Mustafa Barış ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
Mustafa Barış ÖZTÜRK
 

Çocuğunuza verebileceğiniz en değerli şey eğitimdir.

Eğitim dediysem doğru insan olmak, becerikli nesiller yetiştirmek demek istedim. Hızlandırılmış eğitimle (ne demekse ve nasıl oluyorsa) üç ayda öğretmen yetiştirip okullara gönderdik ve bunlara çocuklarımızı emanet ettik. Buyurun eğitimde bugün geldiğimiz nokta, kelimenin tam anlamıyla felaket.   Zorunlu eğitim süresi olan 12 yıl boyunca mevcut müfredata göre çocuklara eğitim veriliyor. Üniversite giriş sınavlarında bu temel derslerden yapılan ortalama net sayısı 4-6 arasıdır. Sürekli sınava hazırladığımız, etüt merkezlerinde testlerle boğuşan çocuklarımız neden başarılı olamıyor?    Bu denli başarısızlığın temelinde bizim yanlış yönlendirmemiz olmasın!  Ayrıca, niçin herkes üniversite okumak zorunda olsun?  Ara eleman işgücünün teminini nasıl sağlayacağız?    Batı Batı deyip yırtınıp duruyoruz, Batı’nın eğitim sisteminde çocukların yüzde 70’i kendi becerilerine göre meslek eğitimine yönlendiriliyor.  Hangi kafaya hizmet ediyorsak, eğitimde de piramidi ters oturtmuşuz. Tabanda mesleki eğitimi yaygınlaştıracağımıza, herkese üniversite gibi bir garabetin peşindeyiz.  Onların da hali ortada!  Üniversiteyi bitirmiş, diploması var ama dilekçe yazmaktan aciz!   İşveren istiyor, devlet planlamasını yapıp sanayi bölgeleri kuruyor. Ama gelin görün ki oralarda çalışacak kalifiye eleman yok. Bütün bu yanlışlardan sonra, işsizlikten ve büyük kentlere göçten şikâyet etmeye hakkımız var mı?   Bakın etrafınıza, kaç tane zanaatkar yetişiyor? Kaç kişi yazları marangoza, terziye, tamirciye…iş öğrenmeye gidiyor? Hiç düşündünüz mü, gelecekte bu işleri kimler yapacak? Biliyorum sizin çocuğunuz da, benim çocuklarım da bu işleri tercih etmiyor, etmeyecek. Neden?  Bizim yüzümüzden. ‘Ben ezildim çocuğum ezilmesin’ düşüncesi yüzünden. Yok efendim benim kızım mimar olsun. Yok efendim benim oğlum cerrah olsun. Bari memur olsun… Demelerimiz yüzünden memlekette bir tek zanaatkar yetişmiyor. Hepimiz öz eleştiri yapmalıyız, Kabahat maalesef hepimizin… Sizce ipin ucu kaçtı mı? Bir sihirli değnek değer de yarın  Rize Sanayi Sitesinde hemen hemen her dükkanda ustalar, çıraklar kol geziyor olur mu sizce? Rize’deki  tüm meslek liselerinden kalifiye olarak yetişmiş teknikerler, teknisyenler ve oradan üniversitelere gidecek olan başarılı mühendisler yetişir mi acaba güzel memleketimde ? Okullar bitince dolgun maaşla iş bulabilirler mi? Bu sıkıntıyı ilimizde en çok hisseden kurumun, Rize Sanayi Odası olduğunu düşünüyorum. Gelecekte odalarına kayıtlı üyeler bulabilmeleri için bugünden tezi yok bu sıkıntının bir devlet politikasına dönüşmesi için gerekli mercilerin kapılarından ayrılmamaları gerekmektedir. İleride evlatlarınızın iyi bir iş sahibi ve gelir sahibi olsun diyorsanız, çocuklarınızı o şekilde yönlendirin. Demedi demeyin. İddia ediyorum. Çok değil sadece beş on sene içinde, en iyi kazanan meslekler arasında ilk sıralarda işini düzgün yapan zanaatkarlar olacaktır. Çünkü nesilleri tükeniyor. Ekonomide kuraldır. Az olan her şey pahalıdır, değerlidir. Altın gibi, kuzu göbeği mantarı gibi… ‘Hocam,iyi diyorsun da biz çocuklarımızı ikna edemiyoruz, o işler yeni nesil çocuklarına zor geliyor’ dediğinizi duyar gibiyim. Maalesef haklısınız. Bu popüler kültür, bu içinde bulunduğumuz vahşi kapitalizm bizleri öyle aldı ki girdabına, içinden çıkamıyoruz. Ama bir önerim var. Madem çocuklarımızı bu meslekleri yapmaya ikna edemiyoruz, Akşam canınız istemese bile evladından, birkaç bardak su isteyin. Çocuklarınıza gülümseyerek ya da sarılarak memnuniyetimizi hissettirin. Hizmet etmenin zevkini yaşatın onlara. Küçükse çocuklarınız, onlara oyuncak tamirci takımları alın, çocuklarınızla bizzat kendiniz oynayın. Sevdirin onlara kerpeteni, tornavidayı, mengeneyi. 8-9 yaşındaki çocuklara eğe tutmasını, tornavida tutmasını, hatta tahtaya çivi çakmasını öğretin. Eğelettirin el kadar bir demiri.  Ellerine şef bıçağı olmasada bir meyve bıçağı verin patates soğan doğramasını öğretin. Size meyve tabağı hazırlamalarını rica edin. Bu etkinlikleri genele hatta ilk ve ortaokullara yayabilirsek, hatta atölyeler kurabilirsek okullarımıza. Bu umursamazlığın hakkından ancak böyle gelebiliriz. Zaten sizler de biliyorsunuz ki, çocuklarınız yarın doktor da olsa, öğretmen de olsa, memur da olsa, kendisi beceremezse eğer, evindeki musluğu tamir edecek usta bulamayacak. Akşam yemekleri paket servis hizmetlerinden satın alınacak. Sadece 2018-2022 yılları arasında mobil uygulamalardan 13 milyar arasında yemek sipariş edilmiş. Çünkü evlerde yemek yapma alışkanlığı (bence zevki)genç nesillere  aktarılmıyor. Bu gidişle gelecekte en değerli meslekler arasında aşçılar ve tamirciler  olacak. Şimdiden tedbirlerinizi alın derim ! Çünkü yok yok ! Bu gidişle de olmayacak. Maalesef.
Ekleme Tarihi: 29 Ocak 2024 - Pazartesi

Çocuğunuza verebileceğiniz en değerli şey eğitimdir.

Eğitim dediysem doğru insan olmak, becerikli nesiller yetiştirmek demek istedim.

Hızlandırılmış eğitimle (ne demekse ve nasıl oluyorsa) üç ayda öğretmen yetiştirip okullara gönderdik ve bunlara çocuklarımızı emanet ettik.

Buyurun eğitimde bugün geldiğimiz nokta, kelimenin tam anlamıyla felaket.

 

Zorunlu eğitim süresi olan 12 yıl boyunca mevcut müfredata göre çocuklara eğitim veriliyor. Üniversite giriş sınavlarında bu temel derslerden yapılan ortalama net sayısı 4-6 arasıdır. Sürekli sınava hazırladığımız, etüt merkezlerinde testlerle boğuşan çocuklarımız neden başarılı olamıyor? 

 

Bu denli başarısızlığın temelinde bizim yanlış yönlendirmemiz olmasın! 

Ayrıca, niçin herkes üniversite okumak zorunda olsun? 

Ara eleman işgücünün teminini nasıl sağlayacağız? 

 

Batı Batı deyip yırtınıp duruyoruz, Batı’nın eğitim sisteminde çocukların yüzde 70’i kendi becerilerine göre meslek eğitimine yönlendiriliyor. 

Hangi kafaya hizmet ediyorsak, eğitimde de piramidi ters oturtmuşuz. Tabanda mesleki eğitimi yaygınlaştıracağımıza, herkese üniversite gibi bir garabetin peşindeyiz. 

Onların da hali ortada! 

Üniversiteyi bitirmiş, diploması var ama dilekçe yazmaktan aciz!

 

İşveren istiyor, devlet planlamasını yapıp sanayi bölgeleri kuruyor. Ama gelin görün ki oralarda çalışacak kalifiye eleman yok.

Bütün bu yanlışlardan sonra, işsizlikten ve büyük kentlere göçten şikâyet etmeye hakkımız var mı?

 

Bakın etrafınıza, kaç tane zanaatkar yetişiyor?
Kaç kişi yazları marangoza, terziye, tamirciye…iş öğrenmeye gidiyor?
Hiç düşündünüz mü, gelecekte bu işleri kimler yapacak?

Biliyorum sizin çocuğunuz da, benim çocuklarım da bu işleri tercih etmiyor, etmeyecek.
Neden? 

Bizim yüzümüzden. ‘Ben ezildim çocuğum ezilmesin’ düşüncesi yüzünden.
Yok efendim benim kızım mimar olsun.
Yok efendim benim oğlum cerrah olsun.
Bari memur olsun…
Demelerimiz yüzünden memlekette bir tek zanaatkar yetişmiyor.
Hepimiz öz eleştiri yapmalıyız,
Kabahat maalesef hepimizin…

Sizce ipin ucu kaçtı mı?
Bir sihirli değnek değer de yarın  Rize Sanayi Sitesinde hemen hemen her dükkanda ustalar, çıraklar kol geziyor olur mu sizce?
Rize’deki  tüm meslek liselerinden kalifiye olarak yetişmiş teknikerler, teknisyenler ve oradan üniversitelere gidecek olan başarılı mühendisler yetişir mi acaba güzel memleketimde ?
Okullar bitince dolgun maaşla iş bulabilirler mi?

Bu sıkıntıyı ilimizde en çok hisseden kurumun, Rize Sanayi Odası olduğunu düşünüyorum.
Gelecekte odalarına kayıtlı üyeler bulabilmeleri için bugünden tezi yok bu sıkıntının bir devlet politikasına dönüşmesi için gerekli mercilerin kapılarından ayrılmamaları gerekmektedir.


İleride evlatlarınızın iyi bir iş sahibi ve gelir sahibi olsun diyorsanız, çocuklarınızı o şekilde yönlendirin.

Demedi demeyin.
İddia ediyorum.

Çok değil sadece beş on sene içinde, en iyi kazanan meslekler arasında ilk sıralarda işini düzgün yapan zanaatkarlar olacaktır.

Çünkü nesilleri tükeniyor.
Ekonomide kuraldır.
Az olan her şey pahalıdır, değerlidir.
Altın gibi, kuzu göbeği mantarı gibi…

‘Hocam,iyi diyorsun da biz çocuklarımızı ikna edemiyoruz, o işler yeni nesil çocuklarına zor geliyor’ dediğinizi duyar gibiyim.

Maalesef haklısınız. Bu popüler kültür, bu içinde bulunduğumuz vahşi kapitalizm bizleri öyle aldı ki girdabına, içinden çıkamıyoruz.

Ama bir önerim var.
Madem çocuklarımızı bu meslekleri yapmaya ikna edemiyoruz,

Akşam canınız istemese bile evladından, birkaç bardak su isteyin. Çocuklarınıza gülümseyerek ya da sarılarak memnuniyetimizi hissettirin. Hizmet etmenin zevkini yaşatın onlara.

Küçükse çocuklarınız, onlara oyuncak tamirci takımları alın, çocuklarınızla bizzat kendiniz oynayın.
Sevdirin onlara kerpeteni, tornavidayı, mengeneyi.

8-9 yaşındaki çocuklara eğe tutmasını, tornavida tutmasını, hatta tahtaya çivi çakmasını öğretin. Eğelettirin el kadar bir demiri. 

Ellerine şef bıçağı olmasada bir meyve bıçağı verin patates soğan doğramasını öğretin. Size meyve tabağı hazırlamalarını rica edin.

Bu etkinlikleri genele hatta ilk ve ortaokullara yayabilirsek, hatta atölyeler kurabilirsek okullarımıza. Bu umursamazlığın hakkından ancak böyle gelebiliriz.

Zaten sizler de biliyorsunuz ki, çocuklarınız yarın doktor da olsa, öğretmen de olsa, memur da olsa, kendisi beceremezse eğer, evindeki musluğu tamir edecek usta bulamayacak. Akşam yemekleri paket servis hizmetlerinden satın alınacak. Sadece 2018-2022 yılları arasında mobil uygulamalardan 13 milyar arasında yemek sipariş edilmiş. Çünkü evlerde yemek yapma alışkanlığı (bence zevki)genç nesillere  aktarılmıyor.

Bu gidişle gelecekte en değerli meslekler arasında aşçılar ve tamirciler  olacak.

Şimdiden tedbirlerinizi alın derim !

Çünkü yok yok !

Bu gidişle de olmayacak.

Maalesef.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi