“Kahpeliğe Can Dayanmaz”: Ahlaki Çöküş ve Sessiz Toplum Alarm Veriyor
Toplumun vicdanı sızlıyor. Ahlakın ayaklar altına alındığı, hırsızın baş tacı edildiği, dürüstlerin dışlandığı bir düzenin hüküm sürdüğü bu dönemde, kamuoyunda yükselen öfke artık gizlenemiyor. “Kahpeliğe can dayanmaz” sözleri, giderek daha fazla yurttaşın ortak feryadı haline gelmiş durumda.
Dürüstlük değil sinsilik, liyakat değil yandaşlık, adalet değil çıkar ilişkilerinin belirleyici olduğu bir sistemin içinde çırpınan toplumsal yapı, tehlikeli bir kırılmanın eşiğinde. Herkesin bildiği ama çoğunun söylemeye cesaret edemediği gerçekleri konuşma zamanı geldi.
Namusluların Susturulduğu, Hırsızların Övüldüğü Bir Dönem
Giderek daha sık soruluyor:
Bir toplumda ya da kurumda namussuzlar kazanıyorsa, orada bir sıkıntı yok mudur?
Ve eğer hırsızlar, çıkarcılar, üçkâğıtçılar ödüllendirilip makam sahibi yapılıyorsa, sistemin temelleri sarsılmıyor mu?
Vatandaşlar, hak etmeden mevki kazanan, kirli ilişkilerle güç sahibi olan isimlerin yükselişine tanıklık ediyor. Buna karşın, alın teriyle emek veren, etik kurallara bağlı kalan, halkın hakkını koruyan insanlar ya yok sayılıyor ya da sistemin dışına itiliyor. Bu durum, sadece bireysel adaletsizlik değil; toplumsal çürümüşlüğün açık göstergesi.
Toplum Susuyorsa, Tehlike Daha da Büyüktür
En çarpıcı gerçeklerden biri de, bu tablo karşısında geniş kesimlerin şimdilik sessiz kalması. Uzmanlara göre bu tür suskunluklar, korku kültürüyle birleştiğinde ciddi toplumsal travmaların önünü açabilir. Tarih boyunca ahlaki çöküşe uğrayan toplumlar, önce tepkisizleşmiş, sonra çözülmüş, sonunda ise dağılmıştır.
Sosyal psikologlara göre “herkesin bildiği ama kimsenin konuşmadığı bir ahlaksızlık düzeni”, en tehlikeli sistem bozulmasıdır. Çünkü bu suskunluk, kötülüğü meşrulaştırır, doğruyu savunanları yalnızlaştırır.
Kurumsal Çöküş: Liyakat Yerine Sadakat
Birçok kurumda yöneticilik koltukları ehil ellere değil, ilişkiler ağına teslim ediliyor. Hak edenin değil, biat edenin terfi ettiği bir sistemde verimlilik, güven ve etik kaybolur.
Uzmanlar uyarıyor:
-
Liyakat dışlanırsa, devlet zayıflar.
-
Hırsızlık örtülürse, ekonomi çöker.
-
Dürüstler susturulursa, toplum dağılır.
Geri Dönüş İçin Ne Gerekiyor?
Toplumun bu karanlık girdaptan çıkması için atılması gereken adımlar açık:
-
Şeffaflık ve hesap verebilirlik sistemin temeline yerleştirilmeli.
-
Dürüst, liyakatli insanlar ödüllendirilmeli; ahlaksızlık cezalandırılmalı.
-
Sessizlik değil, vicdanlı itiraz teşvik edilmeli.
-
Medya ve sivil toplum, toplumun sesi olmalı.
“Kahpeliğe Can Dayanmaz” Sözünün Altında Yatan Derin Çığlık
Bu ifade sadece bireysel öfkenin dışa vurumu değil, toplumsal vicdanın kanayan yarasıdır. Haksızlık karşısında susan toplumlar, bir gün kendilerine de adaletin uğramayacağını anlamak zorundadır. O gün gelmeden önce, doğruyu söyleyenlerin, adaleti savunanların, ahlaki duruş sergileyenlerin sesi yükselmelidir.
Çünkü unutulmamalıdır:
Namussuzlar kazanıyorsa, sadece adalet değil, geleceğimiz de kaybedilir.