Ceyhun KALENDER
Köşe Yazarı
Ceyhun KALENDER
 

SÜREÇ ARTIK GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR YOLA GİRMİŞTİR

İngiliz ve Yunan uçakları tarafından  Anadolu semalarına bırakılan Mustafa Kemal hakkında çıkarılan idam fetvası:   “Dünyanın düzenini sağlayan ve kainat gününe kadar İslam'ın varlığını sağlayacak olan Halife hazretlerinin yönetimi altında bulunan İslam beldelerinde bazı kötü niyetli insanlar, anlaşarak ve birleşerek ve kendilerine başkan seçerek, Padişah'ın sadık tebaasını uydurdukları yalanlarla aldatarak ve Padişah'ın emirlerine aykırı olarak, isyan ederek, asker toplayarak, görünüşte askerlere yiyecek ve teçhizat temin etmek için, gerçekte maddi çıkar sağlamak amacıyla, dini emirlere aykırı olarak bazı vergiler koyarak, kulların mallarını ve eşyasını gasp ederek, çapul ve yağma ile halka zulmederek ve Osmanlı ülkesinin bazı beldelerine saldırarak, yıkarak ve tahrip ederek, Padişah'ın masum kullarını katlederek, kanlarını akıtarak ve Halife tarafından görevlendirilmiş ve ona sadık nice sivil ve asker memur ile din görevlilerini makamlarından zorla azlederek ve kendi yandaşlarını bu görevlere getirerek ve Hilafet merkezi olan İstanbul ile her türlü ulaşım, nakil ve haberleşme yollarını keserek ve devletin gönderdiği emirlerin uygulanmasını engelleyerek ve devlet merkezini memleketin diğer bölgelerinden ayırarak ve Hilafet makamının gücünü zayıflatmaya çalışarak, Halife'nin emirlerini dinlemeyerek Yüce İslam Hilafetine isyan ederek, Osmanlı devletinin dirlik ve düzenini ve memleketin asayişini bozmak amacıyla yalan ve uydurmalarla halkı isyana teşvik eden, bozguncu oldukları açık ve kesin olan bu bozguncu reislerinin ve yandaşlarının dağılmaları hakkında Padişah tarafından verilen emirleri dinlemeyerek, inat ve fesatlarında ısrar ederler ise, bozgunculukları ve kötülükleri kesin olup, İslam'ın yüce kuralları gereğince öldürülmeleri meşru ve farz olur.   Bu suretle, Yüce İslam Hilafetinin yetkilerini elinde bulunduran Müslümanların adaletli imamı Halifemiz Sultan Vahdettin Han Hazretlerinin etrafında toplanıp, savaşmak amacıyla gönderilmiş olan yüce emre uymak ve bu isyancılarla savaşmak vacip olur.   Bu suretle, Yüce İslam Halifesi tarafından isyancılarla savaşmak için görevlendirilmiş olan askerler savaşmaz ve firar ederlerse, büyük günah ve suç işlemiş olup, dünyada şiddetli cezayı ve ahirette büyük azabı hak etmiş olurlar.   Bu suretle, isyancılarla savaşma hakkında verilmiş olan Padişah'ın yüce emrine uymayan bütün Müslümanlar suç işlemiş olup, şiddetli cezayı hak etmiş olurlar.”   İşte günümüzde, Mandacı İngiliz Muhipleri Cemitetinin temsilcilerinın “İsmini tabelalardan sökseniz de yüreğimizden sökemeyeceksiniz!” diye sahip çıktıkları  Mustafa Sabri Efendi tarafından yazılan, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi tarafından onaylanan, Sadrazam Damat Ferid tarafından imzalanan, Vahdettin tarafından yürürlüğe konulan Mustafa Kemal hakkındaki idam fermanı.   “Padişah'ın emirlerine aykırı olarak, isyan ederek, asker toplayarak, görünüşte askerlere yiyecek ve teçhizat temin etmek için, gerçekte maddi çıkar sağlamak amacıyla, dini emirlere aykırı olarak bazı vergiler koyarak, kulların mallarını ve eşyasını gasp ederek, çapul ve yağma ile halka zulmederek…” diye devam ettikleri ferman, TBMM tarafından yürürlüğe konulan seferberlik ve  bu günlerde de gündeme gelenTekâlif-i Milliye’den başka bir şey değildi.   Aslında bu ferman, İstanbul'daki işgal komutanlığı tarafından hazırlatılmıştı. Amaçları Anadolu’da Türk varlığına son vermek olan emperyalistlerin bundan farklı bir fetva hazırlatması da beklenemezdi.   Bunun yanında Gerçekte Mustafa Kemal’le alakası olmayan, zihinleri bulandırmak için saray soytarısına benzettikleri Mustafa Kemal resimleri de Anadolu’da kapı kapı dağıtılıyordu.   Amaç Mustafa Kemal’i itibarsızlaştırmak, direnişi baltalamaktı.   Anadolu'da gazete yoktu. Bu şekilde ne kadar insanı kandırabilirlerse kârdı.   Aslında bakıyoruz bugün de durum pek farklı değil.   Çünkü hâlâ gazeteci Kılıklı Ali Kemaller var, Seyid Rızalar var, Mustafa Sabri Efendiler var, İngiliz Muhipleri Cemiyeti var, hâlâ Amerikan mandacıları  bile var.   19 Mayıs'la mücadele aynı kararlılıkla devam ediyor.    Ancaaak! Hesaplayamadıkları bir şey var:   100 yıl önce Mustafa Kemal,Milli Mücadele’yi başlatmak üzere Bandırma Vapuru'na binerken Türkiye'nin nüfusu 12 milyon civarındaydı. Bugün ise 83 milyon…   O gün Mustafa Kemal’in ideallerine, Cumhuriyete, Demokrasiye inananların sayısı belki de 10 bin kişi bile değildi.   O tarihte o idealler için bırakın mücadele etmeyi Cumhuriyet ve Demokrasi telaffuz bile edilemezdi.   Bugün geldiğimiz noktada, hangi partiye oy verirse versin, Atatürk devrimlerinin getirdiği “eşit birey” olma özgürlüğünü, Atatürk devrimlerinin getirdiği kazanımları, kişisel hakları benimsemiş yurttaş sayısı, nüfusun en az yüzde 90'ıdır. Bu insanlar kendisini Atatürkçü olarak tarif etmese bile bu değerleri benimsemişlerdir.   Yani bütün engellemelere rağmen zaman Atatürk ikılapları lehine aktı.    Bandırma Vapuru'nun yolcuları katlanarak milyonlara ulaştı.   Bu gerçekleri gördükçe aslında durum öyle söylendiği gibi hiç de ümitsiz değil.   Belki de dünya tarihinde böyle bir toplumsal milli kültür dönüşümü örneği yoktur.    Karşıdevrimcilerin ve emperyalist kuklalarının gayretleri boşa çıkmıştır.    Kısacası süreç artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiştir.   19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nız Kutlu Olsun
Ekleme Tarihi: 18 Mayıs 2020 - Pazartesi

SÜREÇ ARTIK GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR YOLA GİRMİŞTİR

İngiliz ve Yunan uçakları tarafından  Anadolu semalarına bırakılan Mustafa Kemal hakkında çıkarılan idam fetvası:

 

“Dünyanın düzenini sağlayan ve kainat gününe kadar İslam'ın varlığını sağlayacak olan Halife hazretlerinin yönetimi altında bulunan İslam beldelerinde bazı kötü niyetli insanlar, anlaşarak ve birleşerek ve kendilerine başkan seçerek, Padişah'ın sadık tebaasını uydurdukları yalanlarla aldatarak ve Padişah'ın emirlerine aykırı olarak, isyan ederek, asker toplayarak, görünüşte askerlere yiyecek ve teçhizat temin etmek için, gerçekte maddi çıkar sağlamak amacıyla, dini emirlere aykırı olarak bazı vergiler koyarak, kulların mallarını ve eşyasını gasp ederek, çapul ve yağma ile halka zulmederek ve Osmanlı ülkesinin bazı beldelerine saldırarak, yıkarak ve tahrip ederek, Padişah'ın masum kullarını katlederek, kanlarını akıtarak ve Halife tarafından görevlendirilmiş ve ona sadık nice sivil ve asker memur ile din görevlilerini makamlarından zorla azlederek ve kendi yandaşlarını bu görevlere getirerek ve Hilafet merkezi olan İstanbul ile her türlü ulaşım, nakil ve haberleşme yollarını keserek ve devletin gönderdiği emirlerin uygulanmasını engelleyerek ve devlet merkezini memleketin diğer bölgelerinden ayırarak ve Hilafet makamının gücünü zayıflatmaya çalışarak, Halife'nin emirlerini dinlemeyerek Yüce İslam Hilafetine isyan ederek, Osmanlı devletinin dirlik ve düzenini ve memleketin asayişini bozmak amacıyla yalan ve uydurmalarla halkı isyana teşvik eden, bozguncu oldukları açık ve kesin olan bu bozguncu reislerinin ve yandaşlarının dağılmaları hakkında Padişah tarafından verilen emirleri dinlemeyerek, inat ve fesatlarında ısrar ederler ise, bozgunculukları ve kötülükleri kesin olup, İslam'ın yüce kuralları gereğince öldürülmeleri meşru ve farz olur.

 

Bu suretle, Yüce İslam Hilafetinin yetkilerini elinde bulunduran Müslümanların adaletli imamı Halifemiz Sultan Vahdettin Han Hazretlerinin etrafında toplanıp, savaşmak amacıyla gönderilmiş olan yüce emre uymak ve bu isyancılarla savaşmak vacip olur.

 

Bu suretle, Yüce İslam Halifesi tarafından isyancılarla savaşmak için görevlendirilmiş olan askerler savaşmaz ve firar ederlerse, büyük günah ve suç işlemiş olup, dünyada şiddetli cezayı ve ahirette büyük azabı hak etmiş olurlar.

 

Bu suretle, isyancılarla savaşma hakkında verilmiş olan Padişah'ın yüce emrine uymayan bütün Müslümanlar suç işlemiş olup, şiddetli cezayı hak etmiş olurlar.”

 

İşte günümüzde, Mandacı İngiliz Muhipleri Cemitetinin temsilcilerinın “İsmini tabelalardan sökseniz de yüreğimizden sökemeyeceksiniz!” diye sahip çıktıkları  Mustafa Sabri Efendi tarafından yazılan, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi tarafından onaylanan, Sadrazam Damat Ferid tarafından imzalanan, Vahdettin tarafından yürürlüğe konulan Mustafa Kemal hakkındaki idam fermanı.

 

“Padişah'ın emirlerine aykırı olarak, isyan ederek, asker toplayarak, görünüşte askerlere yiyecek ve teçhizat temin etmek için, gerçekte maddi çıkar sağlamak amacıyla, dini emirlere aykırı olarak bazı vergiler koyarak, kulların mallarını ve eşyasını gasp ederek, çapul ve yağma ile halka zulmederek…” diye devam ettikleri ferman, TBMM tarafından yürürlüğe konulan seferberlik ve  bu günlerde de gündeme gelenTekâlif-i Milliye’den başka bir şey değildi.

 

Aslında bu ferman, İstanbul'daki işgal komutanlığı tarafından hazırlatılmıştı. Amaçları Anadolu’da Türk varlığına son vermek olan emperyalistlerin bundan farklı bir fetva hazırlatması da beklenemezdi.

 

Bunun yanında Gerçekte Mustafa Kemal’le alakası olmayan, zihinleri bulandırmak için saray soytarısına benzettikleri Mustafa Kemal resimleri de Anadolu’da kapı kapı dağıtılıyordu.

 

Amaç Mustafa Kemal’i itibarsızlaştırmak, direnişi baltalamaktı.

 

Anadolu'da gazete yoktu. Bu şekilde ne kadar insanı kandırabilirlerse kârdı.

 

Aslında bakıyoruz bugün de durum pek farklı değil.

 

Çünkü hâlâ gazeteci Kılıklı Ali Kemaller var, Seyid Rızalar var, Mustafa Sabri Efendiler var, İngiliz Muhipleri Cemiyeti var, hâlâ Amerikan mandacıları  bile var.

 

19 Mayıs'la mücadele aynı kararlılıkla devam ediyor.

  

Ancaaak! Hesaplayamadıkları bir şey var:

 

100 yıl önce Mustafa Kemal,Milli Mücadele’yi başlatmak üzere Bandırma Vapuru'na binerken Türkiye'nin nüfusu 12 milyon civarındaydı. Bugün ise 83 milyon…

 

O gün Mustafa Kemal’in ideallerine, Cumhuriyete, Demokrasiye inananların sayısı belki de 10 bin kişi bile değildi.

 

O tarihte o idealler için bırakın mücadele etmeyi Cumhuriyet ve Demokrasi telaffuz bile edilemezdi.

 

Bugün geldiğimiz noktada, hangi partiye oy verirse versin, Atatürk devrimlerinin getirdiği “eşit birey” olma özgürlüğünü, Atatürk devrimlerinin getirdiği kazanımları, kişisel hakları benimsemiş yurttaş sayısı, nüfusun en az yüzde 90'ıdır. Bu insanlar kendisini Atatürkçü olarak tarif etmese bile bu değerleri benimsemişlerdir.

 

Yani bütün engellemelere rağmen zaman Atatürk ikılapları lehine aktı. 

 

Bandırma Vapuru'nun yolcuları katlanarak milyonlara ulaştı.

 

Bu gerçekleri gördükçe aslında durum öyle söylendiği gibi hiç de ümitsiz değil.

 

Belki de dünya tarihinde böyle bir toplumsal milli kültür dönüşümü örneği yoktur. 

 

Karşıdevrimcilerin ve emperyalist kuklalarının gayretleri boşa çıkmıştır. 

 

Kısacası süreç artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiştir.

 

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nız Kutlu Olsun

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi