Adnan ONAY
Köşe Yazarı
Adnan ONAY
 

Türkiye’nin en çok yağış alan ili olan Rize ...

Türkiye’nin en çok yağış alan ili olan Rize, sel ve taşkınlar sonucu sık sık can ve mal kaybına uğruyor. Yaşanan her felaketin ardından ise muhalefetteki siyasiler iktidarı eleştirmeyi alışkanlık haline getirmiş durumda. Bu durum dün de böyleydi, bu gün de.. Şimdilerde muhalifler yaşananları hes’lere, taş ocaklarına, yeni yollara vs bağlayarak bu konuda yatırımların önünü açan iktidarı suçluyor.. Oysa, bu tür yatırımların hiç olmadığı veya az olduğu dönemler de sel ve taşkınlar yaşanmış, birçok insanımız hayatını kaybetmiş, yaralanmış, maddi zarara uğramış. Geriye dönüp baktığımızda nice felaketle karşılaşırız.. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde 90 yıllık sürede 60 sel olayı yaşandı, 650 civarında insanımız hayatını kaybetti. Çok büyük oranlarda maddi hasarlar yaşandı. Bölgede en fazla sel ve taşkına uğrayan il Rize.. 90 yılda Rize’de yaşanan sel ve taşkın olayı 30’a yakın. En çok zayiat verdiğimiz 2002 yılında Rize’nin Güneysu ve Çayeli ilçeleri ve Taşlıdere mahallesinde sel ve heyelandan 34 kişi hayatını kaybetmişti. Yine 1977 yılında Rize’nin Pazar ilçesi ve Hemşin deresindeki taşkında 6 kişi, 1981 yılında Pazar ilçesinde selde 27 kişi, 1982 - İkizdere ilçesindeki heyelanda 8 kişi,  1983 -Pazar ve Fındıklı ilçelerinde 27 kişi,  1985- Rize’de10 kişi, 1988 -Pazar Ardeşen ve Fındıklı ilçelerinde 3 kişi, 1990- Çamlıhemşin ilçesinde heyelan: 51 kişi 1995- Rize’nin Güneysu, Ardeşen ve Pazar ilçelerinde 9 kişi, 2001-Rize’nin Güneysu ilçesi ve Taşlıdere mahallesinde 10 kişi, 2005 Rize’nin İyidere/İkizdere ilçesinde 1 kişi, 2005- Rize’nin Çamlıhemşin ve Çayeli ilçelerinde 4 kişi, 2005- Rize’nin Taşlıdere mahallesinde 2 kişi, 2005- Rize’nin Veliköy köyünde 5 kişi, 2006- Rize’nin Güneysu ilçesinde 3 kişi, 2009-Rize’nin Kalkandere ilçesinde 1 kişi, 2010-Rize’nin Kalkandere ilçesinde 1 kişi, 2010-Rize’nin Gündoğdu mahallesinde 15 kişi, 2010-Rize’nin Gündoğdu mahallesinde 11 kişi, 2016- Rize’nin Pazar ilçesinde 2 kişi, 2016- Rize’ Kalkandere ilçesi Ormanlı köyünde 1 kişi, 2016- Rize’nin Fındıklı ilçesinde 1 kişi, 2017- Rize’nin Çayeli ilçesi Kaptanpaşa mahallesinde 1 kişi, yağan şiddetli yağmurlar sonucu oluşan sel ve taşkınlar sonucu hayatını kaybetti.. Bahsedilen yılların çoğunda ne yeşil yol, ne hes, ne bu derece yaygın taş ocağı yoktu. Buna rağmen bunlar yaşanmıştı. Bu derece yoğun yağmurların yağdığı bir ilde sel ve heyelanların yaşanması kaçınılmaz bir sonuç.  Doğa tahribatı yurdumuzun birçok yerinde Rize’den daha çok ancak, bu bölgeler az yağmur aldığı için benzer felaketler yaşanmıyor. Yine de bir iki saatlik yağmurda birçok şehrin ne hale geldiğini görüyoruz. Düşünün; Rize’ye yağan yağmurlar o illere yağsa durumları ne olur! Diyelim ki, o illerde bu tip yağmurlar sık sık yağmadığı için yetkililer tedbirleri savsaklıyorlar. Peki bizlerin gerekli tedbirlerden uzak kalmamızı neye bağlamalı? İhtiyaçlardan oluşan talepleri karşılamak İçin doğaya başvurmamız zorunlu ancak doğayı bilimin öngördüğü doğrultuda değerlendirmek ilk seçeneğimiz olmalı değil mi? Bu konuda ne yazık ki hiçbir ciddi tedbir alınmıyor, bilinçlendirme yapılmıyor, koruyucu yasalar devreye sokulamıyor. Devletin felaketlere karşı gereğince tedbir almaması bir yana, bizler de felaketlere adeta davetiye çıkarıyoruz. Erozyonları önleyen en önemli tedbirin ağaçlandırma olduğu bilinmesine rağmen bizler çaylık alanlar oluşturmak için topraklarımızı hızla ağaçtan arındırıyoruz. Bütün sel felaketlerinde kopup gelen çay bahçeleri olmakta, önüne aldığı toprak yığınları ve toprak kaymalarıyla evler çökmekte.. İlk tedbir olarak çaylık alanların tamamen ağaçtan arındırılmasının önüne geçilmelidir. Bunun için sıkı denetimler yapılmalı, mevcut çaylıklara yer yer derine kök salan ağaçlar dikilmeli, yeni çay bahçeleri yapılırken aralarda derin köklü ağaçlar dikilmelidir. Eğer, ağaçlar çaylıklara gölge veriyor ve verimi azaltıyor diye ağaçları yok ediyorsak, yaşadıklarımızın tekrarı hep karşımıza çıkacak. Ayrıca ağaçların kesilmesinin yanı sıra su arklarının yok edilmesi, suların menfezlere alınmaması suyun yön bulamamasına ve beklenmedik yerlerde birleşerek büyük bir su gücü oluşturmasına, önüne gelen her şeyi yıkıp, geçmesine yol açıyor. Öte yandan dere ıslahlarında kaynaklara ulaşma yollarına el atmadan yapılması, sadece görünen suyun hesap edilerek genişliğin daraltılması ve betonlama yapılması, cebri güzergah değiştirmeleri gibi birçok yanlış, zayiatların büyümesine zemin oluşturuyor. Ayrıca, dere kenarlarına evler yapılması, köylerde yapılan evlerde heyelanların dikkate alınmadan yapılması, yetkililerin gerekli denetimleri savsaklaması felaketlere davetiye çıkarıyor. Uzmanlar, küresel  iklim değişikliği sonucunda bölgemizde ileriki yıllarda yağmurların çok sağ şiddetli ve ani olarak ortaya çıkacağına dikkat çekiyorlar. Bu ise gelecekte çok daha büyük felaketlerle karşılaşacağımızı bizlere önceden haber veriyor. Eğer, şimdiden çok ciddi tedbirler almazsak çok daha vahim felaketlerle karşılacağımızı bilmeliyiz.. Burada elbet en önemli görev devlete düşüyor. Öncelikle ilimiz afet bölgesi ilân edilmeli ve Devlet- millet elbirliğiyle bir an evvel gerekli tedbirleri almalıyız
Ekleme Tarihi: 19 Temmuz 2021 - Pazartesi

Türkiye’nin en çok yağış alan ili olan Rize ...

Türkiye’nin en çok yağış alan ili olan Rize, sel ve taşkınlar sonucu sık sık can ve mal kaybına uğruyor.

Yaşanan her felaketin ardından ise muhalefetteki siyasiler iktidarı eleştirmeyi alışkanlık haline getirmiş durumda. Bu durum dün de böyleydi, bu gün de..

Şimdilerde muhalifler yaşananları hes’lere, taş ocaklarına, yeni yollara vs bağlayarak bu konuda yatırımların önünü açan iktidarı suçluyor..

Oysa, bu tür yatırımların hiç olmadığı veya az olduğu dönemler de sel ve taşkınlar yaşanmış, birçok insanımız hayatını kaybetmiş, yaralanmış, maddi zarara uğramış. Geriye dönüp baktığımızda nice felaketle karşılaşırız..

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde 90 yıllık sürede 60 sel olayı yaşandı, 650 civarında insanımız hayatını kaybetti. Çok büyük oranlarda maddi hasarlar yaşandı.

Bölgede en fazla sel ve taşkına uğrayan il Rize..

90 yılda Rize’de yaşanan sel ve taşkın olayı 30’a yakın.

En çok zayiat verdiğimiz 2002 yılında Rize’nin Güneysu ve Çayeli ilçeleri ve Taşlıdere mahallesinde sel ve heyelandan 34 kişi hayatını kaybetmişti.

Yine 1977 yılında Rize’nin Pazar ilçesi ve Hemşin deresindeki taşkında 6 kişi,
1981 yılında Pazar ilçesinde selde 27 kişi,
1982 - İkizdere ilçesindeki heyelanda 8 kişi, 
1983 -Pazar ve Fındıklı ilçelerinde 27 kişi, 
1985- Rize’de10 kişi,
1988 -Pazar Ardeşen ve Fındıklı ilçelerinde 3 kişi,
1990- Çamlıhemşin ilçesinde heyelan: 51 kişi
1995- Rize’nin Güneysu, Ardeşen ve Pazar ilçelerinde 9 kişi,
2001-Rize’nin Güneysu ilçesi ve Taşlıdere mahallesinde 10 kişi,
2005 Rize’nin İyidere/İkizdere ilçesinde 1 kişi,
2005- Rize’nin Çamlıhemşin ve Çayeli ilçelerinde 4 kişi,
2005- Rize’nin Taşlıdere mahallesinde 2 kişi,
2005- Rize’nin Veliköy köyünde 5 kişi,
2006- Rize’nin Güneysu ilçesinde 3 kişi,
2009-Rize’nin Kalkandere ilçesinde 1 kişi,
2010-Rize’nin Kalkandere ilçesinde 1 kişi,
2010-Rize’nin Gündoğdu mahallesinde 15 kişi,
2010-Rize’nin Gündoğdu mahallesinde 11 kişi,
2016- Rize’nin Pazar ilçesinde 2 kişi,
2016- Rize’ Kalkandere ilçesi Ormanlı köyünde 1 kişi,
2016- Rize’nin Fındıklı ilçesinde 1 kişi,
2017- Rize’nin Çayeli ilçesi Kaptanpaşa mahallesinde 1 kişi,

yağan şiddetli yağmurlar sonucu oluşan sel ve taşkınlar sonucu hayatını kaybetti..

Bahsedilen yılların çoğunda ne yeşil yol, ne hes, ne bu derece yaygın taş ocağı yoktu. Buna rağmen bunlar yaşanmıştı.

Bu derece yoğun yağmurların yağdığı bir ilde sel ve heyelanların yaşanması kaçınılmaz bir sonuç. 
Doğa tahribatı yurdumuzun birçok yerinde Rize’den daha çok ancak, bu bölgeler az yağmur aldığı için benzer felaketler yaşanmıyor.
Yine de bir iki saatlik yağmurda birçok şehrin ne hale geldiğini görüyoruz.
Düşünün; Rize’ye yağan yağmurlar o illere yağsa durumları ne olur!

Diyelim ki, o illerde bu tip yağmurlar sık sık yağmadığı için yetkililer tedbirleri savsaklıyorlar. Peki bizlerin gerekli tedbirlerden uzak kalmamızı neye bağlamalı?

İhtiyaçlardan oluşan talepleri karşılamak İçin doğaya başvurmamız zorunlu ancak doğayı bilimin öngördüğü doğrultuda değerlendirmek ilk seçeneğimiz olmalı değil mi?

Bu konuda ne yazık ki hiçbir ciddi tedbir alınmıyor, bilinçlendirme yapılmıyor, koruyucu yasalar devreye sokulamıyor.

Devletin felaketlere karşı gereğince tedbir almaması bir yana, bizler de felaketlere adeta davetiye çıkarıyoruz.
Erozyonları önleyen en önemli tedbirin ağaçlandırma olduğu bilinmesine rağmen bizler çaylık alanlar oluşturmak için topraklarımızı hızla ağaçtan arındırıyoruz.

Bütün sel felaketlerinde kopup gelen çay bahçeleri olmakta, önüne aldığı toprak yığınları ve toprak kaymalarıyla evler çökmekte..

İlk tedbir olarak çaylık alanların tamamen ağaçtan arındırılmasının önüne geçilmelidir. Bunun için sıkı denetimler yapılmalı, mevcut çaylıklara yer yer derine kök salan ağaçlar dikilmeli, yeni çay bahçeleri yapılırken aralarda derin köklü ağaçlar dikilmelidir.

Eğer, ağaçlar çaylıklara gölge veriyor ve verimi azaltıyor diye ağaçları yok ediyorsak, yaşadıklarımızın tekrarı hep karşımıza çıkacak.

Ayrıca ağaçların kesilmesinin yanı sıra su arklarının yok edilmesi, suların menfezlere alınmaması suyun yön bulamamasına ve beklenmedik yerlerde birleşerek büyük bir su gücü oluşturmasına, önüne gelen her şeyi yıkıp, geçmesine yol açıyor.

Öte yandan dere ıslahlarında kaynaklara ulaşma yollarına el atmadan yapılması, sadece görünen suyun hesap edilerek genişliğin daraltılması ve betonlama yapılması, cebri güzergah değiştirmeleri gibi birçok yanlış, zayiatların büyümesine zemin oluşturuyor.

Ayrıca, dere kenarlarına evler yapılması, köylerde yapılan evlerde heyelanların dikkate alınmadan yapılması, yetkililerin gerekli denetimleri savsaklaması felaketlere davetiye çıkarıyor.

Uzmanlar, küresel  iklim değişikliği sonucunda bölgemizde ileriki yıllarda yağmurların çok sağ şiddetli ve ani olarak ortaya çıkacağına dikkat çekiyorlar.

Bu ise gelecekte çok daha büyük felaketlerle karşılaşacağımızı bizlere önceden haber veriyor.

Eğer, şimdiden çok ciddi tedbirler almazsak çok daha vahim felaketlerle karşılacağımızı bilmeliyiz..

Burada elbet en önemli görev devlete düşüyor. Öncelikle ilimiz afet bölgesi ilân edilmeli ve Devlet- millet elbirliğiyle bir an evvel gerekli tedbirleri almalıyız

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi