Tahir ORHAN
Köşe Yazarı
Tahir ORHAN
 

NE ÇOK BİLENİMİZ VAR

2020 felaketler yılı oldu ya; bilenlerimiz de çoğaldı. Eskiden “Bir bilen” vardı. Süleyman Demirel’e “Bir bilen” derlerdi. Aslında her toplumda böyle bilenlerin olması doğrudur ve gereklidir ama gerçekten “Bir bilen” olmalıdır bu. Süleyman Demirel “Bir bilen” miydi ona biz karar veremeyiz. Şimdiki bilenlerimiz daha farklı. Gün geçmiyor ki televizyonlarda, internet sitelerinde, gazetelerde, sosyal medyada; “Depremi bilen adam”, “İzmir depremini bildi”, “Daha önceki depremleri hem de bütün yönleriyle bilen …, İstanbul için korkunç senaryoyu açıkladı!” gibi cümleler duyuyoruz, duyuyorsunuz. Eminiz ki bunlardan benim kadar sizler de rahatsızsınız. Keşke dedikleri kadar kolay olsa, uyarılarına dikkat edilse ama ne gezer. 19 buçuk yıl önceki Körfez depreminden bu yana bu bilenler iş başında. Eskiden falcılar vardı; mahalle aralarına kadar gider meraklılarına fal bakarlardı. “Üç vakte kadar kısmetin çıkacak” derlerdi de evde kalmış kız kuruları bundan memnun olur avuç dolusu para sayarlardı falcılara. Şimdiki deprem uzmanları da öyle... Üç vakte kadar deprem olacak diyorlar; aradan 19 yıl kadar zaman geçiyor. Burada gerçek bilim insanlarını kastetmiyorum. Gerçi konuşanlar da anlı şanlı profesörler ama söyledikleri kafa karıştırıyor, akıl bulandırıyor. Aslında olan da insanlara oluyor. Özellikle deprem bölgelerinde yaşayanlar, her an bir korku içinde… Oysa bilimsel açıklamaları yapıp, alınması gereken tedbirlerin biran önce alınmasını sağlayabilseler, saldıkları korkudan çok daha yararlı olurlardı. Çünkü korkarak depremlerden, felaketler kimse kurtulamaz. Fakat tedbir alarak can kaybı en aza indirilebilir. Bir de bazı meraklılarımız birilerini öldürmeye çok hevesli. Gün geçmiyor ki sosyal medyada birilerini öldürmüyoruz. Bir örnek; yıllardır Cüneyt Arkın’ı kim bilir kaç kere öldürmüşüzdür sosyal medyada. Oysa adam dimdik ayakta ve film çevirmeye devam ediyor. Yine Münir Özkul, Nejat Uygur gibi eski ünlüler, ölmeden önce kim bilir kaç kez ölmüşlerdir. Sadece adam öldürmek mi? Yıllarca komada yatan hastalardan da iyi haberler vermeyi çok sever bizim meraklılarımız. Geçen gün Kenan Işık’ı iyileştirip hastaneden çıkacak duruma getirmişlerdi de eşi Beril Hanım, sağlık durumunda bir değişiklik olmadığını açıklamıştı. Demem o ki, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul edemiyoruz. Tamam gazeteciler dalgalanma arar. Yeter ki bir yerde bir olay olsun; onlar hemen orada biter ve olayı büyüttükçe büyütürler. 35 yıldır içlerindeyim; o kadar çok mücadele ettik ki anlatamam. Yanı başımızda cereyan eden bir olayı o kadar çok saptırırlardı ki, ağzımız açık kalırdı. Hatta bir keresinde futbolcu transferinde bir arkadaşımla konuşurken şöyle demiştim: Anlaşma sağlandı dediğin futbolcuyla ilgili yönetim, “haberimiz yok” diyor. Verdiği cevap neydi biliyor musunuz? “Kulüpten, Romanya’da futbolcu arıyorlar diye bir duyum alıyorum. Hemen Romanya’nın en ünlü isimlerinden bir kaçını yazıyor ve “bunlardan birisini mutlaka alacaklar” diyorum. Sonrası fos… Biz buna, basın dilinde asparagas (şişirme haber) diyoruz. Yani masa başında üretilen haber tam da bu…  “Haber kutsal, yorum hürdür”. Habere dokunamazsınız. Neyse o ama yorum yapıyorsanız bunu da köşenizde yaparsınız; okuyan okur, inanan inanır. Zaten basına güven yerlerde sürünüyor. Ama böyleleri için ne gam… Muhabbetle efendim!
Ekleme Tarihi: 07 Aralık 2020 - Pazartesi

NE ÇOK BİLENİMİZ VAR

2020 felaketler yılı oldu ya; bilenlerimiz de çoğaldı. Eskiden “Bir bilen” vardı. Süleyman Demirel’e “Bir bilen” derlerdi. Aslında her toplumda böyle bilenlerin olması doğrudur ve gereklidir ama gerçekten “Bir bilen” olmalıdır bu. Süleyman Demirel “Bir bilen” miydi ona biz karar veremeyiz. Şimdiki bilenlerimiz daha farklı.


Gün geçmiyor ki televizyonlarda, internet sitelerinde, gazetelerde, sosyal medyada; “Depremi bilen adam”, “İzmir depremini bildi”, “Daha önceki depremleri hem de bütün yönleriyle bilen …, İstanbul için korkunç senaryoyu açıkladı!” gibi cümleler duyuyoruz, duyuyorsunuz. Eminiz ki bunlardan benim kadar sizler de rahatsızsınız. Keşke dedikleri kadar kolay olsa, uyarılarına dikkat edilse ama ne gezer. 19 buçuk yıl önceki Körfez depreminden bu yana bu bilenler iş başında. Eskiden falcılar vardı; mahalle aralarına kadar gider meraklılarına fal bakarlardı. “Üç vakte kadar kısmetin çıkacak” derlerdi de evde kalmış kız kuruları bundan memnun olur avuç dolusu para sayarlardı falcılara. Şimdiki deprem uzmanları da öyle... Üç vakte kadar deprem olacak diyorlar; aradan 19 yıl kadar zaman geçiyor. Burada gerçek bilim insanlarını kastetmiyorum. Gerçi konuşanlar da anlı şanlı profesörler ama söyledikleri kafa karıştırıyor, akıl bulandırıyor.


Aslında olan da insanlara oluyor. Özellikle deprem bölgelerinde yaşayanlar, her an bir korku içinde… Oysa bilimsel açıklamaları yapıp, alınması gereken tedbirlerin biran önce alınmasını sağlayabilseler, saldıkları korkudan çok daha yararlı olurlardı. Çünkü korkarak depremlerden, felaketler kimse kurtulamaz. Fakat tedbir alarak can kaybı en aza indirilebilir.


Bir de bazı meraklılarımız birilerini öldürmeye çok hevesli. Gün geçmiyor ki sosyal medyada birilerini öldürmüyoruz. Bir örnek; yıllardır Cüneyt Arkın’ı kim bilir kaç kere öldürmüşüzdür sosyal medyada. Oysa adam dimdik ayakta ve film çevirmeye devam ediyor. Yine Münir Özkul, Nejat Uygur gibi eski ünlüler, ölmeden önce kim bilir kaç kez ölmüşlerdir. Sadece adam öldürmek mi? Yıllarca komada yatan hastalardan da iyi haberler vermeyi çok sever bizim meraklılarımız. Geçen gün Kenan Işık’ı iyileştirip hastaneden çıkacak duruma getirmişlerdi de eşi Beril Hanım, sağlık durumunda bir değişiklik olmadığını açıklamıştı.


Demem o ki, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul edemiyoruz. Tamam gazeteciler dalgalanma arar. Yeter ki bir yerde bir olay olsun; onlar hemen orada biter ve olayı büyüttükçe büyütürler. 35 yıldır içlerindeyim; o kadar çok mücadele ettik ki anlatamam. Yanı başımızda cereyan eden bir olayı o kadar çok saptırırlardı ki, ağzımız açık kalırdı. Hatta bir keresinde futbolcu transferinde bir arkadaşımla konuşurken şöyle demiştim: Anlaşma sağlandı dediğin futbolcuyla ilgili yönetim, “haberimiz yok” diyor. Verdiği cevap neydi biliyor musunuz? “Kulüpten, Romanya’da futbolcu arıyorlar diye bir duyum alıyorum. Hemen Romanya’nın en ünlü isimlerinden bir kaçını yazıyor ve “bunlardan birisini mutlaka alacaklar” diyorum. Sonrası fos…


Biz buna, basın dilinde asparagas (şişirme haber) diyoruz. Yani masa başında üretilen haber tam da bu…


 “Haber kutsal, yorum hürdür”. Habere dokunamazsınız. Neyse o ama yorum yapıyorsanız bunu da köşenizde yaparsınız; okuyan okur, inanan inanır.


Zaten basına güven yerlerde sürünüyor. Ama böyleleri için ne gam…


Muhabbetle efendim!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi