İsmet KÖSOĞLU
Köşe Yazarı
İsmet KÖSOĞLU
 

TÜRKİYE GÖÇMEN ÜLKESİ Mİ?

Sınırlarımızı yeterince koruyamadığımız için yurdumuz maalesef son yıllarda Göçmenler için en çok aranılan yer oldu.     Tabir yerindeyse yerinden yurdundan ipini koparan Türkiye’ye geliyor. Gerçi gelenlerin büyük çoğunluğunun rüyası Avrupa ama gidebilen çok az. Avrupa’ya gidemeyenler hep Türkiye’de kalıyor.     Göçmenler konusunda İran’da yaşayan Rizeli bir dostum ayrıntılı bir yazı yazarak paylaştı.     Sakıncalı olabilir diye ismini yazmayacağım Rizeli dostumun yazısını köşeme taşıdım ki yetkililerde konudan haberdar olsun. Yazanın ismini isterlerse de telefonla verebilirim.      Hemşerimin yazısı uzunca biraz kısaltarak köşemde yer veriyorum ’’Birazdan konu ile alakalı İran’dan şahit olduğum mülteci akınını anlatacağım.2011 yılında başlayan ve adına Arap baharı denilen süreçte Demokrasinin geleceği tüm ülkeler paramparça edildi. Bırakalım demokrasinin geleceği ülkeleri, kırıntısı olanlar bile yekne yesan olmuş.     Hani bizim demokrasimiz? Tek Adam’a emanet edilmiş.     Çok büyük bir değişim yaşanıyor etrafımızda. Batı emperyalist güçleri bizleri, dünyayı rahat bırakacakları yok.      Ben İran, Tahran da yaşayan bir gurbetçiyim.      Tahran, İran’ın hem başkenti hem de ticaret merkezi. Şöyle tanımlamak gerekirse "Tahran, hem Ankara’dır hem de İstanbul’dur" bizim bakış açımızdan. Her ne oluyorsa İran’da merkezi Tahran’dır.      Gelelim mülteci konusuna.      Tahranın pek gelişmemiş, biraz geri kalmış bir semtin adı Char-Donge.      Burada belirli sokaklarından her gün 40-50 araç tıka basa mülteci doldurularak Türkiye sınırına hareket ediyor.      Peugeot405 sedan bir otomobil ki İran da bolca mevcut. Arka koltukları çıkarılıyor. Şoför hariç, önde 4 kişi, bagajda 4 kişi, arkada 8 kişi toplam 16 kişi tıkışıyorlar. Bir diğer araç, 16 kişilik minibüs, 40-60 mülteci. Bir diğer araç eskiden bizlerde vardı Mercedes 302 otobüslerde 80-120 kişi olarak yola çıkıyorlar.     Öncü taramacı araçların kontrolünde 12-16 saatte sınıra varıyorlar. Dağlık kesimlerde üç beş hanelik mecralarda üst üste bir kaç gün bekletilerek sırası gelenler yaya sınırı geçerek Türkiye ye ulaşıyorlar.     Van’ın dağ köylerinde, mecralarında yine üst-üste kalarak sıralarını bekliyorlar. 18 kişilik minibüste 40-50 kişi olarak yola çıkıyorlar.      Bu sürece kadar Tahran’dan yola çıkacak olan mülteci, insan tacirlerine 1.000 ila 1.500 ödeme yapıyor Yolda yemek ve sigara gibi ihtiyaçlarını ücretini vererek karşılıyorlar.      Vardıkları şehirlerde hemşerilerinin kaldıkları evlerde üst üste yerleşiyorlar. O bölgenin simsarları bunlara iş buluyor. Buldukları işlerden ilk maaşlarını simsarlar alıyor. Sonraki maaşlarının 10-25 lik kısmını da bu simsarlar alıyorlar.      Her şey yolunda giderse şanslı ise mülteci bu şekilde çalışarak kazandıkları paraları yüksek komisyon ödeyerek geride bıraktıkları ailelerine yolluyorlar.     Bazıları şanslı olmuyor. Jandarma veya Polis kontrollerinde yakalananlar sınır dışı ediliyor. Ödedikleri para yanıyor tabi ki. Sınır dışı edilenler İran da tekrar çalışıp para biriktirerek aynı yola gene gidiyorlar.     Bazılarının şansı dahada kötü oluyor. Van da insan kaçakçıları tarafından bazıları kaçırılıyor. Bu kaçırılanlar ülkelerinde ailesinin durumu biraz iyi olanlar oluyor. Önce iyice dövülüyorlar. Resimleri cep telefonlarından ailelerine ulaştırılıyor. Fidye isteniyor. 20.000-50.000TL karşılığında serbest bırakılıyorlar. Fidyeyi kabul etmeyen veya temin edemeyenler maalesef öldürülüyor.      Bunlar on yıldan fazladır hemen her gün ülkemizde yaşanan gerçekler.     Ben bunları nereden biliyorum?     İran’da inşaat işleri yaparım, şantiyelerimizde genellikle Afganistanlı çalışanlarımız da olur. Tercih ettiğimizden değil, bazı işleri sadece bunlar yapabilir veya bunlardan daha verimli çalışma elde edilir. Bunlar yeterli parayı buldukları ilk anda İran dan kaçmayı düşünürler. Gidecekleri tek ülke Türkiye.      Aslında Avrupa’dır hayalleri. İran ileri bir basamaktır. Türkiye ise daha ileri bir basamaktır. Yukarıda bahsettiğim insanlar, birlikte çalıştığımız iş arkadaşlarımızın gerçek yaşamlarına bire bir tanık olduklarımızdan aldığımız haberlerdir.      Türkiye ye gelen Afgan mülteci sayısı özellikle Amerika'nın Afganistan dan çekilip ülkeyi Talibana teslim etmesinden sonra çok çok artmış. Afganistan dan Türkiye ye gitmek için yola çıkanlar olduğu gibi, uzun yıllardır İran da kalmış, çalışmış Afganlılarında sayısı oldukça fazladır.       Bu göç hareketinden İran’ın haberi olmaması mümkün mü?      Hayır. Elbetteki her şeyi biliyorlar.      Her şeye göz yumuyorlar çünkü ülkelerinde karşılıklı birçok sorun yaşadıkları göçmenler ülkelerini isteyerek terk ediyorlar.      Size bildiğim bir sayıyı verdim yukarıda. Sadece Tahranın bir semtinden örnek verdim, yılda en az 300 bin..     Akın akın mülteciler ülkemize geliyor. Tahmini mi söyleyeyim; 1,5 milyon.     Bizim sınırlarımız kontrol altındaydı eskiden. Kuş uçurmazdık. Teröristler, kaçakçılar girerdi onlarda onlarla, yüzlerle binlerle ifade edilirdi.      Kaçak gelenler milyonları çok geçmiş. Hakikaten bunlardan bi haber miyiz? Bunları istersek engelleyemez miyiz?     Yapabilecek güçte olduğumuz aşikârdır.      Tehlikenin farkında mıyız?’’
Ekleme Tarihi: 22 Nisan 2022 - Cuma

TÜRKİYE GÖÇMEN ÜLKESİ Mİ?

Sınırlarımızı yeterince koruyamadığımız için yurdumuz maalesef son yıllarda Göçmenler için en çok aranılan yer oldu.

   
Tabir yerindeyse yerinden yurdundan ipini koparan Türkiye’ye geliyor. Gerçi gelenlerin büyük çoğunluğunun rüyası Avrupa ama gidebilen çok az. Avrupa’ya gidemeyenler hep Türkiye’de kalıyor.

   
Göçmenler konusunda İran’da yaşayan Rizeli bir dostum ayrıntılı bir yazı yazarak paylaştı.

   
Sakıncalı olabilir diye ismini yazmayacağım Rizeli dostumun yazısını köşeme taşıdım ki yetkililerde konudan haberdar olsun. Yazanın ismini isterlerse de telefonla verebilirim.

    
Hemşerimin yazısı uzunca biraz kısaltarak köşemde yer veriyorum ’’Birazdan konu ile alakalı İran’dan şahit olduğum mülteci akınını anlatacağım.2011 yılında başlayan ve adına Arap baharı denilen süreçte Demokrasinin geleceği tüm ülkeler paramparça edildi. Bırakalım demokrasinin geleceği ülkeleri, kırıntısı olanlar bile yekne yesan olmuş.

   
Hani bizim demokrasimiz? Tek Adam’a emanet edilmiş.

   
Çok büyük bir değişim yaşanıyor etrafımızda. Batı emperyalist güçleri bizleri, dünyayı rahat bırakacakları yok.

    
Ben İran, Tahran da yaşayan bir gurbetçiyim.

    
Tahran, İran’ın hem başkenti hem de ticaret merkezi. Şöyle tanımlamak gerekirse "Tahran, hem Ankara’dır hem de İstanbul’dur" bizim bakış açımızdan. Her ne oluyorsa İran’da merkezi Tahran’dır.

    
Gelelim mülteci konusuna.

    
Tahranın pek gelişmemiş, biraz geri kalmış bir semtin adı Char-Donge.

    
Burada belirli sokaklarından her gün 40-50 araç tıka basa mülteci doldurularak Türkiye sınırına hareket ediyor.

    
Peugeot405 sedan bir otomobil ki İran da bolca mevcut. Arka koltukları çıkarılıyor. Şoför hariç, önde 4 kişi, bagajda 4 kişi, arkada 8 kişi toplam 16 kişi tıkışıyorlar. Bir diğer araç, 16 kişilik minibüs, 40-60 mülteci. Bir diğer araç eskiden bizlerde vardı Mercedes 302 otobüslerde 80-120 kişi olarak yola çıkıyorlar.

   
Öncü taramacı araçların kontrolünde 12-16 saatte sınıra varıyorlar. Dağlık kesimlerde üç beş hanelik mecralarda üst üste bir kaç gün bekletilerek sırası gelenler yaya sınırı geçerek Türkiye ye ulaşıyorlar.

   
Van’ın dağ köylerinde, mecralarında yine üst-üste kalarak sıralarını bekliyorlar. 18 kişilik minibüste 40-50 kişi olarak yola çıkıyorlar.

    
Bu sürece kadar Tahran’dan yola çıkacak olan mülteci, insan tacirlerine 1.000 ila 1.500 ödeme yapıyor Yolda yemek ve sigara gibi ihtiyaçlarını ücretini vererek karşılıyorlar.

    
Vardıkları şehirlerde hemşerilerinin kaldıkları evlerde üst üste yerleşiyorlar. O bölgenin simsarları bunlara iş buluyor. Buldukları işlerden ilk maaşlarını simsarlar alıyor. Sonraki maaşlarının 10-25 lik kısmını da bu simsarlar alıyorlar.

    
Her şey yolunda giderse şanslı ise mülteci bu şekilde çalışarak kazandıkları paraları yüksek komisyon ödeyerek geride bıraktıkları ailelerine yolluyorlar.

   
Bazıları şanslı olmuyor. Jandarma veya Polis kontrollerinde yakalananlar sınır dışı ediliyor. Ödedikleri para yanıyor tabi ki. Sınır dışı edilenler İran da tekrar çalışıp para biriktirerek aynı yola gene gidiyorlar.

   
Bazılarının şansı dahada kötü oluyor. Van da insan kaçakçıları tarafından bazıları kaçırılıyor. Bu kaçırılanlar ülkelerinde ailesinin durumu biraz iyi olanlar oluyor. Önce iyice dövülüyorlar. Resimleri cep telefonlarından ailelerine ulaştırılıyor. Fidye isteniyor. 20.000-50.000TL karşılığında serbest bırakılıyorlar. Fidyeyi kabul etmeyen veya temin edemeyenler maalesef öldürülüyor.

    
Bunlar on yıldan fazladır hemen her gün ülkemizde yaşanan gerçekler.

   
Ben bunları nereden biliyorum?

   
İran’da inşaat işleri yaparım, şantiyelerimizde genellikle Afganistanlı çalışanlarımız da olur. Tercih ettiğimizden değil, bazı işleri sadece bunlar yapabilir veya bunlardan daha verimli çalışma elde edilir. Bunlar yeterli parayı buldukları ilk anda İran dan kaçmayı düşünürler. Gidecekleri tek ülke Türkiye.

    
Aslında Avrupa’dır hayalleri. İran ileri bir basamaktır. Türkiye ise daha ileri bir basamaktır. Yukarıda bahsettiğim insanlar, birlikte çalıştığımız iş arkadaşlarımızın gerçek yaşamlarına bire bir tanık olduklarımızdan aldığımız haberlerdir.

    
Türkiye ye gelen Afgan mülteci sayısı özellikle Amerika'nın Afganistan dan çekilip ülkeyi Talibana teslim etmesinden sonra çok çok artmış. Afganistan dan Türkiye ye gitmek için yola çıkanlar olduğu gibi, uzun yıllardır İran da kalmış, çalışmış Afganlılarında sayısı oldukça fazladır.

     
Bu göç hareketinden İran’ın haberi olmaması mümkün mü?

    
Hayır. Elbetteki her şeyi biliyorlar.

    
Her şeye göz yumuyorlar çünkü ülkelerinde karşılıklı birçok sorun yaşadıkları göçmenler ülkelerini isteyerek terk ediyorlar.

    
Size bildiğim bir sayıyı verdim yukarıda. Sadece Tahranın bir semtinden örnek verdim, yılda en az 300 bin..

   
Akın akın mülteciler ülkemize geliyor. Tahmini mi söyleyeyim; 1,5 milyon.

   
Bizim sınırlarımız kontrol altındaydı eskiden. Kuş uçurmazdık. Teröristler, kaçakçılar girerdi onlarda onlarla, yüzlerle binlerle ifade edilirdi.

    
Kaçak gelenler milyonları çok geçmiş. Hakikaten bunlardan bi haber miyiz? Bunları istersek engelleyemez miyiz?

   
Yapabilecek güçte olduğumuz aşikârdır.

    
Tehlikenin farkında mıyız?’’

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi