Cümle âlem bile dahi siz de bilirsüz kim birkaç hafta evvel Amerikanya’nın baş gâvuru Donaltı Rampa ile Kuruyanya devletinin başındaki zat kim, eskimiş zilleri sevdiğinden Zili Eski namıyla maruf ol kişi arasında bir toplantı tertip edilmiş idi.
Daha baştan bu toplantının galibi, saçlarını başına bir türlü sığdıramadığından mıdır her ne ise kafasının tepesinde bir hâle gibi duruttuğu sığır çobanı Donaltı Rampa olacağı her halinden belli idi. Bu yüzden Zili Eski’yi buldozer gibi ezip geçti dense yeridir. Lâkin o Zili eski bu sığırtmaca muhtaçtı. Uzun zamandır Biladerim Potin ile kavga etmekteydi ve bundan kurtulmanın çarelerini arar idi. Onu bu durumdan ancak Donaltı Rampa kurtarabilirdi. O sığırtmaç da bunu bildiğinden Zili Eski’yi ezip duruyordu. “Biz sana o kadar para gönderiyoruz, kendine bir kat libas da alamadın mı ki böyle antrenmana çıkan pehlivan kıyafetiyle benim karşıma çıktın” bile dediydi. O da giydiğinin savaş kıyafeti olduğunu ve her yere bununla gittiğini söyleyip durumu geçiştirmek istediydi. Bunları dinlemeyen sığırtmaç, bir ara işi o kadar ileri götürdü ki kapısından kovmaktan beter etti onu; hatta kovdu da… Kapıdan kovulan Zili Eski, şimdi bacadan girip savaşı sona erdirmek için çare arıyor. O da bunu bildiğinden, Kuruyanya’nın topraklarının altında ne kadar kıymetli malları var ise onları almanın peşine düşmüş, Zili Eski’yi gel bili bili diye çağırıyor. Zili Eski, “Her şeyim senin olsun yeter ki beni bu Biladerim Potin’den kurtar” deyip yeniden buluşacaklar ve büyük bir ihtimalle kendi milletinin malı olan kıymetli madenleri ona peşkeş çekecek. Kuruyanya’nın altınları, gümüşleri Amerikanya’nın uşakları elinde zayi olacak veya dilberlerinin kollarında, boyunlarında ziynet eşyası olarak sallanacak.
Bu sığırtmacı kendi ülkesi Amerikanya’nın yarısı sevmez, diğer yarısı da korkudan sever gözükür idi kim daha önce kıçına teneke bağlayıp onu kovdukları o beyaz domuz sarayına tekrar dönmesini sağlamışlardı. Ol dahi tahta oturur oturmaz, kendi dışındaki dünyaya kan kusturacağını ve dahi kızılcık şerbeti bile ikram etmeyeceğini haykırmaya başladı. O, bu zırvaları savururken, meclis keneli kurulundakiler elleri çatlarcasına onu alkışlıyordu. Onların da ondan pek farkı yoktu. 333 milyon nüfusuyla dünyanın azim bir devleti olması bir yana, on yıllardır dünya nimetlerini kendi yönüne küremesiyle öyle büyük bir servete sahip oldular ki, dünya üretiminin ve dış satımının dörtte biri onların elindedir artık. Böyle olunca bu Donaltı Rampa, ne Çin ü Maçin’i ne de Ecnebi devletlerini dinliyor.
Dünyanın herhangi bir yerinde bir toplantı olacak olsa ona en son bu gelir kim gelirken herkes nahır gelir diye birbirlerinin yüzlerine bakadururlardı. İçten içe de bu nahıra öfkelenirlerdi.
Bu Donaltı Rampa şimdi de Kanada, Grönland ve Panama’ya kafayı taktı. Kanada için 51’inci eyalet diyor. Hani Amerikanya 50 parça ya, şimdi birkaç parça daha ekleyelim istiyor nahır. Ne olursa olsun şu şımarık oğlancık, dünyayı birbirine kırdırmak için fırsat kollar durur. Tuzunu kurutalı çok uzun yıllar olduğundan, başkalarının kanına ekmek doğramak ona zor değil. Bizim eski payitahtımız da dâhil dünyanın pek çok yerinde kuleleri, malikâneleri var. Bir yer hercümerç olur altı üstüne gelirse bu sığır çobanı ailesini de alıp bir başka memleketteki hanesine gider orada yaşar. O yüzden böyle zekâdan mahrumlara korku pek ulaşmaz. Bunlardan uzak durmak, mümkünse hiç bulaşmamak, itle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak iktiza eder vesselam.
Muhabbetle efendim!