RİZE ÇAY'ININ DEĞER KAYBETMESİNİN SEBEBİ ...

Rize 09.09.2021 - 13:33, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:39 1945+ kez okundu.
 

RİZE ÇAY'ININ DEĞER KAYBETMESİNİN SEBEBİ ...

Çay sektöründe sorunlar önemli sorunların olduğu bir gerçek. Ancak, peşinen belirtmeliyim ki; Doğu Karadeniz’in can damarı olan çayımızın gün geçtikçe değer kaybetmesinin nedeni Çay-Kur değildir.! İki de bir, yaşanan her sorun karşısında kötülüğün adresi olarak Çay-Kur Genel Müdürlüğünü göstermek geçmişin hatalarını gözlerden kaçırarak yeni bir günah keçisi aramaktır. Bugünlere gelişin en önemli nedeni,  Özal’ın 1984 yılında Çay Kanununda değişiklik yaparak Çay Sektörünü Devlet tekelinden çıkararak, özel sektöre de açmış olmasıdır. Hatırlanacağı gibi ihtilalin başındaki Kenan Evren, “başka vilayetlerin hakkını sizlere yedirmem” türünden sözler ederek Çay üreticilerine gözdağı vermiş, sonradan iktidara gelen Özal ise iktidar olur olmaz, üreticinin iyi fiyat istemesi karşısında, yaş çaya verilen ücretin dünya piyasalarına göre yüksek olduğunu belirtmiş, “gerekirse çay ithal ederim” diyerek üreticiyi adeta tehdit etmişti. İşte, bu açıklamaların ardından da Çay özel sektöre açılmış, Çay-Kur’un elindeki tüm haklar özel çay işletmelerine de tanınmıştı. Peki bundan sonra ne oldu? Önce; Çay üretim ve satışının çok büyük kârlar sağladığı propagandasıyla Bölgede üreticilerin ortak edildiği, çok ortaklı çay fabrikaları kuruldu. Bu fabrikalar, üreticilerin birikmiş üç, beş kuruş parasını ortaklık adına aldıkları gibi, “bu fabrika sizindir, çayınızı buraya vermelisiniz” diyerek yaş çayını da elinden aldı. Sonra, “çayın maliyeti arttı, zarar ediyoruz, çayımızı dolandırıcılara kaptırdık” gibi bahanelerle üreticilere yaş çaylarının bedeli verilmedi veya aylar sonra verildi. Sonra da “işletmenin devamı için yeni sermayeye ihtiyaç var” denilerek sermaye artırımına gidildi. Zaten varı, yoğu elinden çıkan üretici/küçük ortaklar yeni sermaye koyamayınca, çeşitli entrikalarla bu çok ortaklı fabrikalar bazılarının eline geçti, aile şirketine dönüştü.  Kimi işletmeler/ fabrikalar da sermayelerini batırarak, kapanıp gitti, geride nice sorunlar ve borç bıraktı. Süreç içinde faaliyetleri devam eden özel sektör üreticinin çayını düşük fiyatlarla, uzun vadeyle almanın yanı sıra, çalışanını da sömürdü, ayrıca bölge insanı yerine yabancı işçi çalıştırdı. Özel sektör nedeniyle kuru çay pazarı da bozuldu. Piyasaya her tür çay girdi. Boyalı çaylar, çöp çaylar ucuz fiyatlarla pazarda cirit attı. Yaşananlar nedeniyle Çay-Kur’un pazardaki gücü kırıldı. Fiyat dengesi ortadan kalktı, kurum zarar etmeye başladı, kalite bozuldu ve Çay-Kur artık kaliteyle uğraşmak yerine “üretilen, eldeki çayı nasıl satarım” derdine düştü. Pazar etkinliğini devam ettirme adına Çay denetimi/ Pazarlama işini de Çaytaş denilen ve adı nice kirlilikle anılan bayilerden oluşan bir şirkete devretti. Ve bundan sonra ise adım adım pazarda etkisi azaldı, stokları, borcu arttı ve kurtuluş için maliyetinin altına satış yapmak zorunda kaldı. Bütün bunlar ve daha da fazlası çay sektörünün özele de açılmasıyla başladı ve bugünlere gelindi. Bu arada, bunca kandırılmışlığın yanı sıra, çaydan ettiği geliri azalan üretici de çaylık alanlarının bakımıyla ilgilenmedi, çayı makineyle dal yaprağı gibi kesip, sattı. Kendisi de bahçeye girmeyip bu işleri Gürcülere yaptırdı. Gelinen noktada şimdi kuyuya atılan taşı kuyudan nasıl çıkarırız diye düşünülüyor ve yeni bir çay kanunu ile kötü gidişatın önüne geçilmek isteniyor, çay kanunu çare görülüyor. Elbet, sektörün düzelmesi, çayın geleceğinin güvence altına alınması için yeni bir çay kanununa ihtiyaç var. Bu ihtiyacı dile getirenlerin tek dile getirdikleri şey ise, özel sektörün açıklanan fiyatın altında çay alımı yapamaması ve yaş çay bedellerinin ödemelerinin gecikmemesi.. Üreticinin bundan başka hiçbir soruna karşı ilgisi yok.  Peki, nasıl olacak da hem Çay-Kur güçlü şekilde ayakta kalacak, marka değerini kaybetmeyecek, kendi yağıyla kavrulacak, hem de özel sektör kontrol altına alınacak? Bu iktisadın genel kurallarına aykırı değil mi?Sektörde faaliyet gösteren kuruluşları eşit görmeyen bir yasa olabilir mi? Eğer Çay-Kur eşit şartlarla karşı karşıya kalırsa ayakta kalabilir mi? Nasıl olacak da, bir yasa hem sektörün tümünü düzeltecek hem de Öay-Kur’u daha güçlü bir devlet kurumu haline getirecek? Bugüne kadar bunun cevabı verilemedi ve iktisadın şartlarına uygun düşünülen taslaklar ihanet taslakları olarak görüldü. O nedenle yapılan kanun çalışmaları da hep kapalı kapılar ardında yapıldı. ÇAYIN/ SEKTÖRÜN SORUNLARI NELER? Türk Çayının en ciddi sorunu kalite sorunudur. Yüksek maliyetin üstesinden gelebilecek tek şey ihracata yönelik kaliteli çay üretmek ve dışarıya yüksek fiyatla çay pazarlamaktır.  Bunun yapılabilmesi için topraktan,çaylık alanların rehabilitesinden başlayarak kaliteli, ihraç edilebilecek düzeyde çay üretmeliyiz.  İç piyasayı rahatlatmak için dünya piyasalarının talep edeceği şekil ve düzeyde kaliteli çay üretemediğimiz sürece çayın sorunları bitmez. Bu ise, ihracata yönelik üretim yapacak fabrikalarla ve özel tarlalarla, kaliteli yaş çayla, özel tekniklerle mümkün olabilir. Yani içerisi ve dışarısı için farklı, iki çeşit üretime ihtiyaç var. Zira dış piyasaların talep ettiği çay farklı özelliklere sahip. Dış pazarları iyice araştırıp, sadece ihracata yönelik farklı tad ve biçimlerde çay üretilebilir. Ayrıca, devlet ikili ticari anlaşmalara çayı koyabilir(tıpkı Azerbaycan anlaşması gibi) Bunun yanı sıra, kaçak çayların yurda girişinin önlenmesi, ihraç kaydıyla alınan çayın denetim altına alınması, ihraçta Türk çayı kotasının konması gibi tedbirler alınmalı… Şunu da belirtmeli; Çay ihracat yoluyla iç piyasada azaldığında pazarda ithal ve kaçak çayların miktarı artar. Bu dengeyi iyi tutturmak gerek. Aslında, halkın millilik duygusunu yükselterek halkı yerli üretim tercihine yöneltmek ve kaliteli ürün üretmek birçok sorunu çözmeye yardımcı olur ancak liberal politikaların uygulandığı ülkemizde bunu gerçekleştirmek son derece zor. Zira neredeyse tüm pazarlar yabancı markaların istilası altında. Sonuçta şunu söylemeli; Çayın geleceğini kurtarmak için öncelikle radikal tedbirlere ihtiyaç var ve tedbirler için üretici dahil herkes elini taşın altına sokmalı. Ticaretin kurallarına uygun olmayan palyatif çözümlerden de kaçınmalı. Yapılacak çalışmalar şeffaflıkla yapılmalı ve  bölge halkı gerçek bilgiler ışığında doğru etrafında buluşmalı.. Çıkarılacak Çay Kanununda bunlar dikkate alınmalı ve mutlaka yeni bir Çay Kanunu çıkarılmalı..

Çay sektöründe sorunlar önemli sorunların olduğu bir gerçek. Ancak, peşinen belirtmeliyim ki; Doğu Karadeniz’in can damarı olan çayımızın gün geçtikçe değer kaybetmesinin nedeni Çay-Kur değildir.!


İki de bir, yaşanan her sorun karşısında kötülüğün adresi olarak Çay-Kur Genel Müdürlüğünü göstermek geçmişin hatalarını gözlerden kaçırarak yeni bir günah keçisi aramaktır.


Bugünlere gelişin en önemli nedeni,  Özal’ın 1984 yılında Çay Kanununda değişiklik yaparak Çay Sektörünü Devlet tekelinden çıkararak, özel sektöre de açmış olmasıdır.


Hatırlanacağı gibi ihtilalin başındaki Kenan Evren, “başka vilayetlerin hakkını sizlere yedirmem” türünden sözler ederek Çay üreticilerine gözdağı vermiş, sonradan iktidara gelen Özal ise iktidar olur olmaz, üreticinin iyi fiyat istemesi karşısında, yaş çaya verilen ücretin dünya piyasalarına göre yüksek olduğunu belirtmiş, “gerekirse çay ithal ederim” diyerek üreticiyi adeta tehdit etmişti.


İşte, bu açıklamaların ardından da Çay özel sektöre açılmış, Çay-Kur’un elindeki tüm haklar özel çay işletmelerine de tanınmıştı.


Peki bundan sonra ne oldu?


Önce; Çay üretim ve satışının çok büyük kârlar sağladığı propagandasıyla Bölgede üreticilerin ortak edildiği, çok ortaklı çay fabrikaları kuruldu. Bu fabrikalar, üreticilerin birikmiş üç, beş kuruş parasını ortaklık adına aldıkları gibi, “bu fabrika sizindir, çayınızı buraya vermelisiniz” diyerek yaş çayını da elinden aldı. Sonra, “çayın maliyeti arttı, zarar ediyoruz, çayımızı dolandırıcılara kaptırdık” gibi bahanelerle üreticilere yaş çaylarının bedeli verilmedi veya aylar sonra verildi. Sonra da “işletmenin devamı için yeni sermayeye ihtiyaç var” denilerek sermaye artırımına gidildi. Zaten varı, yoğu elinden çıkan üretici/küçük ortaklar yeni sermaye koyamayınca, çeşitli entrikalarla bu çok ortaklı fabrikalar bazılarının eline geçti, aile şirketine dönüştü. 


Kimi işletmeler/ fabrikalar da sermayelerini batırarak, kapanıp gitti, geride nice sorunlar ve borç bıraktı.


Süreç içinde faaliyetleri devam eden özel sektör üreticinin çayını düşük fiyatlarla, uzun vadeyle almanın yanı sıra, çalışanını da sömürdü, ayrıca bölge insanı yerine yabancı işçi çalıştırdı.


Özel sektör nedeniyle kuru çay pazarı da bozuldu. Piyasaya her tür çay girdi. Boyalı çaylar, çöp çaylar ucuz fiyatlarla pazarda cirit attı.


Yaşananlar nedeniyle Çay-Kur’un pazardaki gücü kırıldı. Fiyat dengesi ortadan kalktı, kurum zarar etmeye başladı, kalite bozuldu ve Çay-Kur artık kaliteyle uğraşmak yerine “üretilen, eldeki çayı nasıl satarım” derdine düştü. Pazar etkinliğini devam ettirme adına Çay denetimi/ Pazarlama işini de Çaytaş denilen ve adı nice kirlilikle anılan bayilerden oluşan bir şirkete devretti. Ve bundan sonra ise adım adım pazarda etkisi azaldı, stokları, borcu arttı ve kurtuluş için maliyetinin altına satış yapmak zorunda kaldı.


Bütün bunlar ve daha da fazlası çay sektörünün özele de açılmasıyla başladı ve bugünlere gelindi.


Bu arada, bunca kandırılmışlığın yanı sıra, çaydan ettiği geliri azalan üretici de çaylık alanlarının bakımıyla ilgilenmedi, çayı makineyle dal yaprağı gibi kesip, sattı. Kendisi de bahçeye girmeyip bu işleri Gürcülere yaptırdı.


Gelinen noktada şimdi kuyuya atılan taşı kuyudan nasıl çıkarırız diye düşünülüyor ve yeni bir çay kanunu ile kötü gidişatın önüne geçilmek isteniyor, çay kanunu çare görülüyor.


Elbet, sektörün düzelmesi, çayın geleceğinin güvence altına alınması için yeni bir çay kanununa ihtiyaç var. Bu ihtiyacı dile getirenlerin tek dile getirdikleri şey ise, özel sektörün açıklanan fiyatın altında çay alımı yapamaması ve yaş çay bedellerinin ödemelerinin gecikmemesi.. Üreticinin bundan başka hiçbir soruna karşı ilgisi yok. 


Peki, nasıl olacak da hem Çay-Kur güçlü şekilde ayakta kalacak, marka değerini kaybetmeyecek, kendi yağıyla kavrulacak, hem de özel sektör kontrol altına alınacak? Bu iktisadın genel kurallarına aykırı değil mi?Sektörde faaliyet gösteren kuruluşları eşit görmeyen bir yasa olabilir mi? Eğer Çay-Kur eşit şartlarla karşı karşıya kalırsa ayakta kalabilir mi? Nasıl olacak da, bir yasa hem sektörün tümünü düzeltecek hem de Öay-Kur’u daha güçlü bir devlet kurumu haline getirecek? Bugüne kadar bunun cevabı verilemedi ve iktisadın şartlarına uygun düşünülen taslaklar ihanet taslakları olarak görüldü. O nedenle yapılan kanun çalışmaları da hep kapalı kapılar ardında yapıldı.


ÇAYIN/ SEKTÖRÜN SORUNLARI NELER?


Türk Çayının en ciddi sorunu kalite sorunudur. Yüksek maliyetin üstesinden gelebilecek tek şey ihracata yönelik kaliteli çay üretmek ve dışarıya yüksek fiyatla çay pazarlamaktır. 


Bunun yapılabilmesi için topraktan,çaylık alanların rehabilitesinden başlayarak kaliteli, ihraç edilebilecek düzeyde çay üretmeliyiz. 


İç piyasayı rahatlatmak için dünya piyasalarının talep edeceği şekil ve düzeyde kaliteli çay üretemediğimiz sürece çayın sorunları bitmez. Bu ise, ihracata yönelik üretim yapacak fabrikalarla ve özel tarlalarla, kaliteli yaş çayla, özel tekniklerle mümkün olabilir. Yani içerisi ve dışarısı için farklı, iki çeşit üretime ihtiyaç var. Zira dış piyasaların talep ettiği çay farklı özelliklere sahip. Dış pazarları iyice araştırıp, sadece ihracata yönelik farklı tad ve biçimlerde çay üretilebilir.


Ayrıca, devlet ikili ticari anlaşmalara çayı koyabilir(tıpkı Azerbaycan anlaşması gibi)


Bunun yanı sıra, kaçak çayların yurda girişinin önlenmesi, ihraç kaydıyla alınan çayın denetim altına alınması, ihraçta Türk çayı kotasının konması gibi tedbirler alınmalı…


Şunu da belirtmeli; Çay ihracat yoluyla iç piyasada azaldığında pazarda ithal ve kaçak çayların miktarı artar. Bu dengeyi iyi tutturmak gerek.


Aslında, halkın millilik duygusunu yükselterek halkı yerli üretim tercihine yöneltmek ve kaliteli ürün üretmek birçok sorunu çözmeye yardımcı olur ancak liberal politikaların uygulandığı ülkemizde bunu gerçekleştirmek son derece zor. Zira neredeyse tüm pazarlar yabancı markaların istilası altında.


Sonuçta şunu söylemeli; Çayın geleceğini kurtarmak için öncelikle radikal tedbirlere ihtiyaç var ve tedbirler için üretici dahil herkes elini taşın altına sokmalı.


Ticaretin kurallarına uygun olmayan palyatif çözümlerden de kaçınmalı. Yapılacak çalışmalar şeffaflıkla yapılmalı ve  bölge halkı gerçek bilgiler ışığında doğru etrafında buluşmalı..


Çıkarılacak Çay Kanununda bunlar dikkate alınmalı ve mutlaka yeni bir Çay Kanunu çıkarılmalı..

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi