İrfan COŞKUN
Köşe Yazarı
İrfan COŞKUN
 

YAMYAM FARELER

“İngiliz gemiciler gemileri farelerden temizlemek için büyük bir fare yakalar ve bir kafese hapsederek onu günlerce aç bırakırlarmış. Sonra küçük bir fare yakalayarak kafesteki farenin yanına atarlarmış. Açlıktan gözü dönmüş fare, küçük fareyi hemen yermiş. Bir süre sonra tekrar küçük bir fare yakalayıp kafese atarlar, aç kalmış fare onu da yer. Bir daha, bir daha derken aç bırakılan fare diğer fareleri yemeye alışır ve yamyam bir fare olurmuş. İyi beslendiği için de iyice semirir, güçlenirmiş. Bu sefer bu fareyi kafesten çıkarıp gemiye salarlar. Yamyam fare rahatlıkla diğer farelere yaklaşır ve teker teker onları yakalar ve yermiş. Bir süre sonra gemide fare kalmaz, gemi farelerden temizlenirmiş.” Toplumun bozulmasına, değerlerinin yok olup, yitip gitmesine yol açan işte bu “Yamyam farelerdir.” Kötü niyetli ise size benzeyenin, sizden olmadığı halde sizin gibi görünenin, zarar verme ihtimali daha yüksektir. Pirincin içindeki beyaz taş gibi, fark edilmesi zordur.  Haşlanmış kurbağa hikâyesi de böyledir. Kurbağayı sıcak su dolu kaba atarlar, zıplayarak kurtulur. Sonra soğuk su dolu kaba koyarlar ve altını yavaş yavaş ısıtırlar. Kurbağa yavaş ısınan su içerisinde hiçbir şey fark etmeden gevşer, kendinden geçer ve sonunda ısı iyice yükseldiğinde haşlanıp ölür. Örnekler çoğaltılabilir. Yetiştirilip toplum içine salınan yamyamların, değerlerimizi yiyip bitirdiği bir gerçektir. “Öyle bir hale geldi ki toplum hayasızlıktan,” güzel örf, güzel adet, inanç değerlerine sahip çıkmaya çalışanlar yadırganır oldu. “Sana ne, ne karışıyorsun, seni ne ilgilendiriyor”. İyi de kardeşim, senin tarlanla benimki sınır, sendeki yaban otlarını temizlemezsek, rüzgâr tohumlarını benim tarlaya atacak, seninkindeki hastalık benimkine de bulaşacak, senin tarladaki fareler benimkine de geçecek, zarar verecek, nasıl bana ne diyeyim. Bize ne olduysa “Yamyamlar” yüzünden oldu. Bizi top sindiremez ama pirincin içindeki beyaz taş dişimizi kırabilir. Dinamik kalabilmek için uyarıcılara, derdi olanlara ihtiyaç var, fark edilmeyenleri fark ettirecek, uyandıracak, güçlü sezileri olanlara. Bizi biz yapan değerlerimizi yok etmek için, çok sayıda yamyam yetiştirip içimize saldılar. Güzel ahlak yamyamları, duyarlılık yamyamları, tesettür yamyamları, esnaflık yamyamları, utanma duygusu yamyamları, büyüğe saygı yamyamları, milli duygu yamyamları, nezaket yamyamları, kanaat yamyamları, bunlardan bazıları.  Bizi yemeye, yiyip bitirmeye, kimliksiz, kişiliksiz, duyarsız, umursamaz, milli değerlerden uzak olmaya, ahlaksızlaştırmaya devam ediyorlar.  Şimdi “Hakkı ve sabrı tavsiye etme, güzel işler yapmaya gayret etme” zamanı.  
Ekleme Tarihi: 25 Eylül 2024 - Çarşamba

YAMYAM FARELER

“İngiliz gemiciler gemileri farelerden temizlemek için büyük bir fare yakalar ve bir kafese hapsederek onu günlerce aç bırakırlarmış. Sonra küçük bir fare yakalayarak kafesteki farenin yanına atarlarmış. Açlıktan gözü dönmüş fare, küçük fareyi hemen yermiş. Bir süre sonra tekrar küçük bir fare yakalayıp kafese atarlar, aç kalmış fare onu da yer. Bir daha, bir daha derken aç bırakılan fare diğer fareleri yemeye alışır ve yamyam bir fare olurmuş. İyi beslendiği için de iyice semirir, güçlenirmiş. Bu sefer bu fareyi kafesten çıkarıp gemiye salarlar. Yamyam fare rahatlıkla diğer farelere yaklaşır ve teker teker onları yakalar ve yermiş. Bir süre sonra gemide fare kalmaz, gemi farelerden temizlenirmiş.”

Toplumun bozulmasına, değerlerinin yok olup, yitip gitmesine yol açan işte bu “Yamyam farelerdir.” Kötü niyetli ise size benzeyenin, sizden olmadığı halde sizin gibi görünenin, zarar verme ihtimali daha yüksektir. Pirincin içindeki beyaz taş gibi, fark edilmesi zordur. 

Haşlanmış kurbağa hikâyesi de böyledir. Kurbağayı sıcak su dolu kaba atarlar, zıplayarak kurtulur. Sonra soğuk su dolu kaba koyarlar ve altını yavaş yavaş ısıtırlar. Kurbağa yavaş ısınan su içerisinde hiçbir şey fark etmeden gevşer, kendinden geçer ve sonunda ısı iyice yükseldiğinde haşlanıp ölür.

Örnekler çoğaltılabilir. Yetiştirilip toplum içine salınan yamyamların, değerlerimizi yiyip bitirdiği bir gerçektir. “Öyle bir hale geldi ki toplum hayasızlıktan,” güzel örf, güzel adet, inanç değerlerine sahip çıkmaya çalışanlar yadırganır oldu. “Sana ne, ne karışıyorsun, seni ne ilgilendiriyor”. İyi de kardeşim, senin tarlanla benimki sınır, sendeki yaban otlarını temizlemezsek, rüzgâr tohumlarını benim tarlaya atacak, seninkindeki hastalık benimkine de bulaşacak, senin tarladaki fareler benimkine de geçecek, zarar verecek, nasıl bana ne diyeyim.

Bize ne olduysa “Yamyamlar” yüzünden oldu. Bizi top sindiremez ama pirincin içindeki beyaz taş dişimizi kırabilir. Dinamik kalabilmek için uyarıcılara, derdi olanlara ihtiyaç var, fark edilmeyenleri fark ettirecek, uyandıracak, güçlü sezileri olanlara.
Bizi biz yapan değerlerimizi yok etmek için, çok sayıda yamyam yetiştirip içimize saldılar. Güzel ahlak yamyamları, duyarlılık yamyamları, tesettür yamyamları, esnaflık yamyamları, utanma duygusu yamyamları, büyüğe saygı yamyamları, milli duygu yamyamları, nezaket yamyamları, kanaat yamyamları, bunlardan bazıları. 

Bizi yemeye, yiyip bitirmeye, kimliksiz, kişiliksiz, duyarsız, umursamaz, milli değerlerden uzak olmaya, ahlaksızlaştırmaya devam ediyorlar. 

Şimdi “Hakkı ve sabrı tavsiye etme, güzel işler yapmaya gayret etme” zamanı.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi