Genellikle bir yazıya başlarken ilk iş olarak, “Bu kez siyaset yazmayacağım” derim ve öyle de başlarım. Ama ne hikmetse konu dönüp dolaşır, illa ki siyasete bulaşır. KTÜ İktisat Fakültesi’nden emekli Prof. Dr. Hasan Özyurt bir sohbet sırasında şöyle demişti:
“Derste siyaset yapmayacağım diyorum ama benim anlattığım konu 'para'… Para ise baştan aşağı siyaset!”
Şimdi benimki de o misal. Fakat, ara sıra kenarından köşesinden siyaset girse de, yine de uzağında kalmaya çalışıp başka konulara yönelmek istiyorum.
Neme lazım, siyaseti başkaları yazsın dursun. Benim yazacağım o kadar geniş bir alan var ki… Kültür, dil, tarih, edebiyat, sanat… Bu sahalarda kalem oynatmak hem daha keyifli hem de daha faydalı. Çok sıkışırsam yemek tarifi bile veririm!
Derken, nur topu gibi bir konum oldu:
Müzikli namaz.
İbadethanelerde en çok dikkat ettiğim konulardan biri, cep telefonlarını kapatmak ya da en azından sessize almaktır. Bu iş bu kadar zor mu gerçekten? Geçenlerde Rize’de bir cenaze namazında, Mozart’tan Beethoven’a, Volkan Konak’tan İsmail Türüt’e kadar her tür müziği birkaç dakikalık namaz süresince dinlettiler bize. En kıvrak kemençe nağmeleri de cabası…
Kardeşim, cep telefonunu sessize almayı beceremiyorsan sen daha namaz kılma ehliyetine de sahip değilsin demektir. Gelme camiye!
Ama tabii, bir şekilde unutup dalgınlıkla telefonunu açık bırakanlara da mümkün olduğunca bir şey dememeye çalışıyorum.
Bu arada “Müzikli Namaz” başlıklı bir yazı yazacağım dediğimde, Ankara’dan arkadaşım Ahmet Kankal,
“Tahir abi yine bir şeyler geldi aklına” deyince onu da
“Farklı bir şey değil, sadece namazlarda çalan cep telefonlarına taktım,” diyerek temin ettim.
Bu cep telefonu meselesini tatlı bir hatıra ile noktalayalım:
Yıllar önce, cep telefonlarının henüz emekleme dönemlerinde, kapsama alanlarının oldukça dar olduğu zamanlarda, dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say bir konser sırasında seyircileri, cep telefonlarını kapatmaları için uyarmış. Her şey yolunda giderken, konserin tam ortasında bir cep telefonu çalmaya başlamış. Fazıl Say, konsantrasyonu bozulmuş şekilde sesin geldiği yöne bakarken bir de ne görsün? Telefon çalan, kendi arkadaşlarından biri! Ne diyeceğini şaşıran Say sadece
“Nasıl… Çekiyor mu bari?” diyebilmiş.
O günlerin de geleceğine olan inancımızı muhafaza ederek, huzurlarınızdan ayrılalım.
Bu arada, Trabzon Sanatevi bahçesinde 14 Haziran Cumartesi günü, saat 11.00 – 15.00 arasında, “Başkası İçin Evlenmek” adlı kitabımızın imza günü var. Eğlenmek, gülmek, dahası sohbet etmek isteyen herkesi bekleriz efendim.
Muhabbetle!