Adnan ONAY
Köşe Yazarı
Adnan ONAY
 

BİR KARA TABLO; 6-7 EYLÜL OLAYLARI

6-7 Eylül olaylarının üzerinden 66 yıl geçti. Tarihe kara bir leke olarak geçen bu olay  ırkçı, ayrımcı kışkırtıcılığın nelere mal olabileceğinin en kötü örneklerinden biri.  Bugün, dünyayı farklılıklar üzerinden şekillendirmek isteyen veya kişisel/siyasal  çıkarları uğruna çeşitli operasyonlara başvuran güçler dün de aynı yöntemlere başvurmuş ve çoğu kez başarılı olmuşlardır. Türkleri Kıbrıs’tan kovmak isteyen Rumların Yunanistan’ın  desteğiyle Türkler üzerinde  baskıyı iyice artırması Türkiye’de tansiyonu iyice artıyor, Kıbrıs’ta Türklere yaşatılanların Türkiye’deki Rumlara da yaşatılması yönünde kışkırtmalar yapılıyordu.  Yabancıların Osmanlı’dan bu yana ticarette önde olup, piyasaları kontrol altında tutmaları zaten bazılarının tepkisine yol açıyor, bunların ellerinden bu imkanların alınması için bazılarınca fırsat kollanıyordu. 1954 yılında Grivas önderliğinde kurulan EOKA örgütünün (Etniki Organosi Kipriaku Agonos-Kıbrıs Mücadelesi Ulusal Örgütü) Kıbrıs adasını da içine alan Büyük Yunanistan düşüncesi (Enosis) Kıbrıs’taki gerginliği artırmış,1 Nisan 1955’te başlayan EOKA terör örgütünün faaliyetleri sonucu birçok Kıbrıslı Türk hayatını kaybetmişti.  Yaşananlar nedeniyle İngiltere, Türkiye ile Yunanistan arasında oluşan gerginliği sonlandırmak için tarafları Londra’da bir araya getirdi. 29 Ağustos 1955 tarihinde düzenlenen bu konferanstan önce Rumların Kıbrıslı Türklere katliam yapılacağı yönünde haberlerin yayılması, Türkiye’de karşılık bulmuş, küçük çaplı olaylarla Türkiye’deki Rumlara baskılar kurulmaya başlanmıştı. Bu olaylarda bazı gazetelerin haberleri önemli rol oynamıştır. Türkiye’de yaşayan  Rumların ve Fener Rum Patrikhanesi’nin EOKA terör örgütüne destek verdiği iddiasının Hürriyet ve  Yeni Sabah Gazetelerinde yer alması üzerine toplumda Rumlara karşı oluşan nefret duygularını iyice pekiştirmişti. Londra’da taraflar arasında görüşmeler devam ederken İstanbul’da gerilim iyice yükselmiş durumdaydı.   5 Eylül gecesi Atatürk’ün Selanik’teki evinin bulunduğu bahçenin yakınında patlayan bir bomba  saat 13.00’de Devlet Radyosundan duyurulunca halk bu haberle iyice gerildi. Olayı İstanbul Ekspres Gazetesi 290 bin adetle 2. bir baskı yaparak “Atamızın evi bombayla hasara uğradı” sürmanşetiyle  halka duyurunca da şiddet olayları patlak verdi.  İstanbul'daki ögrenci dernekleri, KIBRIS  Türk Cemiyeti çatısı altında,Taksim Meydanında Yunanlıların Selanik'teki Atatürk'ün evinin bombalamasını protesto için toplandılar. İnsanlar, ellerinde bayraklar ve Atatürk posterleriyle "KIBRIS Türktür Türk kalacaktır" temposu tutmaya basladılar. Taksim Meydanı Cumhuriyet anıtı önünde duran kalabalık, İstiklal Marşını okuyarak göndere Türk Bayrağını çekti. Sanki gizli bir el, bir anda kitleleri sokağa dökmüstü. Saat 20.30 sıralarında RumIara ait dükkanları ve evleri yıkıp, yağmalama  olayları başladı. Eylemde, kalabalıklar İstanbul'un farklı semtlerinde ama gayrimüslimlerin ikamet ve iş çevresi olarak bilinen Şişli, Nişantaşı, Beyoğlu, Karaköy, Beyazıt, Kumkapı ve Yedikule civarında azınlıklara ait ev, dükkan ve kiliselere doğru yöneldiler, buralara saldırarak kırıp, dökmeye, yağmalamaya başladılar. Hedef sadece Rumlar olmadı. Saldırıya uğrayan ve yağmalanan işyerlerinin yüzde 59’u Rumlara, yüzde 17’si Ermenilere, yüzde 12’si ise Yahudilere aitti.. Adeta olayların çıkacağından önceden haberdar olan başka illerden çok sayıda yağmacılar da İstanbul’daydı. İzmit ve Adapazarı’ndan gelen yağmacılar geri dönmek üzere Haydarpaşa Garı'na geldiklerinde, üzerlerinde yağmaladıkları mallarla yakalandılar. Böylece, bunların büyük bir bölümünün başka şehirlerden geldikleri ortaya çıktı . (örneğin; Sivas’tan 145, Trabzon’dan 117, Kastamonu’dan 116, Erzincan’dan 111 kişi.) Istanbul'daki büyük yağma, 22.00'de askeri birliklerin harekete geçerek, Beyoglu'na girmesi ve bütün ulaşım yollarını kontrol altina almasıyla yavaşladı. Gece OO.OO'da Sıkıyönetim ilan edildi. Askeri birlikler 02.30'da Istanbul'a tamamen hakim oldular. Resmi kaynaklara göre, 6-7 Eylül Olayları bağlamında 4 bin 214 ev, 1.000 işyeri, 73 kilise ve 26 okul tahrip edildi. 10 civarında kişi hayatını kaybetti, yaralananlar oldu.(İnsan hakları örgütü Helsinki Watch’a göre olaylarda 15 kişi hayatını kaybetti.) Olaylarla ilgili olarak önce 3 bin 151 kişi tutuklandı. Sonradan bu sayı 5 bin 104’e yükseldi. 10 Eylül 1955 günü dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik istifa etti. Sonrasındaki soruşturmalarda ise;  yaşananlardan solcular ve komünistler de sorumlu tutulmaya başlandı. Aralarında Aziz Nesin, Nihat Sargın, Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo'nun da olduğu bazı isimlere dava açıldı. Tüm bu isimler Aralık’ta serbest kaldı. Atatürk’ün evindeki bomba olayını Batı Trakya Türklerinden Oktay Engin’in yaptığı tespit edildi ve hakkında Selanik'te soruşturma yürütüldü. Konsolosluk görevlisi Hasan Uçar ile beraber tutuklandı. Oktay Engin, o sırada 21 yaşında, Türkiye'nin verdiği bursla üniversiteye devam eden bir öğrenciydi. Dokuz ay sonra serbest bırakıldı. Üç ay sonra da Türkiye'ye kaçtı. Davanın sonunda azmettirici olarak 3 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Yunanistan yargı makamları cezasını çekmesi için Oktay Engin'i istedi fakat Türkiye vermedi. Engin, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ikinci sınıftan öğrenimine devam etti. Okul bitince kaymakamlık sınavını kazandı. Çankaya kaymakamlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Siyasi İşler Müdürlüğü, Nevşehir Valiliği yaptı. 1960 darbesinden sonra, bu olaylar Yassıada yargılamalarının da gündemine oturdu. 27 Mayıs darbesinden sonra cunta tarafından organize edilen Yassıada Yargılamalarında olayların DP hükûmetinin Başbakanı Adnan Menderes'in provokasyonu sonucu kontrolden çıktığı iddia edildi ve cunta mahkemesi Demokrat Parti yönetimini 6-7 Eylül olayları nedeniyle suçlu gördü. Böylece yaşanan olaylar sadece hükûmet üyeleri üzerine yıkıldı. Menderes, defalarca MAH yani MİT Başkanı'nın mahkemeye çağrılmasını istedi. Ama bu istek hep reddedildi. Sonradan bazı itiraflar olsa da olaylar aydınlatılmadı.  Kimilerine göre olayları ekonomik zorluklar yaşayan DP. İktidarı organize etmişti. Kimilerince ise olayların DP. İktidarını yıkmak isteyen derin devlet destekli sol odakların işi olduğu ileri sürüldü. 6-7 Eylül 1955 olayları, Rumların büyük göç dalgalarıyla ülkeden ayrılmasına neden oldu. Gayrimüslimlerin büyük bir kısmı için, yaşananlar, Türk vatandaşı olarak kabul görmediklerinin kanıtı olmuştu. Hangi parti iktidarda olursa olsun, gelecekte de ayrımcılıklara maruz kalacakları düşüncesiyle ve kendilerini güvende hissetmedikleri için, özellikle Rumlar yurtdışına göç kararı verdiler. Nesiller boyu bu topraklarda yaşamış olan İstanbul'un gayrimüslim yerlileri, bu gibi davranışlar sonucu evlerini ve anavatanlarını terk etmek durumunda bırakıldılar. Geçmişe baktığımızda bu ülke birçok kışkırtmaya sahne olup, acılar yaşadı. Ancak, acaba dünden, bugüne çok şey değişti mi? Türkiye toplumu tarihten ders alabildi mi? Bu soruların cevaplarını bulmak çok güç.  Türkiye, geçmişte yaşanan acı ve utanç günlerinden gereken dersleri almalı. Çünkü bu coğrafyada yeni 6-7 Eylül olaylarının yaşanmayacağının hala hiçbir garantisi yok.!
Ekleme Tarihi: 06 Eylül 2021 - Pazartesi

BİR KARA TABLO; 6-7 EYLÜL OLAYLARI

6-7 Eylül olaylarının üzerinden 66 yıl geçti. Tarihe kara bir leke olarak geçen bu olay  ırkçı, ayrımcı kışkırtıcılığın nelere mal olabileceğinin en kötü örneklerinden biri. 


Bugün, dünyayı farklılıklar üzerinden şekillendirmek isteyen veya kişisel/siyasal  çıkarları uğruna çeşitli operasyonlara başvuran güçler dün de aynı yöntemlere başvurmuş ve çoğu kez başarılı olmuşlardır.


Türkleri Kıbrıs’tan kovmak isteyen Rumların Yunanistan’ın  desteğiyle Türkler üzerinde  baskıyı iyice artırması Türkiye’de tansiyonu iyice artıyor, Kıbrıs’ta Türklere yaşatılanların Türkiye’deki Rumlara da yaşatılması yönünde kışkırtmalar yapılıyordu. 

Yabancıların Osmanlı’dan bu yana ticarette önde olup, piyasaları kontrol altında tutmaları zaten bazılarının tepkisine yol açıyor, bunların ellerinden bu imkanların alınması için bazılarınca fırsat kollanıyordu.


1954 yılında Grivas önderliğinde kurulan EOKA örgütünün (Etniki Organosi Kipriaku Agonos-Kıbrıs Mücadelesi Ulusal Örgütü) Kıbrıs adasını da içine alan Büyük Yunanistan düşüncesi (Enosis) Kıbrıs’taki gerginliği artırmış,1 Nisan 1955’te başlayan EOKA terör örgütünün faaliyetleri sonucu birçok Kıbrıslı Türk hayatını kaybetmişti. 


Yaşananlar nedeniyle İngiltere, Türkiye ile Yunanistan arasında oluşan gerginliği sonlandırmak için tarafları Londra’da bir araya getirdi. 29 Ağustos 1955 tarihinde düzenlenen bu konferanstan önce Rumların Kıbrıslı Türklere katliam yapılacağı yönünde haberlerin yayılması, Türkiye’de karşılık bulmuş, küçük çaplı olaylarla Türkiye’deki Rumlara baskılar kurulmaya başlanmıştı. Bu olaylarda bazı gazetelerin haberleri önemli rol oynamıştır. Türkiye’de yaşayan 

Rumların ve Fener Rum Patrikhanesi’nin EOKA terör örgütüne destek verdiği iddiasının Hürriyet ve 
Yeni Sabah Gazetelerinde yer alması üzerine toplumda Rumlara karşı oluşan nefret duygularını iyice pekiştirmişti. Londra’da taraflar arasında görüşmeler devam ederken İstanbul’da gerilim iyice yükselmiş durumdaydı.  


5 Eylül gecesi Atatürk’ün Selanik’teki evinin bulunduğu bahçenin yakınında patlayan bir bomba  saat 13.00’de Devlet Radyosundan duyurulunca halk bu haberle iyice gerildi. Olayı İstanbul Ekspres Gazetesi 290 bin adetle 2. bir baskı yaparak “Atamızın evi bombayla hasara uğradı” sürmanşetiyle  halka duyurunca da şiddet olayları patlak verdi. 


İstanbul'daki ögrenci dernekleri, KIBRIS  Türk Cemiyeti çatısı altında,Taksim Meydanında Yunanlıların Selanik'teki Atatürk'ün evinin bombalamasını protesto için toplandılar. İnsanlar, ellerinde bayraklar ve Atatürk posterleriyle "KIBRIS Türktür Türk kalacaktır" temposu tutmaya basladılar. Taksim Meydanı Cumhuriyet anıtı önünde duran kalabalık, İstiklal Marşını okuyarak göndere Türk Bayrağını çekti. Sanki gizli bir el, bir anda kitleleri sokağa dökmüstü. Saat 20.30 sıralarında RumIara ait dükkanları ve evleri yıkıp, yağmalama  olayları başladı. Eylemde, kalabalıklar İstanbul'un farklı semtlerinde ama gayrimüslimlerin ikamet ve iş çevresi olarak bilinen Şişli, Nişantaşı, Beyoğlu, Karaköy, Beyazıt, Kumkapı ve Yedikule civarında azınlıklara ait ev, dükkan ve kiliselere doğru yöneldiler, buralara saldırarak kırıp, dökmeye, yağmalamaya başladılar. Hedef sadece Rumlar olmadı. Saldırıya uğrayan ve yağmalanan işyerlerinin yüzde 59’u Rumlara, yüzde 17’si Ermenilere, yüzde 12’si ise Yahudilere aitti..


Adeta olayların çıkacağından önceden haberdar olan başka illerden çok sayıda yağmacılar da İstanbul’daydı. İzmit ve Adapazarı’ndan gelen yağmacılar geri dönmek üzere Haydarpaşa Garı'na geldiklerinde, üzerlerinde yağmaladıkları mallarla yakalandılar. Böylece, bunların büyük bir bölümünün başka şehirlerden geldikleri ortaya çıktı . (örneğin; Sivas’tan 145, Trabzon’dan 117, Kastamonu’dan 116, Erzincan’dan 111 kişi.)


Istanbul'daki büyük yağma, 22.00'de askeri birliklerin harekete geçerek, Beyoglu'na girmesi ve bütün ulaşım yollarını kontrol altina almasıyla yavaşladı. Gece OO.OO'da Sıkıyönetim ilan edildi. Askeri birlikler 02.30'da Istanbul'a tamamen hakim oldular.


Resmi kaynaklara göre, 6-7 Eylül Olayları bağlamında 4 bin 214 ev, 1.000 işyeri, 73 kilise ve 26 okul tahrip edildi. 10 civarında kişi hayatını kaybetti, yaralananlar oldu.(İnsan hakları örgütü Helsinki Watch’a göre olaylarda 15 kişi hayatını kaybetti.)


Olaylarla ilgili olarak önce 3 bin 151 kişi tutuklandı. Sonradan bu sayı 5 bin 104’e yükseldi. 10 Eylül 1955 günü dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik istifa etti. Sonrasındaki soruşturmalarda ise;  yaşananlardan solcular ve komünistler de sorumlu tutulmaya başlandı. Aralarında Aziz Nesin, Nihat Sargın, Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo'nun da olduğu bazı isimlere dava açıldı. Tüm bu isimler Aralık’ta serbest kaldı.


Atatürk’ün evindeki bomba olayını Batı Trakya Türklerinden Oktay Engin’in yaptığı tespit edildi ve hakkında Selanik'te soruşturma yürütüldü. Konsolosluk görevlisi Hasan Uçar ile beraber tutuklandı. Oktay Engin, o sırada 21 yaşında, Türkiye'nin verdiği bursla üniversiteye devam eden bir öğrenciydi. Dokuz ay sonra serbest bırakıldı. Üç ay sonra da Türkiye'ye kaçtı. Davanın sonunda azmettirici olarak 3 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Yunanistan yargı makamları cezasını çekmesi için Oktay Engin'i istedi fakat Türkiye vermedi. Engin, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ikinci sınıftan öğrenimine devam etti. Okul bitince kaymakamlık sınavını kazandı. Çankaya kaymakamlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Siyasi İşler Müdürlüğü, Nevşehir Valiliği yaptı.


1960 darbesinden sonra, bu olaylar Yassıada yargılamalarının da gündemine oturdu. 27 Mayıs darbesinden sonra cunta tarafından organize edilen Yassıada Yargılamalarında olayların DP hükûmetinin Başbakanı Adnan Menderes'in provokasyonu sonucu kontrolden çıktığı iddia edildi ve cunta mahkemesi Demokrat Parti yönetimini 6-7 Eylül olayları nedeniyle suçlu gördü. Böylece yaşanan olaylar sadece hükûmet üyeleri üzerine yıkıldı. Menderes, defalarca MAH yani MİT Başkanı'nın mahkemeye çağrılmasını istedi. Ama bu istek hep reddedildi. Sonradan bazı itiraflar olsa da olaylar aydınlatılmadı. 

Kimilerine göre olayları ekonomik zorluklar yaşayan DP. İktidarı organize etmişti. Kimilerince ise olayların DP. İktidarını yıkmak isteyen derin devlet destekli sol odakların işi olduğu ileri sürüldü.


6-7 Eylül 1955 olayları, Rumların büyük göç dalgalarıyla ülkeden ayrılmasına neden oldu. Gayrimüslimlerin büyük bir kısmı için, yaşananlar, Türk vatandaşı olarak kabul görmediklerinin kanıtı olmuştu. Hangi parti iktidarda olursa olsun, gelecekte de ayrımcılıklara maruz kalacakları düşüncesiyle ve kendilerini güvende hissetmedikleri için, özellikle Rumlar yurtdışına göç kararı verdiler. Nesiller boyu bu topraklarda yaşamış olan İstanbul'un gayrimüslim yerlileri, bu gibi davranışlar sonucu evlerini ve anavatanlarını terk etmek durumunda bırakıldılar.


Geçmişe baktığımızda bu ülke birçok kışkırtmaya sahne olup, acılar yaşadı. Ancak, acaba dünden, bugüne çok şey değişti mi? Türkiye toplumu tarihten ders alabildi mi?

Bu soruların cevaplarını bulmak çok güç. 

Türkiye, geçmişte yaşanan acı ve utanç günlerinden gereken dersleri almalı. Çünkü bu coğrafyada yeni 6-7 Eylül olaylarının yaşanmayacağının hala hiçbir garantisi yok.!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi