Osman DEMİR
Köşe Yazarı
Osman DEMİR
 

AYETLER IŞIĞINDA. İLK OKUMALAR.

‘’O hanginizin ameli daha güzel olacak diye sizi yaratandır’’  ‘’ Dünya hayatı, bir oyun ve eğlence ve oyalanmadan ibarettir, esas olan ahret yurdudur, keşke bilseniz’’(ankebut 64).  ‘’Hayır hayır, sizler peşin olan dünya hayatını tercih ediyor, ahreti ise unutuyorsunuz’’. İşte dünyaya gelme nedenimiz ve durumumuz.  Rabbim nasip etti, daha evvel takvim yapraklarında ya da dini bir kitapta geçmesiyle tek tek parça parça çok az bir kısmını okuduğum, çoğu defada hadis mi, ayet mi diye karıştırdığım Rabbimizin ayetlerini 45 yaşımdayken düşüne düşüne baştan sona okudum. Son zamanlarda, bir arayış içindeydim, kitapçılara gidip dini ve tasavvuf kitaplarına bakıyordum, içimde bir arzu bir istek vardı, onu bahşeden Allah a hamdolsun, şükürler olsun, acıkmış susamış gibiydim, doyuracak bir şey bir kitap arıyordum. Sonunda Kuranı kerimin mealini aldım. Mealler genelde Arapçasıyla birlikte olur, ama ben  orijinal Arapçası olmayan, sadece Türkçe meali olanı aldım. Hemen her evde olan, hem Arapça hem Türkçe büyük ve kalın kabuklu, 2-3 kg ağırlığında olan klasik ‘’Kuranı kerim ve Türkçe meali’’değil. Ondan zaten evde de vardı. Bu meali merakla ve iyi bir iştahla okumaya başladım. Baştan sırayla Fatiha suresi, bakara suresi Ali İmran, Nisa...  sırayla okudum. Almak ve anlamak üzere okuyordum. Kur an meali okuma metodolojisi adlı kitabı henüz okumamıştım ama Muhammed İkbal in;’’ Şu anda ve bizzat sana iniyor gibi oku’’sözüne göre okuyordum. Oldukça etkilenmiştim, sanki gerçekten rabbimle konuşuyor gibiydim. Bir alışta 2-3 yaprak, veya 100 ayet kadar okuyordum. Hiç okumadığım günlerde oluyordu, birkaç seans okuduğumda oluyordu. Ama hiçbir zaman 3-4 günden fazla ara verdiğim olmadı. Kendime göre ideal bir ritimde okudum. 2 ay kadar bir zamanda bitirdim. Bitirme gibi bir düşüncem hiç olmadı. Allah ne diyor, bizden ne yapmamızı ve nasıl olmamızı istiyor düşüncesi ile okudum. Bazen 2, bazen 2,5, bazen de 3 ayı buldu bir okuyuşum İlk okumalar dediğim, ve 5-6 okumayı bulan bu ilk kısımda genellikle hep bu sürede okudum. Hiç sevap kazanma düşüncesinde olmadım, aklıma dahi gelmedi düşünmedim, hep Rabbim ne diyor diye merakla onun sözlerini okuyup, anlamaya, Onunla konuşmaya çalışayım diye okudum. Okurken ayetlerden etkilenip tekrar okuduğum ve takılıp kaldığım zamanlar oluyordu. Bir zaman sonra böyle çok dikkatimi çeken ayetleri yazmaya başladım. Bazen de sonraki ayete geçmek dakikalar alabiliyordu. İşte onlardan bir tanesi;  ‘’KULLARIM SANA BENDEN SORARLAR, ONLARA SÖYLE, BEN ONLARA ÇOK YAKINIM, Aman Allah’ım, seni yaradan Rabbin bakın ne diyor. Ben sana çok yakınım diyor. Bu nebüyük bir lütuf, bunu bilmemek ne büyük bir kayıp. Allahın yakın olduğuna, tüm dünya, cümle alem, herkes  ırak ve uzak olsa ne olur ki? Allah sana yakın, Allah seninle beraber. O bize bu kadar yakınken, biz nerdeyiz acaba, ona yakın olabiliyor muyuz, yoksa nerdeyiz?  Ya da Allah bize bu kadar yakınken ve arada hiç ara yokken, ya bizim onun berisinden aradığımız yardımcılar, peşinden koştuğumuz aracılar neyin nesi? ARA YOKKİ ARACI OLSUN. Rabbim bana çok yakın, beni biliyor, beni duyuyor. Gerçekten VEKİL OLARAK ALLAH YETER, İNSANA ALLAH YETER.  Ne kadar pozitif, ne kadar huzur ve mutluluk verici, güven ve güç verici. Sanki insan daha ne ister ki diyesi geliyor.  ‘’Allah size yardım ederse, size galip gelebilecek olan kimdir ki? O sizi bırakırsa size yardım edecek, kurtarabilecek kimse olamaz. O halde müminler Allaha güvenip dayansınlar’’?(Ali İmran 160).  Bu ayetleri hakkıyla anlayıp ve iman eden ümitsizlik, karamsarlık, ya da Allahın berisinden bazı yardımcılar arar mı? Ve sizden güçlüsü olabilir mi?  ‘’Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki,idaresi ve yönetimi ALLAHIN ELİNDE OLMASIN’’(Hud 56).  ‘’Allah birine bir iyilik hayır diledi mi, onu hiç kimse engelleyemez, eğer birine de bir kötülük dokundurursa, onu da Ondan başka giderebilecek, hiç kimse, hiçbir güç yoktur’’.(Yunus 107, enam17).  İşte insana güç ve  kuvvet veren, onu kale gibi yapan bir ayet daha.  ‘’İnsanlar imtihandan geçirilmeden, sadece iman ettik demekle bırakı verileceklerini mi sanıyorlar’’. (ankebut2).  ‘’Yoksa insan, kendi keyfine başıboş bırakılacağını mı sanıyor’’(kıyame36).  ‘’ŞÜPHESİZ GÖKLERİN VE YERİN YARATILMASINDA,  GECE İLE GÜNDÜZÜN BİRİBİRİ ARDINCA GELMESİNDE, İNSANLARA YARAR ŞEYLERLE DENİZDE AKIP GİDEN GEMİDE.  ALLAHIN GÖKYÜZÜNDEN SU İNDİRİP ONUNLA YERYÜZÜNÜ ÖLMÜŞKEN DİRİLTMESİNDE, DİRİLTİPTE ÜZERİNDE HAREKET EDEN HAYVANLARI YAYMASINDA,  RÜZGARLARI DEĞİŞTİRMESİNDE, GÖK İLE YER ARASINDA YERLEŞTİRİLEN BULUTTA,  ŞÜPHESİZ BUNLARIN HEPSİNDE AKLINI KULLANAN BİR TOPLULUK İÇİN, ELBETTE ALLAHIN BİRLİĞİNE DELİLLER VARDIR. (Bakara 164).  Çok sıcak bir ağustos ramazanında İstanbul da sahurdan sonra terasa çıkıp, orada yattım. Sabah tam gün ağarmak üzereyken uyandım, yüzüm güneşin doğacağı taraftaydı. Bir iki saat evvel kapkaranlık olan yeryüzü karanlıktan sıyrılıyor, (sıyrıltılıyor), güneşin ışığı tepeyi parıldatırken, yeryüzü aydınlanıyordu. Dünya bir halden bir hale geçiyor. Ne kadar büyük bir olay, ne büyük bir ayet aslında. İnsan bu doğan yeni günün sorgulamasını yapıp, sorumluluğunu hissediyor. Herkesi bunu gözlemlemeye yaşamaya ve tefekküre davet ediyorum.  Öyle hazır bulduğumuz yer gök, öyle hazır değildi, gece ve gündüzün düzenli ve ahenkle ardı ardına gelmesi de, ‘’saat 19 olunca akşam oldu, 6 olunca sabah oldu’’ basitliğinde değil. Bir kerede akşam olmazsa, ya da sabah, ne olur, ya da gece gün olmazsa nasıl düzenimiz bozulur perişan oluruz. Gece ve gündüz niye uzayıp kısalıyor, bizi uyandırmak için olabilir mi? Geceleyin kandil gibi yanan o güzel ay ve onun şaşmayan evreleri. Denizde insanlara yarar balık, inci, mercan su, suyun kaldırma kuvvetiyle akıp giden gemilerimiz. Ne güzel otoyollar, hazır, eskime ve bakım maliyeti yok, masrafsız, viyadük köprü yok, trafik lambalarına ihtiyaç yok. Yol bulmak içinde gökte yıldızlar yaratılmış (ayet). Yukarıdan indirilen su, ‘’yağmur yağdı ‘’ değil. İndirilen, yağdırılan. Yeryüzü kupkuru olup ölmüşken onu o suyla dirilten Allah, bizi de öyle diriltecek. Yeryüzünde bizlere yarayan hayvanları yayması, rüzgarları değiştirmesi. Ya değiştirmezse, hep aynı yönden esse hava iklim ne olur, çiçeklerin aşılanması ne olurdu? Bunların hepsinde DÜŞÜNEN bir topluluk için Allahın birliğinin delili ve daha nice hikmetler var.  ‘’KAFALARINI KALDIRIP ÜZERLERİNDEKİ GÖKYÜZÜNE, ONU NASIL YAPTIĞIMIZA, ONU NASIL SÜSLEDİĞİMİZE BAKMIYORLARMI? ONUN HİÇBİR ÇATLAĞI YOKTUR.  YA DA NİÇİN AYAKLARININ ALTINDAKİ YERYÜZÜNE BAKMIYORLAR? BİZ ONU YAYMIŞ, ORAYA DAĞLAR SERPİŞTİRMİŞ VE ORADA SEYRİNE DOYUM OLMAYAN HERTÜRDEN BİTKİLER YETİŞTİRMİŞİZ.  BUNLAR HAKKA YÖNELEN HER KULUN GÖZÜNÜ GÖNLÜNÜ AÇAR, YARATICISININ GÜCÜNÜ HATIRLATIR, ONA DERS VERİR.  GÖKYÜZÜNDEN MÜBAREK BİR SU İNDİRİRİZDE ONUNLA BAĞ VE BAHÇELER BİTİRİRİZ.  BÜTÜN BUNLAR KULLARA RIZIK OLSUN DİYEDİR.(Kaf suresi 6,7,8,9,10)  Bunlar gibi beklemediğim, bilmediğim yüzlerce kainat ayetleriyle karşılaştım. Kuran ayetleri belli sayıda, ama kainat ayetleri çok daha fazla, ve Rabbimiz bizi düşünmek, akletmek ve tefekkür etmek için çokça kainatta yarattığı ayetlere gönderiyor, onları gösteriyor. Bu nevi ayetleri görmeye başladım.  Evet gök yüzünü de bakarız, yeryüzünü de güya, ama sadece bakarız GÖREMEYİZ. OKU yamayız. Bakmak başkadır görmek başka. Bakmak baş gözü ile, görmek OKUmak kalp gözü ile ve gönülle olur, akleden düşünen bir faal akılla olur.  Okursan görürsen seyrine doyum olmadığını, gözünün ve gönlünün açıldığını görürsün. O gökyüzünden indirilen mübarek bir su, öyle yağan basit bir yağmur değil. İNDİRİLEN MÜBAREK BİR SU. Sadece yeryüzünü mü diriltir, hayır. Nisan yağmuru kadar saçıma derime iyi gelen bir suda görmedim, sabun ve şampuanda. Ne zaman o mübarek rahmet suyu ile yıkandıysa saçım vücudum hiç kaşınmadı, hiç kepeklenmedi, saçlarım pırıl pırıl ve yumuşacık oldu, sizde deneyin.  Bakara suresi 177. Ayette Rabbimiz İYİLİĞİ anlatıyor.  ‘’ YÜZLERİNİZİ DOĞUYA, BAZANDA BATIYA DOĞRU ÇEVİRMENİZ (namazda kıble yönü).İYİLİK DEĞİLDİR. İYİLİK ANCAK, ALLAHA, AHİRET GÜNÜNE, MELEKLERE, KİTABA, VE BÜTÜN PEYGAMBERLERE İMAN EDİP, AKRABALARA, ÖKSÜZLERE BİÇARELERE, YOLDA KALANLARA, DİLENENLERE VE ESİRLER UĞRUNA SEVE SEVE MAL VEREN, NAMAZI KILAN ,ZEKATI VERENLERDİR. ANLAŞTIKLARI ZAMAN ANLAŞMALARINA, SÖZLERİNE UYANLARDIR. HELE SIKINTI VE HASTALIK HALLERİNDE VE SAVAŞIN ŞİDDETLİ ANINDA SABREDİP DAYANANLAR, İŞTRE BUNLAR SÖZ VE DAVRANIŞLARINDA DOĞRU OLANLAR, İŞTE BUNLAR O KORUNAN MUTTAKİLERDİR’’.  Yine bakara suresi 258 ve 259 da iki türlü VERMEYİ, İNFAKI anlatıyor.  ‘’Mallarını Allah yolunda infak edenlerin durumu, bir danenin durumuna benzer ki, yedi başak bitirmiş her başakta yüz dane.’’  ‘’Allahın rızasını kazanmak için mallarını infak edenlerin durumu, bir tepedeki, güzel bir bahçenin haline benzer ki, bol bir yağmur yağmış da ekin iki kat vermiştir. Çok bir yağmur yağmazsa bile ufak bir çisenti onun olması için yeter.’’(bakara 265)  Sadakadan sonra eza ve başa kalkma olacaksa, tatlı bir dil ondan daha iyidir. Ey iman edenler başa kalkmak ve gönül kırmakla sadakalarınızı heba etmeyin. Gösteriş için malını dağıtanın durumu, üzerine az bir toprak bulunan bir kayaya benzer, şiddetli bir yağmur yağmış ve kaya cascavlak kalmış gibidir. Öyleleri kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler.’’ (bakara 265).  Ne kadar yalın, ne kadar anlaşılır ve ne güzel, canlı anlamlı misallerle anlatılmış değil mi?  Mekke dönemi yani ilk dönemler de, daha çok, Allahın gücünü, merhametini, affını  anlatan ayetler inmiştir. 23 yıllık inşa süreci aşama aşama olmuştur. İlk okuyan kişide, şahsen ben öyle buldum, evvela iman ayetlerine, öğüt ayetlerine, daha açık oluyor ve ilk önce bunların tesiri oluyor, bir nevi önce bu ayetler açılıyor.  ‘’Ey insan, cömert ve kerem sahibi olan Rabbine karşı seni aldatan nedir? O seni en güzel şekilde yaratıp düzene koyandır’’.   Çok etkilendiğim durup durup okuduğum, bir ayet. Sanki Rabbimiz bizi düşünen, bize çok olan bir yakınımız büyüğümüz yada anne babamız gibi nasihat ediyor, bizi düşünüp akletmeye, kendimize yazık etmemeye çağırıyor ve sanki adeta yalvarıyor. Tüylerim diken diken oluyor, burnum sızlıyor adeta.  Şu apaçık ve etkili uyarı ve nasihatler bakalım;  ‘’Ey iman edenler, Allahın vadi haktır, SAKIN DEĞERSİZ DÜNYA HAYATI SİZİ ALDATMASIN. O aldatıcı şeytan sizi mağrur edip aldatmasın’’. (fatır 5).  ‘’Bu dünya hayatı, bir oyun, eğlence, ve mal ve evlatlarla övünme yerinden başka bir yer değildir ‘’(hadid 20). ‘’Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir, esas hayat ve varılacak yer ahiret  yurdu dur, keşke bilseydiniz’’.(ankebut 64).  ‘’Ey insanlar, Rabbinize karşı gelmekten ve öyle bir günden sakının ki, ne baba oğluna ne oğlunun babasına hiçbir yardımı ve faydası olamaz. Şüphesiz Allahın vadi gerçektir ve gerçekleşecektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o şeytan sizi Allahın affına güvendirerek aldatmasın’’.(lokman 33).   ‘’İnsana bir sıkıntı dokundu mu yan yatarken, otururken ayaktayken (sürekli) Bize yalvarır durur. Ondan o sıkıntıyı giderdiğimizde sanki hiç o sıkıntıyı yaşamamış ya da bize yalvarmamış gibi unutur geçip gider.’’(yunus12).  ‘’İnsanların çoğu şirk üzere iman ederler’’  ‘’Hayır hayır, siz peşin olan dünya hayatını tercih edip seviyorsunuz. Ahiret hayatını ise bırakıyorsunuz’’  Ne kadarda az şükrediyorsunuz. Nede az öğüt alıyorsunuz. İnsan oğlu pek acelecidir, hayrı istediği gibi hak ettiği kötülüğü de öyle istese hali ne olurdu? Andolsun biz insanı nice zorluklar içinde yarattık.   Tamda böyle değil mi?  Hz Lokman ın oğluna zımnende rabbimizden bize olan öğütlerine bir bakalım;  ‘’Yavrucuğum, Allaha şirk koşma. Çünkü şirk büyük bir zulümdür. Annene babana teşekkür et, onlara güzel davran. Yaptığın iyilik hardal tanesi kadar bile olsa, bir kaya içinde, veya göklerde veya yerin dibinde de olsa Allah onu getirir. Yavrum, namazı kıl, iyi ve güzel olanı emret, başına gelene sabret. İnsanlara karşı böbürlenme,  yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Alllah böbürlenen ve övünen kişileri sevmez. Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini alçak tut.’’  İlk okumalar dediğim ilk 2-3 okumada, eski peygamber ve kavimlerin başından geçenleri ve kıssaları beklediğimden çok buldum ve çok da bir anlam veremedim. Hatta niye bu kadar çok dediğim oldu. Lakin sonraki okuyuşlarda oradaki büyük hikmetleri anladım. Ancak Hz Musa ve Hz Yusuf kıssaları çok etkiliydi. Ayetlerde bizzat geçenleri düz ve kısa olarak belirteyim. Hz Musa doğduğunda, firavun bütün doğan erkek çocukları öldürüyordu. Annesi nil nehrinin kenarında Musa yı doğurdu ve baktı ki erkek. Evladı öldürülecek diye endişelenip korkmaya başladı. Allah ona, çocuğu emzirip bir sandukaya koyup nehre bırakmasını ilham etti. Annesi de bunu yaptı. Orada olan diğer çocuğu da o sandukayı takip etmeye başladı, gitti, gitti, firavunun sarayının kenarındaki ağaçlara takıldı. Firavunun bakıcılarından biri onu buldu aldı. Saraya getirdi, firavunda işimize yarar diye, salatanatına son verecek olan kişiyi peygamberi kendi elleriyle büyütmeye başladı. İşte Allah istedi mi böyle yapar. Çok büyük ders ve ibretler olan bir hadise. Hatta bunu kim emzirecek diye aranırken, Musa nın ablası hemen yetişip ben size sütanne bulurum deyip, gitti öz annesini getirdi, tanıştırdı ve saraya gidip gelip kendi çocuğunu emzirdi. Sonrasında peygamberlik verileceği zamanda saraydan çıkması istendi. Bu şekilde devam ediyor. Bu kıssayı kısmen bilmeme rağmen, Kuranda bu kadar açık ve detaylarıyla geçmesi ve büyük ders ve ibretleri barındırması beni çok çok etkiledi. Defalarca okudum, herkese ibret alarak okumasını tavsiye ederim. Yinede onlardaki öğreti ve derin hikmetleri ilk başta tam anlayamadım. Yusuf kıssasıda çok ibretli. Kıssalar, KİŞİSEL GELİŞİM DERSLERİNE KONU VE DERS OLCAK NİTELİKTE ders, ibret ve hikmetlerle dolu ve başlı başına önemli bir konu. Hiçbir kıssa, düz bir yazı ve hüküm ayetleri şeklinde ne bu kadar etkili anlatılabilir, ne ders olabilir, nede akılda kalabilirdi.  Davranış ve eylem olarak, yani muamelat denen konuda en çok da İMAN EDİP SALİH AMEL İŞLEYENLER diye başlayan ayetler dikkat çekici. Her şeyin başı iman, evvela iman, o olmadan yapılanın kıymeti yok. Salih amelleri yani doğru olmak her türlü iyilik, ibadetlerden daha fazla geçiyor. Ahlaklı, adaletli ve iyi olmak çok vurgulanıyor. İbadetlerde ise NAMAZ ve ZEKAT adeta ayrılmaz ikili olarak geçiyor. Nerede namaz varsa ardından ‘’ve zekate‘’geliyor. Beş temel şart diye bildiklerimizin ilk ikisi en başta. Zekattan daha geniş olan infak oldukça çok geçiyor. Zekat infakın bir rüknü. Allahın size verdiklerinden verin, verin, verin. Kazandıklarınız dan, yada sizin mallarınızdan verin demiyor.  Akletmek düşünmek, ibret almak, tefekkür etmek ise o kadar çok o kadar çok ki baştan sona dolu. İrde bizlere çok derinlere dalmayın, düşünmeyin sorgulamayın demezler miydi. Hiç alakası yok tam tersi. Pasif bir akıl değil, aktif bir akıl istiyor bizden Rabbimiz. O sayede ayetleri, hayatı, doğru okuyabiliyoruz. ‘’Bu ayetleri okuyanların imanları artar’’ buyruluyor. Gerçekten okudukça bunu görebiliyorsunuz.  Hem ibadetlerde hem yapılan her işte, Rabbimiz bizden samimi olmamızı, Allahın rızasını gözetmemizi, ihlaslı olmamızı istiyor. 
Ekleme Tarihi: 13 Temmuz 2019 - Cumartesi

AYETLER IŞIĞINDA. İLK OKUMALAR.

‘’O hanginizin ameli daha güzel olacak diye sizi yaratandır’’ 


‘’ Dünya hayatı, bir oyun ve eğlence ve oyalanmadan ibarettir, esas olan ahret yurdudur, keşke bilseniz’’(ankebut 64). 


‘’Hayır hayır, sizler peşin olan dünya hayatını tercih ediyor, ahreti ise unutuyorsunuz’’. İşte dünyaya gelme nedenimiz ve durumumuz. 


Rabbim nasip etti, daha evvel takvim yapraklarında ya da dini bir kitapta geçmesiyle tek tek parça parça çok az bir kısmını okuduğum, çoğu defada hadis mi, ayet mi diye karıştırdığım Rabbimizin ayetlerini 45 yaşımdayken düşüne düşüne baştan sona okudum. Son zamanlarda, bir arayış içindeydim, kitapçılara gidip dini ve tasavvuf kitaplarına bakıyordum, içimde bir arzu bir istek vardı, onu bahşeden Allah a hamdolsun, şükürler olsun, acıkmış susamış gibiydim, doyuracak bir şey bir kitap arıyordum. Sonunda Kuranı kerimin mealini aldım. Mealler genelde Arapçasıyla birlikte olur, ama ben  orijinal Arapçası olmayan, sadece Türkçe meali olanı aldım. Hemen her evde olan, hem Arapça hem Türkçe büyük ve kalın kabuklu, 2-3 kg ağırlığında olan klasik ‘’Kuranı kerim ve Türkçe meali’’değil. Ondan zaten evde de vardı. Bu meali merakla ve iyi bir iştahla okumaya başladım. Baştan sırayla Fatiha suresi, bakara suresi Ali İmran, Nisa...  sırayla okudum. Almak ve anlamak üzere okuyordum. Kur an meali okuma metodolojisi adlı kitabı henüz okumamıştım ama Muhammed İkbal in;’’ Şu anda ve bizzat sana iniyor gibi oku’’sözüne göre okuyordum. Oldukça etkilenmiştim, sanki gerçekten rabbimle konuşuyor gibiydim. Bir alışta 2-3 yaprak, veya 100 ayet kadar okuyordum. Hiç okumadığım günlerde oluyordu, birkaç seans okuduğumda oluyordu. Ama hiçbir zaman 3-4 günden fazla ara verdiğim olmadı. Kendime göre ideal bir ritimde okudum. 2 ay kadar bir zamanda bitirdim. Bitirme gibi bir düşüncem hiç olmadı. Allah ne diyor, bizden ne yapmamızı ve nasıl olmamızı istiyor düşüncesi ile okudum. Bazen 2, bazen 2,5, bazen de 3 ayı buldu bir okuyuşum İlk okumalar dediğim, ve 5-6 okumayı bulan bu ilk kısımda genellikle hep bu sürede okudum. Hiç sevap kazanma düşüncesinde olmadım, aklıma dahi gelmedi düşünmedim, hep Rabbim ne diyor diye merakla onun sözlerini okuyup, anlamaya, Onunla konuşmaya çalışayım diye okudum. Okurken ayetlerden etkilenip tekrar okuduğum ve takılıp kaldığım zamanlar oluyordu. Bir zaman sonra böyle çok dikkatimi çeken ayetleri yazmaya başladım. Bazen de sonraki ayete geçmek dakikalar alabiliyordu. İşte onlardan bir tanesi; 


‘’KULLARIM SANA BENDEN SORARLAR, ONLARA SÖYLE, BEN ONLARA ÇOK YAKINIM,


Aman Allah’ım, seni yaradan Rabbin bakın ne diyor. Ben sana çok yakınım diyor. Bu nebüyük bir lütuf, bunu bilmemek ne büyük bir kayıp. Allahın yakın olduğuna, tüm dünya, cümle alem, herkes  ırak ve uzak olsa ne olur ki? Allah sana yakın, Allah seninle beraber. O bize bu kadar yakınken, biz nerdeyiz acaba, ona yakın olabiliyor muyuz, yoksa nerdeyiz? 


Ya da Allah bize bu kadar yakınken ve arada hiç ara yokken, ya bizim onun berisinden aradığımız yardımcılar, peşinden koştuğumuz aracılar neyin nesi? ARA YOKKİ ARACI OLSUN. Rabbim bana çok yakın, beni biliyor, beni duyuyor. Gerçekten VEKİL OLARAK ALLAH YETER, İNSANA ALLAH YETER. 


Ne kadar pozitif, ne kadar huzur ve mutluluk verici, güven ve güç verici. Sanki insan daha ne ister ki diyesi geliyor. 


‘’Allah size yardım ederse, size galip gelebilecek olan kimdir ki? O sizi bırakırsa size yardım edecek, kurtarabilecek kimse olamaz. O halde müminler Allaha güvenip dayansınlar’’?(Ali İmran 160). 


Bu ayetleri hakkıyla anlayıp ve iman eden ümitsizlik, karamsarlık, ya da Allahın berisinden bazı yardımcılar arar mı? Ve sizden güçlüsü olabilir mi? 


‘’Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki,idaresi ve yönetimi ALLAHIN ELİNDE OLMASIN’’(Hud 56). 


‘’Allah birine bir iyilik hayır diledi mi, onu hiç kimse engelleyemez, eğer birine de bir kötülük dokundurursa, onu da Ondan başka giderebilecek, hiç kimse, hiçbir güç yoktur’’.(Yunus 107, enam17). 


İşte insana güç ve  kuvvet veren, onu kale gibi yapan bir ayet daha. 


‘’İnsanlar imtihandan geçirilmeden, sadece iman ettik demekle bırakı verileceklerini mi sanıyorlar’’. (ankebut2). 


‘’Yoksa insan, kendi keyfine başıboş bırakılacağını mı sanıyor’’(kıyame36). 


‘’ŞÜPHESİZ GÖKLERİN VE YERİN YARATILMASINDA,  GECE İLE GÜNDÜZÜN BİRİBİRİ ARDINCA GELMESİNDE, İNSANLARA YARAR ŞEYLERLE DENİZDE AKIP GİDEN GEMİDE. 

ALLAHIN GÖKYÜZÜNDEN SU İNDİRİP ONUNLA YERYÜZÜNÜ ÖLMÜŞKEN DİRİLTMESİNDE, DİRİLTİPTE ÜZERİNDE HAREKET EDEN HAYVANLARI YAYMASINDA,  RÜZGARLARI DEĞİŞTİRMESİNDE, GÖK İLE YER ARASINDA YERLEŞTİRİLEN BULUTTA,  ŞÜPHESİZ BUNLARIN HEPSİNDE AKLINI KULLANAN BİR TOPLULUK İÇİN, ELBETTE ALLAHIN BİRLİĞİNE DELİLLER VARDIR. (Bakara 164). 


Çok sıcak bir ağustos ramazanında İstanbul da sahurdan sonra terasa çıkıp, orada yattım. Sabah tam gün ağarmak üzereyken uyandım, yüzüm güneşin doğacağı taraftaydı. Bir iki saat evvel kapkaranlık olan yeryüzü karanlıktan sıyrılıyor, (sıyrıltılıyor), güneşin ışığı tepeyi parıldatırken, yeryüzü aydınlanıyordu. Dünya bir halden bir hale geçiyor. Ne kadar büyük bir olay, ne büyük bir ayet aslında. İnsan bu doğan yeni günün sorgulamasını yapıp, sorumluluğunu hissediyor. Herkesi bunu gözlemlemeye yaşamaya ve tefekküre davet ediyorum. 


Öyle hazır bulduğumuz yer gök, öyle hazır değildi, gece ve gündüzün düzenli ve ahenkle ardı ardına gelmesi de, ‘’saat 19 olunca akşam oldu, 6 olunca sabah oldu’’ basitliğinde değil. Bir kerede akşam olmazsa, ya da sabah, ne olur, ya da gece gün olmazsa nasıl düzenimiz bozulur perişan oluruz. Gece ve gündüz niye uzayıp kısalıyor, bizi uyandırmak için olabilir mi? Geceleyin kandil gibi yanan o güzel ay ve onun şaşmayan evreleri. Denizde insanlara yarar balık, inci, mercan su, suyun kaldırma kuvvetiyle akıp giden gemilerimiz. Ne güzel otoyollar, hazır, eskime ve bakım maliyeti yok, masrafsız, viyadük köprü yok, trafik lambalarına ihtiyaç yok. Yol bulmak içinde gökte yıldızlar yaratılmış (ayet). Yukarıdan indirilen su, ‘’yağmur yağdı ‘’ değil. İndirilen, yağdırılan. Yeryüzü kupkuru olup ölmüşken onu o suyla dirilten Allah, bizi de öyle diriltecek. Yeryüzünde bizlere yarayan hayvanları yayması, rüzgarları değiştirmesi. Ya değiştirmezse, hep aynı yönden esse hava iklim ne olur, çiçeklerin aşılanması ne olurdu? Bunların hepsinde DÜŞÜNEN bir topluluk için Allahın birliğinin delili ve daha nice hikmetler var. 


‘’KAFALARINI KALDIRIP ÜZERLERİNDEKİ GÖKYÜZÜNE, ONU NASIL YAPTIĞIMIZA, ONU NASIL SÜSLEDİĞİMİZE BAKMIYORLARMI? ONUN HİÇBİR ÇATLAĞI YOKTUR. 


YA DA NİÇİN AYAKLARININ ALTINDAKİ YERYÜZÜNE BAKMIYORLAR? BİZ ONU YAYMIŞ, ORAYA DAĞLAR SERPİŞTİRMİŞ VE ORADA SEYRİNE DOYUM OLMAYAN HERTÜRDEN BİTKİLER YETİŞTİRMİŞİZ. 


BUNLAR HAKKA YÖNELEN HER KULUN GÖZÜNÜ GÖNLÜNÜ AÇAR, YARATICISININ GÜCÜNÜ HATIRLATIR, ONA DERS VERİR. 


GÖKYÜZÜNDEN MÜBAREK BİR SU İNDİRİRİZDE ONUNLA BAĞ VE BAHÇELER BİTİRİRİZ. 


BÜTÜN BUNLAR KULLARA RIZIK OLSUN DİYEDİR.(Kaf suresi 6,7,8,9,10) 


Bunlar gibi beklemediğim, bilmediğim yüzlerce kainat ayetleriyle karşılaştım. Kuran ayetleri belli sayıda, ama kainat ayetleri çok daha fazla, ve Rabbimiz bizi düşünmek, akletmek ve tefekkür etmek için çokça kainatta yarattığı ayetlere gönderiyor, onları gösteriyor. Bu nevi ayetleri görmeye başladım. 


Evet gök yüzünü de bakarız, yeryüzünü de güya, ama sadece bakarız GÖREMEYİZ. OKU yamayız. Bakmak başkadır görmek başka. Bakmak baş gözü ile, görmek OKUmak kalp gözü ile ve gönülle olur, akleden düşünen bir faal akılla olur. 


Okursan görürsen seyrine doyum olmadığını, gözünün ve gönlünün açıldığını görürsün. O gökyüzünden indirilen mübarek bir su, öyle yağan basit bir yağmur değil. İNDİRİLEN MÜBAREK BİR SU. Sadece yeryüzünü mü diriltir, hayır. Nisan yağmuru kadar saçıma derime iyi gelen bir suda görmedim, sabun ve şampuanda. Ne zaman o mübarek rahmet suyu ile yıkandıysa saçım vücudum hiç kaşınmadı, hiç kepeklenmedi, saçlarım pırıl pırıl ve yumuşacık oldu, sizde deneyin. 


Bakara suresi 177. Ayette Rabbimiz İYİLİĞİ anlatıyor. 


‘’ YÜZLERİNİZİ DOĞUYA, BAZANDA BATIYA DOĞRU ÇEVİRMENİZ (namazda kıble yönü).İYİLİK DEĞİLDİR. İYİLİK ANCAK, ALLAHA, AHİRET GÜNÜNE, MELEKLERE, KİTABA, VE BÜTÜN PEYGAMBERLERE İMAN EDİP, AKRABALARA, ÖKSÜZLERE BİÇARELERE, YOLDA KALANLARA, DİLENENLERE VE ESİRLER UĞRUNA SEVE SEVE MAL VEREN, NAMAZI KILAN ,ZEKATI VERENLERDİR. ANLAŞTIKLARI ZAMAN ANLAŞMALARINA, SÖZLERİNE UYANLARDIR. HELE SIKINTI VE HASTALIK HALLERİNDE VE SAVAŞIN ŞİDDETLİ ANINDA SABREDİP DAYANANLAR, İŞTRE BUNLAR SÖZ VE DAVRANIŞLARINDA DOĞRU OLANLAR, İŞTE BUNLAR O KORUNAN MUTTAKİLERDİR’’. 


Yine bakara suresi 258 ve 259 da iki türlü VERMEYİ, İNFAKI anlatıyor. 


‘’Mallarını Allah yolunda infak edenlerin durumu, bir danenin durumuna benzer ki, yedi başak bitirmiş her başakta yüz dane.’’ 


‘’Allahın rızasını kazanmak için mallarını infak edenlerin durumu, bir tepedeki, güzel bir bahçenin haline benzer ki, bol bir yağmur yağmış da ekin iki kat vermiştir. Çok bir yağmur yağmazsa bile ufak bir çisenti onun olması için yeter.’’(bakara 265) 


Sadakadan sonra eza ve başa kalkma olacaksa, tatlı bir dil ondan daha iyidir. Ey iman edenler başa kalkmak ve gönül kırmakla sadakalarınızı heba etmeyin. Gösteriş için malını dağıtanın durumu, üzerine az bir toprak bulunan bir kayaya benzer, şiddetli bir yağmur yağmış ve kaya cascavlak kalmış gibidir. Öyleleri kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler.’’ (bakara 265). 


Ne kadar yalın, ne kadar anlaşılır ve ne güzel, canlı anlamlı misallerle anlatılmış değil mi? 


Mekke dönemi yani ilk dönemler de, daha çok, Allahın gücünü, merhametini, affını  anlatan ayetler inmiştir. 23 yıllık inşa süreci aşama aşama olmuştur. İlk okuyan kişide, şahsen ben öyle buldum, evvela iman ayetlerine, öğüt ayetlerine, daha açık oluyor ve ilk önce bunların tesiri oluyor, bir nevi önce bu ayetler açılıyor. 


‘’Ey insan, cömert ve kerem sahibi olan Rabbine karşı seni aldatan nedir? O seni en güzel şekilde yaratıp düzene koyandır’’.  


Çok etkilendiğim durup durup okuduğum, bir ayet. Sanki Rabbimiz bizi düşünen, bize çok olan bir yakınımız büyüğümüz yada anne babamız gibi nasihat ediyor, bizi düşünüp akletmeye, kendimize yazık etmemeye çağırıyor ve sanki adeta yalvarıyor. Tüylerim diken diken oluyor, burnum sızlıyor adeta. 


Şu apaçık ve etkili uyarı ve nasihatler bakalım; 


‘’Ey iman edenler, Allahın vadi haktır, SAKIN DEĞERSİZ DÜNYA HAYATI SİZİ ALDATMASIN. O aldatıcı şeytan sizi mağrur edip aldatmasın’’. (fatır 5). 


‘’Bu dünya hayatı, bir oyun, eğlence, ve mal ve evlatlarla övünme yerinden başka bir yer değildir ‘’(hadid 20). ‘’Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir, esas hayat ve varılacak yer ahiret  yurdu dur, keşke bilseydiniz’’.(ankebut 64). 


‘’Ey insanlar, Rabbinize karşı gelmekten ve öyle bir günden sakının ki, ne baba oğluna ne oğlunun babasına hiçbir yardımı ve faydası olamaz. Şüphesiz Allahın vadi gerçektir ve gerçekleşecektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o şeytan sizi Allahın affına güvendirerek aldatmasın’’.(lokman 33).  


‘’İnsana bir sıkıntı dokundu mu yan yatarken, otururken ayaktayken (sürekli) Bize yalvarır durur. Ondan o sıkıntıyı giderdiğimizde sanki hiç o sıkıntıyı yaşamamış ya da bize yalvarmamış gibi unutur geçip gider.’’(yunus12). 


‘’İnsanların çoğu şirk üzere iman ederler’’ 


‘’Hayır hayır, siz peşin olan dünya hayatını tercih edip seviyorsunuz. Ahiret hayatını ise bırakıyorsunuz’’ 


Ne kadarda az şükrediyorsunuz. Nede az öğüt alıyorsunuz. İnsan oğlu pek acelecidir, hayrı istediği gibi hak ettiği kötülüğü de öyle istese hali ne olurdu? Andolsun biz insanı nice zorluklar içinde yarattık.  


Tamda böyle değil mi? 


Hz Lokman ın oğluna zımnende rabbimizden bize olan öğütlerine bir bakalım; 


‘’Yavrucuğum, Allaha şirk koşma. Çünkü şirk büyük bir zulümdür. Annene babana teşekkür et, onlara güzel davran. Yaptığın iyilik hardal tanesi kadar bile olsa, bir kaya içinde, veya göklerde veya yerin dibinde de olsa Allah onu getirir. Yavrum, namazı kıl, iyi ve güzel olanı emret, başına gelene sabret. İnsanlara karşı böbürlenme,  yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Alllah böbürlenen ve övünen kişileri sevmez. Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini alçak tut.’’ 


İlk okumalar dediğim ilk 2-3 okumada, eski peygamber ve kavimlerin başından geçenleri ve kıssaları beklediğimden çok buldum ve çok da bir anlam veremedim. Hatta niye bu kadar çok dediğim oldu. Lakin sonraki okuyuşlarda oradaki büyük hikmetleri anladım. Ancak Hz Musa ve Hz Yusuf kıssaları çok etkiliydi. Ayetlerde bizzat geçenleri düz ve kısa olarak belirteyim. Hz Musa doğduğunda, firavun bütün doğan erkek çocukları öldürüyordu. Annesi nil nehrinin kenarında Musa yı doğurdu ve baktı ki erkek. Evladı öldürülecek diye endişelenip korkmaya başladı. Allah ona, çocuğu emzirip bir sandukaya koyup nehre bırakmasını ilham etti. Annesi de bunu yaptı. Orada olan diğer çocuğu da o sandukayı takip etmeye başladı, gitti, gitti, firavunun sarayının kenarındaki ağaçlara takıldı. Firavunun bakıcılarından biri onu buldu aldı. Saraya getirdi, firavunda işimize yarar diye, salatanatına son verecek olan kişiyi peygamberi kendi elleriyle büyütmeye başladı. İşte Allah istedi mi böyle yapar. Çok büyük ders ve ibretler olan bir hadise. Hatta bunu kim emzirecek diye aranırken, Musa nın ablası hemen yetişip ben size sütanne bulurum deyip, gitti öz annesini getirdi, tanıştırdı ve saraya gidip gelip kendi çocuğunu emzirdi. Sonrasında peygamberlik verileceği zamanda saraydan çıkması istendi. Bu şekilde devam ediyor. Bu kıssayı kısmen bilmeme rağmen, Kuranda bu kadar açık ve detaylarıyla geçmesi ve büyük ders ve ibretleri barındırması beni çok çok etkiledi. Defalarca okudum, herkese ibret alarak okumasını tavsiye ederim. Yinede onlardaki öğreti ve derin hikmetleri ilk başta tam anlayamadım. Yusuf kıssasıda çok ibretli. Kıssalar, KİŞİSEL GELİŞİM DERSLERİNE KONU VE DERS OLCAK NİTELİKTE ders, ibret ve hikmetlerle dolu ve başlı başına önemli bir konu. Hiçbir kıssa, düz bir yazı ve hüküm ayetleri şeklinde ne bu kadar etkili anlatılabilir, ne ders olabilir, nede akılda kalabilirdi. 


Davranış ve eylem olarak, yani muamelat denen konuda en çok da İMAN EDİP SALİH AMEL İŞLEYENLER diye başlayan ayetler dikkat çekici. Her şeyin başı iman, evvela iman, o olmadan yapılanın kıymeti yok. Salih amelleri yani doğru olmak her türlü iyilik, ibadetlerden daha fazla geçiyor. Ahlaklı, adaletli ve iyi olmak çok vurgulanıyor. İbadetlerde ise NAMAZ ve ZEKAT adeta ayrılmaz ikili olarak geçiyor. Nerede namaz varsa ardından ‘’ve zekate‘’geliyor. Beş temel şart diye bildiklerimizin ilk ikisi en başta. Zekattan daha geniş olan infak oldukça çok geçiyor. Zekat infakın bir rüknü. Allahın size verdiklerinden verin, verin, verin. Kazandıklarınız dan, yada sizin mallarınızdan verin demiyor. 


Akletmek düşünmek, ibret almak, tefekkür etmek ise o kadar çok o kadar çok ki baştan sona dolu. İrde bizlere çok derinlere dalmayın, düşünmeyin sorgulamayın demezler miydi. Hiç alakası yok tam tersi. Pasif bir akıl değil, aktif bir akıl istiyor bizden Rabbimiz. O sayede ayetleri, hayatı, doğru okuyabiliyoruz. ‘’Bu ayetleri okuyanların imanları artar’’ buyruluyor. Gerçekten okudukça bunu görebiliyorsunuz. 


Hem ibadetlerde hem yapılan her işte, Rabbimiz bizden samimi olmamızı, Allahın
rızasını gözetmemizi, ihlaslı olmamızı istiyor.
 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi