Tahir ORHAN
Köşe Yazarı
Tahir ORHAN
 

BİZİM İNSANIMIZIN CEHENNEMİ

Kızlarına da mal veren yakınımla ilgili bir tartışma sırasında, bir arkadaşımız, kendi kızının ismini söyleyerek; “….. ağabeylerinden mal isteyecek, onu gebertmez miyim” deyince tüylerim diken diken olmuştu. “Bu nasıl söz …… ağabey” diye cevap verince şaşırdı. Çünkü kendisine arka çıkacağımı düşünmüştü. Bizim buraların, aslında sadece bizim buraların değil bütün Türkiye’nin en büyük sorunu, ta cahiliye döneminden kalma köhne adetlerdir ve bu tutum, böyle düşünenlerin cehennemi olacak. Açalım efendim. Cahiliye döneminde kızlara hiç değer verilmediğini bir tarafa koyun, onları diri diri toprağa gömüyorlardı. Hz. Ömer’in, İslam’la şereflenmesinden sonra anlattığı şu hadiseyi duymuş olmalısınız. İki şey var; biri aklıma gelince çok gülerim, biri de aklıma gelince çok ağlarım. İlki, helvadan putlar yapar onlara tapardık, sonra acıkınca da onları yerdik; buna çok gülerim. İkincisi ise, kızımı gömmeye götürmüştüm. Onu gömeceğim çukuru kazarken sakalıma toprak bulaşmıştı, henüz çok küçük olan kızım onları siliyordu. Az sonra onu oraya gömeceğimi bilmeden. Bunu hatırlayınca da ne büyük cahillikti diye çok ağlarım. Üçüncü çocuğum kız olunca, akraba büyüklerinden bir kadın; “Ben kızı olana gözün aydın demem ama yine de gözün aydın olsun” cahilliğinde bulununca, ona şöyle demiştim: Dağ gibi oğullarından hangisi yanındadır? Her işine yine tek kızınla gelinlerin koşmuyor mu? Bu soruma, biraz da pişmanlıkla “Haklısın” diye cevap vermişti. Demek istediğim şu: Bin 400 küsur yıl önceden kalma cahiliye adetlerini hâlâ terk edememişiz. Analarımız, eşlerimiz kız değilmiş gibi davranıp kızlarımızı yok saymaya devam ediyoruz. Evlatları arasında ayrım yapmayanları tenzih ederek, kızlarını ayıran, mal mülkten mahrum bırakan, onları çeşitli şekillerde kandırıp elindeki, avucundakini almaya gayret edenlerin cehennemi de işte budur. Oysa yüce kitabımızda Allah, “Ana, baba ve akrabaların (miras olarak) bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın azından da çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir.” (Nisa 7) “İşte bu (hükümler) Allah'ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve O'nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (Nisa 13-14) Oysa mirasta onların da, Allah’ın koyduğu ölçüler kadar hakları vardı. Allah’ın kanunlarını yok saymak suretiyle cehenneme müstahak olurken, medeni kanunu da yok sayarak cezai müeyyideyi de hak etmiş olmuyor musunuz? Miras hukuku o kadar ince, o kadar kılı kırk yaran bir konudur ki, hakkaniyeti hiçbir zaman elden bırakmamayı gerektirir. Zira ölen bir ebeveynden kalan miras eğer para değil de gayrimenkul (taşınmaz) ise, o zaman onu eşit parçalar yerine, değerliliği, değersizliği ile de göz önünde bulundurmayı gerektirir. Yoksa kızlar nasıl olsa ele gitmiştir, onlara çorak araziyi, bir dağ başını ya da verimsiz bir yeri öylesine vermek de hakka girer.  Bundan kurtulmak için kesinlikle kızları da insan yerine koymak gerekiyor. Sadece böyle bile düşünmek, işi büyük ölçüde çözecek, sizi cehennemden koruyacaktır. Fakat eğer “Bana ne öbür taraftan, ben bu dünyadaki zevk ü safa mı bilirim” derseniz, o zaman Allah’ın gazabına müstahak olursunuz ve buna katlanırsınız. Bu da, sadece dünyanızı kaybettirmez, ahretinizi de berbat eder. Yani sizi cehennemin ortasına sürükler. Onun için kişi cehennemini dünyadan götürür deniliyor ya! Durumu iyi ise kız mirastan feragat edebileceği gibi, durumu iyi olan erkek de feragat edip malın kız kardeşlere bırakılmasına rıza göstermesinde bir günah yoktur. Ancak taraflardan birisi ki, bu çoğunlukla kızlar olur kandırılarak, çeşitli şekillerde ikna edilerek mirastan payına düşene el konulması asla caiz olmaz. Aslında son zamanlarda yapılan kamulaştırmalarda, İslami paylaşım yerine eşit paylaşım söz konusu oluyor. Böyle olunca kızlara da para ödeniyor. Ve o kızlar, aldığı bu parayı erkek kardeşlerine geri vermiyor. Vermemeli de zaten. Bazılarının iddia ettiği gibi “Biz kızları razı ettik” ifadesi burada anlamını yitiriyor. Eğer razı etmiş olsaydınız, bu para bizim değil sizin hakkınızdır diyerek parayı size bağışlamaları gerekmez miydi? Dediğimiz tam da budur işte. Hal böyle olunca, yani ailenin bir ferdi veya birkaç ferdi, diğerlerini kandırıp mallarına el koyunca ortaya başka bir olgu daha çıkıyor. Olay mahkemelere intikal ediyor, aile bölünüyor, husumet başlıyor. Şimdi düşünelim; birkaç evlek mal veya bir miktar para, mücevherat gibi menkul değer için aynı karında büyümüş kardeşlerin bağlılığını yok etmeye değer mi? Bir bakıyorsunuz, adam kız kardeşi hakkında suizanda bulunuyor veya tam tersi, kız erkek kardeşleri için benzer düşünceler taşıyor ve bunu da her ortamda serdediyor. Lanet okunuyor yani. Eh nerede kaldı kardeşlik? Oysa Hz. Ebubekir gibi maldan çokça vermeyi becerebilseydik, Allah her seferinde bize daha fazlasını verecekti. Çünkü yapılan hayırlar,  teşbihte hata olmasın; Allah’a verilen borçlar gibidir. Onun karşılığını Allah, sınırsız bir şekilde verir. Son söz olarak şunu belirtelim ki, birkaç kuruşluk dünya metaı için, ahretinizi de yok etmeye değer mi? Böyle yapınca cehennem size hak olmaz mı? Yoksa siz cehenneme inanmıyor musunuz ya da cenneti bu kadar mı hafife alıyorsunuz? Miras pay edilirken orada bulunanları bile düşünüp,  “Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin” (Nisa 8) diyen Yüce Allah’ın emirlerini dinlemeyip kızlarını, kız kardeşlerini veya yetimleri gözetmeyenlere yazıklar olsun! Muhabbetle efendim!
Ekleme Tarihi: 30 Ocak 2021 - Cumartesi

BİZİM İNSANIMIZIN CEHENNEMİ

Kızlarına da mal veren yakınımla ilgili bir tartışma sırasında, bir arkadaşımız, kendi kızının ismini söyleyerek; “….. ağabeylerinden mal isteyecek, onu gebertmez miyim” deyince tüylerim diken diken olmuştu. “Bu nasıl söz …… ağabey” diye cevap verince şaşırdı. Çünkü kendisine arka çıkacağımı düşünmüştü.


Bizim buraların, aslında sadece bizim buraların değil bütün Türkiye’nin en büyük sorunu, ta cahiliye döneminden kalma köhne adetlerdir ve bu tutum, böyle düşünenlerin cehennemi olacak. Açalım efendim. Cahiliye döneminde kızlara hiç değer verilmediğini bir tarafa koyun, onları diri diri toprağa gömüyorlardı. Hz. Ömer’in, İslam’la şereflenmesinden sonra anlattığı şu hadiseyi duymuş olmalısınız.


İki şey var; biri aklıma gelince çok gülerim, biri de aklıma gelince çok ağlarım. İlki, helvadan putlar yapar onlara tapardık, sonra acıkınca da onları yerdik; buna çok gülerim. İkincisi ise, kızımı gömmeye götürmüştüm. Onu gömeceğim çukuru kazarken sakalıma toprak bulaşmıştı, henüz çok küçük olan kızım onları siliyordu. Az sonra onu oraya gömeceğimi bilmeden. Bunu hatırlayınca da ne büyük cahillikti diye çok ağlarım.


Üçüncü çocuğum kız olunca, akraba büyüklerinden bir kadın; “Ben kızı olana gözün aydın demem ama yine de gözün aydın olsun” cahilliğinde bulununca, ona şöyle demiştim: Dağ gibi oğullarından hangisi yanındadır? Her işine yine tek kızınla gelinlerin koşmuyor mu? Bu soruma, biraz da pişmanlıkla “Haklısın” diye cevap vermişti.


Demek istediğim şu: Bin 400 küsur yıl önceden kalma cahiliye adetlerini hâlâ terk edememişiz. Analarımız, eşlerimiz kız değilmiş gibi davranıp kızlarımızı yok saymaya devam ediyoruz. Evlatları arasında ayrım yapmayanları tenzih ederek, kızlarını ayıran, mal mülkten mahrum bırakan, onları çeşitli şekillerde kandırıp elindeki, avucundakini almaya gayret edenlerin cehennemi de işte budur.


Oysa yüce kitabımızda Allah,


“Ana, baba ve akrabaların (miras olarak) bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın azından da çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir.” (Nisa 7)


“İşte bu (hükümler) Allah'ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.


Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve O'nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (Nisa 13-14)


Oysa mirasta onların da, Allah’ın koyduğu ölçüler kadar hakları vardı. Allah’ın kanunlarını yok saymak suretiyle cehenneme müstahak olurken, medeni kanunu da yok sayarak cezai müeyyideyi de hak etmiş olmuyor musunuz?


Miras hukuku o kadar ince, o kadar kılı kırk yaran bir konudur ki, hakkaniyeti hiçbir zaman elden bırakmamayı gerektirir. Zira ölen bir ebeveynden kalan miras eğer para değil de gayrimenkul (taşınmaz) ise, o zaman onu eşit parçalar yerine, değerliliği, değersizliği ile de göz önünde bulundurmayı gerektirir. Yoksa kızlar nasıl olsa ele gitmiştir, onlara çorak araziyi, bir dağ başını ya da verimsiz bir yeri öylesine vermek de hakka girer.  Bundan kurtulmak için kesinlikle kızları da insan yerine koymak gerekiyor. Sadece böyle bile düşünmek, işi büyük ölçüde çözecek, sizi cehennemden koruyacaktır. Fakat eğer “Bana ne öbür taraftan, ben bu dünyadaki zevk ü safa mı bilirim” derseniz, o zaman Allah’ın gazabına müstahak olursunuz ve buna katlanırsınız. Bu da, sadece dünyanızı kaybettirmez, ahretinizi de berbat eder. Yani sizi cehennemin ortasına sürükler. Onun için kişi cehennemini dünyadan götürür deniliyor ya!


Durumu iyi ise kız mirastan feragat edebileceği gibi, durumu iyi olan erkek de feragat edip malın kız kardeşlere bırakılmasına rıza göstermesinde bir günah yoktur. Ancak taraflardan birisi ki, bu çoğunlukla kızlar olur kandırılarak, çeşitli şekillerde ikna edilerek mirastan payına düşene el konulması asla caiz olmaz. Aslında son zamanlarda yapılan kamulaştırmalarda, İslami paylaşım yerine eşit paylaşım söz konusu oluyor. Böyle olunca kızlara da para ödeniyor. Ve o kızlar, aldığı bu parayı erkek kardeşlerine geri vermiyor. Vermemeli de zaten. Bazılarının iddia ettiği gibi “Biz kızları razı ettik” ifadesi burada anlamını yitiriyor. Eğer razı etmiş olsaydınız, bu para bizim değil sizin hakkınızdır diyerek parayı size bağışlamaları gerekmez miydi? Dediğimiz tam da budur işte.


Hal böyle olunca, yani ailenin bir ferdi veya birkaç ferdi, diğerlerini kandırıp mallarına el koyunca ortaya başka bir olgu daha çıkıyor. Olay mahkemelere intikal ediyor, aile bölünüyor, husumet başlıyor. Şimdi düşünelim; birkaç evlek mal veya bir miktar para, mücevherat gibi menkul değer için aynı karında büyümüş kardeşlerin bağlılığını yok etmeye değer mi?


Bir bakıyorsunuz, adam kız kardeşi hakkında suizanda bulunuyor veya tam tersi, kız erkek kardeşleri için benzer düşünceler taşıyor ve bunu da her ortamda serdediyor. Lanet okunuyor yani. Eh nerede kaldı kardeşlik?


Oysa Hz. Ebubekir gibi maldan çokça vermeyi becerebilseydik, Allah her seferinde bize daha fazlasını verecekti. Çünkü yapılan hayırlar,  teşbihte hata olmasın; Allah’a verilen borçlar gibidir. Onun karşılığını Allah, sınırsız bir şekilde verir.


Son söz olarak şunu belirtelim ki, birkaç kuruşluk dünya metaı için, ahretinizi de yok etmeye değer mi? Böyle yapınca cehennem size hak olmaz mı? Yoksa siz cehenneme inanmıyor musunuz ya da cenneti bu kadar mı hafife alıyorsunuz?


Miras pay edilirken orada bulunanları bile düşünüp,  “Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin” (Nisa 8) diyen Yüce Allah’ın emirlerini dinlemeyip kızlarını, kız kardeşlerini veya yetimleri gözetmeyenlere yazıklar olsun!


Muhabbetle efendim!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi