Mustafa Barış ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
Mustafa Barış ÖZTÜRK
 

Ülkemizde nepotizm “Sülale Boyu” olarak dolu dizgin sürüyor. Bunun faturasını millet olarak ödüyoruz.

Kendine ait kelimeleri olanların az ama emanet repliklerle hayat tüketenlerin çok olduğu bir ülke Türkiye!   Araba camlarına, “beni yıka” yazarak, arabanın duygularına, isyanına bile tercüman olan bu toprağın insanını; Ne var ki, yıllarca haksız, hukuksuz kendine zarar veren  uygulamalara karşı gür bir ses çıkartmıyor. Yerleşik değerlerin hızla kaybolduğu, edebi ezberlerin bozulduğu bir çağ bu. Böyle bir çağda değerlere sarılmak artık her yiğidin harcı değil.  Ozan Aşık Mahsuni’nin ’’ Dokunma keyfine yalan dünyanın, ipini eline dolamış gider’’ türküsündeki sözler bazı yöneticilerin adreslerine pulsuz dilekçe örneğini çağrıştırıyor.  Pandemi döneminde zorunlu maske takmak ne de çok işlerine yaramıştı. Alışkanlık yapmış olmalı ki sahte yüzler maskeler yaşam biçimlerinde vazgeçilemeyen bir aparat haline gelmiş.  Siyasetin sunduğu imkanların keyfini tadan aktörler boş durur mu? İpini eline dolayan gidebildiği kadar gidiyor. Başkasının soğan bulup bulmaması umurlarında değil, onlar için önemli olan bal yutmaları. Keyifli, ballı makamlara; eş, dost, ahbap, kardeş, akraba kimi yakın görmüşlerse getiriyorlar. Tarih boyunca bu uygulamalar hep süre gelmiştir. Hatta orta çağda ve 17. yüzyıla kadar bazı papalar işin suyunu çıkarmışlar. Yeğenlerini, çoğu kez de beceriksiz yeğenlerini, kardinal yapmışlardır. Ne kötü değil mi?  Hak hukuk adalet anlatması beklenen, yaşantısıyla örnek olması gereken din adamlarının çirkinliği! Neyse ki bizdekiler bu işlerden çok uzakta kul hakkını bilen müminler,çok şükür !  Ne diyelim, memlekette bu makamlara gelebilecek yetenekte kimsecikler yoktu galiba.  Ne hikmetse Belediye Başkanlarının il başkanlarının vekillerin  hısım ve akrabalarından yetenek akıyor! Elbette onlar bu makamları ziyadesiyle hak ediyorlar, hatta daha büyük makamlar olsa oralara da yerleştirilmeleri gerekir.  Ne yazık kı bugün, özel kalem müdürlüğü, Hukuk müşavirliği, yazı işleri müdürlüğü vs. gibi makamlarla idare edecekler. Yarın öbür gün, yepyeni daha yüksek makam oluşturulduğunda terfi ettirmek boynumuzun borcu olsun. Söz!  Nasıl mı? Çok basit. Gökte var yıldız, lakin yer ıssız.  Üç, dört, beş yıldızlı yazı işleri müdürü, dört yıldızlı makam şoförü, beş yıldızlı ballı börek iştirak müdürü. Hayali bile ağız sulandırıyor, değil mi? Hatta Türkiye'nin En büyüğü, sektöründe Avrupa'nın 2. Dünya'nın 8. en büyük firmasında damacana müdürü kadrosu... Bu şekil hak gaspı birilerinin ağzını sulandırıp, bal yuttururken, kimilerinin beyinlerini sulandırıp soğan ekmek buldurmuyorlar.  İşte bu adaletsiz uygulamalarla insanın vicdanı yaralanıyor. Bir taraftan yıllarca çabalayarak okuyan, sürünerek çalışan, didinen yetenekli insanların ellerinden alınan imkanlar, öte taraftan salt akrabaları, yakınları olması nedeniyle paraşütle makamlara getirilenler. Bunlar yetmezmiş gibi çift maaş, dört maaş alanları da öğrenince, ballı makamların ahlaksızlık boyutlarını varın siz düşünün.  Ne var ki, yıllarca bu haksız, hukuksuz uygulamalara toplum olarak gür bir ses çıkartmadık. Ezelden beri itiraz edilerek netice alınamayacak algısı kafalarımıza yerleşmiş. Çünkü ülkede kayırıcılık, iltimas, torpil, adına ne derseniz deyin, hemen hemen her kurumda karşımıza çıkıyor.  Son derece yetenek ve tecrübe gerektiren makamlara, kadrolara torpil ile seçilen kişiler hiç bir zaman fikir, bilgi ve beceriyle anılacak çözümler üretemezler. Liyakatsiz kişilerle, zaten tecrübesiz ve bilgisiz olduklarından işler daha da kötüye gider. O yeri hak edenler üzerinde olumsuz etki bırakacağından, toplum kendini geliştirme yönünde statik kalacaktır. Özünde temel aldığımız adalet ilkesi zedeleniyor, kamu yararını olumsuz etkiliyor.  Nepotizm, demokrasi ve kurumsallaşmayı en fazla engelleyen illetlerden birisidir. Çünkü bu illet, yeterli ve kaliteli yöneticilerin yetişmemesine, toplumsal bağlılığın zayıflamasına ve bu nedenle insan sermayesinin tükenmesine yol açıyor.  Gelişmiş toplumların geçmişlerine bir göz atın. İnsan sermayesi ile neler ürettiklerine bakın. Bilgi, birikim ve yetenekle nasıl bir huzur tapınağı inşa ettiklerini göreceksiniz.  Bugünlerde istismara, kayırıcılığa karşı savaş açtığımızı kahramanlık marşlarıyla söylemeye başladık. Birkaç gün sonra başka bir gündemle meşgul edileceğiz. Zira dün olduğu gibi yarın da hiç kimse keyfine dokundurtmayacak, ipini eline alan dolayıp gidebildiği yere kadar gidecek.  Ülkemizde nepotizm “Sülale Boyu” olarak dolu dizgin sürüyor. Bunun faturasını millet olarak ödüyoruz.  Ne hazin! Bugünün dünden tek farkı, pantolonlarınızın ütülü olması, lakin nepotizm mikrobu paçalarınızdan hala akıyor…  #SamsunSarpDemiryolu
Ekleme Tarihi: 03 Kasım 2023 - Cuma

Ülkemizde nepotizm “Sülale Boyu” olarak dolu dizgin sürüyor. Bunun faturasını millet olarak ödüyoruz.

Kendine ait kelimeleri olanların az ama emanet repliklerle hayat tüketenlerin çok olduğu bir ülke Türkiye!
 
Araba camlarına, “beni yıka” yazarak, arabanın duygularına, isyanına bile tercüman olan bu toprağın insanını; Ne var ki, yıllarca haksız, hukuksuz kendine zarar veren  uygulamalara karşı gür bir ses çıkartmıyor.

Yerleşik değerlerin hızla kaybolduğu, edebi ezberlerin bozulduğu bir çağ bu. Böyle bir çağda değerlere sarılmak artık her yiğidin harcı değil. 

Ozan Aşık Mahsuni’nin ’’ Dokunma keyfine yalan dünyanın, ipini eline dolamış gider’’ türküsündeki sözler bazı yöneticilerin adreslerine pulsuz dilekçe örneğini çağrıştırıyor. 

Pandemi döneminde zorunlu maske takmak ne de çok işlerine yaramıştı. Alışkanlık yapmış olmalı ki sahte yüzler maskeler yaşam biçimlerinde vazgeçilemeyen bir aparat haline gelmiş. 

Siyasetin sunduğu imkanların keyfini tadan aktörler boş durur mu?

İpini eline dolayan gidebildiği kadar gidiyor. Başkasının soğan bulup bulmaması umurlarında değil, onlar için önemli olan bal yutmaları.
Keyifli, ballı makamlara; eş, dost, ahbap, kardeş, akraba kimi yakın görmüşlerse getiriyorlar.

Tarih boyunca bu uygulamalar hep süre gelmiştir. Hatta orta çağda ve 17. yüzyıla kadar bazı papalar işin suyunu çıkarmışlar. Yeğenlerini, çoğu kez de beceriksiz yeğenlerini, kardinal yapmışlardır. Ne kötü değil mi? 

Hak hukuk adalet anlatması beklenen, yaşantısıyla örnek olması gereken din adamlarının çirkinliği!

Neyse ki bizdekiler bu işlerden çok uzakta kul hakkını bilen müminler,çok şükür ! 

Ne diyelim, memlekette bu makamlara gelebilecek yetenekte kimsecikler yoktu galiba. 

Ne hikmetse Belediye Başkanlarının il başkanlarının vekillerin  hısım ve akrabalarından yetenek akıyor!

Elbette onlar bu makamları ziyadesiyle hak ediyorlar, hatta daha büyük makamlar olsa oralara da yerleştirilmeleri gerekir. 

Ne yazık kı bugün, özel kalem müdürlüğü, Hukuk müşavirliği, yazı işleri müdürlüğü vs. gibi makamlarla idare edecekler. Yarın öbür gün, yepyeni daha yüksek makam oluşturulduğunda terfi ettirmek boynumuzun borcu olsun. Söz! 

Nasıl mı?

Çok basit. Gökte var yıldız, lakin yer ıssız. 

Üç, dört, beş yıldızlı yazı işleri müdürü, dört yıldızlı makam şoförü, beş yıldızlı ballı börek iştirak müdürü. Hayali bile ağız sulandırıyor, değil mi?

Hatta Türkiye'nin En büyüğü, sektöründe Avrupa'nın 2. Dünya'nın 8. en büyük firmasında damacana müdürü kadrosu...

Bu şekil hak gaspı birilerinin ağzını sulandırıp, bal yuttururken, kimilerinin beyinlerini sulandırıp soğan ekmek buldurmuyorlar. 

İşte bu adaletsiz uygulamalarla insanın vicdanı yaralanıyor.

Bir taraftan yıllarca çabalayarak okuyan, sürünerek çalışan, didinen yetenekli insanların ellerinden alınan imkanlar, öte taraftan salt akrabaları, yakınları olması nedeniyle paraşütle makamlara getirilenler.

Bunlar yetmezmiş gibi çift maaş, dört maaş alanları da öğrenince, ballı makamların ahlaksızlık boyutlarını varın siz düşünün. 

Ne var ki, yıllarca bu haksız, hukuksuz uygulamalara toplum olarak gür bir ses çıkartmadık. Ezelden beri itiraz edilerek netice alınamayacak algısı kafalarımıza yerleşmiş. Çünkü ülkede kayırıcılık, iltimas, torpil, adına ne derseniz deyin, hemen hemen her kurumda karşımıza çıkıyor. 

Son derece yetenek ve tecrübe gerektiren makamlara, kadrolara torpil ile seçilen kişiler hiç bir zaman fikir, bilgi ve beceriyle anılacak çözümler üretemezler.

Liyakatsiz kişilerle, zaten tecrübesiz ve bilgisiz olduklarından işler daha da kötüye gider.

O yeri hak edenler üzerinde olumsuz etki bırakacağından, toplum kendini geliştirme yönünde statik kalacaktır.

Özünde temel aldığımız adalet ilkesi zedeleniyor, kamu yararını olumsuz etkiliyor. 

Nepotizm, demokrasi ve kurumsallaşmayı en fazla engelleyen illetlerden birisidir.

Çünkü bu illet, yeterli ve kaliteli yöneticilerin yetişmemesine, toplumsal bağlılığın zayıflamasına ve bu nedenle insan sermayesinin tükenmesine yol açıyor. 

Gelişmiş toplumların geçmişlerine bir göz atın. İnsan sermayesi ile neler ürettiklerine bakın. Bilgi, birikim ve yetenekle nasıl bir huzur tapınağı inşa ettiklerini göreceksiniz. 

Bugünlerde istismara, kayırıcılığa karşı savaş açtığımızı kahramanlık marşlarıyla söylemeye başladık.

Birkaç gün sonra başka bir gündemle meşgul edileceğiz.

Zira dün olduğu gibi yarın da hiç kimse keyfine dokundurtmayacak, ipini eline alan dolayıp gidebildiği yere kadar gidecek. 

Ülkemizde nepotizm “Sülale Boyu” olarak dolu dizgin sürüyor. Bunun faturasını millet olarak ödüyoruz. 

Ne hazin!

Bugünün dünden tek farkı, pantolonlarınızın ütülü olması, lakin nepotizm mikrobu paçalarınızdan hala akıyor… 

#SamsunSarpDemiryolu
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi