Mustafa Barış ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
Mustafa Barış ÖZTÜRK
 

Hayatı akışına bırakmak lazım…

Dünya Şampiyonluğunun ardından Avrupa Şampiyonu da olan kadın Voleybol Takımımız hepimizi sevince boğdu. Hani son günlerde ülkemizin en büyük sorunlarından biri işini iyi yapmayan kişilerin makam sahibi olması ve LİYAKAT sahibi yöneticilerin azlığı deniyor ya, Hafta sonunda tüm ülkeye, işini iyi yapmanın yani liyakatin dersini verdi bizim sultanlar. Ülke olarak o kadar acıkmıştık ki kadınların başarısına ve baş üstü edilmesine, güvendik, onur duyduk, gururlandık. Çoğumuz ağladık sevinçten, kozlarımızın başarısından. İyi ki varsınız. İyi ki başarılısınız. Teşekkürler, bize yaşattıklarınız için.                            *** İnsanlar bir şeyler elde ettikçe daha fazlasını ister. Daha fazlasını istedikçe de insanlıktan çıkar. Tüm insanı değerlerden uzaklaşmaya başlar !   Sevmekle başlar her şey. Yaptığından, ettiğinden, ürettiğinden; yediğinden içtiğinden; nefes aldığından mutlu olabiliyorsa insan; mutluluğun sırrını çözmüş demektir. Mutluluğu geçmişte ve gelecekte aramak; amalar, lakinler, ancaklar kurarak mutluluğu ötelemek, insanın kendisine yaptığı en büyük kötülüktür.   Mutluluk mekanda, zamanda; geçmişte, gelecekte aranmaz. Mutluluğun zamanı ve mekanı yoktur. Mutluluk her daim her yerdedir.   Aşk gibi, tarifini aramanın anlamsız olduğu bir şey mutluluk. Her insanın hayatında en çok aradığı, ulaşmak için çaba sarf ettiği mutluluk, çoğu zaman beklenmedik anda ve ansızın gelir hayatınıza.  Her insanın mutlu olduğu şeylerin farklı olması, kişiye özel olduğu anlamına da geliyor. Bu sebepledir ki aradığınızı tarif ederken bir kısaltma olarak kullanıyoruz mutluluk kelimesini.  İçinde barındırdıkları olduğu gibi, barındırmadıklarıyla da gelen mutluluk, aslında bir gecelik ilişki gibi gelip geçici.  O kadar çabuk tüketiliyor ki, onu bulduğunuz anda yaşadığınız duygu, en fazla saatlerle ölçülebilecek zaman diliminde kaybolup gidiyor. Sonrasında belki aylarca belki de yıllarca arayacağınız yeni bir mutluluk yolculuğuna çıkarıyor sizi. Toplumun mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koyan insanlar var. Başkalarının yüzündeki tebessüm, aslında o kişilerin mutluluk tariflerinin ta kendisi. Ve emin olun bu uğraş için feda ettikleri şeyler bazen çok değerli olabiliyor. Hiç tanımadığı bir insanın yüzündeki gülümsemeyi görebilmek için, kendi hayatlarından veriyorlar. Her ne olursa olsun bu onları yüceltecek bir durum değil bana göre. En nihayetinde feda ettikleri şey o gördükleri gülümsemeyle birlikte kendi içlerinde yaşadıkları haz duygusu için. İnanın bana hiç kimse, kendisinin en ufak menfaati olmadan bu kadar cömert olmaz, olamaz.  İnsanoğlunun etkileyici sözlerle başkalarına adadıklarını iddia ettikleri hayatları diye bir şey yok.   Dünyada yaşayan sekiz milyar insanın her birine olduğu gibi, bizim içimizde de “BEN” duygusu hakim. Her ne kadar temiz duygularla örtmeye çalışsakta bunu, gelinen son noktada kendi içinde yaşayacağı mutluluk olmadan, kimse kendinden bir parça feda etmez.  Bu insanoğlunun fıtratında var. Yüce Yaradan’ın mekanizmaya fabrika ayarı olarak yüklediği bir yazılım bu. Bu gerçeği görmezden gelerek, başkalarına iyilik yaptığı için kendini iyi insan sıfatına sokanlarla, bencilliği kabul edenler arasındaki tek fark, mutluluğun değdiği insan sayısıyla ölçülebilir. En nihayetinde ego galip gelecektir. Yaşadığımız toplumdaki eksiklikleri görüp, bunların giderilmesi için söz söyleme görevi yürütüyoruz. Bu görev kötüye kullanılabilir bir görev midir?  Tabiki evet. Ama yukarıda bahsettiğim gerçekliğin ışığında bakarsak, kendine ve topluma söylediğin, ve söylediklerine giydirdiğin “toplum menfaati” kılıfı çoğu zaman dar gelir, konuyu anlatma şekline. Ölçüp biçmeden, acemi bir terzi gibi dikersen kılıfı, illaki bazı bölgelerden patlak verir, bozulur.   Peki ya topluma anlattıklarına dikilen kılıf tam oturuyorsa üzerlerine. Sıkmıyor, patlamıyorsa… Belki de egolarını öldürmüş insanların var olma ihtimali sandığımızdan fazla olabilir. Hiç bir zaman ulaşamayacağımız kesin ve net bilgiye çok uzaksak. O zaman anlattıklarımız tırışkadan nağmeler pozisyonuna düşmez mi? Biz bir şeyler yazarken, veya sesli olarak bunları dile getirirken, anlattıklarımız kadar anlatma şeklimize de dikkat etmek zorundayız. Bazen olayın gazına gelip çokta dinleyicinin seviyesini düşünmeden konuşup geçiyoruz. Ama insanlar özellikle senin ne anlattığınla değil de, kendi anlamak istediğini duymayı bekliyorsa, döktüğün cümleleri bir kenara atıp tek bir kelimeyle yargılıyorlar ve infaz ediyorlar bizi. Buradan da ben şunu anlıyorum, her insan yaşam boyu mutluluğu değil, yaşam boyu kavgayı arıyor. Çünkü bazı insanlar mutluluğu bir silahın şarjöründe taşıyor. Bu silah kime doğrulmuş, kimi vurmuş umursamıyorlar bile. Çok mu önemli  Dikkate almayın,yaşayın gitsin ! Hayatı akışına bırakmak lazım bazen…   Sonuç; Burası dünya! Ne çok kıymetlendirdik. Oysa bir tarla idi; Ekip biçip gidecektik. Sular hep aktı geçti Kurudu vakti geçti Nice han Nice sultan tahtı bıraktı geçti Dünya bir penceredir, Her gelen baktı geçti...
Ekleme Tarihi: 10 Eylül 2023 - Pazar

Hayatı akışına bırakmak lazım…

Dünya Şampiyonluğunun ardından Avrupa Şampiyonu da olan kadın Voleybol Takımımız hepimizi sevince boğdu.

Hani son günlerde ülkemizin en büyük sorunlarından biri işini iyi yapmayan kişilerin makam sahibi olması ve LİYAKAT sahibi yöneticilerin azlığı deniyor ya,

Hafta sonunda tüm ülkeye, işini iyi yapmanın yani liyakatin dersini verdi bizim sultanlar.

Ülke olarak o kadar acıkmıştık ki kadınların başarısına ve baş üstü edilmesine, güvendik, onur duyduk, gururlandık.

Çoğumuz ağladık sevinçten, kozlarımızın başarısından.

İyi ki varsınız.
İyi ki başarılısınız.
Teşekkürler, bize yaşattıklarınız için.

                           ***

İnsanlar bir şeyler elde ettikçe daha fazlasını ister.

Daha fazlasını istedikçe de insanlıktan çıkar.

Tüm insanı değerlerden uzaklaşmaya başlar !

 

Sevmekle başlar her şey.

Yaptığından, ettiğinden, ürettiğinden; yediğinden içtiğinden; nefes aldığından mutlu olabiliyorsa insan; mutluluğun sırrını çözmüş demektir.

Mutluluğu geçmişte ve gelecekte aramak; amalar, lakinler, ancaklar kurarak mutluluğu ötelemek, insanın kendisine yaptığı en büyük kötülüktür.

 

Mutluluk mekanda, zamanda; geçmişte, gelecekte aranmaz.

Mutluluğun zamanı ve mekanı yoktur.

Mutluluk her daim her yerdedir.

 

Aşk gibi, tarifini aramanın anlamsız olduğu bir şey mutluluk. Her insanın hayatında en çok aradığı, ulaşmak için çaba sarf ettiği mutluluk, çoğu zaman beklenmedik anda ve ansızın gelir hayatınıza. 

Her insanın mutlu olduğu şeylerin farklı olması, kişiye özel olduğu anlamına da geliyor. Bu sebepledir ki aradığınızı tarif ederken bir kısaltma olarak kullanıyoruz mutluluk kelimesini. 

İçinde barındırdıkları olduğu gibi, barındırmadıklarıyla da gelen mutluluk, aslında bir gecelik ilişki gibi gelip geçici. 

O kadar çabuk tüketiliyor ki, onu bulduğunuz anda yaşadığınız duygu, en fazla saatlerle ölçülebilecek zaman diliminde kaybolup gidiyor. Sonrasında belki aylarca belki de yıllarca arayacağınız yeni bir mutluluk yolculuğuna çıkarıyor sizi.

Toplumun mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koyan insanlar var. Başkalarının yüzündeki tebessüm, aslında o kişilerin mutluluk tariflerinin ta kendisi. Ve emin olun bu uğraş için feda ettikleri şeyler bazen çok değerli olabiliyor. Hiç tanımadığı bir insanın yüzündeki gülümsemeyi görebilmek için, kendi hayatlarından veriyorlar. Her ne olursa olsun bu onları yüceltecek bir durum değil bana göre. En nihayetinde feda ettikleri şey o gördükleri gülümsemeyle birlikte kendi içlerinde yaşadıkları haz duygusu için. İnanın bana hiç kimse, kendisinin en ufak menfaati olmadan bu kadar cömert olmaz, olamaz. 

İnsanoğlunun etkileyici sözlerle başkalarına adadıklarını iddia ettikleri hayatları diye bir şey yok.

 

Dünyada yaşayan sekiz milyar insanın her birine olduğu gibi, bizim içimizde de “BEN” duygusu hakim. Her ne kadar temiz duygularla örtmeye çalışsakta bunu, gelinen son noktada kendi içinde yaşayacağı mutluluk olmadan, kimse kendinden bir parça feda etmez. 

Bu insanoğlunun fıtratında var. Yüce Yaradan’ın mekanizmaya fabrika ayarı olarak yüklediği bir yazılım bu. Bu gerçeği görmezden gelerek, başkalarına iyilik yaptığı için kendini iyi insan sıfatına sokanlarla, bencilliği kabul edenler arasındaki tek fark, mutluluğun değdiği insan sayısıyla ölçülebilir. En nihayetinde ego galip gelecektir.

Yaşadığımız toplumdaki eksiklikleri görüp, bunların giderilmesi için söz söyleme görevi yürütüyoruz. Bu görev kötüye kullanılabilir bir görev midir? 

Tabiki evet. Ama yukarıda bahsettiğim gerçekliğin ışığında bakarsak, kendine ve topluma söylediğin, ve söylediklerine giydirdiğin “toplum menfaati” kılıfı çoğu zaman dar gelir, konuyu anlatma şekline. Ölçüp biçmeden, acemi bir terzi gibi dikersen kılıfı, illaki bazı bölgelerden patlak verir, bozulur.

 

Peki ya topluma anlattıklarına dikilen kılıf tam oturuyorsa üzerlerine. Sıkmıyor, patlamıyorsa… Belki de egolarını öldürmüş insanların var olma ihtimali sandığımızdan fazla olabilir. Hiç bir zaman ulaşamayacağımız kesin ve net bilgiye çok uzaksak. O zaman anlattıklarımız tırışkadan nağmeler pozisyonuna düşmez mi?

Biz bir şeyler yazarken, veya sesli olarak bunları dile getirirken, anlattıklarımız kadar anlatma şeklimize de dikkat etmek zorundayız. Bazen olayın gazına gelip çokta dinleyicinin seviyesini düşünmeden konuşup geçiyoruz. Ama insanlar özellikle senin ne anlattığınla değil de, kendi anlamak istediğini duymayı bekliyorsa, döktüğün cümleleri bir kenara atıp tek bir kelimeyle yargılıyorlar ve infaz ediyorlar bizi. Buradan da ben şunu anlıyorum, her insan yaşam boyu mutluluğu değil, yaşam boyu kavgayı arıyor. Çünkü bazı insanlar mutluluğu bir silahın şarjöründe taşıyor. Bu silah kime doğrulmuş, kimi vurmuş umursamıyorlar bile.

Çok mu önemli 

Dikkate almayın,yaşayın gitsin !

Hayatı akışına bırakmak lazım bazen…

 

Sonuç;

Burası dünya!

Ne çok kıymetlendirdik.

Oysa bir tarla idi;

Ekip biçip gidecektik.

Sular hep aktı geçti

Kurudu vakti geçti

Nice han

Nice sultan tahtı bıraktı geçti

Dünya bir penceredir,

Her gelen baktı geçti...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi