toplumsal duyarlılığa sahip bir anlayış; Türkiye'nin hem geleneklerine hem çağdaşlık idealine yakışan duruş olacaktır.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.