Prof.Dr.Şaban ŞİMŞEK
Köşe Yazarı
Prof.Dr.Şaban ŞİMŞEK
 

İMAMOĞLU AÇIKLAMAK ZORUNDADIR?

Aslında buna, Mansur Yavaş başta olmak üzere Millet Cephesi’nden seçilen diğer belediye başkanları da eklenebilir elbette.  İmamoğlu diye başlamamızın sebebi o cenahın geleceğe dair ondan ümitleri olması ve çok dillendirmeseler de önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayları olarak görmeleri. Malum Cumhur İttifakı, seçimlerdeki söylemlerini “devlette beka ve memlekette istikrar” üzerine kurmuş ve buna, hemen her seçimde bolca kullandığı “ şimdiye kadar zaten taş üstüne taş koymadığını, ülkeyi kalkındırmak anlamında bir eser katmadığını, bu konuda bir şey yapılacaksa bunu yine ve ancak kendilerinin yapabileceklerini” de ilave etti.  Millet ittifakı ise “devletin, aslında, yönetim prensipleri ve mekanizmaları anlamında bizzat iktidar tarafından bitirildiğini, beka sorununun devletin değil Ak Parti’nin bekası anlamında ele alınması gerektiğini” seçim propagandasının ana teması yapmış ve buna, “yalan-dolan-talan sloganıyla iktidar ve belediyelerin kamu ihalelerinde yaptığı yolsuzluklarla millete tarihimizin en büyük rant ekonomisini (hırsızlık!) yaşattıklarını, amiyane tabirle memleketi yedikleri” söylemini eklemişti. Kimin tezinin daha tutarlı göründüğü, kimin sözlerine inanıldığı ortada. Bunları tartışacak değilim. Halen devletin beka meselesi var mı yok mu? Varsa bunun İstanbul belediye başkanının değişmesiyle ilgisi ne idi ya da bu sırf bir seçim söylemi mi idi? CHP’nin memlekete eser anlamında katkısı olmuş mu, olmamış mı? Bütün bunlar çok günlük siyaset olur, gereği yok; bir faydası olmaz ve bunları yazmak da bana uymaz.   Benim bu yazıda sormak istediğim, daha doğrusu analiz etmek ve hatırlatmak istediğim şey CHP ve birlikte hareket ettiği partilerin ve tabii İstanbul adayları Ekrem İmamoğlu’nun dillerinden düşürmedikleri şu “talan” meselesi…  Doğrusu beklendi, özellikle Ak Parti’nin elindeki belediyelerde seçimleri kazanan millet ittifakından başkanların göreve gelince bu talan meselesine el atacakları, sürekli sözünü ettikleri bu hırsızlıkların kimler tarafından, nasıl, ne zaman, ne kadar, hangi ortaklarla beraber yapıldığını, memleketin nasıl soyulduğunu bir bir saymaları, rezilliği ortaya dökmeleri ve seçmenleri hatta Ak partili vatandaşlar da dahil tüm milletle paylaşmaları idi!   Bir kaç belediyeden bazı şeyler açıklandı, bunların içinde Mansur Yavaş da var. Ama şurası bir gerçek ki bunlar seçim boyunca “Hırsız vaaaaar! Tarihin en büyük soygunuuuu!” diye bas bas bağırmalarıyla, adeta yeri göğü inletmeleriyle hiç de mütekabil değil.   Diğerlerini geçeceğim ve geleceğin yıldızı gibi gördükleri Sayın İmamoğlu’nu ele alacağım… Doğrusu ben ondan, Sirkeci’de, bana göre de show ağırlıklı olan belediye (kiralık!) araçlarının sergilenmesi dışında konumuza örnek olacak bir belgeleme, bilgileme, haberdar etme fiili görmedim! Sorum şu; Neden?   - Böyle bir şey yoktur! Ayağa düşmüş siyasetin aracı, bir seçim malzemesi olarak kullanılmıştır. Yani zaten gösterilecek bir yolsuzluk, talan mevzuu bahis değildir!   - Böyle bir şey vardır ama henüz tam ortaya konulamamıştır. O sebeple dosyaların tamamlanması, bu zor işte ayakların yere basması için bir süre daha gerekmektedir. O zaman açıklanacaktır. - Böyle bir şey vardır. Zaten her şey, yani-yiyen içen, rüşveti alan-veren, yolsuzluğu yapan ve ona bir iyilik olsun diye(!) müsaade edenler o kadar ayan beyan ki beklenecek, daha da araştıracak bir durum söz konusu değildir aslında… Ancak zaman, bu işlerin üzerine gidilecek, suç duyurusunda bulunulacak veya milletle paylaşılacak zaman değildir. Bu da iki sebeple olabilir. - Zaman uygun değildir çünkü bu işe girişilirse şu andaki çok güçlü konumuyla bizzat Sayın Cumhurbaşkanı ile resmen meydan savaşına girilmiş olunacaktır. Bu da İstanbul Belediyesinin her yönüyle baskı altına alınabileceği ve hizmet üretemez hale gelebileceği anlamındadır… Eee bunun bir de gelecekte “Yaa kardeşim sen başkan oldun da İstanbul’a hangi eseri kattın? Kavga etmekten başka ne yaptın? Şimdi de Türkiye’ye başkan olmak istiyorsun!?” suçlamalarına muhatap olma tarafı var! Dahası hakkında şu ya da bu sebeplerle, mesela ilçe belediye başkanlığı sırasında yaptıklarına dair soruşturmalar açılabilir veya İçişleri Bakanlığı tarafından sıkıştırılır, görevden alınma teşebbüslerinde bulunulabilir. - Zaman uygun değildir çünkü eşref saat gelmemiştir! Nedir bu eşref saat ya da zaman??? İşte bütün mesele burada… Akla gelen en güçlü ihtimal söz konusu dosyaların biriktirilmesi ve 2023 (veya normal zamanından önce yapılacak) Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, en büyük koz olarak piyasaya sürülmesi… - Zaman hiçbir tarihte uygun olmazsa, yani bu dosyalar şimdi ya da önümüzdeki seçimlerin öncesinde gündeme gelmezse… O zaman elde iki ihtimal olacaktır: Ya gerçekten birinci seçenekteki gibi böyle bir şey yoktur ve Cumhur İttifakı-İmamoğlu resmen yalancıdır(!) ya da bu hırsızları gösterememesinde başka çekinceleri vardır; mesela, Millet İttifakı unsurlarının Cumhur İttifakı unsurlarıyla bu suçlara dair menfaat ortaklığı ve/veya bizzat İmamoğlu’nun konuyla ilgili eski suçları…  Sonuç… Cumhur İttifakı ve özellikle Sayın İmamoğlu önümüzdeki seçimlerde bir şansları olsun istiyorlarsa (ki kanımca bu ihtimal güçlü bir şekilde vardır.) bu “talan” meselesini belgeleriyle ispatlamak zorundadırlar. Aksi halde yakın taraftarlarınınki de dahil kendilerine olan güveni ve bağıntılı olarak da Cumhurbaşkanı seçilme şansını büyük ölçüde kaybedeceklerdir.   Ben şahsen bir vatandaş olarak Sayın İmamoğlu’ndan, şimdilik dosyaları ortaya serme durumu olmasa da artık tatmin edici bir açıklama bekliyorum. Eğer diğerlerinden bir farkı olduğunu iddia ediyorsa öyle kulağının üstüne yatmak olmaz. Milletin malını-parasını çalan hırsızları tanıması, bundan sonra onlara devlet katında itibar edilmemesi yani hırsızlıklarına meydan verilmemesi ve hatta mümkün olduğunca çalınanların geri alınabilmesi açısından bu çok önemli… Yoksa, milleti bilmem ama ben onu dedikodu-iftira-aldatma siyaseti yapan düşük seviyeli klasik bir başkan olarak anacağım.
Ekleme Tarihi: 15 Ocak 2020 - Çarşamba

İMAMOĞLU AÇIKLAMAK ZORUNDADIR?

Aslında buna, Mansur Yavaş başta olmak üzere Millet Cephesi’nden seçilen diğer belediye başkanları da eklenebilir elbette.  İmamoğlu diye başlamamızın sebebi o cenahın geleceğe dair ondan ümitleri olması ve çok dillendirmeseler de önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayları olarak görmeleri.


Malum Cumhur İttifakı, seçimlerdeki söylemlerini “devlette beka ve memlekette istikrar” üzerine kurmuş ve buna, hemen her seçimde bolca kullandığı “ şimdiye kadar zaten taş üstüne taş koymadığını, ülkeyi kalkındırmak anlamında bir eser katmadığını, bu konuda bir şey yapılacaksa bunu yine ve ancak kendilerinin yapabileceklerini” de ilave etti. 


Millet ittifakı ise “devletin, aslında, yönetim prensipleri ve mekanizmaları anlamında bizzat iktidar tarafından bitirildiğini, beka sorununun devletin değil Ak Parti’nin bekası anlamında ele alınması gerektiğini” seçim propagandasının ana teması yapmış ve buna, “yalan-dolan-talan sloganıyla iktidar ve belediyelerin kamu ihalelerinde yaptığı yolsuzluklarla millete tarihimizin en büyük rant ekonomisini (hırsızlık!) yaşattıklarını, amiyane tabirle memleketi yedikleri” söylemini eklemişti.


Kimin tezinin daha tutarlı göründüğü, kimin sözlerine inanıldığı ortada. Bunları tartışacak değilim. Halen devletin beka meselesi var mı yok mu? Varsa bunun İstanbul belediye başkanının değişmesiyle ilgisi ne idi ya da bu sırf bir seçim söylemi mi idi? CHP’nin memlekete eser anlamında katkısı olmuş mu, olmamış mı? Bütün bunlar çok günlük siyaset olur, gereği yok; bir faydası olmaz ve bunları yazmak da bana uymaz.  


Benim bu yazıda sormak istediğim, daha doğrusu analiz etmek ve hatırlatmak istediğim şey CHP ve birlikte hareket ettiği partilerin ve tabii İstanbul adayları Ekrem İmamoğlu’nun dillerinden düşürmedikleri şu “talan” meselesi… 


Doğrusu beklendi, özellikle Ak Parti’nin elindeki belediyelerde seçimleri kazanan millet ittifakından başkanların göreve gelince bu talan meselesine el atacakları, sürekli sözünü ettikleri bu hırsızlıkların kimler tarafından, nasıl, ne zaman, ne kadar, hangi ortaklarla beraber yapıldığını, memleketin nasıl soyulduğunu bir bir saymaları, rezilliği ortaya dökmeleri ve seçmenleri hatta Ak partili vatandaşlar da dahil tüm milletle paylaşmaları idi!  


Bir kaç belediyeden bazı şeyler açıklandı, bunların içinde Mansur Yavaş da var. Ama şurası bir gerçek ki bunlar seçim boyunca “Hırsız vaaaaar! Tarihin en büyük soygunuuuu!” diye bas bas bağırmalarıyla, adeta yeri göğü inletmeleriyle hiç de mütekabil değil.  


Diğerlerini geçeceğim ve geleceğin yıldızı gibi gördükleri Sayın İmamoğlu’nu ele alacağım… Doğrusu ben ondan, Sirkeci’de, bana göre de show ağırlıklı olan belediye (kiralık!) araçlarının sergilenmesi dışında konumuza örnek olacak bir belgeleme, bilgileme, haberdar etme fiili görmedim!


Sorum şu; Neden?  


- Böyle bir şey yoktur! Ayağa düşmüş siyasetin aracı, bir seçim malzemesi olarak kullanılmıştır. Yani zaten gösterilecek bir yolsuzluk, talan mevzuu bahis değildir!

 

- Böyle bir şey vardır ama henüz tam ortaya konulamamıştır. O sebeple dosyaların tamamlanması, bu zor işte ayakların yere basması için bir süre daha gerekmektedir. O zaman açıklanacaktır.


- Böyle bir şey vardır. Zaten her şey, yani-yiyen içen, rüşveti alan-veren, yolsuzluğu yapan ve ona bir iyilik olsun diye(!) müsaade edenler o kadar ayan beyan ki beklenecek, daha da araştıracak bir durum söz konusu değildir aslında… Ancak zaman, bu işlerin üzerine gidilecek, suç duyurusunda bulunulacak veya milletle paylaşılacak zaman değildir. Bu da iki sebeple olabilir.


- Zaman uygun değildir çünkü bu işe girişilirse şu andaki çok güçlü konumuyla bizzat Sayın Cumhurbaşkanı ile resmen meydan savaşına girilmiş olunacaktır. Bu da İstanbul Belediyesinin her yönüyle baskı altına alınabileceği ve hizmet üretemez hale gelebileceği anlamındadır… Eee bunun bir de gelecekte “Yaa kardeşim sen başkan oldun da İstanbul’a hangi eseri kattın? Kavga etmekten başka ne yaptın? Şimdi de Türkiye’ye başkan olmak istiyorsun!?” suçlamalarına muhatap olma tarafı var! Dahası hakkında şu ya da bu sebeplerle, mesela ilçe belediye başkanlığı sırasında yaptıklarına dair soruşturmalar açılabilir veya İçişleri Bakanlığı tarafından sıkıştırılır, görevden alınma teşebbüslerinde bulunulabilir.


- Zaman uygun değildir çünkü eşref saat gelmemiştir! Nedir bu eşref saat ya da zaman??? İşte bütün mesele burada… Akla gelen en güçlü ihtimal söz konusu dosyaların biriktirilmesi ve 2023 (veya normal zamanından önce yapılacak) Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, en büyük koz olarak piyasaya sürülmesi…


- Zaman hiçbir tarihte uygun olmazsa, yani bu dosyalar şimdi ya da önümüzdeki seçimlerin öncesinde gündeme gelmezse… O zaman elde iki ihtimal olacaktır: Ya gerçekten birinci seçenekteki gibi böyle bir şey yoktur ve Cumhur İttifakı-İmamoğlu resmen yalancıdır(!) ya da bu hırsızları gösterememesinde başka çekinceleri vardır; mesela, Millet İttifakı unsurlarının Cumhur İttifakı unsurlarıyla bu suçlara dair menfaat ortaklığı ve/veya bizzat İmamoğlu’nun konuyla ilgili eski suçları… 


Sonuç…


Cumhur İttifakı ve özellikle Sayın İmamoğlu önümüzdeki seçimlerde bir şansları olsun istiyorlarsa (ki kanımca bu ihtimal güçlü bir şekilde vardır.) bu “talan” meselesini belgeleriyle ispatlamak zorundadırlar. Aksi halde yakın taraftarlarınınki de dahil kendilerine olan güveni ve bağıntılı olarak da Cumhurbaşkanı seçilme şansını büyük ölçüde kaybedeceklerdir.  


Ben şahsen bir vatandaş olarak Sayın İmamoğlu’ndan, şimdilik dosyaları ortaya serme durumu olmasa da artık tatmin edici bir açıklama bekliyorum. Eğer diğerlerinden bir farkı olduğunu iddia ediyorsa öyle kulağının üstüne yatmak olmaz. Milletin malını-parasını çalan hırsızları tanıması, bundan sonra onlara devlet katında itibar edilmemesi yani hırsızlıklarına meydan verilmemesi ve hatta mümkün olduğunca çalınanların geri alınabilmesi açısından bu çok önemli… Yoksa, milleti bilmem ama ben onu dedikodu-iftira-aldatma siyaseti yapan düşük seviyeli klasik bir başkan olarak anacağım.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi