Mustafa Semih  ARICI
Köşe Yazarı
Mustafa Semih ARICI
 

YERİNDE DÖNÜŞÜM

Yalnız afete hazırlık değil, eskiyen, işlevini kaybeden ve hatta kendi kendine yıkılmaya yüz tutan riskli binaların ( Konut, işyeri, fabrika) yenilenmesine dönüşüm diyoruz. Ancak bu aslında basit anlamda bir dönüşümdür. Geniş anlamda düşünüldüğünde, “Habitat” kavramı içinde, sosyal ve ekolojik bir çevrede, sürdürülebilir yaşam alanları inşa etmek akla gelir. Yani binaları tek tek yeniden  yapmak değil, kapsamlı bir şehirleşme, başka bir deyişle kentsel dönüşümdür.  Türkiye’nin büyük bölümünün deprem kuşağında olması ve başta konutlar olmak üzere riskli yapıların çok fazla olması, kentsel dönüşümü ülkenin en mühim sorunlarından biri haline getirmiştir. Ancak üzülerek görüyoruz ki bu sahada rant öncelikli birtakım adımlardan başka bir şey yok. TOKİ ( Maalesef TOKi de artık  kâr ortaklığı adı altında süper lüks ve pahalı konutlar yapıyor) ve İstanbul’da KİPTAŞ’ın çabaları devede kulak kalıyor. Özel müteahhitler rant öncelikli yerlere giriyor. Belki kendi açılarından geçerli nedenleri var; diğerlerine bakmıyorlar bile… Bu arada kentsel dönüşüm çalışmaları yapılırken bir rezerv alan hikâyesidir gidiyor. Bu konuda çıkarılan 6306 sayılı yasaya göre, “ Gerçekleştirilen uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ veya idarenin talebine bağlı olarak veya resen, maliye bakanlığının uygun görüşü alınarak ilgili bakanlıkça belirlenen alanları kapsamaktadır” deniliyor. Yani TOKİ veya ilgili bakanlık bir alanı resen olarak konut veya ticari alan gibi amaçlarla değerlendirebilecek. Doğaldır ki eğer bu alanlarda eski konutlar varsa, arsa payı düşüldükten sonra bu konutlardan satın almaları istenecek, paraları yoksa veya hibe ve kredi destekleri bunlardan almaya gücü yetmiyorsa, kendilerine gösterilecek başka mahallere gitmeleri istenecektir. Sözgelimi İstanbul Göztepe’de bir arsa rezerv alan ilan edilmişse, burada inşa edilecek 30 milyonluk daireyi alamayanlar Kurtköy’e gidebilecektir.  Yani yasada “Yerinde dönüşüm” diye bir kavramdan söz edilmiyor. Başta İstanbul olmak üzere öyle değerli, rantı yüksek yerler vardır ki buralarda yerinde dönüşüm yapılmayıp, bu konuda “Usta” olan müteahittlere devretmek ve onların tanesini yüzlerce milyon liraya satacakları villalar veya onlarca milyon liraya satacakları rezidanslar inşa etmeleri ve bunların yabancılara sunulması bekleniyor. Alın bu örneği mesela Rize’deki lebiderya konutlarla eşleştirin. Valla sorarlar adama bizim Rizeli deyimiyle: “Ananın akillisi sen misun?” Adamların değerli ve tapulu arsalarını al, zaten beş on konutu olan gayrimenkul zenginleri gibi kimselere ve yabancılara servet transferi yap! Bu olacak iş değildir ve mahkemeleri uzun seneler meşgul eder ve toplumsal travmalara yol açar. Bu meyanda benim bir teklifim var: Madem ki TOKİ ve ondan devralacak müteahhitler bu alanları çok istiyor, bu arada yapıp sattıkları villa veya dairenin en az yüzde 25’ini eski arsa sahiplerine ödesinler. Yani 2 veya 4 milyon verip gönderdikleri kişilere 150 milyona sattıkları villanın 37.5 milyon lirasını paşa paşa ödesinler. Üstelik bu lâfta kalmayıp yasal dayanaklara bağlansın ve mutlaka rayiç değer üzerinden ödensin. Tapuda beyan edilen değer üzerinden değil! Tıpkı Avrupa’ya satılan değerli bir futbolcunun bir sonraki satışından ilk külübüne  pay verilmesi gibi.  
Ekleme Tarihi: 20 Nisan 2024 - Cumartesi

YERİNDE DÖNÜŞÜM

Yalnız afete hazırlık değil, eskiyen, işlevini kaybeden ve hatta kendi kendine yıkılmaya yüz tutan riskli binaların ( Konut, işyeri, fabrika) yenilenmesine dönüşüm diyoruz. Ancak bu aslında basit anlamda bir dönüşümdür. Geniş anlamda düşünüldüğünde, “Habitat” kavramı içinde, sosyal ve ekolojik bir çevrede, sürdürülebilir yaşam alanları inşa etmek akla gelir. Yani binaları tek tek yeniden  yapmak değil, kapsamlı bir şehirleşme, başka bir deyişle kentsel dönüşümdür. 

Türkiye’nin büyük bölümünün deprem kuşağında olması ve başta konutlar olmak üzere riskli yapıların çok fazla olması, kentsel dönüşümü ülkenin en mühim sorunlarından biri haline getirmiştir. Ancak üzülerek görüyoruz ki bu sahada rant öncelikli birtakım adımlardan başka bir şey yok. TOKİ ( Maalesef TOKi de artık  kâr ortaklığı adı altında süper lüks ve pahalı konutlar yapıyor) ve İstanbul’da KİPTAŞ’ın çabaları devede kulak kalıyor. Özel müteahhitler rant öncelikli yerlere giriyor.

Belki kendi açılarından geçerli nedenleri var; diğerlerine bakmıyorlar bile…

Bu arada kentsel dönüşüm çalışmaları yapılırken bir rezerv alan hikâyesidir gidiyor. Bu konuda çıkarılan 6306 sayılı yasaya göre,

“ Gerçekleştirilen uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ veya idarenin talebine bağlı olarak veya resen, maliye bakanlığının uygun görüşü alınarak ilgili bakanlıkça belirlenen alanları kapsamaktadır” deniliyor.

Yani TOKİ veya ilgili bakanlık bir alanı resen olarak konut veya ticari alan gibi amaçlarla değerlendirebilecek. Doğaldır ki eğer bu alanlarda eski konutlar varsa, arsa payı düşüldükten sonra bu konutlardan satın almaları istenecek, paraları yoksa veya hibe ve kredi destekleri bunlardan almaya gücü yetmiyorsa, kendilerine gösterilecek başka mahallere gitmeleri istenecektir. Sözgelimi İstanbul Göztepe’de bir arsa rezerv alan ilan edilmişse, burada inşa edilecek 30 milyonluk daireyi alamayanlar Kurtköy’e gidebilecektir. 

Yani yasada “Yerinde dönüşüm” diye bir kavramdan söz edilmiyor. Başta İstanbul olmak üzere öyle değerli, rantı yüksek yerler vardır ki buralarda yerinde dönüşüm yapılmayıp, bu konuda “Usta” olan müteahittlere devretmek ve onların tanesini yüzlerce milyon liraya satacakları villalar veya onlarca milyon liraya satacakları rezidanslar inşa etmeleri ve bunların yabancılara sunulması bekleniyor. Alın bu örneği mesela Rize’deki lebiderya konutlarla eşleştirin.
Valla sorarlar adama bizim Rizeli deyimiyle:

“Ananın akillisi sen misun?”

Adamların değerli ve tapulu arsalarını al, zaten beş on konutu olan gayrimenkul zenginleri gibi kimselere ve yabancılara servet transferi yap! Bu olacak iş değildir ve mahkemeleri uzun seneler meşgul eder ve toplumsal travmalara yol açar.

Bu meyanda benim bir teklifim var:

Madem ki TOKİ ve ondan devralacak müteahhitler bu alanları çok istiyor, bu arada yapıp sattıkları villa veya dairenin en az yüzde 25’ini eski arsa sahiplerine ödesinler. Yani 2 veya 4 milyon verip gönderdikleri kişilere 150 milyona sattıkları villanın 37.5 milyon lirasını paşa paşa ödesinler. Üstelik bu lâfta kalmayıp yasal dayanaklara bağlansın ve mutlaka rayiç değer üzerinden ödensin. Tapuda beyan edilen değer üzerinden değil!

Tıpkı Avrupa’ya satılan değerli bir futbolcunun bir sonraki satışından ilk külübüne  pay verilmesi gibi.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi