RİZE'DE 3 YILLIK MÜCADELE SONUÇ VERDİ.

Rize 03.10.2022 - 13:30, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:39 2212+ kez okundu.
 

RİZE'DE 3 YILLIK MÜCADELE SONUÇ VERDİ.

RİZE'nin Çamlıhemşin ilçesi Fırtına Vadisi'ndeki yaşlı şimşir ormanı, Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nca (WWF) koruma altına alınması gereken 200 ekolojik bölge arasında gösterilirken, kuruyan şimşir ağaçları için 3 yıldır sürdürülen biyolojik mücadelede sonuç alındı. Bölgenin toprak yapısından elde edilen ve laboratuvarda geliştirilip ormana saçılan 'biyolojik kontrol ajanı' adı verilen mantarlar sayesinde, can suyu içeren şimşir ağaçları yeniden filizlenmeye başladı. Prof. Dr. Şengül Alpay Karaoğlu, "Oluşan filizlerle gövdenin yosunlarının azaldığını, iyileştiğini görüyoruz" dedi. Çamlıhemşin ilçesi Fırtına Vadisi'ndeki yaşlı şimşir ağaçlarının bulunduğu ormanda 2010'dan itibaren mantar ve şimşir yanığı hastalığı görüldü. Hastalık sonucu şimşirlerin gövde ve dallarında çürümeler oluştu, odun dokusunun niteliği bozuldu, ağaçların çoğu kurudu. 'Hayalet ormanı' diye adlandırılan şimşir ağaçlarından can suyunu kaybetmeyenler için 3 yıl önce biyolojik mücadele başlatıldı. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Mikrobiyoloji ve Moleküler Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şengül Alpay Karaoğlu öncülüğündeki akademisyen ve uzmanlardan oluşan 7 kişilik çalışma grubu, TÜBİTAK tarafından desteklenen 'Şimşir Ağaçları Hastalık Etkenine Karşı Biyolojik Mücadele' projesini hayata geçirdi. Bölgenin toprak florasından elde edilerek biyolojik kontrol ajanı mantarlar hazırlandı, yılda 3 kez ağaçlara ve toprağa uygulandı. Çalışmanın ardından şimşirler yeniden yeşermeye başlayıp filiz verdi, tohumlandığı gözlemlendi. '   BU AĞAÇLARI İYİLEŞTİREBİLİRİZ' Prof. Dr. Şengül Alpay Karaoğlu, can suyu içeren şimşir ağaçlarını yeniden yeşertmek için uğraştıklarını belirterek, "2019 yılında çalışmaya başladığımız zaman burada birçok ağaç ölmüştü. Ancak yine o dönemde 150'ye yakın ağaç can suyu içeriyordu. Laboratuvarlarımızda ürettiğimiz, biyolojik ajan olarak bu topraklardan, İyidere-İkizdere vadisinden izole ettiğimiz iyi huylu mantar türüyle ağaçları yeşertmek için mücadeleye başladık. Can suyu içeren ağaçlara yaptığımız mücadelede şunu gördük ki bu ağaçları iyileştirebiliriz. Birçok ağacı yosun ve diken sarmıştı ancak yosun ve dikene rağmen bu ağaçlar çimlenmeye, yeşermeye ve sürgün verip can suyunu artırmaya, kök salmaya devam etmiş. Her oluşan filizle birlikte gövdedeki yosunların da azaldığını, gövdenin iyileştiğini görüyoruz. Ağaç kendince de mücadele veriyor. Bu mücadeleyi renk değişimiyle de algılayabiliyoruz. Ağaç kendi salgılarıyla kendini iyileştirmeye çalışıyor ama bizim verdiğimiz mücadelede ağacın yukarıya kadar baktığımız zaman verdiğimiz desteğin çok iyi geldiği ve gövdeden tepeye kadar alanda sürgün vermeye başladığını görüyoruz. Toprağından kökleri muhtemelen çok sağlıklı olmaya başladı ki bu sürgünleri verebiliyor" dedi.   'YÜZLERCE TOHUM SENEYE FİLİZLENECEKTİR' Prof. Dr. Karaoğlu, çalışmanın sonucunda ağaçların tohum verdiğini söyleyerek, "Bu uygulamayı 3 yıldır yapıyoruz. Bu denememiz sonucunda ilk kez bu yıl bu ağaçlar tohum verdi. Burada yaklaşık 100-150 civarında canlı ağaç var. Bu canlı olan ağaçların her birinin tepesinde tohum var. Bu tohum bizim mücadelemiz sonucunda ağacın kendini garanti etmek adına nesil üretmeye başlamasından kaynaklanıyor. Bu alanda çok umutluyuz. Burada bu sene oluşan tohumlar, kendiliğinden ortama saçılmıştır. Yüzlerce tohum seneye filizlenecektir. Bu çalışmaya da o filizlerin yeşerip, kendini sağlıklı saydığı süreye kadar yapmaya devam edeceğiz. Ancak bu ne kadar sürer bunu biz de bilmiyoruz. Çünkü hastalık etkeni olan mantarların dayanma güçleri çok yüksek. Bu yüzden uygulamamıza 2 yıl daha mutlaka devam edeceğiz. Burası bizim için de arazide bir laboratuvar oldu. Bu gelecek nesiller içinde büyük bir önem taşıyor. Çünkü iklim şartları değiştiği için, toprakta bu kuraklığa en dayanıklı canlı formu mantarlar olduğu için gelecek süreçte bu mantar hastalıkları daha sık göreceğiz. Daha çok meyve ve sebze türümüze zarar verecek. Bu uygulamamız bunlarla mücadele edebileceğimizin bir göstergesi, kanıtı olarak ortaya çıkmıştır" diye konuştu.   ŞİMŞİR AĞAÇLARI Karadeniz'in doğusundan Kastamonu ve Zonguldak'a uzanan bölgede yetişen şimşir ağaçları, Türkiye'deki en sert ağaçlardandır. Çok sıkı yapılıdır. Bu 2 sebepten zor işlenir, fakat çok düzgün ve parlak yüzey verir. Küçük ölçülü, fakat üstün nitelik isteyen işlerin yapımında şimşirden yararlanılır. Tornalı işlerde, müzik aletlerin küçük bölümlerinde, ders aletleri, mekik, makara, kaşık, tavla pulu, satranç taşı yapımında kullanılır. (

RİZE'nin Çamlıhemşin ilçesi Fırtına Vadisi'ndeki yaşlı şimşir ormanı, Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nca (WWF) koruma altına alınması gereken 200 ekolojik bölge arasında gösterilirken, kuruyan şimşir ağaçları için 3 yıldır sürdürülen biyolojik mücadelede sonuç alındı. Bölgenin toprak yapısından elde edilen ve laboratuvarda geliştirilip ormana saçılan 'biyolojik kontrol ajanı' adı verilen mantarlar sayesinde, can suyu içeren şimşir ağaçları yeniden filizlenmeye başladı. Prof. Dr. Şengül Alpay Karaoğlu, "Oluşan filizlerle gövdenin yosunlarının azaldığını, iyileştiğini görüyoruz" dedi. Çamlıhemşin ilçesi Fırtına Vadisi'ndeki yaşlı şimşir ağaçlarının bulunduğu ormanda 2010'dan itibaren mantar ve şimşir yanığı hastalığı görüldü. Hastalık sonucu şimşirlerin gövde ve dallarında çürümeler oluştu, odun dokusunun niteliği bozuldu, ağaçların çoğu kurudu. 'Hayalet ormanı' diye adlandırılan şimşir ağaçlarından can suyunu kaybetmeyenler için 3 yıl önce biyolojik mücadele başlatıldı. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Mikrobiyoloji ve Moleküler Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şengül Alpay Karaoğlu öncülüğündeki akademisyen ve uzmanlardan oluşan 7 kişilik çalışma grubu, TÜBİTAK tarafından desteklenen 'Şimşir Ağaçları Hastalık Etkenine Karşı Biyolojik Mücadele' projesini hayata geçirdi. Bölgenin toprak florasından elde edilerek biyolojik kontrol ajanı mantarlar hazırlandı, yılda 3 kez ağaçlara ve toprağa uygulandı. Çalışmanın ardından şimşirler yeniden yeşermeye başlayıp filiz verdi, tohumlandığı gözlemlendi. '

 

BU AĞAÇLARI İYİLEŞTİREBİLİRİZ' Prof. Dr. Şengül Alpay Karaoğlu, can suyu içeren şimşir ağaçlarını yeniden yeşertmek için uğraştıklarını belirterek, "2019 yılında çalışmaya başladığımız zaman burada birçok ağaç ölmüştü. Ancak yine o dönemde 150'ye yakın ağaç can suyu içeriyordu. Laboratuvarlarımızda ürettiğimiz, biyolojik ajan olarak bu topraklardan, İyidere-İkizdere vadisinden izole ettiğimiz iyi huylu mantar türüyle ağaçları yeşertmek için mücadeleye başladık. Can suyu içeren ağaçlara yaptığımız mücadelede şunu gördük ki bu ağaçları iyileştirebiliriz. Birçok ağacı yosun ve diken sarmıştı ancak yosun ve dikene rağmen bu ağaçlar çimlenmeye, yeşermeye ve sürgün verip can suyunu artırmaya, kök salmaya devam etmiş. Her oluşan filizle birlikte gövdedeki yosunların da azaldığını, gövdenin iyileştiğini görüyoruz. Ağaç kendince de mücadele veriyor. Bu mücadeleyi renk değişimiyle de algılayabiliyoruz. Ağaç kendi salgılarıyla kendini iyileştirmeye çalışıyor ama bizim verdiğimiz mücadelede ağacın yukarıya kadar baktığımız zaman verdiğimiz desteğin çok iyi geldiği ve gövdeden tepeye kadar alanda sürgün vermeye başladığını görüyoruz. Toprağından kökleri muhtemelen çok sağlıklı olmaya başladı ki bu sürgünleri verebiliyor" dedi.

 

'YÜZLERCE TOHUM SENEYE FİLİZLENECEKTİR' Prof. Dr. Karaoğlu, çalışmanın sonucunda ağaçların tohum verdiğini söyleyerek, "Bu uygulamayı 3 yıldır yapıyoruz. Bu denememiz sonucunda ilk kez bu yıl bu ağaçlar tohum verdi. Burada yaklaşık 100-150 civarında canlı ağaç var. Bu canlı olan ağaçların her birinin tepesinde tohum var. Bu tohum bizim mücadelemiz sonucunda ağacın kendini garanti etmek adına nesil üretmeye başlamasından kaynaklanıyor. Bu alanda çok umutluyuz. Burada bu sene oluşan tohumlar, kendiliğinden ortama saçılmıştır. Yüzlerce tohum seneye filizlenecektir. Bu çalışmaya da o filizlerin yeşerip, kendini sağlıklı saydığı süreye kadar yapmaya devam edeceğiz. Ancak bu ne kadar sürer bunu biz de bilmiyoruz. Çünkü hastalık etkeni olan mantarların dayanma güçleri çok yüksek. Bu yüzden uygulamamıza 2 yıl daha mutlaka devam edeceğiz. Burası bizim için de arazide bir laboratuvar oldu. Bu gelecek nesiller içinde büyük bir önem taşıyor. Çünkü iklim şartları değiştiği için, toprakta bu kuraklığa en dayanıklı canlı formu mantarlar olduğu için gelecek süreçte bu mantar hastalıkları daha sık göreceğiz. Daha çok meyve ve sebze türümüze zarar verecek. Bu uygulamamız bunlarla mücadele edebileceğimizin bir göstergesi, kanıtı olarak ortaya çıkmıştır" diye konuştu.

 

ŞİMŞİR AĞAÇLARI Karadeniz'in doğusundan Kastamonu ve Zonguldak'a uzanan bölgede yetişen şimşir ağaçları, Türkiye'deki en sert ağaçlardandır. Çok sıkı yapılıdır. Bu 2 sebepten zor işlenir, fakat çok düzgün ve parlak yüzey verir. Küçük ölçülü, fakat üstün nitelik isteyen işlerin yapımında şimşirden yararlanılır. Tornalı işlerde, müzik aletlerin küçük bölümlerinde, ders aletleri, mekik, makara, kaşık, tavla pulu, satranç taşı yapımında kullanılır. (

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi