İrfan COŞKUN
Köşe Yazarı
İrfan COŞKUN
 

BİR GARİP DUYGULAR İÇİNDEYİM

Her nedense mutluyum demek beni tatmin etmez çoğu kez. Param var, evim var, arabam var, geçimden yana hiçbir sıkıntımın olmaması güzel gibi görünüyor ancak; çevremizde maddi manevi ihtiyaç sahipleri varken, gençliğin değerlerden uzak, sadece parayı, zevki, gezip eğlenmeyi önceleyen duruşunu görünce, başka bir şeyler yapmanın gerekliliği, benim o sahip olduklarımın kurtuluş için yeterli olmadığını, olamayacağını düşündürür bana, sancılanırım.  “Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demeye başladılar. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındı” (Bakara S.214) “Sizden öncekilerin çektiklerini çekmedikçe”  Gel de şimdi konforlu evin, lüks araban, bolca paran var diye rahat et, rahat uyu, uyuyabilirsen. Son günlerde kime soruyorsam günlerin çabuk geçtiğini, bir haftanın yedi gün değil de üç dört gün gibi geldiğini söylüyor. Tam da şarkı sözünde geçtiği gibi “Baharı görmeden, yaz gelip geçti” diyoruz şimdi. Öyle geçiyor ki zaman. İnternet ortamında paylaştığımız durumların, bir yıl sonra, üç yıl, beş yıl sonra karşımıza çıktığında, hayretle, şaşkınlıkla, daha dün gibi demeyenimiz var mı acaba? Bir yere doğru sürükleniyoruz, savruluyoruz, farkında mıyız? Koşar adım uzaklaşıyoruz bir yerden, bir yere koşar adım yaklaşıyoruz durmadan, dinlenmeden. “Bir şey yapmalı” “Bir mum yakmalı” Bu yapacağımız şey, daha konforlu bir hayata sahip olmak için olmamalı, yalnızca gezme, tozma, oyun, eğlence, yeme, içme için olmamalı. Makam, mevki, şan, şöhret için hiç olmamalı. Ne bileyim bir şey yapmalı, bir şeyler yapmalı karşılık beklemeden, nemalanmadan. “Bir garip duygular içindeyim”. Boğaz içinde değilim. Bir tarafta huzurlu ve rahat hayatım, bir tarafta “Rahatsız olmalıyım, dünyada bunca aç sefil, insan yerine konulmayan gariban varken, ben nasıl rahat ederim” düşüncesi. İkisi arasında mekik dokuyorum. Bir yandan da saçımdaki ak sayısı artmaya, yüzümde kırışıklıklar çoğalmaya devam ediyor. Üşümeye başladığımı çocuklara sıkı giyinin tembihlerimden anlıyorum. Oysa onlar üşümüyor, üşüyen benim, soğuk beni vuruyor bir mavzer kurşunu gibi, gençliğini arayan benim. Ne yapmamız gerektiği belli, biraz dertlenmeliyiz, biraz kederlenmeli, tenhalara çekilip biraz ağlamalı insan, biraz gözyaşı dökmeli, başkasının derdine dair, paylaşmalı sahip olduklarını, karşılıksız adım atmalı, beklemeden bir teşekkür, sorun çözmeli, çözmeye çalışmalı, tükettiğinin fazlasını katmalı hayata. “Ne alıyorum ki” yerine, “Ne katıyorum, ne üretiyorum ki” demeli insan. “Eyvah” demeden demeli, dertlenmeli insan.  
Ekleme Tarihi: 24 Ocak 2022 - Pazartesi

BİR GARİP DUYGULAR İÇİNDEYİM

Her nedense mutluyum demek beni tatmin etmez çoğu kez. Param var, evim var, arabam var, geçimden yana hiçbir sıkıntımın olmaması güzel gibi görünüyor ancak; çevremizde maddi manevi ihtiyaç sahipleri varken, gençliğin değerlerden uzak, sadece parayı, zevki, gezip eğlenmeyi önceleyen duruşunu görünce, başka bir şeyler yapmanın gerekliliği, benim o sahip olduklarımın kurtuluş için yeterli olmadığını, olamayacağını düşündürür bana, sancılanırım.


 “Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demeye başladılar. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındı” (Bakara S.214)

“Sizden öncekilerin çektiklerini çekmedikçe” 

Gel de şimdi konforlu evin, lüks araban, bolca paran var diye rahat et, rahat uyu, uyuyabilirsen.

Son günlerde kime soruyorsam günlerin çabuk geçtiğini, bir haftanın yedi gün değil de üç dört gün gibi geldiğini söylüyor. Tam da şarkı sözünde geçtiği gibi “Baharı görmeden, yaz gelip geçti” diyoruz şimdi. Öyle geçiyor ki zaman.

İnternet ortamında paylaştığımız durumların, bir yıl sonra, üç yıl, beş yıl sonra karşımıza çıktığında, hayretle, şaşkınlıkla, daha dün gibi demeyenimiz var mı acaba? Bir yere doğru sürükleniyoruz, savruluyoruz, farkında mıyız? Koşar adım uzaklaşıyoruz bir yerden, bir yere koşar adım yaklaşıyoruz durmadan, dinlenmeden.

“Bir şey yapmalı” “Bir mum yakmalı” Bu yapacağımız şey, daha konforlu bir hayata sahip olmak için olmamalı, yalnızca gezme, tozma, oyun, eğlence, yeme, içme için olmamalı. Makam, mevki, şan, şöhret için hiç olmamalı. Ne bileyim bir şey yapmalı, bir şeyler yapmalı karşılık beklemeden, nemalanmadan.

“Bir garip duygular içindeyim”. Boğaz içinde değilim. Bir tarafta huzurlu ve rahat hayatım, bir tarafta “Rahatsız olmalıyım, dünyada bunca aç sefil, insan yerine konulmayan gariban varken, ben nasıl rahat ederim” düşüncesi. İkisi arasında mekik dokuyorum. Bir yandan da saçımdaki ak sayısı artmaya, yüzümde kırışıklıklar çoğalmaya devam ediyor. Üşümeye başladığımı çocuklara sıkı giyinin tembihlerimden anlıyorum. Oysa onlar üşümüyor, üşüyen benim, soğuk beni vuruyor bir mavzer kurşunu gibi, gençliğini arayan benim.

Ne yapmamız gerektiği belli, biraz dertlenmeliyiz, biraz kederlenmeli, tenhalara çekilip biraz ağlamalı insan, biraz gözyaşı dökmeli, başkasının derdine dair, paylaşmalı sahip olduklarını, karşılıksız adım atmalı, beklemeden bir teşekkür, sorun çözmeli, çözmeye çalışmalı, tükettiğinin fazlasını katmalı hayata. “Ne alıyorum ki” yerine, “Ne katıyorum, ne üretiyorum ki” demeli insan.

“Eyvah” demeden demeli, dertlenmeli insan.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi