Mehmet Emin  TOPRAK
Köşe Yazarı
Mehmet Emin TOPRAK
 

“OLUŞMAK” MI “YARATMAK” MI?

Kullandığımız kelimeler yerine göre çok önem arz eder! Hatta harfler, hatta virgül bile yerine göre cümleyi alabora da edebilir, veciz bir şekle de sokabilir!  Bu yazımda, çok kullandığımız iki kelimeyi söz konusu yapacağım! “YARATMAK” ve “OLUŞMAK” kelimeleri!  Önce şu sorular ile başlayalım = Yıldızlar oluştu mu? yaratıldı mı? Dünya oluştu mu? yaratıldı mı? İnsan oluştu mu? yaratıldı mı?  Bitkiler oluştu mu? yaratıldı mı? Hücreler, atomlar, oluştu mu? yaratıldı mı?  Dikkat edersek, başta Milli Eğitimimizin kitapları olmak üzere bir çok kitapta “yaratılmak”tan daha çok  “oluşmak” kelimesi kullanılmaktadır!  Şöyle bir akl-i selim ile düşünelim = Mesela, “İnsanın oluşumu” deyince zihnimizde nasıl bir çağrışım doğuyor?  Sanki insanı yaratan bir yaratıcı yok ta, kendiliğinden meydana gelmiştir hissi uyanmıyor mu?  Bu his zihnimizde yerleşiyor ve bu çağrışım zamanla insanı yaratıcıyı inkara kadar götürüyor.  Fakat biz bu tabiri “İnsanın oluşması” değil de “İnsanın yaratılması” olarak kullanırsak, zihnimizde hemen, insan yaratılmış ise onu yaratan bir yaratıcı olması gerektiği fikri uyanmaya başlıyor!  Bir kelimenin öyle veya böyle kullanılmasından ne çıkar demeyelim, bugün insanların bazıları dinden uzak, maneviyata yabancı ve maddeci bir anlayış ile yetişiyorsa, hep bu tür telkinlerin sonucudur! Ve bizde bunlardan etkilenip, Allah’ın sanatına, doğa harikası demeye başlıyoruz maalesef.  İşte bu insanı, resim var ressam yok, iğne var ustası yok, kitap var katip yok noktasına götürüyor!  Şayet insan, kendisini hayvandan ayıran en önemli cihazı olan aklını kullanmaz ise,, ondan insan diye bahsetmek  biraz zor olmaz mı?  Onun için canlısıyla cansızıyla gözümüzle gördüğümüz bu kainat madem ki sonradan meydana gelmiştir, bunu yokluktan varlık alemine çıkaran bir yaratıcı olmaz mı?  Dünyamız uzay boşluğunda çok ince hesaplara dayanarak geziyorsa, bir gezdiren olmaz mı?  İnsan ana rahmindeyken, dünyada ona lazım olacak olan göz, kulak, el, ayak gibi cihazlarla donatılıyorsa, o insanı o dar yerde donatan birisi olmaz mı?  Annesi ve babası olmadığına göre kimdir?  Yoksa bu planlı ve son derece ince hesaplara dayanan icraatlar, tesadüfen mi oluyor veya kendi kendine mi yaratılıyor? Düşünmeye değmez mi?    Evet Aziz Dostlar!  Allah’ın varlığı o kadar açık ve nettir…  Bazılarının Onu yani Allah’ı görememesinin nedeni, basiret gözünün (akıl ve kalp gözü) kapanmasındandır !  Zaten insanı hayvandan ayıran en önemli özelliği, basiret gözünün varlığıdır.  Bediüzzaman Hazretlerinin bir vecizesi ile bitirmek istiyorum: “Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir,  göz ise maneviyattan kördür.”  Saygılarımla… 
Ekleme Tarihi: 23 Haziran 2019 - Pazar

“OLUŞMAK” MI “YARATMAK” MI?

Kullandığımız kelimeler yerine göre çok önem arz eder! Hatta harfler, hatta virgül bile yerine göre cümleyi alabora da edebilir, veciz bir şekle de sokabilir! 


Bu yazımda, çok kullandığımız iki kelimeyi söz konusu yapacağım! “YARATMAK” ve “OLUŞMAK” kelimeleri! 


Önce şu sorular ile başlayalım = Yıldızlar oluştu mu? yaratıldı mı? Dünya oluştu mu? yaratıldı mı? İnsan oluştu mu? yaratıldı mı?  Bitkiler oluştu mu? yaratıldı mı? Hücreler, atomlar, oluştu mu? yaratıldı mı? 


Dikkat edersek, başta Milli Eğitimimizin kitapları olmak üzere bir çok kitapta “yaratılmak”tan daha çok  “oluşmak” kelimesi kullanılmaktadır!  Şöyle bir akl-i selim ile düşünelim = Mesela, “İnsanın oluşumu” deyince zihnimizde nasıl bir çağrışım doğuyor? 


Sanki insanı yaratan bir yaratıcı yok ta, kendiliğinden meydana gelmiştir hissi uyanmıyor mu? 


Bu his zihnimizde yerleşiyor ve bu çağrışım zamanla insanı yaratıcıyı inkara kadar götürüyor. 


Fakat biz bu tabiri “İnsanın oluşması” değil de “İnsanın yaratılması” olarak kullanırsak, zihnimizde hemen, insan yaratılmış ise onu yaratan bir yaratıcı olması gerektiği fikri uyanmaya başlıyor! 


Bir kelimenin öyle veya böyle kullanılmasından ne çıkar demeyelim, bugün insanların bazıları dinden uzak, maneviyata yabancı ve maddeci bir anlayış ile yetişiyorsa, hep bu tür telkinlerin sonucudur! Ve bizde bunlardan etkilenip, Allah’ın sanatına, doğa harikası demeye başlıyoruz maalesef. 


İşte bu insanı, resim var ressam yok, iğne var ustası yok, kitap var katip yok noktasına götürüyor! 


Şayet insan, kendisini hayvandan ayıran en önemli cihazı olan aklını kullanmaz ise,, ondan insan diye bahsetmek  biraz zor olmaz mı? 


Onun için canlısıyla cansızıyla gözümüzle gördüğümüz bu kainat madem ki sonradan meydana gelmiştir, bunu yokluktan varlık alemine çıkaran bir yaratıcı olmaz mı? 


Dünyamız uzay boşluğunda çok ince hesaplara dayanarak geziyorsa, bir gezdiren olmaz mı? 


İnsan ana rahmindeyken, dünyada ona lazım olacak olan göz, kulak, el, ayak gibi cihazlarla donatılıyorsa, o insanı o dar yerde donatan birisi olmaz mı? 


Annesi ve babası olmadığına göre kimdir? 


Yoksa bu planlı ve son derece ince hesaplara dayanan icraatlar, tesadüfen mi oluyor veya kendi kendine mi yaratılıyor? Düşünmeye değmez mi? 

 

Evet Aziz Dostlar! 


Allah’ın varlığı o kadar açık ve nettir… 


Bazılarının Onu yani Allah’ı görememesinin nedeni, basiret gözünün (akıl ve kalp gözü) kapanmasındandır !  Zaten insanı hayvandan ayıran en önemli özelliği, basiret gözünün varlığıdır. 


Bediüzzaman Hazretlerinin bir vecizesi ile bitirmek istiyorum: “Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir,  göz ise maneviyattan kördür.” 


Saygılarımla… 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi