Prof..Dr. Hızır ÖNSOY
Köşe Yazarı
Prof..Dr. Hızır ÖNSOY
 

DOĞU KARADENİZ TAŞKINLARINA BAKIŞ

Ekim-Kasım 2. Taşkın Periyoduna Girdik     Ülkemizde doğal afetlerin büyük bir kısmında önemli faktör olan su,  Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, en önemli ve etkin parametre olarak, birinci sırada bulunuyor.       Suyun ilk sırada etkin olduğu olaylar, taşkınlar ve heyelanlar, toprak kaymaları, yüzeysel erozyon ve bu olayla taşınan katı madde hareketi, akarsu yataklarındaki değişiklikler ve kesit daralmaları, kıyı tahribatı, atıklar ve suların kirlenmesi, içmesuyu sorunları,  yanlış yapılaşmayla ilgili sorunlar vb gösterilebilir.    Doğu Karadeniz Havzası’nda, hidrometeorolojik ve topografik koşullar, taşkınların meydana gelmesine neden olmakta, önemli can ve mal kayıplarıyla sonuçlanmaktadır. 1929 yılından bu yana(yaklaşık 90 yıl içerisinde), eldeki kayıtlara göre, taşkınlarda, büyük can ve mal kayıpları meydana gelmiş olup,        son otuz yılda havzada meydana gelen  taşkın ve heyelanlarda, maalesef  429 insanımız hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde yaşanan, taşkın ve heyelanlar sonucu oluşan can kayıplarının 40’ının, Doğu Karadeniz Havzası’nda meydana geldiği tespit edilmektedir.      Bölgenin bu koşullarında, böyle büyük taşkınların meydana gelmesi, çok da sürpriz sayılmamalıdır. Ancak, burada hasarların büyük olmasının en büyük sebebi, kısa, orta ve uzun vadeli planların yokluğundan, durumdan habersiz, taşkınlara hazırlıksız yakalanmalarından doğmaktadır. Havzada meydana gelen taşkınlar nedeniyle oluşan can kayıplarının ortadan kaldırılması ve maddi zararların en aza indirilmesi için alınabilecek başlıca önlemler, halkın ve uygulamacı kurum ve kuruluşların taşkına karşı bilinçlendirilmesi, dere yataklarında, taşkın, heyelan vb gibi doğal afetler gibi, risk altındaki bölgelerde yapılaşmanın, mühendislik esaslarına uygun,  planlar çerçevesinde yapılmasıdır.    NEDEN BU TAŞKINLAR?     Doğal afetlerden en önemlisi olarak taşkın, bir akarsuyun, çeşitli nedenlerden, yatağından taşarak, çevresindeki arazilere, yerleşim yerlerine, altyapı tesislerine ve canlılara zarar vermek suretiyle, etki bölgesinde normal sosyo-ekonomik faaliyeti kesintiye uğratacak ölçüde bir akış büyüklüğü oluşturması  şeklinde ifade edilen, yaşandığı bölgenin hidro-meteorolojik  koşullarına, jeomorfolojik özelliklerine bağlı olarak gelişen doğal afetlerdir. Dünyanın birçok bölgesinde şiddetli lokal  yağışlardan, kar erimelerinin de eklenmesiyle, oluşan akarsu taşkınları çok yaygındır. Taşkın zararlarında, çok çeşitli dış etkenler olduğu gibi, insan faktörü en önde gelmektedir. Risk altındaki alanlarda, plansızlık ve mühendislik esaslarına uymayan, kontrolsüz kentleşme faaliyetleri, taşkın afetinin olumsuz etkilerini, can ve mal kayıpları olarak artırmaktadır.     Türkiye’de, 2500 mm. ye varan yıllık yağışlarıyla,  en fazla yağış alan bölge olan, 24 077 km2                     yüzölçümündeki Doğu Karadeniz Havzası’nın ortalama yıllık yağış yüksekliği 1200 ile 1300 mm arasında değişmektedir. Buna göre, ortalama 14,9milyar m3 yüzeysel su potansiyeli ile Türkiye potansiyelinin 7,9’unu sağlamaktadır. Birim alandan sağlanan debi değeri ise 19,6 lt/sn/km2 olup havza, Antalya Havzası’ndan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Eğimlerin yüksek olması ve yüzey altı tabakasının geçirimsiz veya yarı geçirimli olması sebebiyle, yağan yağmurun büyük  kısmı yüzeysel akışa geçmektedir.       Yaptığımız hidrolojik çalışma ve araştırmalar sonucuna göre, bölgede genellikle iki taşkın periyodu gözlenmektedir. Bunlar;    ‘’Mayıs-Haziran’’ ve ‘’Ekim-Kasım’’ periyotları   Taşkınların bu iki periyotta gelmesinin sebepleri nedir?    Niçin ‘’Mayıs-Haziran’’?    Kış mevsimi ve ilkbahar başların çok yağışlı geçmişse, özellikle, kış mevsimi karlı ise, genel olarak toprak suya doymuş hale gelir. Hemen arkasından bölgeye düşen çok kısa süreli çok büyük yağışların (yüksek şiddetli yağışlar), doymuş toprakta sızmaya fırsat bulamadan, büyük kısmı akışa geçer ve derelere akarsulara ulaşır, yüksek suları meydana getirir, taşkınlar oluşur.    İkinci taşkın periyoduna gelelim. Neden ‘’Ekim-Kasım’’?    Yine bu periyottan önceki yaz mevsimi az yağışlı ve kurak geçmişse, toprak kuru kalır, adeta betonlaşır, geçirimsiz hale gelir. Arkasından düşen lokal ve yüksek yağışlar, kuru kalmış toprakta sızamadan akışa geçer, derelere ulaşır, taşkınları meydana getirir.    O halde, gözlenen bu periyotlar, zaman zaman, ileri geri değişim göstermelerine rağmen, büyük olasılıkla, bu periyotlarda taşkınların meydana gelip gelmeyeceğini tahmin edebilmekteyiz.    Türkiye’de taşkınlar, depremlerden sonra en fazla ekonomik kayıp veren doğal afetlerdir. Doğu Karadeniz Havzası hem aldığı yağış miktarı, hem de topografik yapısı nedeniyle ülkemizde taşkınların sıklıkla görüldüğü bir havzadır.      KRONOLOJİK BİR BAKIŞ     Suyu iyi yönetemiyorsak, Suyun fazlası da, azı da sorun yaratır. Ancak, bölgemiz için, şu sloganı kullanabiliriz;    ‘’Doğu Karadeniz’de, Çoksu Sorunu Çok, Yoksu Sorunu Yok’’     Havzanın taşkınlarına bir göz atacak olursak, ne görürüz?    Havzada son 64 yıl içerisinde (1955 – 2019) meydana gelen büyük taşkınlarda şkınlarda, 349 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Maddi zarar ise, milyarlarca ifade edilmektedir.  Havzada 1929–2019 yılları arasında oluşan taşkınlarla ilgili detaylı bilgi Tablo 1’de verilmektedir.     Doğu Karadeniz Havzası’nda 1955 yılından sonra yaşanan en büyük taşkın Gümüşhane, Trabzon ve Giresun illerini kapsayan 20 Haziran 1990 taşkınıdır. Bu taşkın 10 farklı dere havzasında meydana gelmiş ve 7500 ha’lık bir alanı etkilemiştir. Taşkın sonucunda 57 insan hayatını kaybetmiş ve toplam 458 milyon YTL tutarında bir maddi zarar oluşmuştur. 1955’den 2005’e kadar oluşan taşkın zararlarının yaklaşık 70’inin bu felakette meydana geldiği saptanmıştır.       1998 yılından sonra meydana gelen taşkınlarda can ve mal kayıpları açısından önemli bir artış gözlenmekte olup, oluşan 7 farklı taşkında 108 insan hayatını kaybetmiş, 156 milyon YTL tutarında maddi zarar meydana gelmiştir. 20 Haziran 1990 tarihinde oluşan hasar dışında, taşkın hasarlarının 75’inin son yedi yılda meydana geldiği görülmektedir. Can kaybı ve maddi zararların artmasındaki en büyük neden,  dere yataklarında yapılan bilinçsiz yapılaşma ve dere yataklarına yapılan olumsuz müdahaleler olarak karşımıza çıkmaktadır. (Foto:1)    Toplam 54 taşkının 40’ı yaz mevsiminde, özellikle, Mayıs-Haziran periyodunda meydana gelmiştir. Taşkın açısından en kritik aylar 13 taşkının meydana geldiği bu periyot, 17 taşkının meydana geldiği Temmuz ve 10 taşkının meydana geldiği Ağustos ayları olarak gözükmektedir. Bu aylarda meydana gelen hasar 640.421.309 YTL (97) , can kaybı 196 (78) olarak belirlenmiştir. Rakamlar mal ve can kaybının büyük bölümünün bu aylar içerisinde yaşandığını göstermektedir.      Taşkınlar zararları, toplam zararların yaklaşık 95’ini oluşturmaktadır. Ayrıca, eldeki veriler değerlendirildiğinde, toplam zararlar içerisinde taşınmaz mal ve tesis zararlarının oranının 30, tarımsal zararların oranının ise 15 olduğu görülmektedir.     TAŞKIN NEDENLERİ   Ülkemizde meydana gelen taşkınların genel olarak nedenlerini aşağıdaki koşullara bağlı olarak ifade etmek mümkündür;  • Hidrometeorolojik Koşullar: Doğal meteorolojik koşullara dış müdahale mümkün olmadığından, bu konuda herhangi bir önlem alınması da söz konusu değildir. Ancak, taşkına neden olabilecek koşulların, günümüzde mevcut gelişmiş atmosfer tahmin modelleri ve hidrolojik tabanlı yöntemlerle tahmini yapılabilir ve taşkın riski irdelenebilir.  • Jeomorfolojik Koşullar: Bu koşullar akarsu havzalarının doğal özelliklerine ilişkin olup, bu konuda da bir müdahale genelde söz konusu değildir.  (Bu tablo, kısaltılıp, daraltılacak ve özetlenecek, bazı rakam ve açıklamalar kalkacak) 
Ekleme Tarihi: 23 Ekim 2019 - Çarşamba

DOĞU KARADENİZ TAŞKINLARINA BAKIŞ

Ekim-Kasım 2. Taşkın Periyoduna Girdik  

 

Ülkemizde doğal afetlerin büyük bir kısmında önemli faktör olan su,  Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, en önemli ve etkin parametre olarak, birinci sırada bulunuyor.    

 

Suyun ilk sırada etkin olduğu olaylar, taşkınlar ve heyelanlar, toprak kaymaları, yüzeysel erozyon ve bu olayla taşınan katı madde hareketi, akarsu yataklarındaki değişiklikler ve kesit daralmaları, kıyı tahribatı, atıklar ve suların kirlenmesi, içmesuyu sorunları,  yanlış yapılaşmayla ilgili sorunlar vb gösterilebilir. 

 

Doğu Karadeniz Havzası’nda, hidrometeorolojik ve topografik koşullar, taşkınların meydana gelmesine neden olmakta, önemli can ve mal kayıplarıyla sonuçlanmaktadır. 1929 yılından bu yana(yaklaşık 90 yıl içerisinde), eldeki kayıtlara göre, taşkınlarda, büyük can ve mal kayıpları meydana gelmiş olup,        son otuz yılda havzada meydana gelen  taşkın ve heyelanlarda, maalesef  429 insanımız hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde yaşanan, taşkın ve heyelanlar sonucu oluşan can kayıplarının 40’ının, Doğu Karadeniz Havzası’nda meydana geldiği tespit edilmektedir.   

 

Bölgenin bu koşullarında, böyle büyük taşkınların meydana gelmesi, çok da sürpriz sayılmamalıdır. Ancak, burada hasarların büyük olmasının en büyük sebebi, kısa, orta ve uzun vadeli planların yokluğundan, durumdan habersiz, taşkınlara hazırlıksız yakalanmalarından doğmaktadır. Havzada meydana gelen taşkınlar nedeniyle oluşan can kayıplarının ortadan kaldırılması ve maddi zararların en aza indirilmesi için alınabilecek başlıca önlemler, halkın ve uygulamacı kurum ve kuruluşların taşkına karşı bilinçlendirilmesi, dere yataklarında, taşkın, heyelan vb gibi doğal afetler gibi, risk altındaki bölgelerde yapılaşmanın, mühendislik esaslarına uygun,  planlar çerçevesinde yapılmasıdır. 

 

NEDEN BU TAŞKINLAR?    

Doğal afetlerden en önemlisi olarak taşkın, bir akarsuyun, çeşitli nedenlerden, yatağından taşarak, çevresindeki arazilere, yerleşim yerlerine, altyapı tesislerine ve canlılara zarar vermek suretiyle, etki bölgesinde normal sosyo-ekonomik faaliyeti kesintiye uğratacak ölçüde bir akış büyüklüğü oluşturması  şeklinde ifade edilen, yaşandığı bölgenin hidro-meteorolojik  koşullarına, jeomorfolojik özelliklerine bağlı olarak gelişen doğal afetlerdir. Dünyanın birçok bölgesinde şiddetli lokal  yağışlardan, kar erimelerinin de eklenmesiyle, oluşan akarsu taşkınları çok yaygındır. Taşkın zararlarında, çok çeşitli dış etkenler olduğu gibi, insan faktörü en önde gelmektedir. Risk altındaki alanlarda, plansızlık ve mühendislik esaslarına uymayan, kontrolsüz kentleşme faaliyetleri, taşkın afetinin olumsuz etkilerini, can ve mal kayıpları olarak artırmaktadır.  

 

Türkiye’de, 2500 mm. ye varan yıllık yağışlarıyla,  en fazla yağış alan bölge olan, 24 077 km2                     yüzölçümündeki Doğu Karadeniz Havzası’nın ortalama yıllık yağış yüksekliği 1200 ile 1300 mm arasında değişmektedir. Buna göre, ortalama 14,9milyar m3 yüzeysel su potansiyeli ile Türkiye potansiyelinin 7,9’unu sağlamaktadır. Birim alandan sağlanan debi değeri ise 19,6 lt/sn/km2 olup havza, Antalya Havzası’ndan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Eğimlerin yüksek olması ve yüzey altı tabakasının geçirimsiz veya yarı geçirimli olması sebebiyle, yağan yağmurun büyük  kısmı yüzeysel akışa geçmektedir.    

 

Yaptığımız hidrolojik çalışma ve araştırmalar sonucuna göre, bölgede genellikle iki taşkın periyodu gözlenmektedir. Bunlar; 

 

’Mayıs-Haziran’’ ve ‘’Ekim-Kasım’’ periyotları  

Taşkınların bu iki periyotta gelmesinin sebepleri nedir? 

 

Niçin ‘’Mayıs-Haziran’’? 

 

Kış mevsimi ve ilkbahar başların çok yağışlı geçmişse, özellikle, kış mevsimi karlı ise, genel olarak toprak suya doymuş hale gelir. Hemen arkasından bölgeye düşen çok kısa süreli çok büyük yağışların (yüksek şiddetli yağışlar), doymuş toprakta sızmaya fırsat bulamadan, büyük kısmı akışa geçer ve derelere akarsulara ulaşır, yüksek suları meydana getirir, taşkınlar oluşur. 

 

İkinci taşkın periyoduna gelelim. Neden ‘’Ekim-Kasım’’? 

 

Yine bu periyottan önceki yaz mevsimi az yağışlı ve kurak geçmişse, toprak kuru kalır, adeta betonlaşır, geçirimsiz hale gelir. Arkasından düşen lokal ve yüksek yağışlar, kuru kalmış toprakta sızamadan akışa geçer, derelere ulaşır, taşkınları meydana getirir. 

 

O halde, gözlenen bu periyotlar, zaman zaman, ileri geri değişim göstermelerine rağmen, büyük olasılıkla, bu periyotlarda taşkınların meydana gelip gelmeyeceğini tahmin edebilmekteyiz. 

 

Türkiye’de taşkınlar, depremlerden sonra en fazla ekonomik kayıp veren doğal afetlerdir. Doğu Karadeniz Havzası hem aldığı yağış miktarı, hem de topografik yapısı nedeniyle ülkemizde taşkınların sıklıkla görüldüğü bir havzadır.   

 

KRONOLOJİK BİR BAKIŞ  

 

Suyu iyi yönetemiyorsak, Suyun fazlası da, azı da sorun yaratır. Ancak, bölgemiz için, şu sloganı kullanabiliriz; 

 

’Doğu Karadeniz’de, Çoksu Sorunu Çok, Yoksu Sorunu Yok’’  

 

Havzanın taşkınlarına bir göz atacak olursak, ne görürüz? 

 

Havzada son 64 yıl içerisinde (1955 – 2019) meydana gelen büyük taşkınlarda şkınlarda, 349 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Maddi zarar ise, milyarlarca ifade edilmektedir.  Havzada 1929–2019 yılları arasında oluşan taşkınlarla ilgili detaylı bilgi Tablo 1’de verilmektedir.  

 

Doğu Karadeniz Havzası’nda 1955 yılından sonra yaşanan en büyük taşkın Gümüşhane, Trabzon ve Giresun illerini kapsayan 20 Haziran 1990 taşkınıdır. Bu taşkın 10 farklı dere havzasında meydana gelmiş ve 7500 ha’lık bir alanı etkilemiştir. Taşkın sonucunda 57 insan hayatını kaybetmiş ve toplam 458 milyon YTL tutarında bir maddi zarar oluşmuştur. 1955’den 2005’e kadar oluşan taşkın zararlarının yaklaşık 70’inin bu felakette meydana geldiği saptanmıştır.    

 

1998 yılından sonra meydana gelen taşkınlarda can ve mal kayıpları açısından önemli bir artış gözlenmekte olup, oluşan 7 farklı taşkında 108 insan hayatını kaybetmiş, 156 milyon YTL tutarında maddi zarar meydana gelmiştir. 20 Haziran 1990 tarihinde oluşan hasar dışında, taşkın hasarlarının 75’inin son yedi yılda meydana geldiği görülmektedir. Can kaybı ve maddi zararların artmasındaki en büyük neden,  dere yataklarında yapılan bilinçsiz yapılaşma ve dere yataklarına yapılan olumsuz müdahaleler olarak karşımıza çıkmaktadır. (Foto:1) 

 

Toplam 54 taşkının 40’ı yaz mevsiminde, özellikle, Mayıs-Haziran periyodunda meydana gelmiştir. Taşkın açısından en kritik aylar 13 taşkının meydana geldiği bu periyot, 17 taşkının meydana geldiği Temmuz ve 10 taşkının meydana geldiği Ağustos ayları olarak gözükmektedir. Bu aylarda meydana gelen hasar 640.421.309 YTL (97) , can kaybı 196 (78) olarak belirlenmiştir. Rakamlar mal ve can kaybının büyük bölümünün bu aylar içerisinde yaşandığını göstermektedir.   

 

Taşkınlar zararları, toplam zararların yaklaşık 95’ini oluşturmaktadır. Ayrıca, eldeki veriler değerlendirildiğinde, toplam zararlar içerisinde taşınmaz mal ve tesis zararlarının oranının 30, tarımsal zararların oranının ise 15 olduğu görülmektedir.  

 

TAŞKIN NEDENLERİ

 

Ülkemizde meydana gelen taşkınların genel olarak nedenlerini aşağıdaki koşullara bağlı olarak ifade etmek mümkündür; 

• Hidrometeorolojik Koşullar: Doğal meteorolojik koşullara dış müdahale mümkün olmadığından, bu konuda herhangi bir önlem alınması da söz konusu değildir. Ancak, taşkına neden olabilecek koşulların, günümüzde mevcut gelişmiş atmosfer tahmin modelleri ve hidrolojik tabanlı yöntemlerle tahmini yapılabilir ve taşkın riski irdelenebilir. 

• Jeomorfolojik Koşullar: Bu koşullar akarsu havzalarının doğal özelliklerine ilişkin olup, bu konuda da bir müdahale genelde söz konusu değildir. 

(Bu tablo, kısaltılıp, daraltılacak ve özetlenecek, bazı rakam ve açıklamalar kalkacak) 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi