Tahir ORHAN
Köşe Yazarı
Tahir ORHAN
 

HER YERE ATATÜRK İSMİ VERİLİNCE…

Sahte Atatürkçülüğümüzü gösterdiğimiz en önemli saha, ismini en olmadık yerlere bile verme hastalığımızdır. Bunu yapan ahmaklar, sözde onu unutulmaz kılmak için yapmıştı ama tam tersi, Atatürk ismi yıpratıldı, itibarsızlaştırıldı. Belki de amaçları buydu? Şehirlerde çeşitli meydanlara, hastanelere, cadde ve sokaklara, her kademedeki okullara, bir üniversiteye Atatürk adı verildi. Geçen yıl ölen Türkiye Spor Yazarları Derneği kurucularından Necati Karakaya, 11 stadyuma bizzat kendisinin Atatürk adını verdiğini söylüyor. Diyelim Rize Şehir Stadı iken adı, o TRT’de maç anlatırken “Rize Atatürk Stadyumu” diyor ve ardından bu stadın adı Atatürk Stadı olarak değişiyor. Böyle tam 11 stada Atatürk adı verilmişmiş. İstanbul’daki Yeşilköy Havaalanının adının “Atatürk Havaalanı” olarak değiştirilmesinin kahramanının Gazeteci-Yazar Rauf Tamer olduğunu kaç kişi biliyor? Peki, bu kadar çok yere ismi verilerek bir anlamda itibarsızlaştırılmadı mı Atatürk? Bir ülkenin liderinin ismi, o ülkenin en prestijli kuruluşuna verilerek ölümsüzleşebilir. Bu, belki de bir akademi olabilirdi ama ne yazık ki bizde böyle bir akademi kurulamadı. Bugünkü Almanya’nın kurucusu Bismarck’ın adının bu kadar yıpratıldığını, Amerika’nın kurucusu Washington’ın adının olur olmadık yerlere verildiğini hiç duydunuz m? Napolyon’un adının Fransa’da yollara, caddelere verildiğini mi sanıyorsunuz? Rusya’da Lenin adı, bir şehre verilmişti; Leningrad... O da 1991’de değiştirildi. Tekrar eski adına dönüldü. St. Petersburg… Lenin Meydanı hâlâ duruyor mu bilmiyorum? Şunu söyleyebilirsiniz ama ben sizden önce söyleyeyim; bütün bu liderler, Atatürk’ten daha üstün değildi. Fakat bu, onun adının her olur olmaz yere, caddeye, sokağa verilmesi anlamına yine gelmez. Eğer her hangi bir yere isim vermek istiyorsanız, bizim tarihimiz o kadar çok kahramanla doludur ki, onların adlarını verseydiniz. Hem onları yâd etmiş, hem de Atatürk adını bu kadar yıpratmamış olurdunuz. Mareşal Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele gibi kahramanların isimleri birkaç ilkokul veya ortaokula verilmiş sadece. Bu da bir şeydir ama İsmet İnönü’nün adı bir üniversitede yaşıyor. Ayrıca neredeyse her ilde bir caddeye veya okula, İstanbul’da bir stadyuma yine onun adı verilmişti. Şimdi ne oluyor? O tesisler bir bir yıkılıyor, yenileri yapılınca da onlara yeni adlar veriliyor. O zaman öyle olmasaydı, şimdi böyle olmayacaktı. Bilmem anlatabiliyor muyum? Bunları neden yazdığıma gelince… Dün yani 15 Eylül, Atatürk’ün Trabzon’a ilk gelişinin 96’ncı yıldönümüydü. 1986 – 1991 yılları arasında Trabzon’a valilik yapan ve halen İstanbul’da yaşayan Enver Hızlan, bu geliş kutlamaları sırasında Belediye’nin penceresinden güvercin uçurulması eylemini, -“Atatürk öksürse, biz de mi öksüreceğiz” diye kaldırmıştı. Bunu da bize, -“ Atatürk düşmanı olmadığım bilinsin diye ilk yılımda değil de ikinci yılımda yaptım” diyerek açıklamıştı. Bu güvercin uçurulma eylemini çok iyi hatırlarız. Önceden yakalanıp bir kutuya hapsedilen güvercinler, Atatürk’ün limandan şehre girişi temsili olarak canlandırılırken, pencereden uçurularak, sözde o anlar yâd ediliyordu. Atatürk ismini yaşatacağız diye işin nerelere vardırıldığını düşünün. Osmanlıcılık-Yeni Türkiye tartışmalarına hiç girmiyorum bile… Hele Fatih’le Atatürk’ü kıyaslamayı hiç düşünmem. Kıyaslayanları da beyinsizler diye addederim; bilsinler. Tarihte Türkler kadar kahraman çıkaran ikinci bir millet bulamazsınız. O yüzden, tarihi değerlerimiz üzerinden ayrıştırılmaya değil, bilakis birleşmeye çok ihtiyacımız var. Çünkü bizim, batılı milletler gibi utanılacak değil, övünülecek bir tarihimiz var. Muhabbetle efendim!
Ekleme Tarihi: 16 Eylül 2020 - Çarşamba

HER YERE ATATÜRK İSMİ VERİLİNCE…

Sahte Atatürkçülüğümüzü gösterdiğimiz en önemli saha, ismini en olmadık yerlere bile verme hastalığımızdır. Bunu yapan ahmaklar, sözde onu unutulmaz kılmak için yapmıştı ama tam tersi, Atatürk ismi yıpratıldı, itibarsızlaştırıldı. Belki de amaçları buydu?


Şehirlerde çeşitli meydanlara, hastanelere, cadde ve sokaklara, her kademedeki okullara, bir üniversiteye Atatürk adı verildi. Geçen yıl ölen Türkiye Spor Yazarları Derneği kurucularından Necati Karakaya, 11 stadyuma bizzat kendisinin Atatürk adını verdiğini söylüyor. Diyelim Rize Şehir Stadı iken adı, o TRT’de maç anlatırken “Rize Atatürk Stadyumu” diyor ve ardından bu stadın adı Atatürk Stadı olarak değişiyor. Böyle tam 11 stada Atatürk adı verilmişmiş.


İstanbul’daki Yeşilköy Havaalanının adının “Atatürk Havaalanı” olarak değiştirilmesinin kahramanının Gazeteci-Yazar Rauf Tamer olduğunu kaç kişi biliyor?


Peki, bu kadar çok yere ismi verilerek bir anlamda itibarsızlaştırılmadı mı Atatürk? Bir ülkenin liderinin ismi, o ülkenin en prestijli kuruluşuna verilerek ölümsüzleşebilir. Bu, belki de bir akademi olabilirdi ama ne yazık ki bizde böyle bir akademi kurulamadı. Bugünkü Almanya’nın kurucusu Bismarck’ın adının bu kadar yıpratıldığını, Amerika’nın kurucusu Washington’ın adının olur olmadık yerlere verildiğini hiç duydunuz m? Napolyon’un adının Fransa’da yollara, caddelere verildiğini mi sanıyorsunuz? Rusya’da Lenin adı, bir şehre verilmişti; Leningrad... O da 1991’de değiştirildi. Tekrar eski adına dönüldü. St. Petersburg… Lenin Meydanı hâlâ duruyor mu bilmiyorum?


Şunu söyleyebilirsiniz ama ben sizden önce söyleyeyim; bütün bu liderler, Atatürk’ten daha üstün değildi. Fakat bu, onun adının her olur olmaz yere, caddeye, sokağa verilmesi anlamına yine gelmez.


Eğer her hangi bir yere isim vermek istiyorsanız, bizim tarihimiz o kadar çok kahramanla doludur ki, onların adlarını verseydiniz. Hem onları yâd etmiş, hem de Atatürk adını bu kadar yıpratmamış olurdunuz. Mareşal Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele gibi kahramanların isimleri birkaç ilkokul veya ortaokula verilmiş sadece. Bu da bir şeydir ama İsmet İnönü’nün adı bir üniversitede yaşıyor. Ayrıca neredeyse her ilde bir caddeye veya okula, İstanbul’da bir stadyuma yine onun adı verilmişti.


Şimdi ne oluyor? O tesisler bir bir yıkılıyor, yenileri yapılınca da onlara yeni adlar veriliyor. O zaman öyle olmasaydı, şimdi böyle olmayacaktı. Bilmem anlatabiliyor muyum?


Bunları neden yazdığıma gelince…


Dün yani 15 Eylül, Atatürk’ün Trabzon’a ilk gelişinin 96’ncı yıldönümüydü. 1986 – 1991 yılları arasında Trabzon’a valilik yapan ve halen İstanbul’da yaşayan Enver Hızlan, bu geliş kutlamaları sırasında Belediye’nin penceresinden güvercin uçurulması eylemini,


-“Atatürk öksürse, biz de mi öksüreceğiz” diye kaldırmıştı. Bunu da bize,


-“ Atatürk düşmanı olmadığım bilinsin diye ilk yılımda değil de ikinci yılımda yaptım” diyerek açıklamıştı.


Bu güvercin uçurulma eylemini çok iyi hatırlarız. Önceden yakalanıp bir kutuya hapsedilen güvercinler, Atatürk’ün limandan şehre girişi temsili olarak canlandırılırken, pencereden uçurularak, sözde o anlar yâd ediliyordu.


Atatürk ismini yaşatacağız diye işin nerelere vardırıldığını düşünün.


Osmanlıcılık-Yeni Türkiye tartışmalarına hiç girmiyorum bile… Hele Fatih’le Atatürk’ü kıyaslamayı hiç düşünmem. Kıyaslayanları da beyinsizler diye addederim; bilsinler.


Tarihte Türkler kadar kahraman çıkaran ikinci bir millet bulamazsınız. O yüzden, tarihi değerlerimiz üzerinden ayrıştırılmaya değil, bilakis birleşmeye çok ihtiyacımız var. Çünkü bizim, batılı milletler gibi utanılacak değil, övünülecek bir tarihimiz var.


Muhabbetle efendim!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi