2008 yılı, bir dönüm noktasıdır kamu sağlığı için…
Bu tarihte getirilen sigara yasağı çok iyi oldu. Yasak derken içilmesi değil de kamuya ait kapalı mekânlarda içilmesi yasaklandı. 19 Temmuz 2009’da da 4207 sayılı yasada yapılan düzenleme ile özel kişilere ait lokanta, kahvehane, birahane, kafeterya gibi yerlerde sigara içilemiyor artık. Yasak bununla sınırlı sanıldı ama ne yazık ki tütün ekimi de sınırlandı ülkede. Trabzon’un, Akçaabat’ın, Şebinkarahisar’ın, Samsun’un, Bafra’nın, Ege’nin o meşhur tütün tarlaları yok artık. Yıllık 400 bin ton üretimden, çok uluslu sigara tekelleri ve sözleşmeli üretim yaptıran tütün şirketleri kiminle anlaşma yaptıysa sadece onlar üretim yapabildiği için 50 bin tonlara düştü. Amerikan çiftçisini bakıyoruz şimdi. Rize Pazar’ın dünyaca ünlü puroluk tütünü de hâke yeksan oldu. Yaşasın Havana Purosu…
Sigarayı kapalı mekânlarda yasaklamak iyi de tütün çiftçisine ihanet etmeye gerek yoktu. İstatistiklere göre bu yasak, sigara içilmesini azaltmadı. Sadece belirli mekânlarda içilmiyor o kadar. İçenler, balkonlar, teraslar, merdiven altları, hâsılı çeşitli yerlerde yine sigarasını içiyor. Yasağı delenler de var bu arada. Ağır para cezaları olmasına rağmen hem de… Hâlbuki ülkenin çeşitli bölgelerinde çok güzel tütünler yetişiyordu. Buna devam edilmeli, dışarıdan tütün almayıp kendi çiftçimizin ürettiğini kullanmalıydık. Üstelik ülke dışına bile tütün ve tütün mamulü satılabilirdi.
Yaşadığımız Trabzon’un sokaklarında karşılaştığımız her on kişiden belki dördü Tekel’de çalışıyordu veya buradan emekli olmuştu. Şimdi ne onlar ne de tütün fabrikaları var. Trabzon’daki fabrika büyük bir AVM oldu, Akçaabat’taki eski fabrika, Trabzon Üniversitesinin Güzel Sanatlar Fakültesi’ne, yerine Düzköy yolu üzerinde yapılan bina da Özel Harekâta verildi. Yine de kapalı mekânlarda tütün ve tütün mamullerinin tüketiminin yasaklanması iyi oldu. Bu yasanın hazırlanmasında büyük emeği olan Prof. Dr. Cevdet Erdöl’e teşekkür borcumuz var. Sigarayı aşkla içen bir dostumuz, bu illeti bıraktıktan sonra “Benim yanında sigara içtiğim bütün dostlarımdan helallik almam gerek” diye bir özeleştiride bulunması da çok anlamlıdır. Yine çok eskilerden bir dostumuzun şu sözü çok manidardır: Bu öyle bir illettir ki, dumanını yel alır parasını el…
Bu lanet içecek o kadar tatlı bir zehirdir ki, Amerikalı bir sigara şirketiyle ortak olduktan sonra rahmetli Sakıp Sabancı’ya bile “En tatlı parayı en zehirli şeyden kazandım” dedirtmiştir.
Bazı rakamlarla yazımıza sonlandıralım. Tarihi milattan önce 3 binlere dayanan sigaradan dünyada her yıl 8 milyon, Türkiye’de ise 80 bin civarında insan ölüyor. Sigara ve tütün ürünleri kullananların dünya ekonomisine toplam maliyeti 1 trilyon avro civarında. Türkiye’de yıllık ortalama 90 milyar liralık sigara satın alınıyor. Sigara kaynaklı hastalıkların tedavisine harcanan miktar 24 milyar lira. Türkiye’nin yüzde 30’una yakını sigara tüketiyor. Buna mı üzülelim, yüzde 70’e mi sevinelim bilemiyoruz.
Hadi bu zehirden kurtulalım öyleyse. Necip Fazıl’ın, “Yakalım şu kâfiri” deyip sigara içmeye devam ettiği gibi değil ama…
Muhabbetle efendim!