Adnan ONAY
Köşe Yazarı
Adnan ONAY
 

CORONAVİRÜS VE KOMPLO TEORİLERİ

Koronavirüs nedeniyle onlarca komplo teorisiyle karşı karşıyayız. Bunların hepsi de bu virüsün laboratuvar üretimi olduğunu, asıl amacın küresel sermayenin yeni bir dünya kurma projesine dayandığını öne sürmekte. Bu iddiadan yola çıkıldığında küresel sermayenin her şeye gücü yeten, yerküreyi dizayn edebilen bir tanrı olduğunu kabul etmiş oluruz. Antik Yunan’ın tanrılarına benzer şeylere güç vehmetmek bir mantıksal sapıklığı toplumda yaymak demek.. Dünya tarihine baktığımızda kâinat / evren çeşitli evrelerden geçerek bugünlere geldi ve devinim devam etmekte. Bizler varlıkları canlı/cansız olarak ayırsak da aslında hiçbir şey cansız değil. Ve her şey kendi içinde bir mücadele içinde. Sayısız gezegen kendi yörüngesinde bir yer edinme yarışında ve yerküre bu çalkantılardan, bu değişimlerden etkileniyor. Doğal afet dediğimiz şey bunların çeşitli şekillerde yerküreye yansıması. Yeryüzünde aklı sayesinde en güçlü varlık olarak yaşayan insan, aynı zamanda evrenin tüm özelliklerini içinde taşıyan bir canlı. Bu büyük özellik kişiyi tanrılaşma isteğine kadar götüren bir güç. İnsan, bu gücü sayesinde yaşamak için doğayı kontrol etmek ve ondan azami şekilde yararlanmanın yollarını öğrendi. Sonrasında daha iyi yaşamak için her şeyi kendine uygun hale getirmeye çalıştı. Evrenin zıtlıklarını içinde taşıyan, küçük evren denilen, aynı anda iyilik ve kötülük duygularını içinde barındıran insan yerküreden daha çok yararlanmak, onu kendi zevk ve çıkarları doğrultusunda kullanmak uğruna, hemcinslerini yeryüzü nimetlerini paylaşmaktan uzak tutmaya çalıştı. Bu düşünce içinde olanların sayısı arttıkça dünya iyi ile kötünün, bencil ile paylaşımcının kavga yeri haline geldi. Sonrasında bilinen şeyler, düşmanlıklar, yokluklar, savaşlar vs.. Dinler tarihi insanlığın dünyada yapıp, ettiklerini bir iyilik/kötülük mücadelesine bağlar. İslamda Hak ve Batıl mücadelesi olarak tanımlanan bu mücadelede baskın olan, galip olan kötülük olduğunda Allah’ın gazabının yeryüzüne indiği, bazı kavimleri, bazı milletleri cezalandırdığı, bazılarını fiilleri nedeniyle ortadan kaldırdığı , bunları türlü hastalıklarla(virüs) yok ettiği kutsal kitaplar içerisindeki metinlerde/ayetlerde görmek mümkün. Yani kutsal metinlerde yaygın bir musibetin, belânın oluşması,insanın azgınlığı nedeniyle Allah’ın cezalandırması olarak tanımlanır. Antik inançlarda da durum farklı değildir. Eski Yunan’da her fiili değerlendiren ve kötülüğü cezalandıran tanrılar vardır. Buradan baktığımızda; dinlerde olduğu gibi batıl inançlarda da toplu ölümlere yol açan, milletleri yok eden hastalık, doğa olayları vb. şeyler tanrısal cezalandırma olarak görülür. Antik İnançlar ve Dinlerdeki bu tür açıklamalar materyalizmde de benzer karşılık bulur. Materyalizmde tanrı yerine, madde/doğa konulsa da değişimler diyalektikle anlamlandırılır. Buna göre doğanın dengesini bozduğumuzda o bir şekilde karşımıza çıkar ve öcünü bizden alır, bizleri cezalandırır.. Sosyal olayları da bu yaklaşımla ele alır materyalizm. Ona göre kötülük ve iyilik çatışması sonuçta bir sınıfsal çatışmadır ve sınıfsal çatışma kaçınılmazdır. Dünya sınıfların çatıştığı bir arenadır buradan türeyen ideolojiye göre.. Buraya kadar açıklamaya çalıştığımı özetlersem; Dünyada karşılaştığımız hastalık,kıtlık, yıkım vb. gibi olaylar bir laboratuvar ürününe ihtiyaç gerektirmeden, insanlığın gidişatı üzerinden gerek tanrısal cezalandırma, gerekse doğal cezalandırma şekliyle önümüze çıkar. Bu cezalandırma ille de doğasal bir cezalandırma yerine insanın, insana musallat edilmesi şeklindeki bir cezalandırma olarak da görülebilir. Bizlerin fiilleri kötü insanları başımıza buyruk hale getirebilir, bu tip insanları bizlere musallat edebilir.. Bu düşüncede de dinler ve materyalizm örtüşen görüşlere sahip. Her ikisi de kötülüğe karşı mücadele etmeyen, kötülüğün yaygınlaşmasına tepkisiz kalanların böylesi sonuçlarla karşılaşacağını öne sürer. Sonuç olarak: Evrende olup bitenler insanın direkt bir makine düğmesine basarak yönlendirmesi gibi gelişmez. Ortaya çıkan sonuçlar tedrici bir sürece dayanır. Belirtmek gerekir ki, insanın olayları bir makine düğmesinden idare edebilmesi için o makineyi kontrol edebilecek, ona tahakküm edebilecek nitelikte olması gerekir. Oysa,İnsanoğlu dünyayı topyekün dizayn edecek güce sahip değildir. Bunu başarabilmek için sisipus efsanesinde olduğu gibi kayayı tepeye çıkarıp tanrılaşması gereklidir ki, tanrılığa özenen Sisipus bunu bir türlü başaramaz.! Bütün olup bitenler İlahi gücün kontrolünde, onun koyduğu kurallara göre işler. Yani materyalistlerin de dediği gibi diyalektiğe göre.. Diyalektik, iç içe geçmişliğin kendi doğasında mücadele şeklidir. İnsan iyiliği ve kötülüğü aynı bünyede taşır ve bunlar aynı bünyede birbirleriyle mücadele ederler. Hangisi galip gelirse diğerini baskılar. Tıpkı virüsler gibi.. İnsan var olduğu andan itibaren virüslerle birliktedir. Onlar vücut içerisinde bünyeyle birlikte var olmaya çalışırlar. Bazen bünyeyle uyuşup anlaşırlar yani bağışıklık oluştururlar ve dostça yaşarlar. Bazen de bünye onlara direnir ve onunla savaşa girer, birisi savaşı kazanır. Bünye kaybederse kişinin ölümü gerçekleşir.Tarih boyunca insanlık virüslerin savaşı nedeniyle çok kayıplar verdi. Bugün yaşananlar geçmişte yaşananların bir tekrarı olmasına rağmen birileri bunu komplo teorileriyle açıklamakta. Komplo teorisyenlerinin coronavirüsün laboratuvar üretimi olduğunu öne sürmesi her yönden absurd bir iddia..Bunların bazıları kehanette bulunan eski kahinler, dini isimler, filmler ve dizilerden de tezlerine destek olacak, yalan, yanlış şeyleri de kendilerine malzeme etmekteler.. Ancak bu tip iddialar sadece komplo teorisyenlerinin değil ABD ve Çin’deki politikacıların da dahil olduğu bazı önemli kişiler, Kovid-19’a neden olan yeni koronavirüsün laboratuvar ortamında üretilen bir biyolojik silah olduğunu öne sürdüler. Bir tarafta Çin'li siyasiler, diğer yanda ABD'li siyasiler karşılıklı suçlamalarda bulunarak bu virüsün kendilerine yönelik biyolojik bir silah olarak üretildiğini öne sürdüler. Örneğin Senatör Tom Cotton, 30 Ocak tarihli Twitter paylaşımında, Çin’in koronavirüsün de yer aldığı en ölümcül patejonlerin çalışıldığı süper laboratuvarları olduğunu iddia etti. Buna karşılık bazı Çinli siyasiler ise koronavirüsü ABD üretti ve getirip Çine bıraktı dediler..Çin Dışişleri Bakanlığı Bilgi Departmanı Sözcüsü Zhao Lijian, 12 Mart’ta attığı tweetlerde virüsün ABD menşeili olabileceğini iddia etti ve, “Salgını Vuhan’a getiren ABD ordusu olabilir” diye yazdı. İddialardan biri virüsün 2003' te Amerika Birleşik Devletleri'nde laboratuvar ortamında geliştirildiği yönündeydi. Bu iddiaların hemen ardından ABD Başkanı Donald Trump ise virüsten “Çinli virüs” diye bahsederek virüsü Çin'in ürettiğini ima etti. Ancak birbirlerini suçlayan her iki ülkede korona virüsten büyük zararlar gördü.Çin'de üç binden fazla insan hayatını kaybetti, binlerce iş yeri kapandı, ekonomi alt üst oldu. ABD''de ise durum gittikçe daha da vahimleşmekte. Birbiriyle çatışan bu iki ülkede birbirini suçlayan siyasiler olsa da, iki ülkenin bilim insanlarından bu yönde açıklamada bulunan yok. Zira bu virüsün önceki virüslerin daha gelişmiş, mutasyona uğramış bir türü olduğunu bilmekteler.. Koronavirüs kavramı tek bir virüsü ifade etmiyor. Kavram aynı tip birçok virüs için kullanılan jenerik bir isim. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre koronavirüsler, basit bir soğuk algınlığından SARS'a kadar insanlarda çok çeşitli hastalıklara neden olabilecek birçok virüsün genel adı. Bu virüsler ayrıca hayvanlarda da çeşitli hastalıklara neden olabiliyor. Oysa, bu virüs daha önce var olan Corona çeşitinin bir yenisi. Koronavirüs RNA tipi bir virüs. Bu tip virüsler kolayca mutasyona uğramakta. Hayvanlarda bulunan bir virüs olan bu virüs hayvanlarla iç içe yaşamakta, hayvandan hayvana geçerken mutasyona uğradığı gibi, doğal konak durumunda olan insanlara geçtiğinde de kişiler arasında dolaşıma girip mutasyona uğruyor. Virüsü alan ilk kişi bunu taşıyor ama hastalanmıyor, insandan insana bulaştıkça mutasyona dönüşüp hastalık üretir hale geliyor. Kovid-19’un genetik yapısı doğada bulunan koronavirüslerle örtüşüyor, çok küçük değişiklikleri var ve bunlar zaman içinde oluşabilecek türden değişikler. 2002 de SARS'ı gördük, buda corona virüsüydü hayvandan insana geçmişti, ardından MERS çıktı. Bu virüs kendini çok kolay değiştiren bir virüs o nedenle aşısı bulunsa da , birkaç yıl sonra bu aşı işe yaramayacak ve bu virüs gelişerek gelecekte yine karşımıza çıkacak.. Bilim insanları komplo teorisyenlerin iddialarını çeşitli yönlerden çürütmüş olsa da olayları bilim doğrultusunda takip etmeyenler her şeyi "üst akıla" dayalı olarak izah etme sevdasından vazgeçmiyorlar. Yaşananları küresel sermayenin işi olarak değerlendirip zihinleri kirletmeyi sürdürüyorlar. Bu tür düşünceleri ileri sürenlerin en önemli tezleri de her şeyin başlangıçta bir komploya dayandığını, sonradan bunların gerçekleştiği şeklinde.. Evet, bazı şeyler önceden dillendiriliyor ve sonra devreye giriyor, gerçekleşiyor bu doğru. Ancak bu tür yaklaşımların adı öngörüdür, bu komplo teorisi değildir, öngörü bilime dayalıdır. Geçmişteki koronavirüslerinin mutasyona uğramasına bakarak bunların yeniden, daha değişik bir şekilde ortaya çıkacağını söylemek bir öngörüdür. Zira bununla ilgisi bilimsel açıklamalar söz konusudur. Eğer, bilim insanları koronavirisün laboratuvar üretimi olduğunu tespit etselerdi (ki o zaman da bu virüs korona tipi virüs olmazdı) biz bunu üretenlerin amacının ne olduğunu, bu amacı gerçekleştirmek için hangi yollara başvurabilecekleri ı üzerine komplolar kurgulayabilirdik. Ancak böyle bir şey söz konusu değil ve aklı başında insanların bu yönde yaptığı açıklamalar da çarpıtılıyor. Mesela; Bill Gates'in 6 yıl önce "gelecekte asıl tehlike nükleer silahlardan ziyade bir virüs, bir salgın hastalıktır. Bu hastalık sonucu 20 milyon kişi ölebilir" yönündeki açıklaması daha önce çıkan salgınlar üzerinden yürütülmüş bir öngörüdür. Üstelik Gates, burada muhtemel virüsün korona türü bir virüs olduğundan da söz etmiyor, bunun laboratuvarda üretileceğini iddia etmiyor. Şimdi birisi kalksa; "gelecekte cilt kanserleri artacak "dese ve bununla ilgili bir süre verse, bu bir kehanet olmaz, zira dünya böyle kirlenmeye devam eder, ozon tabakası delinir duruma gelirse cilt kanserlerinde artış yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu şimdiden söylemek mümkün. Bununla ilgili ilginç bir örnek ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12 Nisan 2019 tarihinde yayınladığı bir genelge. Bu genelgede “(...)Virüslerin genetik yapısında meydana gelen değişikliklere bağlı, yeni tipte bir influenza virüsü ortaya çıkabilmekte ve insandan insana kolayca geçiş yapabilmektedir. Bu pandemi (küresel salgın) döneminde herhangi bir aksaklığa yol açmamak için gerekli tedbirler alınacak ve ‘Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı’ (..) ile Sağlık Bakanlığı teşkilatlarında her türlü destek bütün kamu kurumlarınca ivedilikle sağlanacaktır.”denmekte. Şimdi komplo teorileriyle bu genelgeye yaklaşılsa neler denmez ki? Oysa, bu geçmiş yıllar üzerinden bir öngörüydü. Komplo teorileri bilime dayanmaz, bir tür falcılık, kâhinliktir o. Oysa öngörü bilime dayalıdır, kendi içinde tutarlı bir mantığı vardır. Bugün var olan üzerinden yarın nelerin geliştirilebileceğini tahmin etmek bir bilim değildir ancak bilimle izah edilebildiği için dikkate alınır. Peki şu sorulabilir: Küresel sermaye daha çok kazanmak için hiç mi kurgu yapmaz? Elbette yapar. Küresel sermaye odakları her şeyi toplum mühendisliği üzerinden yaparlar ve o nedenle taşları yerine oturtarak, planlarını devreye sokarlar. Bunun için bütün bilim dallarını, dinleri vs yakından takip ederler, zaman zaman amaçlarına ulaştıracak gelişmeleri hızlandırırlar ve bu olayların sonucunda ortaya çıkacak tablodan azami kâr elde edebilecek şekilde önceden hazırlık yaparlar. Bugün aklımıza ne geliyorsa emin olunuz ki para baronları, küresel sermaye oralarda otağını kurmuştur. Finans kapital her tür senaryoya hazırlık yapar, yaptığı hesaplar doğrultusunda çeşitli yerlerde ağını kurar, her tür sektörde öncülüğü sürdürecek tedbirler alır. Neredeyse bütün pazarlarda rekabette öncüdürler. Savaşların vazgeçilmezi olan silahlara yatırım yaptıkları gibi, sonrasında en çok kazandıran sektör olan ilaç sanayine yatırımda da ilk sıradadırlar. Yani Finans kapital sadece para kaynaklarını kontrol etmekle kalmaz. İstihbarat odaklarından, iktidar belirlemeye, sanayiden, sağlığa kadar aklınıza ne geliyorsa hepsinde ipi elinde tutar. Eminiz ki, koronavirüs ile ilgili de her tür hazırlıklarını da yapmışlardır. Gerek ilaç,aşı konusunda , gerekse salgın sonrasında oluşacak tablo üzerinden nasıl daha çok para kazanacaklarını çoktan projelendirmeye başlamışlardır.. O nedenle; bu salgından sonra yeni bir dünyanın kurulacağı, insanlara çip takılıp, köleleştirileceği, kripto paralarının devreye gireceği vs. gibi sapla samanı karıştarmak komplo teorisyenlerin kendince kurnazlıkları. Biliyoruz ki; gelişen teknolojilerle birlikte bir küresel ağın içine girmiş olup,bu ağın gelişmesiyle birlikte bizlerde tüketim alışkanlıklarımızı hızla değiştiriyoruz. Digital çağla birlikte devreye giren birçok şey artık günlük kullanımda vaz geçilmez durumdadır. Buna en güzel örnek kredi kartlarıdır. Artık cebimizde para yerine bu kartlar bulunmakta, bu kullanımla banka sistemine güç vermekteyiz. Bugün temassız kullanım, barkodlu kullanım gibi gelişmelerle birlikte ağır ağır kripto paranın devreye gireceğini öngörmek için komplo teorilerine ihtiyaç yok. Yani geleceğin yeni gelişmelere gebe olacağını, paranın kendine yeni alanlar açacağını bugün çocuklar bile kestirebilmekte... Peki bugünden geleceğe baktığımızda bizler ne yapmalıyız? Yapılacak olan şey her tür senaryoya hazırlıklı olmak..Savunma sanayi, güçlü ekonomik ve toplumsal yapıya önem vermenin yanı sıra mikrobiyoloji, tıp alanında da her tür senaryoya hazırlıklı olmalıyız. Eğer biz her yönden güçlü olursak, oyun kurucular bizimle anlaşmak zorundalar....
Ekleme Tarihi: 23 Mart 2020 - Pazartesi

CORONAVİRÜS VE KOMPLO TEORİLERİ

Koronavirüs nedeniyle onlarca komplo teorisiyle karşı karşıyayız. Bunların hepsi de bu virüsün laboratuvar üretimi olduğunu, asıl amacın küresel sermayenin yeni bir dünya kurma projesine dayandığını öne sürmekte.


Bu iddiadan yola çıkıldığında küresel sermayenin her şeye gücü yeten, yerküreyi dizayn edebilen bir tanrı olduğunu kabul etmiş oluruz.


Antik Yunan’ın tanrılarına benzer şeylere güç vehmetmek bir mantıksal sapıklığı toplumda yaymak demek..


Dünya tarihine baktığımızda kâinat / evren çeşitli evrelerden geçerek bugünlere geldi ve devinim devam etmekte.


Bizler varlıkları canlı/cansız olarak ayırsak da aslında hiçbir şey cansız değil. Ve her şey kendi içinde bir mücadele içinde. Sayısız gezegen kendi yörüngesinde bir yer edinme yarışında ve yerküre bu çalkantılardan, bu değişimlerden etkileniyor. Doğal afet dediğimiz şey bunların çeşitli şekillerde yerküreye yansıması.


Yeryüzünde aklı sayesinde en güçlü varlık olarak yaşayan insan, aynı zamanda evrenin tüm özelliklerini içinde taşıyan bir canlı. Bu büyük özellik kişiyi tanrılaşma isteğine kadar götüren bir güç. İnsan, bu gücü sayesinde yaşamak için doğayı kontrol etmek ve ondan azami şekilde yararlanmanın yollarını öğrendi. Sonrasında daha iyi yaşamak için her şeyi kendine uygun hale getirmeye çalıştı. Evrenin zıtlıklarını içinde taşıyan, küçük evren denilen, aynı anda iyilik ve kötülük duygularını içinde barındıran insan yerküreden daha çok yararlanmak, onu kendi zevk ve çıkarları doğrultusunda kullanmak uğruna, hemcinslerini yeryüzü nimetlerini paylaşmaktan uzak tutmaya çalıştı.


Bu düşünce içinde olanların sayısı arttıkça dünya iyi ile kötünün, bencil ile paylaşımcının kavga yeri haline geldi.


Sonrasında bilinen şeyler, düşmanlıklar, yokluklar, savaşlar vs..


Dinler tarihi insanlığın dünyada yapıp, ettiklerini bir iyilik/kötülük mücadelesine bağlar. İslamda Hak ve Batıl mücadelesi olarak tanımlanan bu mücadelede baskın olan, galip olan kötülük olduğunda Allah’ın gazabının yeryüzüne indiği, bazı kavimleri, bazı milletleri cezalandırdığı, bazılarını fiilleri nedeniyle ortadan kaldırdığı , bunları türlü hastalıklarla(virüs) yok ettiği kutsal kitaplar içerisindeki metinlerde/ayetlerde görmek mümkün. Yani kutsal metinlerde yaygın bir musibetin, belânın oluşması,insanın azgınlığı nedeniyle Allah’ın cezalandırması olarak tanımlanır.

Antik inançlarda da durum farklı değildir. Eski Yunan’da her fiili değerlendiren ve kötülüğü cezalandıran tanrılar vardır.

Buradan baktığımızda; dinlerde olduğu gibi batıl inançlarda da toplu ölümlere yol açan, milletleri yok eden hastalık, doğa olayları vb. şeyler tanrısal cezalandırma olarak görülür.


Antik İnançlar ve Dinlerdeki bu tür açıklamalar materyalizmde de benzer karşılık bulur. Materyalizmde tanrı yerine, madde/doğa konulsa da değişimler diyalektikle anlamlandırılır. Buna göre doğanın dengesini bozduğumuzda o bir şekilde karşımıza çıkar ve öcünü bizden alır, bizleri cezalandırır..


Sosyal olayları da bu yaklaşımla ele alır materyalizm. Ona göre kötülük ve iyilik çatışması sonuçta bir sınıfsal çatışmadır ve sınıfsal çatışma kaçınılmazdır. Dünya sınıfların çatıştığı bir arenadır buradan türeyen ideolojiye göre..


Buraya kadar açıklamaya çalıştığımı özetlersem; Dünyada karşılaştığımız hastalık,kıtlık, yıkım vb. gibi olaylar bir laboratuvar ürününe ihtiyaç gerektirmeden, insanlığın gidişatı üzerinden gerek tanrısal cezalandırma, gerekse doğal cezalandırma şekliyle önümüze çıkar.


Bu cezalandırma ille de doğasal bir cezalandırma yerine insanın, insana musallat edilmesi şeklindeki bir cezalandırma olarak da görülebilir. Bizlerin fiilleri kötü insanları başımıza buyruk hale getirebilir, bu tip insanları bizlere musallat edebilir..
Bu düşüncede de dinler ve materyalizm örtüşen görüşlere sahip. Her ikisi de kötülüğe karşı mücadele etmeyen, kötülüğün yaygınlaşmasına tepkisiz kalanların böylesi sonuçlarla karşılaşacağını öne sürer.


Sonuç olarak: Evrende olup bitenler insanın direkt bir makine düğmesine basarak yönlendirmesi gibi gelişmez. Ortaya çıkan sonuçlar tedrici bir sürece dayanır. Belirtmek gerekir ki, insanın olayları bir makine düğmesinden idare edebilmesi için o makineyi kontrol edebilecek, ona tahakküm edebilecek nitelikte olması gerekir. Oysa,İnsanoğlu dünyayı topyekün dizayn edecek güce sahip değildir. Bunu başarabilmek için sisipus efsanesinde olduğu gibi kayayı tepeye çıkarıp tanrılaşması gereklidir ki, tanrılığa özenen Sisipus bunu bir türlü başaramaz.!


Bütün olup bitenler İlahi gücün kontrolünde, onun koyduğu kurallara göre işler. Yani materyalistlerin de dediği gibi diyalektiğe göre..


Diyalektik, iç içe geçmişliğin kendi doğasında mücadele şeklidir. İnsan iyiliği ve kötülüğü aynı bünyede taşır ve bunlar aynı bünyede birbirleriyle mücadele ederler. Hangisi galip gelirse diğerini baskılar. Tıpkı virüsler gibi..


İnsan var olduğu andan itibaren virüslerle birliktedir. Onlar vücut içerisinde bünyeyle birlikte var olmaya çalışırlar.


Bazen bünyeyle uyuşup anlaşırlar yani bağışıklık oluştururlar ve dostça yaşarlar. Bazen de bünye onlara direnir ve onunla savaşa girer, birisi savaşı kazanır. Bünye kaybederse kişinin ölümü gerçekleşir.Tarih boyunca insanlık virüslerin savaşı nedeniyle çok kayıplar verdi.


Bugün yaşananlar geçmişte yaşananların bir tekrarı olmasına rağmen birileri bunu komplo teorileriyle açıklamakta.


Komplo teorisyenlerinin coronavirüsün laboratuvar üretimi olduğunu öne sürmesi her yönden absurd bir iddia..Bunların bazıları kehanette bulunan eski kahinler, dini isimler, filmler ve dizilerden de tezlerine destek olacak, yalan, yanlış şeyleri de kendilerine malzeme etmekteler..


Ancak bu tip iddialar sadece komplo teorisyenlerinin değil ABD ve Çin’deki politikacıların da dahil olduğu bazı önemli kişiler, Kovid-19’a neden olan yeni koronavirüsün laboratuvar ortamında üretilen bir biyolojik silah olduğunu öne sürdüler. Bir tarafta Çin'li siyasiler, diğer yanda ABD'li siyasiler karşılıklı suçlamalarda bulunarak bu virüsün kendilerine yönelik biyolojik bir silah olarak üretildiğini öne sürdüler. Örneğin Senatör Tom Cotton, 30 Ocak tarihli Twitter paylaşımında, Çin’in koronavirüsün de yer aldığı en ölümcül patejonlerin çalışıldığı süper laboratuvarları olduğunu iddia etti. Buna karşılık bazı Çinli siyasiler ise koronavirüsü ABD üretti ve getirip Çine bıraktı dediler..Çin Dışişleri Bakanlığı Bilgi Departmanı Sözcüsü Zhao Lijian, 12 Mart’ta attığı tweetlerde virüsün ABD menşeili olabileceğini iddia etti ve, “Salgını Vuhan’a getiren ABD ordusu olabilir” diye yazdı. İddialardan biri virüsün 2003' te Amerika Birleşik Devletleri'nde laboratuvar ortamında geliştirildiği yönündeydi.
Bu iddiaların hemen ardından ABD Başkanı Donald Trump ise virüsten “Çinli virüs” diye bahsederek virüsü Çin'in ürettiğini ima etti.


Ancak birbirlerini suçlayan her iki ülkede korona virüsten büyük zararlar gördü.Çin'de üç binden fazla insan hayatını kaybetti, binlerce iş yeri kapandı, ekonomi alt üst oldu.
ABD''de ise durum gittikçe daha da vahimleşmekte.


Birbiriyle çatışan bu iki ülkede birbirini suçlayan siyasiler olsa da, iki ülkenin bilim insanlarından bu yönde açıklamada bulunan yok. Zira bu virüsün önceki virüslerin daha gelişmiş, mutasyona uğramış bir türü olduğunu bilmekteler..


Koronavirüs kavramı tek bir virüsü ifade etmiyor. Kavram aynı tip birçok virüs için kullanılan jenerik bir isim. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre koronavirüsler, basit bir soğuk algınlığından SARS'a kadar insanlarda çok çeşitli hastalıklara neden olabilecek birçok virüsün genel adı. Bu virüsler ayrıca hayvanlarda da çeşitli hastalıklara neden olabiliyor.


Oysa, bu virüs daha önce var olan Corona çeşitinin bir yenisi. Koronavirüs RNA tipi bir virüs. Bu tip virüsler kolayca mutasyona uğramakta.


Hayvanlarda bulunan bir virüs olan bu virüs hayvanlarla iç içe yaşamakta, hayvandan hayvana geçerken mutasyona uğradığı gibi, doğal konak durumunda olan insanlara geçtiğinde de kişiler arasında dolaşıma girip mutasyona uğruyor. Virüsü alan ilk kişi bunu taşıyor ama hastalanmıyor, insandan insana bulaştıkça mutasyona dönüşüp hastalık üretir hale geliyor.


Kovid-19’un genetik yapısı doğada bulunan koronavirüslerle örtüşüyor, çok küçük değişiklikleri var ve bunlar zaman içinde oluşabilecek türden değişikler. 2002 de SARS'ı gördük, buda corona virüsüydü hayvandan insana geçmişti, ardından MERS çıktı. Bu virüs kendini çok kolay değiştiren bir virüs o nedenle aşısı bulunsa da , birkaç yıl sonra bu aşı işe yaramayacak ve bu virüs gelişerek gelecekte yine karşımıza çıkacak..


Bilim insanları komplo teorisyenlerin iddialarını çeşitli yönlerden çürütmüş olsa da olayları bilim doğrultusunda takip etmeyenler her şeyi "üst akıla" dayalı olarak izah etme sevdasından vazgeçmiyorlar. Yaşananları küresel sermayenin işi olarak değerlendirip zihinleri kirletmeyi sürdürüyorlar.


Bu tür düşünceleri ileri sürenlerin en önemli tezleri de her şeyin başlangıçta bir komploya dayandığını, sonradan bunların gerçekleştiği şeklinde..


Evet, bazı şeyler önceden dillendiriliyor ve sonra devreye giriyor, gerçekleşiyor bu doğru. Ancak bu tür yaklaşımların adı öngörüdür, bu komplo teorisi değildir, öngörü bilime dayalıdır. Geçmişteki koronavirüslerinin mutasyona uğramasına bakarak bunların yeniden, daha değişik bir şekilde ortaya çıkacağını söylemek bir öngörüdür. Zira bununla ilgisi bilimsel açıklamalar söz konusudur.


Eğer, bilim insanları koronavirisün laboratuvar üretimi olduğunu tespit etselerdi (ki o zaman da bu virüs korona tipi virüs olmazdı) biz bunu üretenlerin amacının ne olduğunu, bu amacı gerçekleştirmek için hangi yollara başvurabilecekleri ı üzerine komplolar kurgulayabilirdik. Ancak böyle bir şey söz konusu değil ve aklı başında insanların bu yönde yaptığı açıklamalar da çarpıtılıyor.


Mesela; Bill Gates'in 6 yıl önce "gelecekte asıl tehlike nükleer silahlardan ziyade bir virüs, bir salgın hastalıktır. Bu hastalık sonucu 20 milyon kişi ölebilir" yönündeki açıklaması daha önce çıkan salgınlar üzerinden yürütülmüş bir öngörüdür. Üstelik Gates, burada muhtemel virüsün korona türü bir virüs olduğundan da söz etmiyor, bunun laboratuvarda üretileceğini iddia etmiyor.


Şimdi birisi kalksa; "gelecekte cilt kanserleri artacak "dese ve bununla ilgili bir süre verse, bu bir kehanet olmaz, zira dünya böyle kirlenmeye devam eder, ozon tabakası delinir duruma gelirse cilt kanserlerinde artış yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu şimdiden söylemek mümkün.


Bununla ilgili ilginç bir örnek ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12 Nisan 2019 tarihinde yayınladığı bir genelge. Bu genelgede “(...)Virüslerin genetik yapısında meydana gelen değişikliklere bağlı, yeni tipte bir influenza virüsü ortaya çıkabilmekte ve insandan insana kolayca geçiş yapabilmektedir.


Bu pandemi (küresel salgın) döneminde herhangi bir aksaklığa yol açmamak için gerekli tedbirler alınacak ve ‘Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı’ (..) ile Sağlık Bakanlığı teşkilatlarında her türlü destek bütün kamu kurumlarınca ivedilikle sağlanacaktır.”denmekte. Şimdi komplo teorileriyle bu genelgeye yaklaşılsa neler denmez ki? Oysa, bu geçmiş yıllar üzerinden bir öngörüydü.


Komplo teorileri bilime dayanmaz, bir tür falcılık, kâhinliktir o. Oysa öngörü bilime dayalıdır, kendi içinde tutarlı bir mantığı vardır. Bugün var olan üzerinden yarın nelerin geliştirilebileceğini tahmin etmek bir bilim değildir ancak bilimle izah edilebildiği için dikkate alınır.


Peki şu sorulabilir: Küresel sermaye daha çok kazanmak için hiç mi kurgu yapmaz? Elbette yapar.


Küresel sermaye odakları her şeyi toplum mühendisliği üzerinden yaparlar ve o nedenle taşları yerine oturtarak, planlarını devreye sokarlar. Bunun için bütün bilim dallarını, dinleri vs yakından takip ederler, zaman zaman amaçlarına ulaştıracak gelişmeleri hızlandırırlar ve bu olayların sonucunda ortaya çıkacak tablodan azami kâr elde edebilecek şekilde önceden hazırlık yaparlar.


Bugün aklımıza ne geliyorsa emin olunuz ki para baronları, küresel sermaye oralarda otağını kurmuştur. Finans kapital her tür senaryoya hazırlık yapar, yaptığı hesaplar doğrultusunda çeşitli yerlerde ağını kurar, her tür sektörde öncülüğü sürdürecek tedbirler alır. Neredeyse bütün pazarlarda rekabette öncüdürler. Savaşların vazgeçilmezi olan silahlara yatırım yaptıkları gibi, sonrasında en çok kazandıran sektör olan ilaç sanayine yatırımda da ilk sıradadırlar. Yani Finans kapital sadece para kaynaklarını kontrol etmekle kalmaz. İstihbarat odaklarından, iktidar belirlemeye, sanayiden, sağlığa kadar aklınıza ne geliyorsa hepsinde ipi elinde tutar.


Eminiz ki, koronavirüs ile ilgili de her tür hazırlıklarını da yapmışlardır. Gerek ilaç,aşı konusunda , gerekse salgın sonrasında oluşacak tablo üzerinden nasıl daha çok para kazanacaklarını çoktan projelendirmeye başlamışlardır..


O nedenle; bu salgından sonra yeni bir dünyanın kurulacağı, insanlara çip takılıp, köleleştirileceği, kripto paralarının devreye gireceği vs. gibi sapla samanı karıştarmak komplo teorisyenlerin kendince kurnazlıkları.


Biliyoruz ki; gelişen teknolojilerle birlikte bir küresel ağın içine girmiş olup,bu ağın gelişmesiyle birlikte bizlerde tüketim alışkanlıklarımızı hızla değiştiriyoruz. Digital çağla birlikte devreye giren birçok şey artık günlük kullanımda vaz geçilmez durumdadır. Buna en güzel örnek kredi kartlarıdır. Artık cebimizde para yerine bu kartlar bulunmakta, bu kullanımla banka sistemine güç vermekteyiz. Bugün temassız kullanım, barkodlu kullanım gibi gelişmelerle birlikte ağır ağır kripto paranın devreye gireceğini öngörmek için komplo teorilerine ihtiyaç yok.


Yani geleceğin yeni gelişmelere gebe olacağını, paranın kendine yeni alanlar açacağını bugün çocuklar bile kestirebilmekte...


Peki bugünden geleceğe baktığımızda bizler ne yapmalıyız? Yapılacak olan şey her tür senaryoya hazırlıklı olmak..Savunma sanayi, güçlü ekonomik ve toplumsal yapıya önem vermenin yanı sıra mikrobiyoloji, tıp alanında da her tür senaryoya hazırlıklı olmalıyız.


Eğer biz her yönden güçlü olursak, oyun kurucular bizimle anlaşmak zorundalar....

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi