Adnan ONAY
Köşe Yazarı
Adnan ONAY
 

DEZENFORMASYONLA MÜCADELE YASASI ÜZERİNE

“Dezenformasyonla mücadele düzenlemesi" olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin TBMM Genel Kurulunda kabul edilmesinin ardından başlayan tartışmalar sürüyor. Kanunda en çok tartışılan madde ise çeşitli kesimlerce sansür maddesi olarak değerlendirilen 29. Madde.. TCK’ya "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığı ile Madde 217/A eklenecek olan bu madde de şöyle denmekte; “(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. (2) Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.” Maddenin bu haliyle suçu somut olarak tanımlamadığını ileri sürenler sadece muhalefet kesiminden oluşmuyor, iktidara yakın bazı kişiler de bu maddenin çeşitli mağduriyetlere yol açacağını ileri sürüyorlar. Yargının, somut olmayan bir suç tanımına dayalı şikayet sonucunda vereceği kararın kişisel kanaatlere dayanacağı düşünülürse bu madde oldukça sorunlu bir madde. Cumhur İttifakı, iktidara yönelik yalan ve iftiraları önlemek amacıyla 29. Maddeye destek verirken, bu suç tanımına sadece kendilerine düşmanlık yapanların gireceğini düşünmüş olabilir ancak, belli ki bu maddeye destek verilirken yargının birçok konuda farklı kararlar verdiği hiç dikkate alınmamış! Oysa; basında çıkan bazı haberlere baktığımızda yargıda yer alan bazı hakim ve savcıların kimi kirli ilişkiler içerisinde bulunduğu, bazı çevrelerin etkileriyle haksız ve kişileri mağdur edici kararlar verdiği açık. O nedenle bu maddeden iktidara yakın çevreler dahil herkes zarar görecek. Bilhassa taşrada şikayete bağlı açılan bir davada yargının şikayet edenin istemi doğrultusunda karar vermesi söz konusu olduğunu düşünürsek bu madde olaylara eleştirel bakan kişilerin celladı olabilecektir. Bu gibi durumlarla karşı karşıya kalmış ve çeşitli mağduriyetler yaşamış biri olarak bu maddenin kötüye kullanılabileceğini, haksız şekilde her kesimden çok canın yakılacağını düşünenlerdenim. Yargının şikayetler sonucu çeşitli soyut değerlendirmelerle kişileri mağdur edici kararlar vermesi bir yana, uluslararası kabul gören protokollere karşı gelindiği takdirde dahi böyle bir suça dahil edilmek söz konusu. Bunu yakın dönemde yaşanan pamdemi tartışmalarıyla örneklendirirsek; Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ-WHO) ülkelere dayattığı protokollere karşı çıkarak aşı karşıtlığı yapanlar bu maddeye göre kolayca “halkı korku, endişe ve paniğe sevketme’iddiasıyla cezalandırılabilirlerdi ki, bu yönde verilecek karar AİHK mahkemesinde dahi kabul görürdü. Küresel sistemin ülkelere dayattığı her protokole itirazın sonucunda bu maddeye göre kişilerin ceza alması kaçınılmaz hale gelebilir. Özetle; 29. madde bu haliyle fazlasıyla sorunlu bir maddedir. O nedenle başvuru halinde Anayasa Mahkemesinin bu maddeyi iptal edeceğini tahmin ediyorum. Dezenformasyon sorunu ülkemizin ciddi bir sorunu ancak bir sufinin dediği gibi; “leğendeki kirli suyu boşaltmak isterken içindeki bebeği dışarı fırlatmamalı.”
Ekleme Tarihi: 18 Ekim 2022 - Salı

DEZENFORMASYONLA MÜCADELE YASASI ÜZERİNE

“Dezenformasyonla mücadele düzenlemesi" olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin TBMM Genel Kurulunda kabul edilmesinin ardından başlayan tartışmalar sürüyor. Kanunda en çok tartışılan madde ise çeşitli kesimlerce sansür maddesi olarak değerlendirilen 29. Madde..


TCK’ya "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığı ile Madde 217/A eklenecek olan bu madde de şöyle denmekte;


“(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.


(2) Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”


Maddenin bu haliyle suçu somut olarak tanımlamadığını ileri sürenler sadece muhalefet kesiminden oluşmuyor, iktidara yakın bazı kişiler de bu maddenin çeşitli mağduriyetlere yol açacağını ileri sürüyorlar.


Yargının, somut olmayan bir suç tanımına dayalı şikayet sonucunda vereceği kararın kişisel kanaatlere dayanacağı düşünülürse bu madde oldukça sorunlu bir madde.


Cumhur İttifakı, iktidara yönelik yalan ve iftiraları önlemek amacıyla 29. Maddeye destek verirken, bu suç tanımına sadece kendilerine düşmanlık yapanların gireceğini düşünmüş olabilir ancak, belli ki bu maddeye destek verilirken yargının birçok konuda farklı kararlar verdiği hiç dikkate alınmamış!


Oysa; basında çıkan bazı haberlere baktığımızda yargıda yer alan bazı hakim ve savcıların kimi kirli ilişkiler içerisinde bulunduğu, bazı çevrelerin etkileriyle haksız ve kişileri mağdur edici kararlar verdiği açık. O nedenle bu maddeden iktidara yakın çevreler dahil herkes zarar görecek. Bilhassa taşrada şikayete bağlı açılan bir davada yargının şikayet edenin istemi doğrultusunda karar vermesi söz konusu olduğunu düşünürsek bu madde olaylara eleştirel bakan kişilerin celladı olabilecektir.

Bu gibi durumlarla karşı karşıya kalmış ve çeşitli mağduriyetler yaşamış biri olarak bu maddenin kötüye kullanılabileceğini, haksız şekilde her kesimden çok canın yakılacağını düşünenlerdenim.


Yargının şikayetler sonucu çeşitli soyut değerlendirmelerle kişileri mağdur edici kararlar vermesi bir yana, uluslararası kabul gören protokollere karşı gelindiği takdirde dahi böyle bir suça dahil edilmek söz konusu.


Bunu yakın dönemde yaşanan pamdemi tartışmalarıyla örneklendirirsek; Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ-WHO) ülkelere dayattığı protokollere karşı çıkarak aşı karşıtlığı yapanlar bu maddeye göre kolayca “halkı korku, endişe ve paniğe sevketme’iddiasıyla cezalandırılabilirlerdi ki, bu yönde verilecek karar AİHK mahkemesinde dahi kabul görürdü.

Küresel sistemin ülkelere dayattığı her protokole itirazın sonucunda bu maddeye göre kişilerin ceza alması kaçınılmaz hale gelebilir.


Özetle; 29. madde bu haliyle fazlasıyla sorunlu bir maddedir. O nedenle başvuru halinde Anayasa Mahkemesinin bu maddeyi iptal edeceğini tahmin ediyorum.


Dezenformasyon sorunu ülkemizin ciddi bir sorunu ancak bir sufinin dediği gibi; “leğendeki kirli suyu boşaltmak isterken içindeki bebeği dışarı fırlatmamalı.”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi