Recep Ali AKSOYLU
Köşe Yazarı
Recep Ali AKSOYLU
 

BU RAMAZAN KOMŞUMUZUN KALBİNE DOKUNALIM

“Ramazan fitrenizi bize gönderebilirseniz sevinirim hocam.” İkinci yılını sürdüğümüz koronavirüs bulaşının toplumumuza olumlu yansımaları da oldu. Süreci aşmada bir yanda kişisel olarak ayakta kalabilmeye, sağlığımızı koruyabilmeye odaklanırken çoğumuzda dayanışma, hoş görü, bölüşüm, destek duyguları daha da bir gelişti. Ailemizden, komşularımızdan, eski arkadaşlarımızdan işini, aşını kaybedenlerin yanında olmaya gayret ettik. Hali vakti yerinde olan hayırseverler, belediyeler, sivil toplum kuruluşlarının bazıları ihtiyaç sahiplerinin mutfaklarına destek oldular; “Askıda Mama”dan esinlenerek benzeri elektrik, su faturalarının ödenmesine varan birçok uygulama geliştirdiler. İşyeri pandemi nedeniyle faaliyetine ara vermek durumunda kalan kiracısını idare eden mülk sahipleri de oldu, ekmeğini bölüşenler de. İçinde bulunduğumuz hoşgörü, birlik, beraberlik, dayanışma ve paylaşma duygularını güçlendiren Ramazan Ayı’nın biz Müslümanlar için önemi oruç tutulması yanında yetim, yoksul ve mazlum kişilere yardım edilmesidir. Hayırda yarışılan bir aydır Ramazan. Zira yapılan yardımlarla, paylaşımlarla yardıma muhtaç olan kişinin mutlu kılınması kadar yardım eden, bu uğurda emek sarf eden kişi de mutlu olmaktadır. Huzur bulmaktadır. Ramazan’ın kutsiyeti konusunda hepimiz hem fikiriz. Daha fazlası bu konunun irfan sahiplerinin işi; benim üzerinde durmak istediğim girişte paylaştığım cümlem. “Ramazan fitrenizi bize gönderebilirseniz sevinirim hocam.” Mesajı yazan, geçmişte ulusal ölçekli bir kurumda muhasebe müdürlüğü pozisyonundan emekli olmuş, yüksek tahsilli, iki çocuk annesi eski bir tanıdığım. Eşini geçen yıl kaybedip okulların da uzaktan eğitime geçmesiyle daha kolay geçinebilmek adına memleketlerine taşınmışlar ama belli ki emekli maaşıyla döndüremiyor aileyi. Benim şahit olduğum benzeri örnek çok, eminim hafızanızı zorlarsanız sizin de çevrenizde, sokağınızda, hatta apartmanınızda işini kaybettiği için geçim sıkıntısı çeken çok sayıda arkadaşınız, komşunuz hatta ailenizden birileri vardır. Döneceğim bu noktaya ama önce bir başka pencerenin de fotoğrafını paylaşmak istiyorum. EĞİTİMLİ KESİM MAĞDURİYETİNİ DİLE GETİREMİYOR Beykoz Rizeliler Derneği’nin aktivitelerinde ilçede muhtarlık görevinde bulunan başta Arzu Kuşdili ve Gül Bağdatlı ile sivil toplum kuruluşlarında aktif hemşerilerimle olan sohbetlerimizde bir konu çok dikkatimi çekmiş daha doğrusu öteden beri var olan gözlemlerimi pekiştirmiştir. Maalesef toplumumuzda belli bir kesim var; yardım talep etmeyi, yardım dağıtan kişi ya da kurumlara ulaşabilmeyi adeta meslek edinmişler. Birden çok muhtarlıktan, belediyeden, hayırseverden yardım talep ediyor, alıyor. Edindiği aynı yardımları nakde çevirenlerde oluyormuş ama şimdi bunu es geçeceğim. Değerli Dostlar, belli bir kesim de bu durumu kendine yediremediğinden evinde aç susuz, sadece kendi ailesinden gelebilecek kısıtlı yardımlarla yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyor. Yukarda da vurguladığım üzere bu kişiler apartman komşunuz, daha önce işi gücü olan ve de çok büyük oranda okumuş yazmış kişiler. Pandemi ve ekonomideki kriz nedeniyle eşlerin biri veya ikisi de şimdi işsiz, evdeler. Çok azı gidip kargoda, kuryede, markette asgari ücretle çalışmayı becerebiliyor. Bunlar eğitimli, memur, uzman, öğretmen, müzisyen, yönetici olan, çoğu evli barklı, ne yazık ki kimseden yardım talebinde bulunamayan, içine kapanmış, bazıları da yaşama kahreden insanımız, komşularımız. Yakın dostlarım bilir, yıllardır bu konuyu çevremde dile getiririm. Ramazan öncesi bu konuyu kaleme almayı planlamıştım ama beceremedim. Gecikerek de olsa hali vakti yerinde olan, zekât – fitre verecek dostlarımın, okurlarımın dikkatlerine sunmak istedim. KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAN Dayanışma kültürümüz millet olarak en önemli karakter ögelerimizdendir. Bizlere düşen “önce komşumuz” diyerek kırmadan, incitmeden kabuğuna çekilmiş, bu işsiz güçsüz kalmış komşularımıza merhem olmak olmalıdır. Hem unutmayalım ki, rivayete göre peygamberimiz (SAV) de komşu hakkı ve paylaşmaya büyük hassasiyet göstermiş, “yanı başında komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mümin değildir” buyurmuş, zengin komşuya da komşularını aç bırakması haram sayılmıştır. Bazı sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri arkadaşlarıma ters gelecek olsa da bir gün fırsat olur da yazabilirim düşüncesi ile not aldığım Melih Turan Beyin, “İyi Bir Zekât Yönetimi” başlıklı makalesinin girişinde ki cümlesini paylaşarak tamamlamak istiyorum. “Bugün Türkiye’de zekât toplama ve dağıtma olayı, vakıf ve derneklerin ‘zekâtlarınızı “uzaklara” taşıyoruz’ iletişim kampanyasıyla başlayıp sosyal medya ve diğer iletişim kanallarında ‘kumanya dağıtımını yaptık’ paylaşımlarıyla son bulmaktadır. Bu usûl ile zekât mükellefleri (muzekki) zekâtlarının tam olarak nereye harcandığını bilmezken, zekâta müstehak (mustehik) olanların da bir sonraki kumanyayı beklemekten başla çareleri olmuyor.” Bence geriye dönüp bir kere daha okuyunuz. Dünyada aç ve yoksul insanların bulunması kaynak eksikliği sebebiyle değil, mevcut zenginliğin ve fırsatların adil bir şekilde dağıtılmaması sebebiyledir. Dünyamızın kaynaklarını bölüşmeyi bilirsek hepimize yetecek kadar vardır. Öyleyse bu mübarek ayda, uzaklara gitmeden bizzat elinizle yapacağınız yardımlarla birçok insanın kalbine dokunabilirsiniz.  Rabbim sizi sevdiklerinizden, sevdiklerinizi sizden, bereketi evinizden, hayırları da üzerinizden eksik etmesin inşallah.
Ekleme Tarihi: 20 Nisan 2021 - Salı

BU RAMAZAN KOMŞUMUZUN KALBİNE DOKUNALIM

“Ramazan fitrenizi bize gönderebilirseniz sevinirim hocam.”


İkinci yılını sürdüğümüz koronavirüs bulaşının toplumumuza olumlu yansımaları da oldu. Süreci aşmada bir yanda kişisel olarak ayakta kalabilmeye, sağlığımızı koruyabilmeye odaklanırken çoğumuzda dayanışma, hoş görü, bölüşüm, destek duyguları daha da bir gelişti. Ailemizden, komşularımızdan, eski arkadaşlarımızdan işini, aşını kaybedenlerin yanında olmaya gayret ettik.


Hali vakti yerinde olan hayırseverler, belediyeler, sivil toplum kuruluşlarının bazıları ihtiyaç sahiplerinin mutfaklarına destek oldular; “Askıda Mama”dan esinlenerek benzeri elektrik, su faturalarının ödenmesine varan birçok uygulama geliştirdiler. İşyeri pandemi nedeniyle faaliyetine ara vermek durumunda kalan kiracısını idare eden mülk sahipleri de oldu, ekmeğini bölüşenler de.


İçinde bulunduğumuz hoşgörü, birlik, beraberlik, dayanışma ve paylaşma duygularını güçlendiren Ramazan Ayı’nın biz Müslümanlar için önemi oruç tutulması yanında yetim, yoksul ve mazlum kişilere yardım edilmesidir. Hayırda yarışılan bir aydır Ramazan. Zira yapılan yardımlarla, paylaşımlarla yardıma muhtaç olan kişinin mutlu kılınması kadar yardım eden, bu uğurda emek sarf eden kişi de mutlu olmaktadır. Huzur bulmaktadır.


Ramazan’ın kutsiyeti konusunda hepimiz hem fikiriz. Daha fazlası bu konunun irfan sahiplerinin işi; benim üzerinde durmak istediğim girişte paylaştığım cümlem. “Ramazan fitrenizi bize gönderebilirseniz sevinirim hocam.”


Mesajı yazan, geçmişte ulusal ölçekli bir kurumda muhasebe müdürlüğü pozisyonundan emekli olmuş, yüksek tahsilli, iki çocuk annesi eski bir tanıdığım. Eşini geçen yıl kaybedip okulların da uzaktan eğitime geçmesiyle daha kolay geçinebilmek adına memleketlerine taşınmışlar ama belli ki emekli maaşıyla döndüremiyor aileyi.


Benim şahit olduğum benzeri örnek çok, eminim hafızanızı zorlarsanız sizin de çevrenizde, sokağınızda, hatta apartmanınızda işini kaybettiği için geçim sıkıntısı çeken çok sayıda arkadaşınız, komşunuz hatta ailenizden birileri vardır.


Döneceğim bu noktaya ama önce bir başka pencerenin de fotoğrafını paylaşmak istiyorum.


EĞİTİMLİ KESİM MAĞDURİYETİNİ DİLE GETİREMİYOR


Beykoz Rizeliler Derneği’nin aktivitelerinde ilçede muhtarlık görevinde bulunan başta Arzu Kuşdili ve Gül Bağdatlı ile sivil toplum kuruluşlarında aktif hemşerilerimle olan sohbetlerimizde bir konu çok dikkatimi çekmiş daha doğrusu öteden beri var olan gözlemlerimi pekiştirmiştir.


Maalesef toplumumuzda belli bir kesim var; yardım talep etmeyi, yardım dağıtan kişi ya da kurumlara ulaşabilmeyi adeta meslek edinmişler. Birden çok muhtarlıktan, belediyeden, hayırseverden yardım talep ediyor, alıyor. Edindiği aynı yardımları nakde çevirenlerde oluyormuş ama şimdi bunu es geçeceğim.


Değerli Dostlar, belli bir kesim de bu durumu kendine yediremediğinden evinde aç susuz, sadece kendi ailesinden gelebilecek kısıtlı yardımlarla yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyor.


Yukarda da vurguladığım üzere bu kişiler apartman komşunuz, daha önce işi gücü olan ve de çok büyük oranda okumuş yazmış kişiler. Pandemi ve ekonomideki kriz nedeniyle eşlerin biri veya ikisi de şimdi işsiz, evdeler. Çok azı gidip kargoda, kuryede, markette asgari ücretle çalışmayı becerebiliyor. Bunlar eğitimli, memur, uzman, öğretmen, müzisyen, yönetici olan, çoğu evli barklı, ne yazık ki kimseden yardım talebinde bulunamayan, içine kapanmış, bazıları da yaşama kahreden insanımız, komşularımız.


Yakın dostlarım bilir, yıllardır bu konuyu çevremde dile getiririm. Ramazan öncesi bu konuyu kaleme almayı planlamıştım ama beceremedim. Gecikerek de olsa hali vakti yerinde olan, zekât – fitre verecek dostlarımın, okurlarımın dikkatlerine sunmak istedim.


KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAN


Dayanışma kültürümüz millet olarak en önemli karakter ögelerimizdendir. Bizlere düşen “önce komşumuz” diyerek kırmadan, incitmeden kabuğuna çekilmiş, bu işsiz güçsüz kalmış komşularımıza merhem olmak olmalıdır. Hem unutmayalım ki, rivayete göre peygamberimiz (SAV) de komşu hakkı ve paylaşmaya büyük hassasiyet göstermiş, “yanı başında komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mümin değildir” buyurmuş, zengin komşuya da komşularını aç bırakması haram sayılmıştır.


Bazı sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri arkadaşlarıma ters gelecek olsa da bir gün fırsat olur da yazabilirim düşüncesi ile not aldığım Melih Turan Beyin, “İyi Bir Zekât Yönetimi” başlıklı makalesinin girişinde ki cümlesini paylaşarak tamamlamak istiyorum.


“Bugün Türkiye’de zekât toplama ve dağıtma olayı, vakıf ve derneklerin ‘zekâtlarınızı “uzaklara” taşıyoruz’ iletişim kampanyasıyla başlayıp sosyal medya ve diğer iletişim kanallarında ‘kumanya dağıtımını yaptık’ paylaşımlarıyla son bulmaktadır. Bu usûl ile zekât mükellefleri (muzekki) zekâtlarının tam olarak nereye harcandığını bilmezken, zekâta müstehak (mustehik) olanların da bir sonraki kumanyayı beklemekten başla çareleri olmuyor.”


Bence geriye dönüp bir kere daha okuyunuz.


Dünyada aç ve yoksul insanların bulunması kaynak eksikliği sebebiyle değil, mevcut zenginliğin ve fırsatların adil bir şekilde dağıtılmaması sebebiyledir. Dünyamızın kaynaklarını bölüşmeyi bilirsek hepimize yetecek kadar vardır.


Öyleyse bu mübarek ayda, uzaklara gitmeden bizzat elinizle yapacağınız yardımlarla birçok insanın kalbine dokunabilirsiniz. 


Rabbim sizi sevdiklerinizden, sevdiklerinizi sizden, bereketi evinizden, hayırları da üzerinizden eksik etmesin inşallah.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi