Tahir ORHAN
Köşe Yazarı
Tahir ORHAN
 

LGBT - DİYANET İŞLERİ – ANKARA BAROSU

Efendim önce bu başlığı bir açalım: Lezbiyen: Kadınların hemcinslerine ilgi duyması, af buyurun ama birbirleriyle sevişmesi olarak bilinmektedir. Gay (gey): Erkeklerin erkeklerle olan ilişkisidir. Biseksüel: kişinin, karşı cins ve kendi cinsiyle duygusal ve/veya cinsel birliktelik yaşayabilme durumunun cinsel tanımıdır. Transgender (transseksüel):  doğuştan gelen cinsiyeti değiştiren veya öyleymiş gibi davranan kişileri ifade ediyor. (bir ünlümüz var-hatırlayın) Gördünüz mü? Her biri sapıklıkla açıklanabilecek ifadeler lakin böyle bir tercihi olanlara ne diyeceğiz? Tasvip etmediğimiz, dinimizin açık açık yasakladığı bu durumu kabullenebilir miyiz? Asla; fakat tercihleri için onları öldüremeyiz de… Diyanet İşleri Başkanı’nın, herkese yasaklanan ama kendilerinin zaman zaman eda ettikleri geçen haftaki Cuma hutbesinde bu durumu eleştirip, kutsal kitabımızdan ayetlerle yasak ve büyük günah olduğunu açıklaması üzerine, kızılca kıyamet kopuyor. Ankara Barosu, zehir zemberek ve aynı zamanda bütün bu sapkınlıkları destekler mahiyetteki ve dahası Prof. Dr. Ali Erbaş’ı tarih öncesinde kalmış bir insan olarak gösteren açıklamasında, açıkça din düşmanlığı yapmaktadır. Ayrıca bu tür sapkınlıkları desteklediğini deklere etmektedir. Bunu, demokratlık uğruna yapıyor olmaları da çok komiktir. Baro açıklamasında, İnsanlığın bir kesimini nefretle aşağılayıp, kitlelere hedef gösterdiğini söylüyor. O sapkın kesimi Ali Erbaş aşağılamıyor ki, Yüce kitabımızda Allah kınıyor onları. "Lût'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: “Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz!” / “Çünkü siz, kadınları bırakıp da cinsel tatmin için erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz.” / Kavminin cevabı, “Onları (Lût ve arkadaşlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar fazla temizlik taslayan insanlar!” demelerinden başka bir şey olmadı. / Biz de onu ve karısı dışındaki aile fertlerini kurtardık. Karısı geride kalanlardan (kâfirlerden) idi. / Ve üzerlerine dehşetli bir yağmur (taş) yağdırdık. İşte gör günahkârların sonunun ne olduğunu!" (A''râf:7/80-84) Buradan, bir başka konuya geçelim. Her gün televizyonlarımızda, onlarca dizide, bütün bu sapkınlıklar açık açık övülmektedir. Bizim dizilerimizin yaklaşık yüzde 80’i, İslam Dininin hilafına konular içermektedir. Bu, Japonların tespitidir. Fuhuş, en sık işlenen konudur. Gay’ler, biseksüeller, pek çok dizide boy göstermektedir. Sık sık bu durumları dile getiren ve RTÜK’ü göreve çağıran feveranlarımız oluyor. Selena adlı bir dizide, ki baştan aşağı küfür içindedirler, kötülüğün sembolü olan Hades’in (şeytanı temsil ediyor) Karın Deşen Jack, Drakula, Hitler ve Fredy ile yeni kötülükler planladığını dizimizin meleği! Selena, Yüce Onos’a (haşa tanrı) şikayet eder. Onos da, Hades’e dönerek, “Bu kötü kişileri cehennemden çıkarmak için benden izin aldın mı Hades?” der. Bu cümleyi başka bir yerlerden hatırlıyor musunuz? Bu küfür değil de nedir? Her gün gösterseler yine seyrettiğimiz Kemal Sunal’ın başrol oynadığı “Üçkağıtçı” filmindeki rolünü ve oradaki İmam tipini gözünüzün önüne getirin. Yağmur yağacak/yağmayacak sahnesi yani. Yağmur’un ne zaman yağacağını Allah’tan başkası bilemez. Bu yüzden meteoroloji “hava raporu” değil “hava tahmin raporu” verir. Ve bu tahminler de çoğu zaman tutmaz. Cep telefonlarınızdaki hava tahmini programlarını hatırlayın. Ankara Barosunu kınarken, İslam dinimizin emirlerini hatırlatan ve sapkınlığı eleştiren Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı takdir ediyor ve destekliyoruz. Böyle açıklamaları o yapmayacak da kim yapacak? Bu tür sapkınlıklara karşı şiddeti konu aldığı izlenimiyle aslında bunlara yol veren İstanbul Sözleşmesini de ilk imzalayanlardanmışız; bunu da bir kenara not edelim. Ha bir de Diyanet İşleri Başkanı sadece eleştirilmiştir; fiili bir saldırı değil bu. Üstelik devlete yapılmış bir saldırı da değildir. Birkaç sergerde mi saldıracak devlete? Fakat bu bahane edilerek, Baro, Türk Tabipler Birliği ve benzeri kuruluşlara neşter vurmaya çalışmak da doğru değildir. Onlar, cirmi kadar yer yakar. Yazımızda bahsettiğimiz bu tür dizilere de asla izin verilmemesi gerektiğini buradan tekrar RTÜK’e hatırlatıp bir ayetle bitirelim: “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun.” (Ali İmran 104) Hayırlı Ramazanlar dilerim. Muhabbetle Efendim!
Ekleme Tarihi: 30 Nisan 2020 - Perşembe

LGBT - DİYANET İŞLERİ – ANKARA BAROSU

Efendim önce bu başlığı bir açalım:


Lezbiyen: Kadınların hemcinslerine ilgi duyması, af buyurun ama birbirleriyle sevişmesi olarak bilinmektedir.


Gay (gey): Erkeklerin erkeklerle olan ilişkisidir.


Biseksüel: kişinin, karşı cins ve kendi cinsiyle duygusal ve/veya cinsel birliktelik yaşayabilme durumunun cinsel tanımıdır.


Transgender (transseksüel):  doğuştan gelen cinsiyeti değiştiren veya öyleymiş gibi davranan kişileri ifade ediyor. (bir ünlümüz var-hatırlayın)


Gördünüz mü? Her biri sapıklıkla açıklanabilecek ifadeler lakin böyle bir tercihi olanlara ne diyeceğiz? Tasvip etmediğimiz, dinimizin açık açık yasakladığı bu durumu kabullenebilir miyiz? Asla; fakat tercihleri için onları öldüremeyiz de…


Diyanet İşleri Başkanı’nın, herkese yasaklanan ama kendilerinin zaman zaman eda ettikleri geçen haftaki Cuma hutbesinde bu durumu eleştirip, kutsal kitabımızdan ayetlerle yasak ve büyük günah olduğunu açıklaması üzerine, kızılca kıyamet kopuyor.


Ankara Barosu, zehir zemberek ve aynı zamanda bütün bu sapkınlıkları destekler mahiyetteki ve dahası Prof. Dr. Ali Erbaş’ı tarih öncesinde kalmış bir insan olarak gösteren açıklamasında, açıkça din düşmanlığı yapmaktadır. Ayrıca bu tür sapkınlıkları desteklediğini deklere etmektedir. Bunu, demokratlık uğruna yapıyor olmaları da çok komiktir.


Baro açıklamasında, İnsanlığın bir kesimini nefretle aşağılayıp, kitlelere hedef gösterdiğini söylüyor. O sapkın kesimi Ali Erbaş aşağılamıyor ki, Yüce kitabımızda Allah kınıyor onları.


"Lût'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: “Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz!” / “Çünkü siz, kadınları bırakıp da cinsel tatmin için erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz.” / Kavminin cevabı, “Onları (Lût ve arkadaşlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar fazla temizlik taslayan insanlar!” demelerinden başka bir şey olmadı. / Biz de onu ve karısı dışındaki aile fertlerini kurtardık. Karısı geride kalanlardan (kâfirlerden) idi. / Ve üzerlerine dehşetli bir yağmur (taş) yağdırdık. İşte gör günahkârların sonunun ne olduğunu!" (A''râf:7/80-84)


Buradan, bir başka konuya geçelim.


Her gün televizyonlarımızda, onlarca dizide, bütün bu sapkınlıklar açık açık övülmektedir. Bizim dizilerimizin yaklaşık yüzde 80’i, İslam Dininin hilafına konular içermektedir. Bu, Japonların tespitidir. Fuhuş, en sık işlenen konudur. Gay’ler, biseksüeller, pek çok dizide boy göstermektedir. Sık sık bu durumları dile getiren ve RTÜK’ü göreve çağıran feveranlarımız oluyor. Selena adlı bir dizide, ki baştan aşağı küfür içindedirler, kötülüğün sembolü olan Hades’in (şeytanı temsil ediyor) Karın Deşen Jack, Drakula, Hitler ve Fredy ile yeni kötülükler planladığını dizimizin meleği! Selena, Yüce Onos’a (haşa tanrı) şikayet eder. Onos da, Hades’e dönerek, “Bu kötü kişileri cehennemden çıkarmak için benden izin aldın mı Hades?” der. Bu cümleyi başka bir yerlerden hatırlıyor musunuz? Bu küfür değil de nedir? Her gün gösterseler yine seyrettiğimiz Kemal Sunal’ın başrol oynadığı “Üçkağıtçı” filmindeki rolünü ve oradaki İmam tipini gözünüzün önüne getirin. Yağmur yağacak/yağmayacak sahnesi yani. Yağmur’un ne zaman yağacağını Allah’tan başkası bilemez. Bu yüzden meteoroloji “hava raporu” değil “hava tahmin raporu” verir. Ve bu tahminler de çoğu zaman tutmaz. Cep telefonlarınızdaki hava tahmini programlarını hatırlayın.


Ankara Barosunu kınarken, İslam dinimizin emirlerini hatırlatan ve sapkınlığı eleştiren Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı takdir ediyor ve destekliyoruz. Böyle açıklamaları o yapmayacak da kim yapacak? Bu tür sapkınlıklara karşı şiddeti konu aldığı izlenimiyle aslında bunlara yol veren İstanbul Sözleşmesini de ilk imzalayanlardanmışız; bunu da bir kenara not edelim.


Ha bir de Diyanet İşleri Başkanı sadece eleştirilmiştir; fiili bir saldırı değil bu. Üstelik devlete yapılmış bir saldırı da değildir. Birkaç sergerde mi saldıracak devlete?


Fakat bu bahane edilerek, Baro, Türk Tabipler Birliği ve benzeri kuruluşlara neşter vurmaya çalışmak da doğru değildir. Onlar, cirmi kadar yer yakar.


Yazımızda bahsettiğimiz bu tür dizilere de asla izin verilmemesi gerektiğini buradan tekrar RTÜK’e hatırlatıp bir ayetle bitirelim:


“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun.” (Ali İmran 104)


Hayırlı Ramazanlar dilerim.


Muhabbetle Efendim!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi