Tahir ORHAN
Köşe Yazarı
Tahir ORHAN
 

ŞUŞA… KARABAĞ’IN KALBİ ŞUŞA AZAD OLUPDUR

1993 yılının bu aylarıydı. 32 yıl gururla çalıştığım TRT, beni Azerbaycan’daki gelişmeleri izlemek üzere yaklaşık 3 haftalığına bu ülkede görevlendirmişti. İkinci yurt dışı görevim olacaktı. Çok heyecanlıydım. Bir yıl önce de yine Orta Asya’nın ta ortasına, Kırgızistan’a gitmiştim. Can kardeşlerimizi yurtlarında görmek, beni çok mutlu ediyordu. Her anını, her adımını kaydediyor, hafızama mıh gibi kazıyordum. Azerbaycan’da asıl bulunma sebebimiz, cephedeki gelişmeleri izlemekti. Bu yüzden hiç boş durmuyor, sürekli cephe haberleri veriyorduk. Bakü’nün kenar mahallelerinde yurtlarından olmuş kaçkınlarla konuşuyor, haberler yapıyorduk. Nihayet Müdafiye Nazırlığından (Savunma Bakanlığı) izin kopardık. Bize geçici bir kimlik kartı verdiler ve gideceğimiz yerlerde görüşmemiz gereken makamları tembihlediler. Bütün hazırlıklarımızı yaptık, taktikleri gözden geçirdik. İrfan Sapmaz ve ağabeyi Rıdvan’la orada tanışmış, sıkı bir dostluk kurmuştuk. Planlama yaparken tanıştığımız bir kızcağız, bizimle gelmeyi teklif ediyor, hatta çok da ısrar ediyordu. Ona, bunu niye bu kadar çok istediğini sorduğumda, Karabağ’daki çatışmalarda nişanlısının şehit düştüğünü söyledi ve ardından “Belki onun intikamını alırım” diyordu. Biz, bu yolculuğun çok tehlikeli olabileceğini söyleyerek onu alamayacağımızı belirttik. Nasıl üzüldüğünü anlatamam. Çünkü artık kaybedecek bir şeyi yoktu. Her konuştuğumuz kişi Karabağ diyor, Bakü sokaklarında, Karabağ’dan başka bir şey konuşulmuyordu. O kıza, “Karabağ neden bu kadar önemli” diye sorduğumda, bana orasının dünyanın cenneti olduğunu söylemesi, beni biraz daha heyecanlandırmıştı. O sabah gelip çattı. Kiraladığımız bir araçla cepheye doğru yola çıkacaktık. Sabahın seherinde, onlar öyle diyorlar diye bunları kullanıyorum. Bir de tabi Şuşa’nın bugün itibarıyla kurtarılmış olması hasebiyle de çok dolu olduğum için zaman zaman o lehçe ile konuşmamı affedin. Açıklamalarını da yaparak sizi merakta da bırakmayacağım. Otelin kabağında (önünde) taksici ile buluştuk. TRT’den Veysi Kayıran ve Azerbaycan Türk Ajansı (ATA) sahiplerinden Rıdvan Sapmaz’la birlikte yola çıktık. Bize tembihlenen yerlere uğruyor, kimliklerimizi göstererek ve araç değiştirerek cephenin derinliklerine doğru yol alıyorduk. Nihayet, dördüncü ve en son aracımızla, kısmen dağ yollarından, kısmen çimenliklerden son noktaya vardık. Karabağ’ın göbeğine girememiştik ama yakın köylere kadar gidebilmiştik. Gerçekten cennetti buralar. Bunları uzun uzun anlatacak değilim. Cephede askerlerle sohbetler ettik, onların karavanasından yedik. Çekimler yapıyor ama gizliliğe de azami dikkat ediyorduk. Biz bu cephede bütün bir günümüzü geçirdik. Her şeyi görmüş, aklımıza yazmıştık. Bizim gidişimizden sadece bir yıl önce işgal edilen ve 28 yıldır esareti yaşayan Şuşa, kurtuldu. Ermeniler panikte. Şuşa düşerse Karabağ düşer diye düşünürlerken, korktukları başlarına geldi. Kahraman Türk askerleri Şuşa’yı esaretten kurtardı. Şimdi sıra Karabağ’da… Azerbaycan’la ilgili yazdıklarımızda hep şunu vurguladık: Hiçbir zaman ateşkes kandırmacalarına pabuç bırakmamalı, kurtuluşa kadar savaşmalı. Şimdiye kadar 3 kez ilan edilip her seferinde Ermenilerce ihlal edilen ateşkesin, Azerilere de yaradığını da unutmamalı. Şimdilik hangi sebeple olduğuna anlam veremediğimiz Rusya’nın Ermenistan’a ilgisizliği de, göz boyamadan ibarettir. Bu ülke, Ermenistan’a çeşitli yollarla silah yardımı yapmaktadır. Bunların en alçakçası da, Rusya’daki zengin Ermeni asıllıların, bu silahları kendi paralarıyla alıp Ermenistan’a göndermesidir. Bu da bir aldatmacadır. Dediğimiz gibi, Karabağ kurtarılana, Azerbaycan’ın son karış toprağı azat olana kadar savaşmaya devam edilmelidir. Bunları bir daha bu kadar zayıf yakalayamayız. İlham Aliyev’i kararlı görüyoruz. Şuşa’nın kurtuluşu kutlu olsun. Azerbaycan’da bayram varsa Türkiye’de de bayram vardır. Mutlu haberi alır almaz öylesine karaladığım bu satırlarda sürçülisan etmişsek affola Muhabbetle efendim!
Ekleme Tarihi: 09 Kasım 2020 - Pazartesi

ŞUŞA… KARABAĞ’IN KALBİ ŞUŞA AZAD OLUPDUR

1993 yılının bu aylarıydı. 32 yıl gururla çalıştığım TRT, beni Azerbaycan’daki gelişmeleri izlemek üzere yaklaşık 3 haftalığına bu ülkede görevlendirmişti. İkinci yurt dışı görevim olacaktı. Çok heyecanlıydım. Bir yıl önce de yine Orta Asya’nın ta ortasına, Kırgızistan’a gitmiştim. Can kardeşlerimizi yurtlarında görmek, beni çok mutlu ediyordu. Her anını, her adımını kaydediyor, hafızama mıh gibi kazıyordum.


Azerbaycan’da asıl bulunma sebebimiz, cephedeki gelişmeleri izlemekti. Bu yüzden hiç boş durmuyor, sürekli cephe haberleri veriyorduk. Bakü’nün kenar mahallelerinde yurtlarından olmuş kaçkınlarla konuşuyor, haberler yapıyorduk. Nihayet Müdafiye Nazırlığından (Savunma Bakanlığı) izin kopardık. Bize geçici bir kimlik kartı verdiler ve gideceğimiz yerlerde görüşmemiz gereken makamları tembihlediler. Bütün hazırlıklarımızı yaptık, taktikleri gözden geçirdik. İrfan Sapmaz ve ağabeyi Rıdvan’la orada tanışmış, sıkı bir dostluk kurmuştuk. Planlama yaparken tanıştığımız bir kızcağız, bizimle gelmeyi teklif ediyor, hatta çok da ısrar ediyordu. Ona, bunu niye bu kadar çok istediğini sorduğumda, Karabağ’daki çatışmalarda nişanlısının şehit düştüğünü söyledi ve ardından “Belki onun intikamını alırım” diyordu. Biz, bu yolculuğun çok tehlikeli olabileceğini söyleyerek onu alamayacağımızı belirttik. Nasıl üzüldüğünü anlatamam. Çünkü artık kaybedecek bir şeyi yoktu.


Her konuştuğumuz kişi Karabağ diyor, Bakü sokaklarında, Karabağ’dan başka bir şey konuşulmuyordu. O kıza, “Karabağ neden bu kadar önemli” diye sorduğumda, bana orasının dünyanın cenneti olduğunu söylemesi, beni biraz daha heyecanlandırmıştı. O sabah gelip çattı. Kiraladığımız bir araçla cepheye doğru yola çıkacaktık. Sabahın seherinde, onlar öyle diyorlar diye bunları kullanıyorum. Bir de tabi Şuşa’nın bugün itibarıyla kurtarılmış olması hasebiyle de çok dolu olduğum için zaman zaman o lehçe ile konuşmamı affedin. Açıklamalarını da yaparak sizi merakta da bırakmayacağım. Otelin kabağında (önünde) taksici ile buluştuk. TRT’den Veysi Kayıran ve Azerbaycan Türk Ajansı (ATA) sahiplerinden Rıdvan Sapmaz’la birlikte yola çıktık. Bize tembihlenen yerlere uğruyor, kimliklerimizi göstererek ve araç değiştirerek cephenin derinliklerine doğru yol alıyorduk. Nihayet, dördüncü ve en son aracımızla, kısmen dağ yollarından, kısmen çimenliklerden son noktaya vardık. Karabağ’ın göbeğine girememiştik ama yakın köylere kadar gidebilmiştik. Gerçekten cennetti buralar. Bunları uzun uzun anlatacak değilim. Cephede askerlerle sohbetler ettik, onların karavanasından yedik. Çekimler yapıyor ama gizliliğe de azami dikkat ediyorduk. Biz bu cephede bütün bir günümüzü geçirdik. Her şeyi görmüş, aklımıza yazmıştık. Bizim gidişimizden sadece bir yıl önce işgal edilen ve 28 yıldır esareti yaşayan Şuşa, kurtuldu. Ermeniler panikte. Şuşa düşerse Karabağ düşer diye düşünürlerken, korktukları başlarına geldi. Kahraman Türk askerleri Şuşa’yı esaretten kurtardı. Şimdi sıra Karabağ’da…


Azerbaycan’la ilgili yazdıklarımızda hep şunu vurguladık: Hiçbir zaman ateşkes kandırmacalarına pabuç bırakmamalı, kurtuluşa kadar savaşmalı. Şimdiye kadar 3 kez ilan edilip her seferinde Ermenilerce ihlal edilen ateşkesin, Azerilere de yaradığını da unutmamalı. Şimdilik hangi sebeple olduğuna anlam veremediğimiz Rusya’nın Ermenistan’a ilgisizliği de, göz boyamadan ibarettir. Bu ülke, Ermenistan’a çeşitli yollarla silah yardımı yapmaktadır. Bunların en alçakçası da, Rusya’daki zengin Ermeni asıllıların, bu silahları kendi paralarıyla alıp Ermenistan’a göndermesidir. Bu da bir aldatmacadır. Dediğimiz gibi, Karabağ kurtarılana, Azerbaycan’ın son karış toprağı azat olana kadar savaşmaya devam edilmelidir. Bunları bir daha bu kadar zayıf yakalayamayız. İlham Aliyev’i kararlı görüyoruz.


Şuşa’nın kurtuluşu kutlu olsun. Azerbaycan’da bayram varsa Türkiye’de de bayram vardır.


Mutlu haberi alır almaz öylesine karaladığım bu satırlarda sürçülisan etmişsek affola


Muhabbetle efendim!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi