Remzi SEKBAN
Köşe Yazarı
Remzi SEKBAN
 

Gıybet

İnsanın ruhunu ve aile hayatını, beşerin içtimai hayatını yani sosyal yaşamını hercümerç edip dağıtan en büyük bir manevî hastalık olan “gıybet” nass-ı kur’an ile kesin ve açık olarak yasaklanmıştır. “Ey îmân edenler!...” “Birbirinizin kusurunu inceden inceye araştırmayın; bazınız, bazınızı gıybet etmesin! “ “Sizden bir kimse, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? “ “İşte bundan tiksindiniz!...” Gıybet yani dedikodu, kendisi hakkında konuşulan kişi orada olsaydı veya konuşulanları işitseydi bundan hoşlanmayacağı, incineceği ve size darılacağı, küseceği şekilde anılmasıdır. Eğer dersen, benim söylediklerim doğrudur, yalan değildir. Ben bunları yüzüne karşı da söylerim veya söyledim. İşte bu dahi gıybettir. Eğer söylediklerinde yalan varsa hem gıybet hem de iftiradır. Bu da “iki katlı çirkin bir günahtır.” Gıybet, “ehl-i adâvet ve hased ve inadın (kindâr, kıskanç ve inatçıların) en çok isti‘mâl ettikleri (kullandıkları) alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sâhibi (şerefli ve onurlu kişiler), bu pis silâha tenezzül edip isti‘mâl etmez.” Dinimiz insanların günahlarını ve kusurlarını araştırmayı ve anlatmayı yasaklamıştır. Malumdur ki hepimizin kusurları ve günahları vardır. Kimse günahlarının açığa çıkartılmasını ve konuşulmasını istemez. Kendisinden hayır umulan kişi kardeşinin hata ve kusurlarını kınamaz, aksine gücü yetiyorsa kardeşinin bu durumdan kurtulmasına yardımcı olur. Şefkat ve merhamet Peygamberi Hz Muhammed, “Kim arkadaşının ayıbını örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter. Kim ki Müslüman kardeşinin ayıbını açığa vurursa Allah da onun ayıbını açığa vurur.” Diyerek bizleri uyarmaktadır. Birçok yuvanın bozulmasına, ailelerin dağılmasına ve insanlar arasındaki dostluk ve kardeşliğin düşmanlığa dönmesine, iş hayatında birçok ortaklığın bozulmasına ve insanlardan bazılarının öldürülmesine, bazılarının da hapislerde çürümesine neden olan gıybet haramdır, yasaktır. Günlük hayatımızda bir çoğumuz yoğun stres altında çalışıyoruz.  İnsanlar stresliyken yaptıkları yorum ve konuşmalarında hatalı ve hissi davranabilirler. Yine gerekli araştırma ve incelemeyi yapmadan ayaküstü her konuda fikir ve yorum yapmayı ihmal etmediğimizden gelişigüzel konuşmalar yapabiliyoruz. Bu ve benzeri durumlarda yapılan konuşmaları farklı ortamlara taşıyıp kişiler hakkında kanaat ve yorum yapmak doğru olmaz. İnsanlar nasıl birbirine emanet ve borç veriyorsa karşılıklı konuşulan kelimelerde emanettir. Emaneti veren kişinin aleyhine kullanmak büyük bir hıyanettir. Haysiyetli ve şerefli insanlar emanete hıyanet etmez, etmemelidir. Bazı cümleler vardır ki söylendikleri ortam ve kişilerle manasını bulur. Bu cümleler farklı ortam ve kişilere taşındığında önceki kast edilen manası bozulduğundan yanlış anlaşılmalara neden olmaktadır. Atalarımız ne güzel demiş “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.” Bazı kişiler vardır ki kurduğu cümleler ve ettiği laflar karşı tarafa batar. Fitneye ve bozgunculuğa sebep olur. Onun için “Senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zîrâ, senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihati bazen damara dokundurur, aksülamel yapar.” Gıybet, bazı durumlarda câiz olabilir, Şöyleki; Hakim, savcı veya avukat gibi vazifeli kişilere adaletin tecellisi için yapılan ifşaatlar caizdir. Ortaklık yapılacak kişi hakkında size danışıldığında danışan kişiye faydalı olmak maksadıyla danışılan kişiye düşmanlık taşımadan aleyhinde konuşmak caizdir. Tahkir ve teşhir maksadı olmadan belirli bir lakapla anılan bir kimseyi tanıtmak için, lakabını söylemek caizdir.  İşlediği seyyiâtla, günahlarla iftihâr eden, fıskını ve bidatini açığa vuran kimse hakkında gıybet etmek caizdir. İşte bu gibi durumlarda kin gütmeden ve sırf hak ve maslahat için gıybet câiz olabilir. Aksi hâlde gıybet, “Nasıl ateş odunu yer bitirir; gıybet dahi a‘mâl-i sâlihayı, sâlih amelleri yer bitirir.”  Bir Müslüman “Eğer gıybet etti veyahut isteyerek dinledi; o vakit ‘Allah’ım, bizi ve gıybetini ettiğimiz zâtı mağfiret et.’ Demeli, sonra gıybet edilen adama ne vakit rast gelse, ‘Beni helâl et’ demeli.” Sevgi ve selamlarımla...  
Ekleme Tarihi: 24 Ekim 2022 - Pazartesi

Gıybet

İnsanın ruhunu ve aile hayatını, beşerin içtimai hayatını yani sosyal yaşamını hercümerç edip dağıtan en büyük bir manevî hastalık olan “gıybet” nass-ı kur’an ile kesin ve açık olarak yasaklanmıştır.


Ey îmân edenler!...”


“Birbirinizin kusurunu inceden inceye araştırmayın; bazınız, bazınızı gıybet etmesin! “


“Sizden bir kimse, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? “


“İşte bundan tiksindiniz!...”


Gıybet yani dedikodu, kendisi hakkında konuşulan kişi orada olsaydı veya konuşulanları işitseydi bundan hoşlanmayacağı, incineceği ve size darılacağı, küseceği şekilde anılmasıdır.


Eğer dersen, benim söylediklerim doğrudur, yalan değildir. Ben bunları yüzüne karşı da söylerim veya söyledim. İşte bu dahi gıybettir. Eğer söylediklerinde yalan varsa hem gıybet hem de iftiradır. Bu da “iki katlı çirkin bir günahtır.”


Gıybet, “ehl-i adâvet ve hased ve inadın (kindâr, kıskanç ve inatçıların) en çok isti‘mâl ettikleri (kullandıkları) alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sâhibi (şerefli ve onurlu kişiler), bu pis silâha tenezzül edip isti‘mâl etmez.”


Dinimiz insanların günahlarını ve kusurlarını araştırmayı ve anlatmayı yasaklamıştır. Malumdur ki hepimizin kusurları ve günahları vardır. Kimse günahlarının açığa çıkartılmasını ve konuşulmasını istemez. Kendisinden hayır umulan kişi kardeşinin hata ve kusurlarını kınamaz, aksine gücü yetiyorsa kardeşinin bu durumdan kurtulmasına yardımcı olur.


Şefkat ve merhamet Peygamberi Hz Muhammed, “Kim arkadaşının ayıbını örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter. Kim ki Müslüman kardeşinin ayıbını açığa vurursa Allah da onun ayıbını açığa vurur.” Diyerek bizleri uyarmaktadır.


Birçok yuvanın bozulmasına, ailelerin dağılmasına ve insanlar arasındaki dostluk ve kardeşliğin düşmanlığa dönmesine, iş hayatında birçok ortaklığın bozulmasına ve insanlardan bazılarının öldürülmesine, bazılarının da hapislerde çürümesine neden olan gıybet haramdır, yasaktır.


Günlük hayatımızda bir çoğumuz yoğun stres altında çalışıyoruz.  İnsanlar stresliyken yaptıkları yorum ve konuşmalarında hatalı ve hissi davranabilirler. Yine gerekli araştırma ve incelemeyi yapmadan ayaküstü her konuda fikir ve yorum yapmayı ihmal etmediğimizden gelişigüzel konuşmalar yapabiliyoruz. Bu ve benzeri durumlarda yapılan konuşmaları farklı ortamlara taşıyıp kişiler hakkında kanaat ve yorum yapmak doğru olmaz. İnsanlar nasıl birbirine emanet ve borç veriyorsa karşılıklı konuşulan kelimelerde emanettir. Emaneti veren kişinin aleyhine kullanmak büyük bir hıyanettir. Haysiyetli ve şerefli insanlar emanete hıyanet etmez, etmemelidir.


Bazı cümleler vardır ki söylendikleri ortam ve kişilerle manasını bulur. Bu cümleler farklı ortam ve kişilere taşındığında önceki kast edilen manası bozulduğundan yanlış anlaşılmalara neden olmaktadır. Atalarımız ne güzel demiş “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.


Bazı kişiler vardır ki kurduğu cümleler ve ettiği laflar karşı tarafa batar. Fitneye ve bozgunculuğa sebep olur. Onun için “Senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zîrâ, senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihati bazen damara dokundurur, aksülamel yapar.”


Gıybet, bazı durumlarda câiz olabilir, Şöyleki;


Hakim, savcı veya avukat gibi vazifeli kişilere adaletin tecellisi için yapılan ifşaatlar caizdir.


Ortaklık yapılacak kişi hakkında size danışıldığında danışan kişiye faydalı olmak maksadıyla danışılan kişiye düşmanlık taşımadan aleyhinde konuşmak caizdir.


Tahkir ve teşhir maksadı olmadan belirli bir lakapla anılan bir kimseyi tanıtmak için, lakabını söylemek caizdir. 

İşlediği seyyiâtla, günahlarla iftihâr eden, fıskını ve bidatini açığa vuran kimse hakkında gıybet etmek caizdir.


İşte bu gibi durumlarda kin gütmeden ve sırf hak ve maslahat için gıybet câiz olabilir. Aksi hâlde gıybet, “Nasıl ateş odunu yer bitirir; gıybet dahi a‘mâl-i sâlihayı, sâlih amelleri yer bitirir.” 


Bir Müslüman “Eğer gıybet etti veyahut isteyerek dinledi; o vakit ‘Allah’ım, bizi ve gıybetini ettiğimiz zâtı mağfiret et.’ Demeli, sonra gıybet edilen adama ne vakit rast gelse, ‘Beni helâl et’ demeli.”


Sevgi ve selamlarımla...
 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi