Tahir ORHAN
Köşe Yazarı
Tahir ORHAN
 

EŞEĞİN AKLINA KAPRPUZ KABUĞU DÜŞÜRMEK

Başlığa bakarak, ne yeryüzünün en güzel gözlü yaratıklarından olan eşeğe, ne de onun şahsında anlatacağımız kişilere hakaret amacımız vardır. Sadece, anlatacağımız konuya çok uyan bu deyimin gücünden yararlanmayı hedefledik. Efendim, birkaç gündür Yılmaz Özdil, Ayasofya ile ilgili yazılar yazmaktadır. Ancak bu yazılarda Ayasofya’nın camiye çevrilmesinden ziyade, Osmanlı hukuku ile Cumhuriyet hukukunu karşılaştırıp, mahkemenin verdiği kararla, Osmanlı hukukuna geri dönüldüğünü beyan etmektedir. Böyle olunca da, Cumhuriyet kurulduktan sonra terk edilen hukuka geri dönüldüğüne göre, Osmanlı hukukuna dayanarak pek çok kimsenin miras davası açabileceğini, devletin yüz milyarlarca lira tazminata mahkûm edilebileceğini vurgulamaktadır. Bir nevi, “Boş durmayın, hadi mahkemelere” demeye getirmektedir. Yılmaz Özdil, sıra dışı bir yazardır. Yazılarında her zaman bir derinlik bulmak mümkündür. Ama son birkaç gündür ele aldığı ve seri yazılar yazdığı bu konu, onun Ayasofya’nın ibadete açılmasına karşılığıyla izah edilemez. Burada, “Madem Ayasofya’yı ibadete açtınız, aha ben de ortalığı karıştırıyorum. Şimdi uğraşın durun” demeye getirip, karşı olduğu çevreleri zor duruma sokmayı hedeflemiştir. Oysa bu devlet hepimizin. Sonuçta açılabilecek o davalar, hepimizi ilgilendirecek; bizim paralarımız gidecektir. (Bakınız: Sözcü Gazetesinde 15 ve 16 Temmuz 2020’deki yazıları) Siz şimdi zahmet buyurup bu yazılara bakmayacaksınız. Ben de onları uzun uzun anlatamam ama kısa bir değerlendirme şart oldu. Özdil, bu yazılarında diyor ki; Türkler İstanbul’u fethettikten sonra doğal sonuç olarak el koydukları malları, gayrimenkulleri sahiplerine iade etmelidir. Ayrıca 1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında da aynı yolla Rumların mallarına en konulmuştur. Onlar da iade edilmelidir.” Zaten yıllar önce böyle bir densizlik yapılmış, AİHM’ne başvuran Titiana Loizidou adlı bir Rum kadın, Türkiye’den 1 milyon doların üzerinde tazminat kazanmıştı. O yüzden diyoruz ki, durup dururken eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek niye? En başta da ifade ettiğimiz gibi hiç kimseye o sıfatı yakıştırmak için bu deyimi kullanmıyor, bilakis onun gücünden yararlanmak istiyoruz. Hedefimiz, atalarımızın o sevimli yardımcıları da, onunla ifade ettiğimiz kişi veya kişiler de değildir. Yine de üzerine alınanlar olursa af dileriz. Diyanet şimdi doğruyu buldu Uzun, çok uzun yıllardır Cuma namazının farzından sonra sadece son sünneti kılıp camiden ayrıldığım için fark edememişim. Pandemi sonrası yeniden başlanılan Cuma namazlarında, farzdan sonra son sünnet kılınıp duaya geçiliyor. Diyanet, uzun yıllardır yapması gerekeni, pandemi sürecinde insanların camilerde daha az kalması adına yeni yaptı. Olsun, bu da bir kazanımdır. Zira Cuma namazı, sünnetleriyle birlikte 10 rekâttır. Son sünnetten sonra zuhr-i ahir veya başka bir namaz yoktur. Kılanlarsa, Peygamber’imizin kılmadığı bir namazı kılarak, adeta onun önüne geçmektedir. Bilerek yapanlar için söylüyorum; yoksa cemaate anlatılmamışsa bunun kusuru cemaatte değil, anlatmayanlardadır. Umarız, korona virüsü illetinden kurtulup eski hayatımıza döndüğümüzde de bu durum devam eder, Cuma, aslına uygun olarak kılınır. Muhabbetle Efendim!
Ekleme Tarihi: 17 Temmuz 2020 - Cuma

EŞEĞİN AKLINA KAPRPUZ KABUĞU DÜŞÜRMEK

Başlığa bakarak, ne yeryüzünün en güzel gözlü yaratıklarından olan eşeğe, ne de onun şahsında anlatacağımız kişilere hakaret amacımız vardır. Sadece, anlatacağımız konuya çok uyan bu deyimin gücünden yararlanmayı hedefledik.


Efendim, birkaç gündür Yılmaz Özdil, Ayasofya ile ilgili yazılar yazmaktadır. Ancak bu yazılarda Ayasofya’nın camiye çevrilmesinden ziyade, Osmanlı hukuku ile Cumhuriyet hukukunu karşılaştırıp, mahkemenin verdiği kararla, Osmanlı hukukuna geri dönüldüğünü beyan etmektedir. Böyle olunca da, Cumhuriyet kurulduktan sonra terk edilen hukuka geri dönüldüğüne göre, Osmanlı hukukuna dayanarak pek çok kimsenin miras davası açabileceğini, devletin yüz milyarlarca lira tazminata mahkûm edilebileceğini vurgulamaktadır. Bir nevi, “Boş durmayın, hadi mahkemelere” demeye getirmektedir.


Yılmaz Özdil, sıra dışı bir yazardır. Yazılarında her zaman bir derinlik bulmak mümkündür. Ama son birkaç gündür ele aldığı ve seri yazılar yazdığı bu konu, onun Ayasofya’nın ibadete açılmasına karşılığıyla izah edilemez. Burada, “Madem Ayasofya’yı ibadete açtınız, aha ben de ortalığı karıştırıyorum. Şimdi uğraşın durun” demeye getirip, karşı olduğu çevreleri zor duruma sokmayı hedeflemiştir. Oysa bu devlet hepimizin. Sonuçta açılabilecek o davalar, hepimizi ilgilendirecek; bizim paralarımız gidecektir. (Bakınız: Sözcü Gazetesinde 15 ve 16 Temmuz 2020’deki yazıları)


Siz şimdi zahmet buyurup bu yazılara bakmayacaksınız. Ben de onları uzun uzun anlatamam ama kısa bir değerlendirme şart oldu. Özdil, bu yazılarında diyor ki; Türkler İstanbul’u fethettikten sonra doğal sonuç olarak el koydukları malları, gayrimenkulleri sahiplerine iade etmelidir. Ayrıca 1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında da aynı yolla Rumların mallarına en konulmuştur. Onlar da iade edilmelidir.” Zaten yıllar önce böyle bir densizlik yapılmış, AİHM’ne başvuran Titiana Loizidou adlı bir Rum kadın, Türkiye’den 1 milyon doların üzerinde tazminat kazanmıştı.


O yüzden diyoruz ki, durup dururken eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek niye? En başta da ifade ettiğimiz gibi hiç kimseye o sıfatı yakıştırmak için bu deyimi kullanmıyor, bilakis onun gücünden yararlanmak istiyoruz. Hedefimiz, atalarımızın o sevimli yardımcıları da, onunla ifade ettiğimiz kişi veya kişiler de değildir. Yine de üzerine alınanlar olursa af dileriz.


Diyanet şimdi doğruyu buldu


Uzun, çok uzun yıllardır Cuma namazının farzından sonra sadece son sünneti kılıp camiden ayrıldığım için fark edememişim. Pandemi sonrası yeniden başlanılan Cuma namazlarında, farzdan sonra son sünnet kılınıp duaya geçiliyor. Diyanet, uzun yıllardır yapması gerekeni, pandemi sürecinde insanların camilerde daha az kalması adına yeni yaptı. Olsun, bu da bir kazanımdır. Zira Cuma namazı, sünnetleriyle birlikte 10 rekâttır. Son sünnetten sonra zuhr-i ahir veya başka bir namaz yoktur. Kılanlarsa, Peygamber’imizin kılmadığı bir namazı kılarak, adeta onun önüne geçmektedir. Bilerek yapanlar için söylüyorum; yoksa cemaate anlatılmamışsa bunun kusuru cemaatte değil, anlatmayanlardadır. Umarız, korona virüsü illetinden kurtulup eski hayatımıza döndüğümüzde de bu durum devam eder, Cuma, aslına uygun olarak kılınır.


Muhabbetle Efendim!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi