Tahir ORHAN
Köşe Yazarı
Tahir ORHAN
 

FUTBOL SPİKERLERİNE DAİR

Oldum olası sporu, özellikle de futbolu severim. Hadi başlamışken sporun hangi dallarını severim hangilerinden pek hazzetmem onları da söyleyeyim. Futbolun dışında, voleybolu, hentbolu, basketbolu bireysel sporlardan güreşi, halteri, tekvandoyu severim. Biraz kanlıca olduğu için boksu pek sevmem. Görevim icabı bunları ve daha pek çok spor dalını izledim.  Benim çalıştığım kurumda bu spor dallarının her biri için ihtisaslaşmış spiker arkadaşlarımız vardı; halen de var. Futbolu, voleybolu, basketbolu, yüzmeyi, güreşi, halteri ayrı spikerler anlatırdı. İsimlerini saymaya kalksam satırlar yetmez. Birini yazıp birini yazmamak da olmaz. O yüzden şu yenilerine biraz değinip yazımızı sonlandıralım. Eskilerden Ümit Aktan vardı. Maç anlatırken öyle ilgisiz şeyler anlatırdı ki ama yine de kızamazdınız ona. Çünkü öyle güzel konulara girerdi ki. Mesela birini söyleyeyim. Maça boğazında bir altın kolye ile çıkan futbolcu, onu formasının içine sokmaya çalışırken Ümit Aktan, “Mal varlığını yerine yerleştiriyor” gibi bir cümle söylemiş, kolyenin pahalı bir şey olduğunu vurgulamak istemişti. Bir başkasından söz edelim. Aslen Tıp Doktoru olan Necati Karakaya, Cüneyt Arkın gibi doktorluğu bırakıp başka alanlara yönelenlerden biriydi. Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin kurucularından olan Necati Karakaya, Milliyet Gazetesinde çalışırdı. Dışarıdan da TRT’de maç anlatırdı. Bunun için, ne kadar olduğun bilmiyorum ama para da alırdı. Sahanın uzak yerlerinde olan biteni pek görmezdi ve bunu yanındaki TRT görevlisine sorup öyle anlatırdı. O görevli arkadaşımız yanlış bir şey söylese, öylece çıkardı ağzından. Bir de maç anlatırken eşine selam çakmayı ihmal etmezdi. İpek gibi bir saha dediğinde eşi İpek Hanımı da anmış olurdu. Lüzumsuz bilgi diye düşünürseniz sizi anlarım. Aynı Karakaya, Türkiye’de 11 stadyuma Atatürk ismini vermiş de bir isimdir. Mesela Rize’de maç anlatırken Rize Atatürk Stadından selamlar, sevgiler dedi mi, o stadyumun adı artık Atatürk stadı olurdu. Kim karşı çıkabilirdi ki? Fakat benim asıl anlatmak istediklerim şimdikiler. TRT de o eski halinden biraz uzak ama yine de eskilerden yenilere bir tecrübe aktarımı olduğundan pek sırıtmıyorlar. Erdoğan Arıkan, Levent Özçelik ve diğerlerini örnek alıp kendilerine bir yol çiziyorlar. Bu işi özel kanallarda yapanlar, kelimenin tam anlamıyla çam deviriyorlar. Bu yüzden maçı televizyonlardan izleyenler saç baş yoluyor.  Bir de kelimeler çok önemli. Hele canlı yayın olduğunda söz ağızdan bir çıktı mı mermi gibi daha geri dönüşü olmuyor. En son Türk Milli Takımının Macaristan’la oynadığı maçta aynı şey olmuş. İzleyiciler maçların TRT’den anlatılmasını istemeye başlamıştı. Eskiden maçı radyoda anlatanla televizyonda anlatanlar farklı şeyler söylerdi. Radyoda insanlar bir şey görmediği için sahada olan her şeyi söylemek zorunda olduğu halde spikerler televizyon için daha az söz sarf eder, insanların gördüklerinde de hisse çıkarmalarını isterlerdi. Şimdi aynı anda her iki yayın organından da konuşmak zorunda oldukları için televizyonlardaki maçları radyodaymış gibi anlattıklarından çok şey söylemek zorunda kalıyorlar. Böyle olunca da o kadar çok lüzumsuz sözler çıkıyor ki ağızlarından, anlamakta zorlanıyorsunuz. Bir futbolcu topu ayağına almaya görsün, yedi sülalesini anlatmaya başlıyorlar. Bir de son zamanların moda deyimiyle totem yapmıyorlar mı; yok efendim onun oynadığı maçlarda takım hiç kaybetmedi, yok bilmem hangi takım kaç golünü ilk on beş dakikada atmışmış, yok şu kadarı sol kanattan, şu kadarı sağ kanattan, şu kadarı ortadan gelişmiş falan.  Yine, son zamanlarda futbolcuların pek yapmadığı top çalmayı anlatırken “Topa ayak koydu” tabiri var ki, yanlış olmasa da “El koyma” diye bir tabirimiz var, ayak koyma pek kullanılan bir tabir değil. “Ters tarafa top attı” demek varken “Terse döndü” demek de en azından benim kulağımı tırmalayan sözlerdendir. Benim çalıştığım kurum da bu furyaya katıldı. Son zamanlardaki spor spikerleri adeta çam deviriyor. A Spor mu? Evlere şenlik. Önceki akşam Trabzonspor U19 takımının İnter’i yendiği maçı anlatırken ben bu maçı kazanması halinde yarı finale çıkacağını maç boyunca adamdan duyamadım.  Başınızı ağrıttımsa affınızı istirham ederim. Muhabbetle efendim! 
Ekleme Tarihi: 02 April 2025 - Wednesday

FUTBOL SPİKERLERİNE DAİR

Oldum olası sporu, özellikle de futbolu severim. Hadi başlamışken sporun hangi dallarını severim hangilerinden pek hazzetmem onları da söyleyeyim. Futbolun dışında, voleybolu, hentbolu, basketbolu bireysel sporlardan güreşi, halteri, tekvandoyu severim. Biraz kanlıca olduğu için boksu pek sevmem. Görevim icabı bunları ve daha pek çok spor dalını izledim. 

Benim çalıştığım kurumda bu spor dallarının her biri için ihtisaslaşmış spiker arkadaşlarımız vardı; halen de var. Futbolu, voleybolu, basketbolu, yüzmeyi, güreşi, halteri ayrı spikerler anlatırdı. İsimlerini saymaya kalksam satırlar yetmez. Birini yazıp birini yazmamak da olmaz. O yüzden şu yenilerine biraz değinip yazımızı sonlandıralım. Eskilerden Ümit Aktan vardı. Maç anlatırken öyle ilgisiz şeyler anlatırdı ki ama yine de kızamazdınız ona. Çünkü öyle güzel konulara girerdi ki. Mesela birini söyleyeyim. Maça boğazında bir altın kolye ile çıkan futbolcu, onu formasının içine sokmaya çalışırken Ümit Aktan, “Mal varlığını yerine yerleştiriyor” gibi bir cümle söylemiş, kolyenin pahalı bir şey olduğunu vurgulamak istemişti. Bir başkasından söz edelim. Aslen Tıp Doktoru olan Necati Karakaya, Cüneyt Arkın gibi doktorluğu bırakıp başka alanlara yönelenlerden biriydi. Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin kurucularından olan Necati Karakaya, Milliyet Gazetesinde çalışırdı. Dışarıdan da TRT’de maç anlatırdı. Bunun için, ne kadar olduğun bilmiyorum ama para da alırdı. Sahanın uzak yerlerinde olan biteni pek görmezdi ve bunu yanındaki TRT görevlisine sorup öyle anlatırdı. O görevli arkadaşımız yanlış bir şey söylese, öylece çıkardı ağzından. Bir de maç anlatırken eşine selam çakmayı ihmal etmezdi. İpek gibi bir saha dediğinde eşi İpek Hanımı da anmış olurdu. Lüzumsuz bilgi diye düşünürseniz sizi anlarım. Aynı Karakaya, Türkiye’de 11 stadyuma Atatürk ismini vermiş de bir isimdir. Mesela Rize’de maç anlatırken Rize Atatürk Stadından selamlar, sevgiler dedi mi, o stadyumun adı artık Atatürk stadı olurdu. Kim karşı çıkabilirdi ki?

Fakat benim asıl anlatmak istediklerim şimdikiler. TRT de o eski halinden biraz uzak ama yine de eskilerden yenilere bir tecrübe aktarımı olduğundan pek sırıtmıyorlar. Erdoğan Arıkan, Levent Özçelik ve diğerlerini örnek alıp kendilerine bir yol çiziyorlar. Bu işi özel kanallarda yapanlar, kelimenin tam anlamıyla çam deviriyorlar. Bu yüzden maçı televizyonlardan izleyenler saç baş yoluyor. 

Bir de kelimeler çok önemli. Hele canlı yayın olduğunda söz ağızdan bir çıktı mı mermi gibi daha geri dönüşü olmuyor. En son Türk Milli Takımının Macaristan’la oynadığı maçta aynı şey olmuş. İzleyiciler maçların TRT’den anlatılmasını istemeye başlamıştı. Eskiden maçı radyoda anlatanla televizyonda anlatanlar farklı şeyler söylerdi. Radyoda insanlar bir şey görmediği için sahada olan her şeyi söylemek zorunda olduğu halde spikerler televizyon için daha az söz sarf eder, insanların gördüklerinde de hisse çıkarmalarını isterlerdi. Şimdi aynı anda her iki yayın organından da konuşmak zorunda oldukları için televizyonlardaki maçları radyodaymış gibi anlattıklarından çok şey söylemek zorunda kalıyorlar. Böyle olunca da o kadar çok lüzumsuz sözler çıkıyor ki ağızlarından, anlamakta zorlanıyorsunuz. Bir futbolcu topu ayağına almaya görsün, yedi sülalesini anlatmaya başlıyorlar. Bir de son zamanların moda deyimiyle totem yapmıyorlar mı; yok efendim onun oynadığı maçlarda takım hiç kaybetmedi, yok bilmem hangi takım kaç golünü ilk on beş dakikada atmışmış, yok şu kadarı sol kanattan, şu kadarı sağ kanattan, şu kadarı ortadan gelişmiş falan. 

Yine, son zamanlarda futbolcuların pek yapmadığı top çalmayı anlatırken “Topa ayak koydu” tabiri var ki, yanlış olmasa da “El koyma” diye bir tabirimiz var, ayak koyma pek kullanılan bir tabir değil. “Ters tarafa top attı” demek varken “Terse döndü” demek de en azından benim kulağımı tırmalayan sözlerdendir. Benim çalıştığım kurum da bu furyaya katıldı. Son zamanlardaki spor spikerleri adeta çam deviriyor. A Spor mu? Evlere şenlik. Önceki akşam Trabzonspor U19 takımının İnter’i yendiği maçı anlatırken ben bu maçı kazanması halinde yarı finale çıkacağını maç boyunca adamdan duyamadım. 

Başınızı ağrıttımsa affınızı istirham ederim.

Muhabbetle efendim! 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi