RİZE'DE OLAĞAN OLANIN OLAĞANÜSTÜLEŞMESİ
RİZE'DE OLAĞAN OLANIN OLAĞANÜSTÜLEŞMESİ
Devlet Adabı ve Siyasi Normalleşmenin Göstergesi Olarak Bir Uğurlama: Olağan Olanın Olağanüstüleşmesi
Türkiye'de son yıllarda sıkça tartışılan konulardan biri, yerel ve merkezi idare arasındaki ilişkilerin partizanlık temelinde şekillenmesi. Bu bağlamda, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın Rize ziyaretinden Ankara’ya uğurlanırken, CHP’li Pazar Belediye Başkanı Neşet Çakır’ın da bu uğurlamaya katılması, kamuoyunda “dikkate değer” bir olay olarak öne çıkarıldı.
Ne var ki burada sorulması gereken temel soru şudur: Bir CHP'li belediye başkanının, AK Partili bir bakanı uğurlaması neden bu kadar olağanüstü bir durum gibi algılanıyor? Daha da önemlisi, bu durumun “haber değeri” taşıması bile, kamu yönetiminde partizanlaşmanın geldiği noktaya dair endişe verici bir tabloyu gözler önüne seriyor.
Devlet Aklı ve Kurumsal Ciddiyet
Belediye başkanları, hangi partiden seçilmiş olursa olsun, devleti ve halkı temsil eden idari makamlardır. Aynı şekilde, bakanlar da parti kimliğinden önce devletin yürütme organını temsil eder. Dolayısıyla, bir belediye başkanının merkezi idareyi temsil eden bir bakanla iletişim kurması, onu karşılaması ya da uğurlaması “siyasi bir jest” değil, kamu yönetiminin olağan işleyişinin bir parçasıdır.
Ancak bu tür etkileşimlerin sıradan birer bürokratik görev olmaktan çıkıp siyasi bir “yumuşama” veya “olumlu mesaj” olarak sunulması, Türkiye'deki yönetim anlayışının hâlâ kurumlar üzerinden değil, kişiler ve partiler üzerinden yürüdüğünü ortaya koyuyor.
Siyasi Kültürde Kurumsal Aşınma
Bu olayda öne çıkan en çarpıcı gerçek, devletin tarafsız kurumlarının yerini giderek daha fazla partizan reflekslerin almasıdır. Belediyeler, seçilmiş yerel yöneticiler tarafından yönetilse de, anayasal olarak kamu tüzel kişilikleridir. Yani devletin bir parçasıdır. Dolayısıyla belediye başkanının hangi partiden olduğu değil, halkın ihtiyaçları doğrultusunda merkezi yönetimle ne kadar etkili iletişim kurabildiği önemlidir.
Ne yazık ki Türkiye’de siyasi ayrışma o denli derinleşmiştir ki, farklı partilerden seçilmiş yöneticilerin bir araya gelmesi ya da ortak bir görüntü vermesi, adeta “istisnai bir barış ortamı” gibi lanse ediliyor. Bu da aslında asıl olağanüstülüğün, siyasetin olağan işleyişinin bozulmasında yattığını gösteriyor.
İş Birliği Kültürüne Dönüş Mümkün mü?
Başkan Çakır’ın Bakan Bak’ı uğurlaması, teknik olarak bir nezaket davranışıdır. Fakat bu basit jestin, medya ve kamuoyu tarafından olumlu bir örnek olarak sunulması, bize aynı zamanda şunu da gösteriyor: Türkiye, normalleşmeye ve siyasi kutuplaşmanın dışında kalan devlet aklına özlem duymaktadır.
Yöneticilerin siyasi kimliklerinden önce “devlet adamı” refleksiyle hareket etmeleri, sadece bir tercih değil; anayasal bir sorumluluktur. Ancak mevcut siyasi iklimde, bu tür davranışların olağan kabul edilmemesi, siyasi kültürümüzde bir kurumsallaşma problemi
Olağan Olanı Olağanüstü Gibi Göstermemek
Bir belediye başkanının bir bakanı uğurlaması, haber konusu değil; kamu yönetimi rutininin bir parçası olmalıdır. Fakat bu tür görüntülerin "örnek davranış" olarak yansıtılması, Türkiye’de normal olanın ne kadar olağandışı hale geldiğinin göstergesidir.
Dolayısıyla, mesele bir fotoğraf karesinden çok daha fazlasıdır. Bu tablo, yerel ve merkezi idare arasında yeniden güvene, saygıya ve iş birliğine dayalı bir yönetim kültürünün inşa edilmesi gerektiğini bize hatırlatmaktadır. Zira devlet, kişilerle değil; kurumlarla yürür.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.