Tahir ORHAN
Köşe Yazarı
Tahir ORHAN
 

KARABAĞ’A KADAR…

Karabağ işgal edildikten hemen sonra o topraklara gitmiş, cephe hattını karış karış dolaşmış ve hatta bir Azeri Türkü askerden tüfeğini alıp Ermenilere doğrultmuş birisi olarak yazacaklarımız var. Biliyorsunuz son zamanlarda Ermeniler rahat durmuyor, Azeri askerlerine ve sivillere saldırılar düzenliyorlar. Biz de diyoruz ki, “Ey Ermeni iyi ki o silahı sıktın. Eğer onu sıkmasaydın, sonunu nasıl getirecekti Azerbaycan” Şimdi Karabağ’ı kurtarmanın zamanıdır. 1993 yılında, Azerbaycan-Ermenistan savaşını izlemek üzere bu ülkeye gitmiştik. O seyahatte, yaptığımız haberler, çektiğimiz görüntüler çok değerliymiş ve hiçbir yerde yokmuş. O yıllarda özel televizyonlar da bu kadar yaygın değil. Dolayısıyla bizim yaptığımız haberler, bütün dünya televizyonlarına satıldı. Bu yüzden beni Eurovizyon çok sıkıştırıyordu. Azerbaycan’dan telefon bağlatmak o kadar zordu ki, 6 saatte telefon bağladıklarında bizden erken bağlandı diye hürmet istiyorlardı. (Hürmet, rüşvetin bu ülkedeki adıydı) Sonra Türkiye devreye girdi ve Azerbaycan’da hızlı bir teknoloji atağı başladı. Gece yarısı telefon bağlatıp kuşlukta konuşabildiğimize şükrederken, Türk firmaları oradaki alt yapı çalışmalarını tamamlıyordu. Şimdi Azerbaycan bir tık ötemizde. Bütün bunlar yapılırken bir yandan da askeri alanda eğitimler devam ediyordu. Bu ülkede kanun nizam da yoktu. Onları da ülkemizden giden uzmanlar hazırladı. Şimdi Azerbaycan tam bir dünya devleti oldu. Yüzde 20’si işgal altında olan topraklarını, Karabağ’ı nasıl kurtaracaklarını hesap ederken, Ermeni, horozu erken öttürdü. Sivillere ateş açtı, bazı askerleri şehit etti. Böyle olunca da erken öten horozun kafasının kesilmesi mukadder oldu. Dünya ne kadar konuşursa konuşsun, şimdilik Ermenilere yüz vermediği halde Rusya el altından ne kadar destek verirse versin, Fransa ne kadar havlarsa havlasın, Avrupa Birliği ne derse desin, Azerbaycan asla geri adım atmamalı, Karabağ’ın tamamını işgalden kurtarmadan geri dönmemelidir. İlham Aliyev’i bu konuda kararlı görüyoruz. İnşallah bir gizli el devreye girmez de yarı yoldan geri dönülmez. Türkiye, fiilen hiçbir şey yapmasa da, varlığı Azerbaycan’a güç katmaktadır. Keşke sahada olsaydı demekten de kendimizi alamıyoruz. Ah şimdi, bir zamanlar Ergenekon’dan hapse tıktığımız ve orada şehit olan Kaşif Kozinoğlu, Levent Göktaş, Engin Alan olacaktı ki, sen gümbürtüyü seyret. Geçenlerde Saygı Öztürk yazdı. “Engin Alan gibi, Kaşif Kozinoğlu gibi Levent Göktaş'ın kahramanlığı dillere destandır. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Efsane Yarbay olarak tanınan Korkut Eken'den dinlemiştim: Levent Göktaş'ı dağda 500 PKK'lının arasına at, onların arasından yara bile almadan sağ-salim kurtulur.” Bu ekipten bazılarıyla orada karşılaşmıştık. Ermeni işgali altındaki Fuzuli, Zengilan, Kelbecer, Ağdam, Cebrail gibi şehirlerin bazı köylerini birkaç günde işgalden temizlemişlerdi. Vur kaç hareketi yaptıklarını söylüyorlardı. Yani bir dalıp birkaç yeri kurtarıyor, sonra bir süre gözden kayboluyorlardı. Sonra bir haber alıp yeniden operasyon yapıyorlardı. Bu arada işi resmi yoldan yürüten merhum Hüseyin Cevizoğlu Paşa’yı da unutmamalı… Azerbaycan askerlerini onlar eğitti çünkü. Unutmuş olabilirsiniz ama şu koridor meselesi var bir de. Rahmetli Özal, savaşın en cafcaflı zamanında, “Azerbaycan’la Türkiye’nin arasını kesmek için hain ellerin oyunu olan Nahcivan’la Türkiye arasındaki Ermeni toprağından 25 kilometrelik bir koridor açalım, gerekirse Ermenilere başka yerden toprak verelim” diyordu. Amacı, Türkiye’den kalkıp ta Orta Asya steplerine kadar tamamen Türk topraklarından geçmeyi sağlamaktı. Ne yazık ki bunu o zaman gerçekleştiremedik. Şimdiki hedef bu olmalı… O zaman toprak verilmesi düşünülürken, şimdi buna da gerek yok. Vuruşa vuruşa alınabilir. Buna Aliyev de yeşil ışık yaktı galiba. Daha doğrusu Azerbaycan Türkü dostlarımız dillendiriyor bunu. Devlet Bahçeli’nin, “Nahçivan Özerk Cumhuriyeti, Azerbaycan’a katılmalıdır” mealindeki tezi de yabana atılmamalı. Ondan sonrası ise Büyük Türk Birliği’dir. Umarız, 25 yıldan fazladır işgal altında yaşayan kardeşlerimiz artık rahat bir nefes alır. Muhabbetle efendim!      
Ekleme Tarihi: 06 Ekim 2020 - Salı

KARABAĞ’A KADAR…

Karabağ işgal edildikten hemen sonra o topraklara gitmiş, cephe hattını karış karış dolaşmış ve hatta bir Azeri Türkü askerden tüfeğini alıp Ermenilere doğrultmuş birisi olarak yazacaklarımız var.


Biliyorsunuz son zamanlarda Ermeniler rahat durmuyor, Azeri askerlerine ve sivillere saldırılar düzenliyorlar. Biz de diyoruz ki, “Ey Ermeni iyi ki o silahı sıktın. Eğer onu sıkmasaydın, sonunu nasıl getirecekti Azerbaycan”


Şimdi Karabağ’ı kurtarmanın zamanıdır.


1993 yılında, Azerbaycan-Ermenistan savaşını izlemek üzere bu ülkeye gitmiştik. O seyahatte, yaptığımız haberler, çektiğimiz görüntüler çok değerliymiş ve hiçbir yerde yokmuş. O yıllarda özel televizyonlar da bu kadar yaygın değil. Dolayısıyla bizim yaptığımız haberler, bütün dünya televizyonlarına satıldı. Bu yüzden beni Eurovizyon çok sıkıştırıyordu. Azerbaycan’dan telefon bağlatmak o kadar zordu ki, 6 saatte telefon bağladıklarında bizden erken bağlandı diye hürmet istiyorlardı. (Hürmet, rüşvetin bu ülkedeki adıydı)


Sonra Türkiye devreye girdi ve Azerbaycan’da hızlı bir teknoloji atağı başladı. Gece yarısı telefon bağlatıp kuşlukta konuşabildiğimize şükrederken, Türk firmaları oradaki alt yapı çalışmalarını tamamlıyordu. Şimdi Azerbaycan bir tık ötemizde. Bütün bunlar yapılırken bir yandan da askeri alanda eğitimler devam ediyordu. Bu ülkede kanun nizam da yoktu. Onları da ülkemizden giden uzmanlar hazırladı. Şimdi Azerbaycan tam bir dünya devleti oldu. Yüzde 20’si işgal altında olan topraklarını, Karabağ’ı nasıl kurtaracaklarını hesap ederken, Ermeni, horozu erken öttürdü. Sivillere ateş açtı, bazı askerleri şehit etti. Böyle olunca da erken öten horozun kafasının kesilmesi mukadder oldu.


Dünya ne kadar konuşursa konuşsun, şimdilik Ermenilere yüz vermediği halde Rusya el altından ne kadar destek verirse versin, Fransa ne kadar havlarsa havlasın, Avrupa Birliği ne derse desin, Azerbaycan asla geri adım atmamalı, Karabağ’ın tamamını işgalden kurtarmadan geri dönmemelidir. İlham Aliyev’i bu konuda kararlı görüyoruz. İnşallah bir gizli el devreye girmez de yarı yoldan geri dönülmez. Türkiye, fiilen hiçbir şey yapmasa da, varlığı Azerbaycan’a güç katmaktadır. Keşke sahada olsaydı demekten de kendimizi alamıyoruz.


Ah şimdi, bir zamanlar Ergenekon’dan hapse tıktığımız ve orada şehit olan Kaşif Kozinoğlu, Levent Göktaş, Engin Alan olacaktı ki, sen gümbürtüyü seyret.


Geçenlerde Saygı Öztürk yazdı. “Engin Alan gibi, Kaşif Kozinoğlu gibi Levent Göktaş'ın kahramanlığı dillere destandır. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Efsane Yarbay olarak tanınan Korkut Eken'den dinlemiştim: Levent Göktaş'ı dağda 500 PKK'lının arasına at, onların arasından yara bile almadan sağ-salim kurtulur.”


Bu ekipten bazılarıyla orada karşılaşmıştık. Ermeni işgali altındaki Fuzuli, Zengilan, Kelbecer, Ağdam, Cebrail gibi şehirlerin bazı köylerini birkaç günde işgalden temizlemişlerdi. Vur kaç hareketi yaptıklarını söylüyorlardı. Yani bir dalıp birkaç yeri kurtarıyor, sonra bir süre gözden kayboluyorlardı. Sonra bir haber alıp yeniden operasyon yapıyorlardı.


Bu arada işi resmi yoldan yürüten merhum Hüseyin Cevizoğlu Paşa’yı da unutmamalı… Azerbaycan askerlerini onlar eğitti çünkü.


Unutmuş olabilirsiniz ama şu koridor meselesi var bir de. Rahmetli Özal, savaşın en cafcaflı zamanında, “Azerbaycan’la Türkiye’nin arasını kesmek için hain ellerin oyunu olan Nahcivan’la Türkiye arasındaki Ermeni toprağından 25 kilometrelik bir koridor açalım, gerekirse Ermenilere başka yerden toprak verelim” diyordu. Amacı, Türkiye’den kalkıp ta Orta Asya steplerine kadar tamamen Türk topraklarından geçmeyi sağlamaktı. Ne yazık ki bunu o zaman gerçekleştiremedik. Şimdiki hedef bu olmalı… O zaman toprak verilmesi düşünülürken, şimdi buna da gerek yok. Vuruşa vuruşa alınabilir. Buna Aliyev de yeşil ışık yaktı galiba. Daha doğrusu Azerbaycan Türkü dostlarımız dillendiriyor bunu. Devlet Bahçeli’nin, “Nahçivan Özerk Cumhuriyeti, Azerbaycan’a katılmalıdır” mealindeki tezi de yabana atılmamalı. Ondan sonrası ise Büyük Türk Birliği’dir.


Umarız, 25 yıldan fazladır işgal altında yaşayan kardeşlerimiz artık rahat bir nefes alır.


Muhabbetle efendim!

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi