İrfan COŞKUN
Köşe Yazarı
İrfan COŞKUN
 

BİR TEMMUZ AKŞAMI ARAFAT’TA ÜŞÜMEK

(Hicretin Rotasında-7) Bu yıl Kurban Bayramı Arefesi Cuma’ya rastladı. Hz.Peygamberimiz (s.a.s) veda haccını eda ettiğinde de Cuma günüydü. Halk arasında, Arefe Günü Cuma’ya rastladığında, o yıl yapılan hacca “Hacc-ı Ekber” deniliyor. İnşallah öyle olmuştur. Hiçbir farkı yoksa bile Peygamber Efendimizin veda haccını yaptığı güne rastlaması mutluluk verici. Her istediğiniz zaman hacca gitme imkânı olmadığı için, Arefenin Cumaya rastladığında hac yapmak, bir nasip meselesi olsa gerek. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir. Hacı adayları Arefe gününden bir gün önce, Arafat’a intikal ediyor. “Mektep” diye tanımlanan bölümlerdeki çadırlara yerleşiyorlar. Çadırlar iki yüz kişilik, klimalı.  Kafiledeki bayanlarla erkekler arasına bir örtü çekilerek, çadır iki bölüme ayrılıyor. Geceyi rahat geçirebilmek için her şey düşünülmüş, her hacı adayına 60x180 cm ebadında bir sünger, örtü ve kılıfından çıkarılmamış iki adet yeni yastık veriliyor. Yerler kum üzeri halıyla kaplı. Koca çadırın dört bir köşesinden soğuk hava üfleyen dev klimalar, üşütüyor. Kısa bir süre sonra “üşüdük, klimaları kapatın” serzenişleri duyuluyor.  Evet Arafat’ta üşüdük. Doğrusu böyle hayal etmiyor ve böyle beklemiyorduk. Çadırda soğuk su dolapları mevcut, görevliler tarafından sürekli su ve ayran takviyesi yapılıyor. Açık alanda ara ara çay makineleri mevcut, siyah çay, yeşil çay, kahve vs. türlü türlü ikramlar. Oysa bizler, gönüllü bir mağduriyete ayarlıydık. “Hac meşakkattır”ı yaşamayı düşlüyorduk, olmadı, sunulan imkânlar bunu yaşamamıza müsaade etmedi.  Biraz mağdur olmak, biraz mahşeri prova etmeyi hayal etmiştik, nerde kaldın hayallerim, neredesin mağduriyetlerim. Konfordan Sukut-u hayale uğradık desek yeridir. Oysa Arafat’ta zorlanırız diye, birkaç gün kendimizi fazla yormadan beklemiştik.   Yüz binlerce Müslüman adeta bölük bölük çadırlara hapsolmuş, birbirinden habersiz, çok rahat bir gece geçiriyor. Batıyor göğsüme bir kıymık parçası, “Rahat olmak, rahatsız ediyor” “Böyle mi olmalıydı” diye düşünmeden edemiyoruz. Arafat Vakfesini Helikopterle havadan yapan hastalardan var mıydı farkımız. Sağlanan hizmetler iyi diye şikayet edilir mi? Ediyoruz işte. Hemen bitişiğimizdeki çadır, (basının da bulunduğu),  Diyanet İşleri  Başkanının Vakfe Duasını yaptığı çadır. Çadırlar arasında kapalı sistem ses düzeni kurulmuş, merkez çadırdan yapılan yayın tüm çadırlarda duyuluyor. Vakit namazları çadırda Kafile Başkanlarının imametinde eda ediliyor. Mağduriyetin aksine, her türlü konfora sahip bir şekilde Arafat Vakfesini yapacağımız, Arefe günü öğlen saatini bekliyoruz. Meraklıyız, dışarı çıkıyor, çadırlar arasında dolaşıyor, gözlem yapıyor notlar alıyoruz. Her çadırın üstünde hangi kafileye ait olduğu yazılı.  Ankara 9.Kafile, Rize 1.Kafile, Samsun 2.Kafile, İstanbul 15.Kafile gibi. Türk hacıları aynı bölgede (Mektep’te), birbirine komşu çadırlarda konaklıyor. Dışarda abdest alma yerleri, çöp tenekeleri, ellerinde poşetlerle çöp toplayan Bangladeşli, Pakistanlı görevliler. Cüzdanınızda 1’lik, 5’lik, 10’luk riyaller, Türk liraları bulunsun. Sadaka vermenin tam yeri.  Zamanı değerlendirip, Kafile Başkanını Üzeyir Gür Hocamızın rehberliğinde, “Cebel-i Rahme” tepesini ziyaret ediyoruz. (Bu arada Müzdelife’den toplanması daha efdal olduğunu bildiğimiz küçük taşları, rehberlerimizin önerileriyle bir kısmımız Arafat’tan toplayıp, küçük keselere dolduruyoruz. Mina’da sembol olarak şeytana, asıl olarak “içimizdeki şeytana” atmak üzere). Arefe günü öğle Saati geliyor, güneş tepemizde, öğlen ve ikindiyi, öğlen vaktinde cemaatle cem ediyoruz. Yan çadıra geçiyorum, Diyanet İşleri Başkanımızın Vakfe Duasını ayakta dinliyor, hep birlikte amin diyoruz. Amin, amin, amin. Şimdi gün batımını bekleme zamanı. Müzdelife’ye hareket edebilmek için güneşin batmasını bekliyoruz. Hacılar ibadetle meşgul. Müzdelife’ye hareket saatini (Gün Batımını) beklerken, bir gözlemimi daha anlatmak istiyorum. “Kirletme” “Ne olur kirletme” gelecek yazımızda.
Ekleme Tarihi: 11 Ağustos 2022 - Perşembe

BİR TEMMUZ AKŞAMI ARAFAT’TA ÜŞÜMEK

(Hicretin Rotasında-7)

Bu yıl Kurban Bayramı Arefesi Cuma’ya rastladı. Hz.Peygamberimiz (s.a.s) veda haccını eda ettiğinde de Cuma günüydü. Halk arasında, Arefe Günü Cuma’ya rastladığında, o yıl yapılan hacca “Hacc-ı Ekber” deniliyor. İnşallah öyle olmuştur. Hiçbir farkı yoksa bile Peygamber Efendimizin veda haccını yaptığı güne rastlaması mutluluk verici.

Her istediğiniz zaman hacca gitme imkânı olmadığı için, Arefenin Cumaya rastladığında hac yapmak, bir nasip meselesi olsa gerek. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.

Hacı adayları Arefe gününden bir gün önce, Arafat’a intikal ediyor. “Mektep” diye tanımlanan bölümlerdeki çadırlara yerleşiyorlar. Çadırlar iki yüz kişilik, klimalı. 

Kafiledeki bayanlarla erkekler arasına bir örtü çekilerek, çadır iki bölüme ayrılıyor. Geceyi rahat geçirebilmek için her şey düşünülmüş, her hacı adayına 60x180 cm ebadında bir sünger, örtü ve kılıfından çıkarılmamış iki adet yeni yastık veriliyor. Yerler kum üzeri halıyla kaplı. Koca çadırın dört bir köşesinden soğuk hava üfleyen dev klimalar, üşütüyor. Kısa bir süre sonra “üşüdük, klimaları kapatın” serzenişleri duyuluyor. 

Evet Arafat’ta üşüdük.

Doğrusu böyle hayal etmiyor ve böyle beklemiyorduk. Çadırda soğuk su dolapları mevcut, görevliler tarafından sürekli su ve ayran takviyesi yapılıyor. Açık alanda ara ara çay makineleri mevcut, siyah çay, yeşil çay, kahve vs. türlü türlü ikramlar. Oysa bizler, gönüllü bir mağduriyete ayarlıydık. “Hac meşakkattır”ı yaşamayı düşlüyorduk, olmadı, sunulan imkânlar bunu yaşamamıza müsaade etmedi. 

Biraz mağdur olmak, biraz mahşeri prova etmeyi hayal etmiştik, nerde kaldın hayallerim, neredesin mağduriyetlerim. Konfordan Sukut-u hayale uğradık desek yeridir. Oysa Arafat’ta zorlanırız diye, birkaç gün kendimizi fazla yormadan beklemiştik.
 
Yüz binlerce Müslüman adeta bölük bölük çadırlara hapsolmuş, birbirinden habersiz, çok rahat bir gece geçiriyor. Batıyor göğsüme bir kıymık parçası, “Rahat olmak, rahatsız ediyor” “Böyle mi olmalıydı” diye düşünmeden edemiyoruz. Arafat Vakfesini Helikopterle havadan yapan hastalardan var mıydı farkımız. Sağlanan hizmetler iyi diye şikayet edilir mi? Ediyoruz işte.

Hemen bitişiğimizdeki çadır, (basının da bulunduğu),  Diyanet İşleri  Başkanının Vakfe Duasını yaptığı çadır. Çadırlar arasında kapalı sistem ses düzeni kurulmuş, merkez çadırdan yapılan yayın tüm çadırlarda duyuluyor. Vakit namazları çadırda Kafile Başkanlarının imametinde eda ediliyor. Mağduriyetin aksine, her türlü konfora sahip bir şekilde Arafat Vakfesini yapacağımız, Arefe günü öğlen saatini bekliyoruz.

Meraklıyız, dışarı çıkıyor, çadırlar arasında dolaşıyor, gözlem yapıyor notlar alıyoruz. Her çadırın üstünde hangi kafileye ait olduğu yazılı.  Ankara 9.Kafile, Rize 1.Kafile, Samsun 2.Kafile, İstanbul 15.Kafile gibi. Türk hacıları aynı bölgede (Mektep’te), birbirine komşu çadırlarda konaklıyor.

Dışarda abdest alma yerleri, çöp tenekeleri, ellerinde poşetlerle çöp toplayan Bangladeşli, Pakistanlı görevliler. Cüzdanınızda 1’lik, 5’lik, 10’luk riyaller, Türk liraları bulunsun. Sadaka vermenin tam yeri. 

Zamanı değerlendirip, Kafile Başkanını Üzeyir Gür Hocamızın rehberliğinde, “Cebel-i Rahme” tepesini ziyaret ediyoruz. (Bu arada Müzdelife’den toplanması daha efdal olduğunu bildiğimiz küçük taşları, rehberlerimizin önerileriyle bir kısmımız Arafat’tan toplayıp, küçük keselere dolduruyoruz. Mina’da sembol olarak şeytana, asıl olarak “içimizdeki şeytana” atmak üzere).

Arefe günü öğle Saati geliyor, güneş tepemizde, öğlen ve ikindiyi, öğlen vaktinde cemaatle cem ediyoruz. Yan çadıra geçiyorum, Diyanet İşleri Başkanımızın Vakfe Duasını ayakta dinliyor, hep birlikte amin diyoruz. Amin, amin, amin.

Şimdi gün batımını bekleme zamanı. Müzdelife’ye hareket edebilmek için güneşin batmasını bekliyoruz. Hacılar ibadetle meşgul. Müzdelife’ye hareket saatini (Gün Batımını) beklerken, bir gözlemimi daha anlatmak istiyorum.
“Kirletme” “Ne olur kirletme” gelecek yazımızda.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi