Remzi SEKBAN
Köşe Yazarı
Remzi SEKBAN
 

KEÇİNİN ETLERİ

Adamın biri keçisini kesip yediği iddiasıyla komşusundan şikâyetçi oldu. Mahkemenin hâkimi Hz. Ali davalıya, “ Komşun keçisini kesip yediğin iddiasıyla seni dava etti, bu hususta ne dersin.” dedi. Adam, “ Ya Ali! Sen beni bilmez misin ki, ben zengin bir adamım, bu adamın keçisiyle benim ne işim olur. Bu iddialar doğru değildir.” diye cevap verdi. Hz Ali, davacıya dönerek, “ Sözlerini doğrulayacak şahitlerin var mı? “ diye sordu. Adam, “Ey İmam, ben kendim gözlerimle gördüm.” dedi. Fakat mahkemeye delil ve şahit sunamadığından davası düştü. Bu duruma çok üzülen ve biraz da sinirlenen adam Hz. Ali’yi gözledi ve evinin kapısında ona yetişti “ Ey İmam! Sen beni tanımıyor musun? Benim yalan konuşmayacağıma bütün bu ahali şahittir. Sen bugün beni mahkemede yalancı durumuna düşürdün.” diye çıkıştı. Hz. Ali adama döner ve “ Evet sen kesinlikle doğru söylüyorsun, hatta ben, senin keçinin pişmiş etlerini komşunun midesinde keşfen gördüm. Fakat şeriat zahiri delillere bakar, ona göre karar verir. Sen bu dünyada alamadığın hakkını o kişiden mahkemeyi kübra’da alırsın.” diyerek cevap verdi. Hukukta hükümler zahire göre verilir. Yani hukuk delil ve işaretlere göre hareket eder. Bir insan hakikat noktasında masum iken, zahiren ve görünüşte deliller ve işaretler aleyhinde bulunsa, bu kişi hukuk açısından suçlu sayılır. Çünkü hukuk delile bakar. Bu yüzdendir ki, bazen adil bir mahkemede bile haksızlar, haklı, suçlular ise suçsuz çıkabiliyor. "Zalim izzetinde (ceza çekmeden), mazlum zilletinde kalıp ( hakkını alamadan) buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübrâya bırakılıyor." Peygamber Efendimiz s.a.v.  kendisine vahiy nazil olmayan konularda zâhire göre ve şeriatın öngördüğü kâidelere riâyet ederek hüküm verirdi. (İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi) Bir hadisi şeriflerinde “Ben sadece bir beşerim. Sizler bana yargılanmak üzere geliyorsunuz. Belki sizin biriniz, delilini getirmekte diğerinizden daha becerikli ve daha üstün anlatımlı olabilir. Ben de dinlediğime göre o kimsenin lehinde hüküm veririm. Kimin lehine kardeşinin hakkını alıp hüküm vermişsem, ona cehennemden bir parça ayırmış olurum.” buyurarak ümmetini uyarmıştır. İnsanlar hükmü zahiri sebebe göre verir. İllete, yani hakiki hale göre hüküm vermek her şeyi hakkıyla bilen Allah’a mahsustur. Kaldı ki; nice zalimlere ve çok masumlara bu fani dünyada tam bir adaletle karşılık verilemiyor. Yani “ fâni olan şu dünya menzili, o büyük adalet-i hakikiye ye mazhar olamaz. Öyle ise, o büyük Sultan-ı Âdil için bir cennet-i bâkiye, bir cehennem-i daime lâzımdır.” Sevgi ve selamlarımla
Ekleme Tarihi: 10 Temmuz 2020 - Cuma

KEÇİNİN ETLERİ

Adamın biri keçisini kesip yediği iddiasıyla komşusundan şikâyetçi oldu. Mahkemenin hâkimi Hz. Ali davalıya, “ Komşun keçisini kesip yediğin iddiasıyla seni dava etti, bu hususta ne dersin.” dedi.


Adam, “ Ya Ali! Sen beni bilmez misin ki, ben zengin bir adamım, bu adamın keçisiyle benim ne işim olur. Bu iddialar doğru değildir.” diye cevap verdi.


Hz Ali, davacıya dönerek, “ Sözlerini doğrulayacak şahitlerin var mı? “ diye sordu.


Adam, “Ey İmam, ben kendim gözlerimle gördüm.” dedi.


Fakat mahkemeye delil ve şahit sunamadığından davası düştü. Bu duruma çok üzülen ve biraz da sinirlenen adam Hz. Ali’yi gözledi ve evinin kapısında ona yetişti “ Ey İmam! Sen beni tanımıyor musun? Benim yalan konuşmayacağıma bütün bu ahali şahittir. Sen bugün beni mahkemede yalancı durumuna düşürdün.” diye çıkıştı.


Hz. Ali adama döner ve “ Evet sen kesinlikle doğru söylüyorsun, hatta ben, senin keçinin pişmiş etlerini komşunun midesinde keşfen gördüm. Fakat şeriat zahiri delillere bakar, ona göre karar verir. Sen bu dünyada alamadığın hakkını o kişiden mahkemeyi kübra’da alırsın.” diyerek cevap verdi.


Hukukta hükümler zahire göre verilir. Yani hukuk delil ve işaretlere göre hareket eder. Bir insan hakikat noktasında masum iken, zahiren ve görünüşte deliller ve işaretler aleyhinde bulunsa, bu kişi hukuk açısından suçlu sayılır. Çünkü hukuk delile bakar. Bu yüzdendir ki, bazen adil bir mahkemede bile haksızlar, haklı, suçlular ise suçsuz çıkabiliyor. "Zalim izzetinde (ceza çekmeden), mazlum zilletinde kalıp ( hakkını alamadan) buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübrâya bırakılıyor."


Peygamber Efendimiz s.a.v.  kendisine vahiy nazil olmayan konularda zâhire göre ve şeriatın öngördüğü kâidelere riâyet ederek hüküm verirdi. (İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi)


Bir hadisi şeriflerinde “Ben sadece bir beşerim. Sizler bana yargılanmak üzere geliyorsunuz. Belki sizin biriniz, delilini getirmekte diğerinizden daha becerikli ve daha üstün anlatımlı olabilir. Ben de dinlediğime göre o kimsenin lehinde hüküm veririm. Kimin lehine kardeşinin hakkını alıp hüküm vermişsem, ona cehennemden bir parça ayırmış olurum.” buyurarak ümmetini uyarmıştır.


İnsanlar hükmü zahiri sebebe göre verir. İllete, yani hakiki hale göre hüküm vermek her şeyi hakkıyla bilen Allah’a mahsustur.


Kaldı ki; nice zalimlere ve çok masumlara bu fani dünyada tam bir adaletle karşılık verilemiyor. Yani “ fâni olan şu dünya menzili, o büyük adalet-i hakikiye ye mazhar olamaz. Öyle ise, o büyük Sultan-ı Âdil için bir cennet-i bâkiye, bir cehennem-i daime lâzımdır.”


Sevgi ve selamlarımla

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi