RİZELİ VEKİL RİZE'DE İLÇESİNDEKİ TAHRİBATLARA DİKKAT ÇEKTİ.

Siyaset 21.12.2020 - 20:17, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:39 2035+ kez okundu.
 

RİZELİ VEKİL RİZE'DE İLÇESİNDEKİ TAHRİBATLARA DİKKAT ÇEKTİ.

HDP'nin RİZELİ  İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Murat Çepni 21-12-2020 tarihinde TBMM’de Hidroelektrik santraller (HES)  ve ekolojik sonuçları üzerine basın açıklaması yapt..   “Değerli basın emekçileri, değerli halkımız bugün hidroelektrik santraller ve bunların yarattığı ekolojik sonuçlarla ilgili basın açıklaması gerçekleştireceğiz. Özellikle son yıllarda son dört, beş yılda AKP iktidarının doğaya karşı, yaşam alanlarına karşı enerji ihtiyacı adı altında geliştirdiği yıkım projelerinin altını çizmek istiyorum. Çünkü son yıllarda AKP denince akla ilk gelen şey doğa tahribatı oldu ve doğadan sözüm ona elde edilen enerji üzerinden bir kalkınma stratejisi kurmuş oldu. Her türlü veriler geriye doğru giderken, ekonomik kriz, ekonomik krizin yarattığı tahribatlar son derece ağır bir biçimde yaşanırken, durmayan, ilerleyen tek şey doğa tahribatı oldu ve bu enerji yatırımları adı altında doğanın, yaşam alanlarının, maden sahalarının, ormanların, derelerin, suların enerji şirketlerine peşkeş çekilmesi politikaları oldu. Hiçbir biçimde  AKP  frene basmadan  tam tersine şirketleri doyurmak için verebileceği ne varsa onları vermek konusunda çabalar oldu.  Yine 2020 senesi içinde 700 küsur yeni   maden sahası açıldı. HES’ler konusunda yeni projeler devreye konuldu. Yenilenebilir enerji adı altında  yeni  talan projeleri devreye konuldu. Velhasıl 2020 yılının yarattığı ekolojik sonuçlarla ilgili çok ağır bir tablo olduğunu söyleyebiliriz. AKP eşittir doğa talanı olduğunu söyleyebiliriz. Bugün üzerinde duracağımız konu HES’ler olacak. Çünkü HES’leri özgün yapan şeylerin başında gelen mesele şu; HES’ler yenilenebilir enerji statüsü içinde ele alınıyor dolaysıyla böyle olduğu için de HES’leri yatırımlarının arttırılması ve HES’lerin yatırımlarının arttırılmasının üzerinde de Türkiye’nin fosil yakıtlardan vazgeçip yenilenebilir enerji yatırımlarına ağırlık verdiği gibi bir tablonun ortaya çıkartılıyor. HES’ler nasıl bir sistematiğe sahiptir ki hem yenilenebilir statüsündeler hem de çok fazla tahribat yaratmaktadırlar. Dolaysıyla aynı zamanda çok yoğun eleştiri de alıyor. Şimdi HES’ler planlanması, inşaat aşaması ve sonuçları itibariyle yenilenebilir enerji içerisindeler. Termik santrallerle ilgili fosil yakıt yakmamalarından kaynaklı doğaya karbon salınımı gerçekleştirmediklerinden kaynaklı daha çok su ve suyun kullanımı üzerine kurulu bir model olmalarından hareketle de yenilenebilir enerji statüsündeler. Oysa, HES’lerin kurulma aşaması yani inşaat aşamasından sonraki süreçlere varıncaya kadar bir dizi problemin ortaya çıktığını görüyoruz. HES’ler özellikle 2010’dan sonra son derece hızlandırıldı. 2010 senesinde kurulu güç 2.764.2 iken 2013’de iki katına çıkıyor yine 2020 Yılında 7.912.7 MW çıkıyor. Son 5-6 yılda HES yatırımları son derece  katlanarak artmış durumda. Bu HES’ler aynı zamanda 2010 yılında YEKDEM’in kurulması ile artmış oluyor. YEKDEM Yenilenebilir Enerji Destekleme Mekanizması. Dolaysıyla YEKDEM’e dahil olması hareketle bakıyorsunuz ki YEKDEM’den en çok teşvik alan yatırımlar gene bu HES yatırımları oluyor. Yani YEKDEM Şöyle oluyor. Yenilenebilir enerji içerisine HES’leri yerleştiriyorsunuz dolayısıyla HES’lere verdiğiniz yoğun destekle bir taraftan sözüm ona yenilenebilir enerjiyi teşvik ediyorsunuz. Esas olarak madalyonun diğer kısmında ise son derece büyük bir rant sistemi var. Şimdi HES’lerin zararlarını söyle anlatabiliriz. 1. İnşaat aşamasındaki zararları; Devasa bir alan tıraşlanıyor. Burası büyük bir inşaata dönüştürülüyor. Dozerler giriyor. Dere yatakları tahrip ediliyor. Sular kesiliyor. Ortaya muazzam bir toz ve hafriyat çıkıyor. İnşaatın kendisinden kaynaklı hem de iletim hatlarının kurulumundan kaynaklı ağaçlar tıraşlanıyor. Yine buralar dinamitleniyor. Suyun kanalları borulara konularak değiştiriliyor. Toz sadece o alanı değil o bölgenin tamamını olumsuz etkiliyor. Ağaçları bitkileri tümüyle kurutuyor. Hafriyat çoğunlukla dere yataklarına bırakıldığı için uzun süre olumsuz kalıcı etkiler oluşturuyor. Hafriyat oradaki doğal hayatı, su hayatını tümüyle ortadan kaldırıyor. Ağaç kesimi zaten en temel problemlerden bir tanesi. Şimdi Karadeniz açsından baktığımızda meseleye; Karadeniz’deki ağaçların toprakla tutulma kapasitesi son derece zayıftır toprağın yapısından kaynaklı. Zaten ağaç kıyımının kuraklığa hızlıca etki ettiği bölgelerden biridir Karadeniz. Dolayısıyla en küçük bir kuraklık ağaçların tutulma kapasitesini düşürmekle birlikte toprak kapıları, seller ve diğer doğa olayları meseleleri meydana gelmektedir. Dolayısıyla her ağaç kesimi Karadeniz’de ağaç zengini bir bölge olmasına rağmen çok daha büyük tahribatlar yaratabilmektedir. Dinamitler, hem kayaların sökülmesinde hem de tünellerin açılmasında kullanılıyor. Bu dinamitler de çok büyük tahribatlar sebep  oluyor. Su kaynaklarının yok olmasına sebep oluyor. Yine HES projelerinde sular tutuluyor.  Suların tutulmasıyla beraber deredeki doğal yaşam,  balık yaşamı tümüyle ortadan kalkmasına neden oluyor. Zaten su tutulduğunda balıkların geçişleri engelleniyor.  Karadeniz’de Rize Güneysu Gürgen  Deresi HES nedeniyle  kurumuş durumda. Yine Trabzon Çaykara Balkodu Deresi de kurumuş durumda. Diğer derelerin suyu da son derece azalmış durumda. Anlaşmada belirlenen can suyu denen bir tas  su veriliyor  fakat buna rağmen son derece sular azalmış durumda. “Karadeniz’de dereler havada kuşu yakalar” deyimi vardır. Böylesine coşkun ve hırçın akan dereleri bugün bulmak mümkün değil. Hasankeyf de bir HES olarak yapıldı. Hasankeyf dediğimiz yer Ilısu Barajı 12 Bin yıllık insanlık tarihini, insanlık mirasını  sular altında bırakmasıyla biliniyor. Ama aynı zamanda bu bir HES. Düşünün ki doğayı böylesine tahrip eden, insanlık tarihini böylesine yok eden bir projenin kendisinin yenilenebilir olduğu iddia ediliyor. Yenilenebilir enerji meselesini bilim insanları tarafından söyle tarifleniyor.  İnsana ve doğa yaşamına zararsız enerji biçimi. Şimdi doğaya zarar vermeyecek, ormanları eksiltmeyecek, yaban hayatını eksiltmeyecek, onlara zarar vermeyecek, insanların havasını ve suyunu zehirlemeyecek, yaşam alanlarını zehirlemeyecek. Yenilenebilir enerjinin mantığı bu. Küresel iklim krizine neden olan fosil yakıtların yanında yenilenebilir enerji. Fakat biz meseleyi şöyle tarifliyoruz. Dünyanın en mükemmel en zararsız modelini tekniğini dahi geliştirin bunun kimin elinde olduğudur belirleyici olan. Yani siz dünyanın en zararsız enerji biçimini daha üretebilirsiniz fakat bunu siz AKP gibi kardan ve ranttan başka bir şey gözü görmeyen bir iktidarın eline verirseniz buradan asla halkın ve doğanın yaranına bir sonuç elde edemezsiniz. Dolayısıyla biz yenilenebilir enerji savunmakla birlikte bunun yerinde, yerelinde  inşa edilmesi, uygulanması, kesin ve kesin rant ve kar için değil ücretsiz hak yararına, kamucu  bir mantıkla inşa edilmesini doğru buluyoruz.  Bu nedenlerle HES’lerin yenilenebilir enerji olmadığını iddia ediyoruz. Dolayısıyla HES’ler yenilenebilir enerji içerisinden derhal çıkartılmalıdır. Türkiye’de doğayı talan eden, yok eden bu projelerin temel gerekçesi olarak da enerji ihtiyacı tarif ediliyor. Diyorlar ki enerjide dışa bağımlı bir Türkiye istemiyorsanız o zaman bu projelere itiraz etmemelisiniz. Biz de diyoruz ki başından beri reddediyoruz. Bunun kocaman bir yalan olduğunu söylüyoruz. Türkiye’nin enerjiye ihtiyacının olmadığını söylüyoruz. Bunu söylerken de kendi yorumlarımızdan söylemiyoruz. Bizzat Devletin kendi verilerinden söylüyoruz. Türkiye’nin kurulu gücü 91564 MW. En yüksek en yüksek puant talebi  de   45374 MW. Neredeyse yarıdan fazla bir enerji üretimi  var. İktidar talebi arttırarak, fazla şişirerek bu yatırımların önünü açıyor. Yine enerji çevreleri şunu ortaya koyuyor. Sadece iletim hatlarını tamir ederseniz, sadece Atatürk ve Keban Barajı gibi barajların kapasitesini yüzde otuz yüzde kırk dolayında arttırırsanız –bunların şu an çalışma kapasiteleri çok küçük bazısı otuz beş bazısı kırk beş bandında-  tüm HES’lerin üreteceği enerjiyi zaten üretmiş oluyorsunuz. Bütün rakamlar Devletin kendi verdiği oranlar üzerinden  bu kadar açık ve net iken  siz bu gerçeği alt üst ederek enerji ihtiyacı talep ediyorsunuz. Temel mesele çok açık ve net ülkenin, halkın enerji ihtiyacı değil, enerji şirketlerinin  kar  ihtiyacıdır. Dolayısıyla siz Sarayın şirketlerinin daha çok kar elde etmesi için bu projelerle bir ülkeyi zehirliyorsunuz. HES denince akla ilk başka Karadeniz geliyor ve Karadeniz bu anlamda en büyük tahribatları yaşayan bölgelerden bir tanesi. Toplamda 203 tane HES var 143 HES de peşi sıra gelmek üzere. Karadeniz’i gözünüzün önüne getirin. Burada 500’e yakın HES’in o derelerin üzerine koyulduğunu düşünün. Bunun yarattığı tahribatı biran gözünüzün önüne getirin. Fakat iktidar şöyle bakıyor. Bu dereler boşuna akıyor. Bu ormanlar boşuna duruyor. Buralar mutlaka ranta çevrilmelidir. Paraya çeviremediği her şeyi yok sayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Gözü dönmüş bir rant hırsının yarattığı sonuçlar bunlar. Karadeniz’de çok ciddi itirazlar da gerçekleşti. En son Rize İkizdere’de benim de memleketim  olan Rize İkizdere’de bir HES projesi var. İkizdere Vadisi 76 km’lik bir vadi ve bu vadi üzerinde 26 tane HES projesi devrede. 76 km 26 HES. Neredeyse bir kilometreye bir tane HES düşüyor. Bütün derenin HES işgali altında  anlamına geliyor bu. Dereköy HES daha önce de gündeme geldi. İtirazlar sonucu geri çekildi. Şimdi de yine sarayın çevresinden kurulmuş geliştirilmiş bir enerji şirketi Reis diye bu HES projesi ile gündemde. Burası aynı zamanda İkizdere’nin birleştiği yer. Dereköy yerleşim yeri. Tarım alanı aynı zamanda ve burada HES yapılması fikriyle karşı karşıyayız. Biz şunu baştan söylüyoruz. İkizdere Dereköy’de İkizdere Vadisi’nde yeni bir HES’e asla izin vermeyeceğiz. Hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hem Enerji Bakanlığı hem de bunu yapmaya kararlı olan şirketi buradan bir kez daha uyarıyoruz. Bu projelerden derhal vaz geçilmelidir. İkizdere aynı zamanda maden işgali altında. İkizdere İskence’de –İkizdere’nin küçük bir vadisi-yine bir maden projesi devrede. İkizdere’de böyle bir enerji ve maden yatırımları gündemde İkizdere Vadisi Dünyanın sayılı vadilerinden olmasına rağmen. Sonuç olarak. HES’ler yenilenebilir enerji değildir. Bu kategoriden çıkartılmalıdır. AKP rant ve talan uğruna, kar uğruna, şirketlerini palazlandırmak uğruna doğaya açtığı bu savaştan vazgeçmelidir. Hiçbir enerji ihtiyacı insan ve doğanın zararına tarif edilemez. Doğaya zarar veren hiçbir ihtiyaç ihtiyaç olarak tariflenemez. HES’ler yenilenebilir enerji kapsamından geri alınmalıdır. Karadeniz  su fakiri Türkiye’nin neredeyse su sahip olan nadide yerlerinde bir tanesi. Burası da yok olmakla karşı karşıya. AKP Karadeniz’den elini çekmelidir. Karadeniz’i milliyetçilikle, ırkçılıkla zehirlerken öbür taraftan doğasını yok etme politikasıyla  karşı karşıyayız. AKP Karadeniz’den elini çekmelidir. Özellikle en son İkizdere Vadisi’ndeki maden ve HES projelerinden derhal vazgeçmelidir.  Biz hem HDP olarak, hem ekoloji örgütleri olarak bu konudaki muhalefetimizi hem sokakta hem Mecliste sürdürmeye, yürütmeye devam edeceğiz. Ekoloji örgütleriyle birlikte Partimiz HDP Ekoloji Komisyonu önemli  çalışmalar ortaya koyuyor. Tüm doğa ve yaşam alanlarımıza sahip çıkan insanlarımızla birlikte bu yıkım ve talan projelerine dur diyeceğiz ve bunlara izin vermeme konusunda kararlı olduğumuzu buradan bir kez daha ifade ediyoruz.

HDP'nin RİZELİ  İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Murat Çepni 21-12-2020 tarihinde TBMM’de Hidroelektrik santraller (HES)  ve ekolojik sonuçları üzerine basın açıklaması yapt..

 

“Değerli basın emekçileri, değerli halkımız bugün hidroelektrik santraller ve bunların yarattığı ekolojik sonuçlarla ilgili basın açıklaması gerçekleştireceğiz. Özellikle son yıllarda son dört, beş yılda AKP iktidarının doğaya karşı, yaşam alanlarına karşı enerji ihtiyacı adı altında geliştirdiği yıkım projelerinin altını çizmek istiyorum. Çünkü son yıllarda AKP denince akla ilk gelen şey doğa tahribatı oldu ve doğadan sözüm ona elde edilen enerji üzerinden bir kalkınma stratejisi kurmuş oldu. Her türlü veriler geriye doğru giderken, ekonomik kriz, ekonomik krizin yarattığı tahribatlar son derece ağır bir biçimde yaşanırken, durmayan, ilerleyen tek şey doğa tahribatı oldu ve bu enerji yatırımları adı altında doğanın, yaşam alanlarının, maden sahalarının, ormanların, derelerin, suların enerji şirketlerine peşkeş çekilmesi politikaları oldu. Hiçbir biçimde  AKP  frene basmadan  tam tersine şirketleri doyurmak için verebileceği ne varsa onları vermek konusunda çabalar oldu.  Yine 2020 senesi içinde 700 küsur yeni   maden sahası açıldı. HES’ler konusunda yeni projeler devreye konuldu. Yenilenebilir enerji adı altında  yeni  talan projeleri devreye konuldu. Velhasıl 2020 yılının yarattığı ekolojik sonuçlarla ilgili çok ağır bir tablo olduğunu söyleyebiliriz. AKP eşittir doğa talanı olduğunu söyleyebiliriz. Bugün üzerinde duracağımız konu HES’ler olacak. Çünkü HES’leri özgün yapan şeylerin başında gelen mesele şu; HES’ler yenilenebilir enerji statüsü içinde ele alınıyor dolaysıyla böyle olduğu için de HES’leri yatırımlarının arttırılması ve HES’lerin yatırımlarının arttırılmasının üzerinde de Türkiye’nin fosil yakıtlardan vazgeçip yenilenebilir enerji yatırımlarına ağırlık verdiği gibi bir tablonun ortaya çıkartılıyor. HES’ler nasıl bir sistematiğe sahiptir ki hem yenilenebilir statüsündeler hem de çok fazla tahribat yaratmaktadırlar. Dolaysıyla aynı zamanda çok yoğun eleştiri de alıyor. Şimdi HES’ler planlanması, inşaat aşaması ve sonuçları itibariyle yenilenebilir enerji içerisindeler. Termik santrallerle ilgili fosil yakıt yakmamalarından kaynaklı doğaya karbon salınımı gerçekleştirmediklerinden kaynaklı daha çok su ve suyun kullanımı üzerine kurulu bir model olmalarından hareketle de yenilenebilir enerji statüsündeler. Oysa, HES’lerin kurulma aşaması yani inşaat aşamasından sonraki süreçlere varıncaya kadar bir dizi problemin ortaya çıktığını görüyoruz. HES’ler özellikle 2010’dan sonra son derece hızlandırıldı. 2010 senesinde kurulu güç 2.764.2 iken 2013’de iki katına çıkıyor yine 2020 Yılında 7.912.7 MW çıkıyor. Son 5-6 yılda HES yatırımları son derece  katlanarak artmış durumda. Bu HES’ler aynı zamanda 2010 yılında YEKDEM’in kurulması ile artmış oluyor. YEKDEM Yenilenebilir Enerji Destekleme Mekanizması. Dolaysıyla YEKDEM’e dahil olması hareketle bakıyorsunuz ki YEKDEM’den en çok teşvik alan yatırımlar gene bu HES yatırımları oluyor. Yani YEKDEM Şöyle oluyor. Yenilenebilir enerji içerisine HES’leri yerleştiriyorsunuz dolayısıyla HES’lere verdiğiniz yoğun destekle bir taraftan sözüm ona yenilenebilir enerjiyi teşvik ediyorsunuz. Esas olarak madalyonun diğer kısmında ise son derece büyük bir rant sistemi var. Şimdi HES’lerin zararlarını söyle anlatabiliriz. 1. İnşaat aşamasındaki zararları; Devasa bir alan tıraşlanıyor. Burası büyük bir inşaata dönüştürülüyor. Dozerler giriyor. Dere yatakları tahrip ediliyor. Sular kesiliyor. Ortaya muazzam bir toz ve hafriyat çıkıyor. İnşaatın kendisinden kaynaklı hem de iletim hatlarının kurulumundan kaynaklı ağaçlar tıraşlanıyor. Yine buralar dinamitleniyor. Suyun kanalları borulara konularak değiştiriliyor. Toz sadece o alanı değil o bölgenin tamamını olumsuz etkiliyor. Ağaçları bitkileri tümüyle kurutuyor. Hafriyat çoğunlukla dere yataklarına bırakıldığı için uzun süre olumsuz kalıcı etkiler oluşturuyor. Hafriyat oradaki doğal hayatı, su hayatını tümüyle ortadan kaldırıyor. Ağaç kesimi zaten en temel problemlerden bir tanesi. Şimdi Karadeniz açsından baktığımızda meseleye; Karadeniz’deki ağaçların toprakla tutulma kapasitesi son derece zayıftır toprağın yapısından kaynaklı. Zaten ağaç kıyımının kuraklığa hızlıca etki ettiği bölgelerden biridir Karadeniz. Dolayısıyla en küçük bir kuraklık ağaçların tutulma kapasitesini düşürmekle birlikte toprak kapıları, seller ve diğer doğa olayları meseleleri meydana gelmektedir. Dolayısıyla her ağaç kesimi Karadeniz’de ağaç zengini bir bölge olmasına rağmen çok daha büyük tahribatlar yaratabilmektedir. Dinamitler, hem kayaların sökülmesinde hem de tünellerin açılmasında kullanılıyor. Bu dinamitler de çok büyük tahribatlar sebep  oluyor. Su kaynaklarının yok olmasına sebep oluyor. Yine HES projelerinde sular tutuluyor.  Suların tutulmasıyla beraber deredeki doğal yaşam,  balık yaşamı tümüyle ortadan kalkmasına neden oluyor. Zaten su tutulduğunda balıkların geçişleri engelleniyor.  Karadeniz’de Rize Güneysu Gürgen  Deresi HES nedeniyle  kurumuş durumda. Yine Trabzon Çaykara Balkodu Deresi de kurumuş durumda. Diğer derelerin suyu da son derece azalmış durumda. Anlaşmada belirlenen can suyu denen bir tas  su veriliyor  fakat buna rağmen son derece sular azalmış durumda. “Karadeniz’de dereler havada kuşu yakalar” deyimi vardır. Böylesine coşkun ve hırçın akan dereleri bugün bulmak mümkün değil.


Hasankeyf de bir HES olarak yapıldı. Hasankeyf dediğimiz yer Ilısu Barajı 12 Bin yıllık insanlık tarihini, insanlık mirasını  sular altında bırakmasıyla biliniyor. Ama aynı zamanda bu bir HES. Düşünün ki doğayı böylesine tahrip eden, insanlık tarihini böylesine yok eden bir projenin kendisinin yenilenebilir olduğu iddia ediliyor.


Yenilenebilir enerji meselesini bilim insanları tarafından söyle tarifleniyor.  İnsana ve doğa yaşamına zararsız enerji biçimi. Şimdi doğaya zarar vermeyecek, ormanları eksiltmeyecek, yaban hayatını eksiltmeyecek, onlara zarar vermeyecek, insanların havasını ve suyunu zehirlemeyecek, yaşam alanlarını zehirlemeyecek. Yenilenebilir enerjinin mantığı bu. Küresel iklim krizine neden olan fosil yakıtların yanında yenilenebilir enerji. Fakat biz meseleyi şöyle tarifliyoruz. Dünyanın en mükemmel en zararsız modelini tekniğini dahi geliştirin bunun kimin elinde olduğudur belirleyici olan. Yani siz dünyanın en zararsız enerji biçimini daha üretebilirsiniz fakat bunu siz AKP gibi kardan ve ranttan başka bir şey gözü görmeyen bir iktidarın eline verirseniz buradan asla halkın ve doğanın yaranına bir sonuç elde edemezsiniz. Dolayısıyla biz yenilenebilir enerji savunmakla birlikte bunun yerinde, yerelinde  inşa edilmesi, uygulanması, kesin ve kesin rant ve kar için değil ücretsiz hak yararına, kamucu  bir mantıkla inşa edilmesini doğru buluyoruz.  Bu nedenlerle HES’lerin yenilenebilir enerji olmadığını iddia ediyoruz. Dolayısıyla HES’ler yenilenebilir enerji içerisinden derhal çıkartılmalıdır.


Türkiye’de doğayı talan eden, yok eden bu projelerin temel gerekçesi olarak da enerji ihtiyacı tarif ediliyor. Diyorlar ki enerjide dışa bağımlı bir Türkiye istemiyorsanız o zaman bu projelere itiraz etmemelisiniz. Biz de diyoruz ki başından beri reddediyoruz. Bunun kocaman bir yalan olduğunu söylüyoruz. Türkiye’nin enerjiye ihtiyacının olmadığını söylüyoruz. Bunu söylerken de kendi yorumlarımızdan söylemiyoruz. Bizzat Devletin kendi verilerinden söylüyoruz. Türkiye’nin kurulu gücü 91564 MW. En yüksek en yüksek puant talebi  de   45374 MW. Neredeyse yarıdan fazla bir enerji üretimi  var. İktidar talebi arttırarak, fazla şişirerek bu yatırımların önünü açıyor. Yine enerji çevreleri şunu ortaya koyuyor. Sadece iletim hatlarını tamir ederseniz, sadece Atatürk ve Keban Barajı gibi barajların kapasitesini yüzde otuz yüzde kırk dolayında arttırırsanız –bunların şu an çalışma kapasiteleri çok küçük bazısı otuz beş bazısı kırk beş bandında-  tüm HES’lerin üreteceği enerjiyi zaten üretmiş oluyorsunuz. Bütün rakamlar Devletin kendi verdiği oranlar üzerinden  bu kadar açık ve net iken  siz bu gerçeği alt üst ederek enerji ihtiyacı talep ediyorsunuz. Temel mesele çok açık ve net ülkenin, halkın enerji ihtiyacı değil, enerji şirketlerinin  kar  ihtiyacıdır. Dolayısıyla siz Sarayın şirketlerinin daha çok kar elde etmesi için bu projelerle bir ülkeyi zehirliyorsunuz. HES denince akla ilk başka Karadeniz geliyor ve Karadeniz bu anlamda en büyük tahribatları yaşayan bölgelerden bir tanesi. Toplamda 203 tane HES var 143 HES de peşi sıra gelmek üzere. Karadeniz’i gözünüzün önüne getirin. Burada 500’e yakın HES’in o derelerin üzerine koyulduğunu düşünün. Bunun yarattığı tahribatı biran gözünüzün önüne getirin. Fakat iktidar şöyle bakıyor. Bu dereler boşuna akıyor. Bu ormanlar boşuna duruyor. Buralar mutlaka ranta çevrilmelidir. Paraya çeviremediği her şeyi yok sayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Gözü dönmüş bir rant hırsının yarattığı sonuçlar bunlar. Karadeniz’de çok ciddi itirazlar da gerçekleşti. En son Rize İkizdere’de benim de memleketim  olan Rize İkizdere’de bir HES projesi var. İkizdere Vadisi 76 km’lik bir vadi ve bu vadi üzerinde 26 tane HES projesi devrede. 76 km 26 HES. Neredeyse bir kilometreye bir tane HES düşüyor. Bütün derenin HES işgali altında  anlamına geliyor bu. Dereköy HES daha önce de gündeme geldi. İtirazlar sonucu geri çekildi. Şimdi de yine sarayın çevresinden kurulmuş geliştirilmiş bir enerji şirketi Reis diye bu HES projesi ile gündemde. Burası aynı zamanda İkizdere’nin birleştiği yer. Dereköy yerleşim yeri. Tarım alanı aynı zamanda ve burada HES yapılması fikriyle karşı karşıyayız. Biz şunu baştan söylüyoruz. İkizdere Dereköy’de İkizdere Vadisi’nde yeni bir HES’e asla izin vermeyeceğiz. Hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hem Enerji Bakanlığı hem de bunu yapmaya kararlı olan şirketi buradan bir kez daha uyarıyoruz. Bu projelerden derhal vaz geçilmelidir. İkizdere aynı zamanda maden işgali altında. İkizdere İskence’de –İkizdere’nin küçük bir vadisi-yine bir maden projesi devrede. İkizdere’de böyle bir enerji ve maden yatırımları gündemde İkizdere Vadisi Dünyanın sayılı vadilerinden olmasına rağmen.


Sonuç olarak. HES’ler yenilenebilir enerji değildir. Bu kategoriden çıkartılmalıdır. AKP rant ve talan uğruna, kar uğruna, şirketlerini palazlandırmak uğruna doğaya açtığı bu savaştan vazgeçmelidir. Hiçbir enerji ihtiyacı insan ve doğanın zararına tarif edilemez. Doğaya zarar veren hiçbir ihtiyaç ihtiyaç olarak tariflenemez. HES’ler yenilenebilir enerji kapsamından geri alınmalıdır. Karadeniz  su fakiri Türkiye’nin neredeyse su sahip olan nadide yerlerinde bir tanesi. Burası da yok olmakla karşı karşıya. AKP Karadeniz’den elini çekmelidir. Karadeniz’i milliyetçilikle, ırkçılıkla zehirlerken öbür taraftan doğasını yok etme politikasıyla  karşı karşıyayız. AKP Karadeniz’den elini çekmelidir. Özellikle en son İkizdere Vadisi’ndeki maden ve HES projelerinden derhal vazgeçmelidir.  Biz hem HDP olarak, hem ekoloji örgütleri olarak bu konudaki muhalefetimizi hem sokakta hem Mecliste sürdürmeye, yürütmeye devam edeceğiz. Ekoloji örgütleriyle birlikte Partimiz HDP Ekoloji Komisyonu önemli  çalışmalar ortaya koyuyor. Tüm doğa ve yaşam alanlarımıza sahip çıkan insanlarımızla birlikte bu yıkım ve talan projelerine dur diyeceğiz ve bunlara izin vermeme konusunda kararlı olduğumuzu buradan bir kez daha ifade ediyoruz.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi