RİZELİ VEKİL İKİZDERE İÇİN TBMM'DE BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ.

Rize 04.05.2021 - 13:52, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:39 2281+ kez okundu.
 

RİZELİ VEKİL İKİZDERE İÇİN TBMM'DE BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ.

Rizeli  İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Murat Çepni, 4-5-2021 tarihinde TBMM’de İkizdere Taş Ocağı direnişi üzerine basın toplantısı düzenledi.ir. Kenya’nın kurucu başkanı şöyle demiş; Batılılar Kenya’ya geldiklerinde onların elinde İncil bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmemiz söylendi. Fakat gözlerimizi açtığımızda İncil bizim elimizde topraklarımız ise onların elindeydi.  Evet, tablo bu. 20 yıllık AKP döneminde bütün memleket ayağa kalktı. Köylüsüyle, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle toprağını, dağını. Taşını, suyunu, deresini AKP’den, Tayyip Erdoğan’ın ortağı olduğu şirketlerden kurtarmaya çalışıyor. Oysa Anayasa hükümete,  devlete, devlet kurumlarına, kolluk güçlerine ve yurttaşlara da ormanları, doğayı, yaşam alanlarını koruma görevi veriyor. 56.maddede. Fakat  durum bunun tam tersi. Şimdi halk, doğayı devletten, iktidardan korumaya çalışıyor. Halimiz tam olarak budur. Bir ülke ayağa kalkmış Tayyip Erdoğan’ın şirketleriyle başa çıkamıyor. İkizdere’de ibretlik bir durum yaşanıyor. İkizdere Eskencidere Vadisinde bir taş ocağı projesi var. Bu taş ocağı projesi iki yıl önce gündeme gelmiş, iki yıl önce burada yürütmeyi durdurma kararı alınmış fakat daha sonrasında 25/1 plan çıkartılarak yani ÇED gerekli değildir kararı alınarak burada ruhsat verilmiş. İşte köylüler yaklaşık iki ay önce köyün girişine bir çadır kurarak bu taş ocağına karşı kamuoyu oluşturmaya başlamışlar. Dertlerini anlatmaya çalışmışlar. Bu taş ocağının neden burada olmaması gerektiğini anlatmaya çalışmışlar. İki köyün arasında burası. Plakorom ve Etmone; yani Cevizlik ve Gürdere Köyleri. Bu Eskencidere Vadisi, İkizdere Vadisinin bir yan kolu iki köyün arasında. Bu iki köy; genel olarak Karadeniz’de köylerin boşalmasına, tarımın hayvancılığın bitmesine rağmen insanların göç etmek zorunda kaldığı bir dönem olmasına rağmen- bu iki köy yaz kış dolu olan köyler. Yani yazın ve kışın buradan ekmeklerini yiyebildikleri, yaşayabildikleri bir alan burası. Yani burası bir yaşam alanı. İste burada köylüler iki aydır seslerini duyurmaya çalışıyorlar ama bu iki ay boyunca, 30 Nisana kadar herhangi bir görüşme köylülerle yapılmadı. İki ay boyunca hiçbir şirket görevlisi gelip köylülere bir şey anlatmadı. Peki ne yapıldı? Acele kamulaştırma kararı ile bir gece yarısı Cumhurbaşkanlığı kararı ile köylülerin tapulu mallarına el konuldu. Bunu kim yaptı? Kendine yerli ve milli diyen Tayyip Erdoğan yaptı. AKP Genel Başkanı yaptı. Peki ne zaman iktidar bölgeye geldi? 30 Nisanda. Niye geldi? Çünkü 23 Nisanda sokağa çıkma yasağını fırsat bildi. Bu  iktidar  fırsatçıdır. Darbeleri fırsata çeviren, OHALleri fırsata çeviren bir iktidardır.  Hatırlarsanız OHAL günlerinde patronlarla toplantı yapan Tayyip Erdoğan şöyle demişti patronlara “Niye itiraz ediyorsunuz? Ne güzel işte bakın OHAL koşullarında işçiler greve çıkamıyor. Sizin buna sevinmeniz lazım.” İşte Tayyip Erdoğan, AKP siyaseti bu. Burada da 23 Nisan’da sokağa çıkma yasağını fırsat bilen iktidar, dozerleri alan soktu. Dozerlerin alana girmesiyle birlikte insanlar feryat figan alana koştular. Ben de o gün oradaydım. Ziyarete gitmiştim. Dozerin çalışması orada halkın alana girmesiyle, sokağa çıkma yasağına rağmen, bütün yolların tutulmasına rağmen, köyün giriş çıkışlarının tutulmasına rağmen, büyük bir asker ablukasına rağmen, köylüler dağlardan taşlardan iki saat üç saat yürüyerek, çok tehlikeli yollardan yürüyerek dozerin olduğu alana geldiler. Ormanlık alana geldiler. Ve dozerin çalışması üç gün, dört gün boyunca engellendi. Dördüncü gün büyük bir asker ablukasıyla insanlara saldırıldı. Gazlar atıldı. Fiziki şiddet uygulandı. İnsanlar gözaltına alındı. Daha sonra da gözaltılar yaşandı. Ve artık bundan sonra bugüne kadar neredeyse Rize’de asker kalmadı. Bütün askerler, polisler oraya yığıldı. Halka barikat, halka engel, ama dozer askerlerin korumasında orada ağaç katliamı yapmaya başladı. Şimdi burada  iki aydır oradan çadır kuran  köylüler başından itibaren şunu anlatmaya çalışıyorlar.  Ortada çok sayıda bilgi kirliliği var. Ortada bilgiler dolaşıyor. Kara propaganda dolaşıyor. Fakat mesele şu arkadaşlar. Bütün Türkiye’ye söylüyoruz mesele şu: Burası kelimenin gerçek anlamıyla bir yaşam alanı. Burası iki köyün, İkizdere Vadisinin en kıymetli yerlerinden bir tanesi. Burada köylülerin çaylıkları var ve köylüler bu çaylıkları ile geçiniyorlar. 2- Burası bal üretilen bir vadi. Özel bir  vadi,  özel bir bal üretiliyor.  Deli Bal denilen balı üretiyor. Bir diğeri burası evlerin olduğu alan. Tarlalar var. Evler var ve burası köyün içme suyunun geldiği dere. Yani öyle dolaylı bir biçimde yaşam alanı demiyoruz. Doğrudan bir yaşam alanı. Fakat bu feryadı bu isyanı duymayan vicdansızlar var. Bu öyle bir vicdansızlık ki Cengiz İnşaatın kârını bu devletin bekası olarak gören bir anlayışın sonucu bunlar. İbretlik bir durumdur. Peki, ne oldu? Nasıl gelişti? Klasik. Önce kara propagandalar örgütlendi. Direniş ortaya çıktıktan sonra da Hayati Yazıcı ve Rize Milletvekilleri, Valisi alana geldiler 30 Nisanda. Orada,  Hayati Yazıcı şöyle bir ifade kullandı. Bir- Biz taşı buradan alacağız. Buradan almazsak nereden alalım? Köylüler de dedi ki karşısında bunların hepsi yayınlandı- Yani bir köyün, bir vadinin yok edilmesi için taş çıkartmak zorunda mısınız? Taş nereden çıkartacağınızı biz mi size söyleyeceğiz. Peki, bu taşı çıkartmasanız olmaz mı? Bu ülkenin tarımının, bu ülkenin insanlarının geleceği yok edilmesi pahasına hangi yatırım savunulabilir dediler. Bir ikincisi Hayati Yazıcı söyle söyledi: Evet biz bu bilgilendirmeleri daha önce yapsaydık. O gün  gene İkizdere ilçesinde kendi topladıkları köylülere sözüm ona brifing verdiler. Ne kadar muhteşem bir proje olduğunu ve sonrasında burayı nasıl rehabilite edeceklerini anlattılar. Herkese buradan soruyorum. İki yıldır bir proje tartışılıyor. Yetmiyor dozer ormana vurulmuş. Kepçe vurulmuş. Çalışma başlamış. Yol açılmaya başlanmış. Bütün bunlar olurken bilgilendirme toplantısı yapmadıklarını itiraf ediyorlar. Böyle bir durum olabilir mi? Bu zaten iktidarın yaptım oldu, fiilen ben karar alırım, her ne pahasına olursa olsun yaparım demesinden başka nedir? Bu halkla dalga geçmektir. Bu halka ihanettir. Kendileri bunu itiraf ettiler. Şunu söylüyor Yazıcı diyor ki: Biz burada 3 yıl çalışacağız. 75 yıl değil. 3 yıl sonra biz burayı rehabilite edeceğiz. Peki soruyoruz. Türkiye’de bugüne kadar rehabilite edilmiş bir taş ocağı var mı? Yok. Açılan taş ocakları tekrar tekrar ruhsatlandırılarak çalışıyor. O alan yaşanmaz hale geliyor. Buda bir yalan. Peki soruyoruz nasıl olacak da bunu rehabilite edeceksiniz? O eriyen dağları alçıyla mı dolduracaksınız? Neyle dolduracaksınız? Yoksa millet bahçesi mi yapacaksınız? Bir insan, bir hükümet, bir iktidar halkıyla böylesine dalga geçer mi? Ne için? Bir şirket kar edecek diye. Başka hiçbir açıklaması yok. Şu ana kadar iktidardan ve şirketten halkın itirazlarına dair tek bir akla uygun savunma yapılmış değil. Şimdi ne aşamadayız? Şuanda geniş bir asker ablukası altında çalışma yürüyor. Söyledim iki defa gözaltı oldu. Sokağa çıkma yasağı gerekçesiyle insanlar kendi tarlalarında ve ormanda bu insanlara ceza yazıldı. Sokağa çıkma yasağına uymadıkları için cezalar yazıldı. Yetmedi, insanlar karakola ifade vermeye çağrıldılar. Peki, yetti mi? Hayır yetmedi. Bunlarda oyun bitmez. Şimdi de insanları işlerinden dolayı tehdit ediyorlar. Devlet dairesinde çalışıyorsa, herhangi bir işte çalışıyorsa işinden tehdit ediyorlar. Yardım alıyorsa yardımı kesmekle tehdit ediyorlar. Bunlar bu kadar kirli yöntemleri kullanan anlayıştır. Bakın size bir örnek veriyim. Daha direnişin başında orada bir abimize şu söylendi. “Sen direniyorsun ama senin arabanın muayenesi yok biliyor musun? Böyle bir anlayışla, böyle kirli bir anlayışla karşı karşıyayız. Tabii yetiyor mu? Yetmiyor.  Şimdi çünkü biz birinci taş ocağına itiraz ederken, aylar önce bu taş ocağını kapasite artırımı başvurusu yapılmış, kapasite artırımı başvurusu reddedilmiş. Çünkü 25 ha altında ise ÇED gerekli değildir üstünde ise ÇED gereklidir durumu olduğu için buraya kapasite artırımı verilmemiş. Fakat, yine aynı bölgede başka bir taş ocağı başvurusu yapılmış. İzin verilmiş. İznin sahibi Ulaştırma Bakanlığı. Resmi kâğıtta yazıyor. Resmi kâğıtta projenin sahibi Ulaştırma Bakanlığı. Peki, mail adresi kime ait? Cengiz inşaata ait. Şimdi biz dedik ki Cengiz İnşaat bir inşaat değil, sarayın inşaatıdır. Bunlar bunun ispatıdır. Bugün saray bir şirketler koalisyonuna dönüşmüş durumdadır. Varsa yoksa bunların derdi kârdır. Bunlar işçiyi sömürmekten, doğayı katletmekten başka bir politikaya sahip değiller. Tabii bunlarda oyun bitmiyor. AKP’ye Cumhur İttifakına kim itiraz ediyorsa, kim hayır diyorsa vatan haini. Kim hayır diyorsa terörist. Fark etmiyor nerede olduğu. İster Kürt olsun ister Karadenizli olsun. Birisi hayır diyorsa o vatan hainidir. Birisi hayır diyorsa o devletin büyümesine, gelişmesine, yatırım yapmasına engeldir. Bakın biz yıllardan beri takip ediyoruz, izliyoruz, katılıyoruz. Ülkenin dört bir tarafında ekoloji yıkımına karşı direnişler sürüyor. Sadece üç örnek vereceğim. Ünye Üçpınar’da köyüler yine doğa yıkımına karşı çıktılar köylerinde ve günlerce şiddete uğradılar. Gözaltına alındılar. Aydın Kızılcaköy’lüler yine bunlar aynı İkizderdeki gibi yaşlı, kadın  ve erkekler orada da saldırıya uğradılar. Defalarca gözaltına alındılar. Manisa Salihli’de yine aynı şekilde yaşlı köylüler,  erkekler ve kadınlar bunlar da saldırıya uğradılar. Bunlar da AKP’nin şirketlerinin talanına hayır dedikleri için terörist ve vatan haini ilan edildiler. Bu ülkede vatanseverliğin tek bir kriteri var. AKP’nin rant politikalarına evet diyorsanız vatanseversiniz hayır diyorsanız vatan hainisiniz. Olay bu kadar basit. Ama onların vatan dedikleri ceplerindeki paraların sayısıdır. Onların vatan dedikleri o kepçelerin vurduğu alanlardır. Beton alanlardır. Bunların vatan dedikleri saraylarının çevreleridir. Bunlar vatan için tırnaklarını vermezler. Bunlar vatan için asla bedel ödemezler. Bunların vatan dedikleri Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi arazileri arsaya çevirmektir. Tayip Erdoğan için eğer rant getirmeyen bir arazi fuzulidir. Kendisi söylüyor. Burayı acilen arsaya dönüştürmek lazım. Arsaya. Çünkü arsa ancak rant elde eder. İnşaata açılır vs. bu akıl böyle bir akıldır. Bunların vatanseverliği bu kadardır. İnsanların vatanı doydukları yerdir. Siz insanların vatanlarını kepçelerle tahrip ediyorsunuz. Bu köylüler ne yapacaklar? Nerede yaşayacaklar? Taş mı yiyecekler? Hiç mi vicdanınız kalmadı? Siz nasıl bir milletsiniz? Şimdi kara direnişi kıramadılar, kara propagandaya başladılar. HDP’li vekil oraya gitmiş. Onun burada ne işi var. Dışarıdan insanlar gelmiş dayanışmaya onların buruda ne işi var? Biz size para vereceğiz. Burayı rehabilite edeceğiz vs. vs. Ellerinde hangi kirli yöntem varsa basını kullanarak, her türlü yol ve yöntemi kullanarak direnişi kırmaya çalışıyorlar. Halkı ikna etmeye çalışıyorlar. Bu halk zaten sizi gördü. Bu halk kendi yaşadıklarından gördü. Çoğu da size oy vermiştir. Ama gördüler. Sizin kimin iktidarı olduğunuzu gördüler. Karşılarına dikilen askerlerin de devletin askeri diye şirketin dozerini koruduğunu gördüler. Siz kime ne anlatıyorsunuz? Siz bu ülkede artık bir avuç yüzde birin iktidarısınız. Dozerlerin iktidarısınız, dozerlerin. Yirmi yılda büyüyen tek şey sizin sermayeniz oldu. Yüzükle geldiniz, dünyanın en büyük zenginlerinden biri oldunuz. Sarayın çevresi pandemi koşullarında bile büyüyor. Halk ölüyor. Yoksullaşıyor. İşsizleşiyor. Ama büyüyen tek yer sarayın etrafında kümelenmiş kan emiciler. İkizdere’de şimdi direniş kırılmaya çalışılıyor. Her yol ve yöntemle direniş kırılmaya çalışılıyor. Ama köylüler direnmeye devam ediyorlar. Köylüler feryat etmeye devam ediyorlar. Çünkü başka İkizdere yok. O köylerden başka yaşayacakları bir yerleri yok. Orada yaşamak durumundalar. Eğer siz köylüleri dağıttığınız bir çuval patates ve soğana mahkûm etmeye çalışıyorsanız nafile. Cin şişeden çıktı. Artık herkes sizin ne mal olduğunuzu biliyor. İkizdere direnişi sürüyor. Ama siz devletin bütün olanaklarını, gücünü kullanarak bunu kırmaya çalışıyorsunuz. Evet, kıra bilirsiniz. Topunuz var, tankınız var, dozerleriniz var, askeriniz var. Ama şunu bilin; halkın bu itirazı, bu direnişi sürecek. Asla ikna olmayacaklar. Asla sizin yalanlarınıza ikna olmayacaklar. Bu da size dert olsun. Sonuç olarak; buradan bir kez daha tüm Türkiye’ye sesleniyorum. İkizdere Vadisi yok edilmeye çalışılıyor. Tıpkı Türkiye’nin dört bir tarafında olduğu gibi. Dört bir tarafında nasıl orman alanları, sular, tarım alanları peşkeş çekilmişse, İkizdere de peşkeş çekiliyor. Yok ediliyor. Bu ülkenin akciğerleri yok ediliyor. Suları yok ediliyor. Bunların gözü paradan başka bir şey görmüyor. Bunlar küresel iklim krizini bilmezler. Bunlar yüzyıllar boyunca oluşmuş ormanları katlederler ama on tane, bin tane fidan diktik diye övünürler. Bunlar böyleler. Bunlar bir ormanın binlerce yılda oluştuğunu bilmezler. Ormanla fidanı aynı sanırlar bunlar. Bunların böyle gözleri dönmüştür. Bunlar  kârdan  gözleri dönmüş yaratıklar. İkizdere halkına  sesleniyorum. Geleceğimiz orasıdır. Vatan orasıdır. Orayı korumak gerekir. Size karşı geliştirilen bu kara propagandaya sessiz kalmayın. Yalanlara sessiz kalmayın. Tüm Türkiye halkına da  sesleniyorum. İkizdere’ye ses verin. Tüm ekoloji direnişlerine ses verelim. Artık doğamıza, tarlamıza sahip çıkmak demokrasiye sahip çıkmak demektir. Geleceğimize sahip çıkmak demektir. Buradan bir kez daha İkizdere’de, Eskencidere Vadisi’nde direnen tüm yurttaşlarımıza en derin sevgilerimi ve saygılarımı iletiyorum. Siz bir yol açtınız. Siz onurlu bir yol açtınız. Ama onurunu satanlar, vicdanını satanlar size karşı vatan millet edebiyatıyla saldırıyorlar. Ama gerçek sizsiniz. Onurlu olan sizsiniz. Geleceği temsil eden sizsiniz. Sayımız az olabilir ama bizim onurlu direnişimiz kazanmak, kazanmak, kazanmak zorundadır. Hiç kimsenin bundan şüphesi olmasın. Tekrar İkizdere direnişini selamlıyorum. İkizdere taş ocağı olmasın. İkizdere Vadisine dokunma diyorum. Hepinizi selamlıyorum arkadaşlar.

Rizeli  İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Murat Çepni, 4-5-2021 tarihinde TBMM’de İkizdere Taş Ocağı direnişi üzerine basın toplantısı düzenledi.ir.


Kenya’nın kurucu başkanı şöyle demiş; Batılılar Kenya’ya geldiklerinde onların elinde İncil bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmemiz söylendi. Fakat gözlerimizi açtığımızda İncil bizim elimizde topraklarımız ise onların elindeydi.  Evet, tablo bu. 20 yıllık AKP döneminde bütün memleket ayağa kalktı. Köylüsüyle, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle toprağını, dağını. Taşını, suyunu, deresini AKP’den, Tayyip Erdoğan’ın ortağı olduğu şirketlerden kurtarmaya çalışıyor. Oysa Anayasa hükümete,  devlete, devlet kurumlarına, kolluk güçlerine ve yurttaşlara da ormanları, doğayı, yaşam alanlarını koruma görevi veriyor. 56.maddede. Fakat  durum bunun tam tersi. Şimdi halk, doğayı devletten, iktidardan korumaya çalışıyor. Halimiz tam olarak budur. Bir ülke ayağa kalkmış Tayyip Erdoğan’ın şirketleriyle başa çıkamıyor.


İkizdere’de ibretlik bir durum yaşanıyor. İkizdere Eskencidere Vadisinde bir taş ocağı projesi var. Bu taş ocağı projesi iki yıl önce gündeme gelmiş, iki yıl önce burada yürütmeyi durdurma kararı alınmış fakat daha sonrasında 25/1 plan çıkartılarak yani ÇED gerekli değildir kararı alınarak burada ruhsat verilmiş. İşte köylüler yaklaşık iki ay önce köyün girişine bir çadır kurarak bu taş ocağına karşı kamuoyu oluşturmaya başlamışlar. Dertlerini anlatmaya çalışmışlar. Bu taş ocağının neden burada olmaması gerektiğini anlatmaya çalışmışlar. İki köyün arasında burası. Plakorom ve Etmone; yani Cevizlik ve Gürdere Köyleri. Bu Eskencidere Vadisi, İkizdere Vadisinin bir yan kolu iki köyün arasında. Bu iki köy; genel olarak Karadeniz’de köylerin boşalmasına, tarımın hayvancılığın bitmesine rağmen insanların göç etmek zorunda kaldığı bir dönem olmasına rağmen- bu iki köy yaz kış dolu olan köyler. Yani yazın ve kışın buradan ekmeklerini yiyebildikleri, yaşayabildikleri bir alan burası. Yani burası bir yaşam alanı. İste burada köylüler iki aydır seslerini duyurmaya çalışıyorlar ama bu iki ay boyunca, 30 Nisana kadar herhangi bir görüşme köylülerle yapılmadı. İki ay boyunca hiçbir şirket görevlisi gelip köylülere bir şey anlatmadı. Peki ne yapıldı? Acele kamulaştırma kararı ile bir gece yarısı Cumhurbaşkanlığı kararı ile köylülerin tapulu mallarına el konuldu. Bunu kim yaptı? Kendine yerli ve milli diyen Tayyip Erdoğan yaptı. AKP Genel Başkanı yaptı. Peki ne zaman iktidar bölgeye geldi? 30 Nisanda. Niye geldi? Çünkü 23 Nisanda sokağa çıkma yasağını fırsat bildi. Bu  iktidar  fırsatçıdır. Darbeleri fırsata çeviren, OHALleri fırsata çeviren bir iktidardır.  Hatırlarsanız OHAL günlerinde patronlarla toplantı yapan Tayyip Erdoğan şöyle demişti patronlara “Niye itiraz ediyorsunuz? Ne güzel işte bakın OHAL koşullarında işçiler greve çıkamıyor. Sizin buna sevinmeniz lazım.” İşte Tayyip Erdoğan, AKP siyaseti bu. Burada da 23 Nisan’da sokağa çıkma yasağını fırsat bilen iktidar, dozerleri alan soktu. Dozerlerin alana girmesiyle birlikte insanlar feryat figan alana koştular. Ben de o gün oradaydım. Ziyarete gitmiştim. Dozerin çalışması orada halkın alana girmesiyle, sokağa çıkma yasağına rağmen, bütün yolların tutulmasına rağmen, köyün giriş çıkışlarının tutulmasına rağmen, büyük bir asker ablukasına rağmen, köylüler dağlardan taşlardan iki saat üç saat yürüyerek, çok tehlikeli yollardan yürüyerek dozerin olduğu alana geldiler. Ormanlık alana geldiler. Ve dozerin çalışması üç gün, dört gün boyunca engellendi. Dördüncü gün büyük bir asker ablukasıyla insanlara saldırıldı. Gazlar atıldı. Fiziki şiddet uygulandı. İnsanlar gözaltına alındı. Daha sonra da gözaltılar yaşandı. Ve artık bundan sonra bugüne kadar neredeyse Rize’de asker kalmadı. Bütün askerler, polisler oraya yığıldı. Halka barikat, halka engel, ama dozer askerlerin korumasında orada ağaç katliamı yapmaya başladı.


Şimdi burada  iki aydır oradan çadır kuran  köylüler başından itibaren şunu anlatmaya çalışıyorlar.  Ortada çok sayıda bilgi kirliliği var. Ortada bilgiler dolaşıyor. Kara propaganda dolaşıyor. Fakat mesele şu arkadaşlar. Bütün Türkiye’ye söylüyoruz mesele şu: Burası kelimenin gerçek anlamıyla bir yaşam alanı. Burası iki köyün, İkizdere Vadisinin en kıymetli yerlerinden bir tanesi. Burada köylülerin çaylıkları var ve köylüler bu çaylıkları ile geçiniyorlar. 2- Burası bal üretilen bir vadi. Özel bir  vadi,  özel bir bal üretiliyor.  Deli Bal denilen balı üretiyor. Bir diğeri burası evlerin olduğu alan. Tarlalar var. Evler var ve burası köyün içme suyunun geldiği dere. Yani öyle dolaylı bir biçimde yaşam alanı demiyoruz. Doğrudan bir yaşam alanı. Fakat bu feryadı bu isyanı duymayan vicdansızlar var. Bu öyle bir vicdansızlık ki Cengiz İnşaatın kârını bu devletin bekası olarak gören bir anlayışın sonucu bunlar. İbretlik bir durumdur. Peki, ne oldu? Nasıl gelişti? Klasik. Önce kara propagandalar örgütlendi. Direniş ortaya çıktıktan sonra da Hayati Yazıcı ve Rize Milletvekilleri, Valisi alana geldiler 30 Nisanda. Orada,  Hayati Yazıcı şöyle bir ifade kullandı. Bir- Biz taşı buradan alacağız. Buradan almazsak nereden alalım? Köylüler de dedi ki karşısında bunların hepsi yayınlandı- Yani bir köyün, bir vadinin yok edilmesi için taş çıkartmak zorunda mısınız? Taş nereden çıkartacağınızı biz mi size söyleyeceğiz. Peki, bu taşı çıkartmasanız olmaz mı? Bu ülkenin tarımının, bu ülkenin insanlarının geleceği yok edilmesi pahasına hangi yatırım savunulabilir dediler. Bir ikincisi Hayati Yazıcı söyle söyledi: Evet biz bu bilgilendirmeleri daha önce yapsaydık. O gün  gene İkizdere ilçesinde kendi topladıkları köylülere sözüm ona brifing verdiler. Ne kadar muhteşem bir proje olduğunu ve sonrasında burayı nasıl rehabilite edeceklerini anlattılar. Herkese buradan soruyorum. İki yıldır bir proje tartışılıyor. Yetmiyor dozer ormana vurulmuş. Kepçe vurulmuş. Çalışma başlamış. Yol açılmaya başlanmış. Bütün bunlar olurken bilgilendirme toplantısı yapmadıklarını itiraf ediyorlar. Böyle bir durum olabilir mi? Bu zaten iktidarın yaptım oldu, fiilen ben karar alırım, her ne pahasına olursa olsun yaparım demesinden başka nedir? Bu halkla dalga geçmektir. Bu halka ihanettir. Kendileri bunu itiraf ettiler. Şunu söylüyor Yazıcı diyor ki: Biz burada 3 yıl çalışacağız. 75 yıl değil. 3 yıl sonra biz burayı rehabilite edeceğiz. Peki soruyoruz. Türkiye’de bugüne kadar rehabilite edilmiş bir taş ocağı var mı? Yok. Açılan taş ocakları tekrar tekrar ruhsatlandırılarak çalışıyor. O alan yaşanmaz hale geliyor. Buda bir yalan. Peki soruyoruz nasıl olacak da bunu rehabilite edeceksiniz? O eriyen dağları alçıyla mı dolduracaksınız? Neyle dolduracaksınız? Yoksa millet bahçesi mi yapacaksınız? Bir insan, bir hükümet, bir iktidar halkıyla böylesine dalga geçer mi? Ne için? Bir şirket kar edecek diye. Başka hiçbir açıklaması yok. Şu ana kadar iktidardan ve şirketten halkın itirazlarına dair tek bir akla uygun savunma yapılmış değil.


Şimdi ne aşamadayız? Şuanda geniş bir asker ablukası altında çalışma yürüyor. Söyledim iki defa gözaltı oldu. Sokağa çıkma yasağı gerekçesiyle insanlar kendi tarlalarında ve ormanda bu insanlara ceza yazıldı. Sokağa çıkma yasağına uymadıkları için cezalar yazıldı. Yetmedi, insanlar karakola ifade vermeye çağrıldılar. Peki, yetti mi? Hayır yetmedi. Bunlarda oyun bitmez. Şimdi de insanları işlerinden dolayı tehdit ediyorlar. Devlet dairesinde çalışıyorsa, herhangi bir işte çalışıyorsa işinden tehdit ediyorlar. Yardım alıyorsa yardımı kesmekle tehdit ediyorlar. Bunlar bu kadar kirli yöntemleri kullanan anlayıştır. Bakın size bir örnek veriyim. Daha direnişin başında orada bir abimize şu söylendi. “Sen direniyorsun ama senin arabanın muayenesi yok biliyor musun? Böyle bir anlayışla, böyle kirli bir anlayışla karşı karşıyayız. Tabii yetiyor mu? Yetmiyor.  Şimdi çünkü biz birinci taş ocağına itiraz ederken, aylar önce bu taş ocağını kapasite artırımı başvurusu yapılmış, kapasite artırımı başvurusu reddedilmiş. Çünkü 25 ha altında ise ÇED gerekli değildir üstünde ise ÇED gereklidir durumu olduğu için buraya kapasite artırımı verilmemiş. Fakat, yine aynı bölgede başka bir taş ocağı başvurusu yapılmış. İzin verilmiş. İznin sahibi Ulaştırma Bakanlığı. Resmi kâğıtta yazıyor. Resmi kâğıtta projenin sahibi Ulaştırma Bakanlığı. Peki, mail adresi kime ait? Cengiz inşaata ait. Şimdi biz dedik ki Cengiz İnşaat bir inşaat değil, sarayın inşaatıdır. Bunlar bunun ispatıdır. Bugün saray bir şirketler koalisyonuna dönüşmüş durumdadır. Varsa yoksa bunların derdi kârdır.


Bunlar işçiyi sömürmekten, doğayı katletmekten başka bir politikaya sahip değiller. Tabii bunlarda oyun bitmiyor. AKP’ye Cumhur İttifakına kim itiraz ediyorsa, kim hayır diyorsa vatan haini. Kim hayır diyorsa terörist. Fark etmiyor nerede olduğu. İster Kürt olsun ister Karadenizli olsun. Birisi hayır diyorsa o vatan hainidir. Birisi hayır diyorsa o devletin büyümesine, gelişmesine, yatırım yapmasına engeldir.


Bakın biz yıllardan beri takip ediyoruz, izliyoruz, katılıyoruz. Ülkenin dört bir tarafında ekoloji yıkımına karşı direnişler sürüyor. Sadece üç örnek vereceğim. Ünye Üçpınar’da köyüler yine doğa yıkımına karşı çıktılar köylerinde ve günlerce şiddete uğradılar. Gözaltına alındılar. Aydın Kızılcaköy’lüler yine bunlar aynı İkizderdeki gibi yaşlı, kadın  ve erkekler orada da saldırıya uğradılar. Defalarca gözaltına alındılar. Manisa Salihli’de yine aynı şekilde yaşlı köylüler,  erkekler ve kadınlar bunlar da saldırıya uğradılar. Bunlar da AKP’nin şirketlerinin talanına hayır dedikleri için terörist ve vatan haini ilan edildiler.


Bu ülkede vatanseverliğin tek bir kriteri var. AKP’nin rant politikalarına evet diyorsanız vatanseversiniz hayır diyorsanız vatan hainisiniz. Olay bu kadar basit. Ama onların vatan dedikleri ceplerindeki paraların sayısıdır. Onların vatan dedikleri o kepçelerin vurduğu alanlardır. Beton alanlardır. Bunların vatan dedikleri saraylarının çevreleridir. Bunlar vatan için tırnaklarını vermezler. Bunlar vatan için asla bedel ödemezler. Bunların vatan dedikleri Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi arazileri arsaya çevirmektir. Tayip Erdoğan için eğer rant getirmeyen bir arazi fuzulidir. Kendisi söylüyor. Burayı acilen arsaya dönüştürmek lazım. Arsaya. Çünkü arsa ancak rant elde eder. İnşaata açılır vs. bu akıl böyle bir akıldır. Bunların vatanseverliği bu kadardır. İnsanların vatanı doydukları yerdir. Siz insanların vatanlarını kepçelerle tahrip ediyorsunuz. Bu köylüler ne yapacaklar? Nerede yaşayacaklar? Taş mı yiyecekler? Hiç mi vicdanınız kalmadı? Siz nasıl bir milletsiniz? Şimdi kara direnişi kıramadılar, kara propagandaya başladılar. HDP’li vekil oraya gitmiş. Onun burada ne işi var. Dışarıdan insanlar gelmiş dayanışmaya onların buruda ne işi var? Biz size para vereceğiz. Burayı rehabilite edeceğiz vs. vs. Ellerinde hangi kirli yöntem varsa basını kullanarak, her türlü yol ve yöntemi kullanarak direnişi kırmaya çalışıyorlar. Halkı ikna etmeye çalışıyorlar.


Bu halk zaten sizi gördü. Bu halk kendi yaşadıklarından gördü. Çoğu da size oy vermiştir. Ama gördüler. Sizin kimin iktidarı olduğunuzu gördüler. Karşılarına dikilen askerlerin de devletin askeri diye şirketin dozerini koruduğunu gördüler. Siz kime ne anlatıyorsunuz? Siz bu ülkede artık bir avuç yüzde birin iktidarısınız. Dozerlerin iktidarısınız, dozerlerin. Yirmi yılda büyüyen tek şey sizin sermayeniz oldu. Yüzükle geldiniz, dünyanın en büyük zenginlerinden biri oldunuz. Sarayın çevresi pandemi koşullarında bile büyüyor. Halk ölüyor. Yoksullaşıyor. İşsizleşiyor. Ama büyüyen tek yer sarayın etrafında kümelenmiş kan emiciler.


İkizdere’de şimdi direniş kırılmaya çalışılıyor. Her yol ve yöntemle direniş kırılmaya çalışılıyor. Ama köylüler direnmeye devam ediyorlar. Köylüler feryat etmeye devam ediyorlar. Çünkü başka İkizdere yok. O köylerden başka yaşayacakları bir yerleri yok. Orada yaşamak durumundalar. Eğer siz köylüleri dağıttığınız bir çuval patates ve soğana mahkûm etmeye çalışıyorsanız nafile. Cin şişeden çıktı. Artık herkes sizin ne mal olduğunuzu biliyor. İkizdere direnişi sürüyor. Ama siz devletin bütün olanaklarını, gücünü kullanarak bunu kırmaya çalışıyorsunuz. Evet, kıra bilirsiniz. Topunuz var, tankınız var, dozerleriniz var, askeriniz var. Ama şunu bilin; halkın bu itirazı, bu direnişi sürecek. Asla ikna olmayacaklar. Asla sizin yalanlarınıza ikna olmayacaklar. Bu da size dert olsun.


Sonuç olarak; buradan bir kez daha tüm Türkiye’ye sesleniyorum. İkizdere Vadisi yok edilmeye çalışılıyor. Tıpkı Türkiye’nin dört bir tarafında olduğu gibi. Dört bir tarafında nasıl orman alanları, sular, tarım alanları peşkeş çekilmişse, İkizdere de peşkeş çekiliyor. Yok ediliyor. Bu ülkenin akciğerleri yok ediliyor. Suları yok ediliyor. Bunların gözü paradan başka bir şey görmüyor. Bunlar küresel iklim krizini bilmezler. Bunlar yüzyıllar boyunca oluşmuş ormanları katlederler ama on tane, bin tane fidan diktik diye övünürler. Bunlar böyleler. Bunlar bir ormanın binlerce yılda oluştuğunu bilmezler. Ormanla fidanı aynı sanırlar bunlar. Bunların böyle gözleri dönmüştür. Bunlar  kârdan  gözleri dönmüş yaratıklar.


İkizdere halkına  sesleniyorum. Geleceğimiz orasıdır. Vatan orasıdır. Orayı korumak gerekir. Size karşı geliştirilen bu kara propagandaya sessiz kalmayın. Yalanlara sessiz kalmayın. Tüm Türkiye halkına da  sesleniyorum. İkizdere’ye ses verin. Tüm ekoloji direnişlerine ses verelim. Artık doğamıza, tarlamıza sahip çıkmak demokrasiye sahip çıkmak demektir. Geleceğimize sahip çıkmak demektir. Buradan bir kez daha İkizdere’de, Eskencidere Vadisi’nde direnen tüm yurttaşlarımıza en derin sevgilerimi ve saygılarımı iletiyorum. Siz bir yol açtınız. Siz onurlu bir yol açtınız. Ama onurunu satanlar, vicdanını satanlar size karşı vatan millet edebiyatıyla saldırıyorlar. Ama gerçek sizsiniz. Onurlu olan sizsiniz. Geleceği temsil eden sizsiniz. Sayımız az olabilir ama bizim onurlu direnişimiz kazanmak, kazanmak, kazanmak zorundadır. Hiç kimsenin bundan şüphesi olmasın. Tekrar İkizdere direnişini selamlıyorum. İkizdere taş ocağı olmasın. İkizdere Vadisine dokunma diyorum. Hepinizi selamlıyorum arkadaşlar.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi