44 SENEDİR YAZIYORUM… PARA EĞİTİMİN ÖNÜNE GEÇİNCE…

Eğitim 27.08.2021 - 09:25, Güncelleme: 02.12.2022 - 09:39 2081+ kez okundu.
 

44 SENEDİR YAZIYORUM… PARA EĞİTİMİN ÖNÜNE GEÇİNCE…

1977’de lise bitene dek okul dışı zamanlarda matbaa da kalfa, usta olarak çalıştım, Üniversiteye başlayınca Rize - Erzurum yerel, Trabzon bölgesel ve ulusal medyada haber ağırlıklı yazmaya başlamıştım. Yerel konular, ekonomi - çay, sanat, spor, kültür, çevre, magazin vs.   Müstear isimle yazdıklarımda oldu. Gerçek anlamda telifle 90’lı yıllarda sektörel dergi, ekonomi dergi ve gazetelerinde yazmaya başladım. Sektör ve kurum içi dergiler hazırlayıp yayınladım. Popüler kişilerin köşe yazılarını yazdım. Yurt dışında akredite de oldum. Velhasıl okunur anlamda yazmada 40 yılı aştım ama devletin verdiği Basın Kartım hiç olmadı. Zira yazmayı geçinmek için değil keyif aldığım, mutlu olduğum, en çok da paylaşmayı sevdiğim için “ek” olarak sürdürdüm.    İyi de medya, basın, gazeteciler günü vs değilken bu satırlara şimdi neden gerek duydum? Hafta içinde Beykoz Rizeliler Derneğinin Prof. Dr. Şaban Şimşek için düzenlediği “Kur’an’ı Kur’an’la Anlamak” isimli kitabının imza – söyleşi, yılın ÜSTÜN HİZMET ÖDÜLÜ takdimi organizasyonu için Avrasya Yapı Marketlerinin Kavacık Şubesinde iken memleketim Rize’nin belleğini oluşturan 3-4 değerli isimden biri olan araştırmacı yazar, gazeteci Fatih Sultan Kar’ın harikulade bir sürprizi ile karşılaştım. Fatih, çok sık yaptığı bir sahaf taramasında HAYAT Mecmuasının (o yıllarda konuşma dilinde dergiden çok mecmua denirdi) 11 Ocak 1982 tarihli nüshasının 17. Sayfasında RECEP AKSOYLU imzası ile yer alan çay konulu makaleyi görünce hemen sahiplenmiş. Akabinde de Beykoz Rizeliler Derneğinin etkinliğinde, kalabalık bir ortamda da “abi bak ne buldum, yaklaşık 40 yıl önce yazdığın bir makale” diyerek bana teslim etti. Şaşırdım, mutlu oldum, gururlandım. Yanımızda ki dostların, konuklarında da çok ilgisini çektiJ Fatih kardeşime bu güzel jesti için teşekkür edip neden çok mutlu olduğumu, gururlandığımı ifade etmeye çalışayım. HAYAT Dergisi, 80’lerin başında ülkenin en elit dergilerinden biri. Uzan Grubuna ait. Aynı grubun bir de magazine yönelik SES Dergisi var, orda da haberlerim arada yer alırdı. Daha çok turnede ki sanatçıların haberleri. Tıpkı yine o dönemin popüler magazin dergisi HEY’de de yer aldığı gibi. O yıllarda çay konusunda en çok yazı kaleme alan iki üç kişiden biriyim. (Diğeri daha çok sosyo – kültürel eksende Cumhuriyet’te yazan kıdemli gazeteci Şükran Ketenci idi.) Hatta kısa bir dönem sayfa sekreterliği de yaptığım zamanın saygın gazetelerinden Son Havadis’te çay ile ilgili bir yazı serim için TRT’de bant reklama tesadüfen denk geldiğimde kendimi çok önemli hissetmiştim. Rizeli olmamın ötesinde özellikle çay ekonomisi akademik açıdan ilgilendiğim konular arasında idi. 1981’de İşletme Fakültesinden bitirme tezim, “Çayın Doğu Karadeniz Ekonomik ve Sosyal Yapısına Etkileri” idi. Ta 1981’de, tam 40 yıl önce hazırladığım bitirme tezimde “paranın eğitimden önce yöreye gelmesinin yarattığı, yaratmaya devam etiği olumsuzlukları” özellikle vurgulamıştım. Nitekim 1982’nin ilk ayında kaleme aldığım yazının başlığı olan “Çay İçin Var Olma Savaşı’, üzülerek görüyoruz ki bugünde geçerliliğini muhafaza ediyor. Bugün, yıllar öncesinde yaptığım tahlillerin, devam eden olumsuzlukların yöremde sürmesinden elbette üzüntü duyuyorum. Bu nedenle de Rize’nin sorunları konusunda beyanım istendiğinde ilk sırada “eğitim, kültür erozyonu ve kentlilik bilincinin eksikliğini” sayarım.

1977’de lise bitene dek okul dışı zamanlarda matbaa da kalfa, usta olarak çalıştım, Üniversiteye başlayınca Rize - Erzurum yerel, Trabzon bölgesel ve ulusal medyada haber ağırlıklı yazmaya başlamıştım. Yerel konular, ekonomi - çay, sanat, spor, kültür, çevre, magazin vs.
 

Müstear isimle yazdıklarımda oldu. Gerçek anlamda telifle 90’lı yıllarda sektörel dergi, ekonomi dergi ve gazetelerinde yazmaya başladım. Sektör ve kurum içi dergiler hazırlayıp yayınladım. Popüler kişilerin köşe yazılarını yazdım. Yurt dışında akredite de oldum. Velhasıl okunur anlamda yazmada 40 yılı aştım ama devletin verdiği Basın Kartım hiç olmadı. Zira yazmayı geçinmek için değil keyif aldığım, mutlu olduğum, en çok da paylaşmayı sevdiğim için “ek” olarak sürdürdüm.   


İyi de medya, basın, gazeteciler günü vs değilken bu satırlara şimdi neden gerek duydum?


Hafta içinde Beykoz Rizeliler Derneğinin Prof. Dr. Şaban Şimşek için düzenlediği “Kur’an’ı Kur’an’la Anlamak” isimli kitabının imza – söyleşi, yılın ÜSTÜN HİZMET ÖDÜLÜ takdimi organizasyonu için Avrasya Yapı Marketlerinin Kavacık Şubesinde iken memleketim Rize’nin belleğini oluşturan 3-4 değerli isimden biri olan araştırmacı yazar, gazeteci Fatih Sultan Kar’ın harikulade bir sürprizi ile karşılaştım.


Fatih, çok sık yaptığı bir sahaf taramasında HAYAT Mecmuasının (o yıllarda konuşma dilinde dergiden çok mecmua denirdi) 11 Ocak 1982 tarihli nüshasının 17. Sayfasında RECEP AKSOYLU imzası ile yer alan çay konulu makaleyi görünce hemen sahiplenmiş. Akabinde de Beykoz Rizeliler Derneğinin etkinliğinde, kalabalık bir ortamda da “abi bak ne buldum, yaklaşık 40 yıl önce yazdığın bir makale” diyerek bana teslim etti.


Şaşırdım, mutlu oldum, gururlandım. Yanımızda ki dostların, konuklarında da çok ilgisini çektiJ


Fatih kardeşime bu güzel jesti için teşekkür edip neden çok mutlu olduğumu, gururlandığımı ifade etmeye çalışayım.


HAYAT Dergisi, 80’lerin başında ülkenin en elit dergilerinden biri. Uzan Grubuna ait. Aynı grubun bir de magazine yönelik SES Dergisi var, orda da haberlerim arada yer alırdı. Daha çok turnede ki sanatçıların haberleri. Tıpkı yine o dönemin popüler magazin dergisi HEY’de de yer aldığı gibi.


O yıllarda çay konusunda en çok yazı kaleme alan iki üç kişiden biriyim. (Diğeri daha çok sosyo – kültürel eksende Cumhuriyet’te yazan kıdemli gazeteci Şükran Ketenci idi.) Hatta kısa bir dönem sayfa sekreterliği de yaptığım zamanın saygın gazetelerinden Son Havadis’te çay ile ilgili bir yazı serim için TRT’de bant reklama tesadüfen denk geldiğimde kendimi çok önemli hissetmiştim.


Rizeli olmamın ötesinde özellikle çay ekonomisi akademik açıdan ilgilendiğim konular arasında idi. 1981’de İşletme Fakültesinden bitirme tezim, “Çayın Doğu Karadeniz Ekonomik ve Sosyal Yapısına Etkileri” idi. Ta 1981’de, tam 40 yıl önce hazırladığım bitirme tezimde “paranın eğitimden önce yöreye gelmesinin yarattığı, yaratmaya devam etiği olumsuzlukları” özellikle vurgulamıştım. Nitekim 1982’nin ilk ayında kaleme aldığım yazının başlığı olan “Çay İçin Var Olma Savaşı’, üzülerek görüyoruz ki bugünde geçerliliğini muhafaza ediyor.


Bugün, yıllar öncesinde yaptığım tahlillerin, devam eden olumsuzlukların yöremde sürmesinden elbette üzüntü duyuyorum. Bu nedenle de Rize’nin sorunları konusunda beyanım istendiğinde ilk sırada “eğitim, kültür erozyonu ve kentlilik bilincinin eksikliğini” sayarım.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi