Mustafa Barış ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
Mustafa Barış ÖZTÜRK
 

SARI SAYFALAR VE TELEFON

Geçtiğimiz günlerde kızım Elif: "Baba, televizyonda gördüm. Eskiden defter şeklinde telefon rehberi varmış ve bu defterde bütün telefon numaraları yazıyormuş. Şimdi neden yok?" diye sordu. O soruştan geldiğimiz nokta... İyi bak kızım iyi bak telefon teknolojisi nereden nereye geldi. Bu ahizeli bas konuş daha sonra çevirmeli telefonlar süs için durmadı evimizde. Ben bu telefonlarla kimler kimler ile konuştum saatlerce. Bu telefonun yanında illaki benim senede en az bir kere temize çektiğim telefon defteri (fihristi) olurdu. Önce isim soyad telefon bazende adres yazılırdı o deftere. Şimdi telefon rehberi telefonun içinde. Gelde anlat bunu bizim Elif'e... Birde hatırlar mısınız, “sarı” kağıttan telefon rehberleri vardı. Sarı sayfalar! Hani PTT (avm)"nin henüz ayçiçek yağı falan satmadığı o günlerde "sarı rehber" hazırlayıp telefonu olan evlere ve telefon kulübelerine kullanım amaçlı sunduğu o kalın kitap. Eee ptt de gelişti işte rehberden ayçiçeği yağına. Mesaj verdik dimi? Verdik. Öyleyse devam hikâyemize... Amerikan filmlerinde gördüğümüz, aceleyle telefon rehberinde birisini bulup o sayfayı cart diye yırtma sahnesinden hareketle bu rehberlerin en çok amerikada basıldığını sanıyorum. Konunun birde şu boyutu var. Hani bugün whatsapp veya sosyal ağlardan özel bilgilerin paylaşılması tartısması devam ediyor ya! o günlerde "sarı rehber" de bilgiler....oha ! düşünsenize adın, adının yanında ev telefonun ve adresin herkesin ulaşabileceği bir kitabın içerisinde. ve bu kitap her yerde. akıl alır gibi değil ! Kimin aklına gelir kişisel bilgilerin güvenliği, güvenlik tartışmaları, neymiş güvenlik konusu. Telefon bağlamalar santralden sonra telefonun "düşmesi" falan... "adana aradan çık" cümleleri daha neler neler... 3-5 kişi bir hatta konuşma yapılması teknolojisi o günlerde de vardı. şaşırılacak bir durumdu. Şimdi de var olan tele conferansla çoklu görüşme benzeri sayılır Ya jetonlu telefon kulübeleri, hatırlarsınız cepte taşınan oluklu jetonları. Teknoloji işte o gün telefonu kullanabilmek için cepte jeton taşırken şimdi o cepte telefonun kendisini taşıyoruz. "Jeton düşmedi" "seninki köşeli jeton galiba" espirileri... O telefon kulübesi önünde sıra beklemeler. Konuşma uzadıkça cami tıklamalar... Kulübede tuğla gibi sarı telefon rehberleri ve bazı sayfaların yırtık pırtık halleri... Madem koparırım işini görecek küçük bir kısmını kopar. Gidip Johnny Mnemonic'in sayfasını yırtmakda ne ! Ertesi gün terminatör gelip John Connor'ı nasıl bulacak? Dimi yani.... Evdeki telefon sehpaları, özellikle evlerde kullanılmak üzere dizayn edilen farklı boyut ve modeldeki sehpalar. Telefon sehpaları özeldi ve ayrıcalıklıydı. Telefondan başka bir şey konmazdı o sehpa üzerlerine sadece kolalı dantelâleri... Telefon cingir cingir çalarken kimin aradığını bilinmeden açılması... ” Kimi arıyorsunuz? Kimsiniz “ sesiniz gelmiyooorr deyip, kendi sesi de karşı tarafa gitmeyecek endişesi ile bağırarak konuşulurdu... Birde paralel telefon hadisesi vardı. O çok önemliydi. Özellikle lise ve üniversite çağındaki gençler odalarına bir paralel telefon isterlerdi. Ama konuşma sırasında mahremiyet kuralları bazen çiğnenebilirdi. Paralelde biri mi var düşüncesi... Bazen Arkadaş ve ötesi kişiler ile yapılan saatlerce konuşmalar ve bir ses; "Bütün gün beraberdiniz zaten, saatlerce ne bulup konusuyorsunuz" cümleleri bilindik cümlelerdi... Kapı aralayıp "hayda !" "Hâlâ mı?" Sonra üniversiteyi bitirenler için belkide 2. Bir hat ve yanlızca kendi odalarına bağlanan... "oh be artık rahat ve özgürüm deyişler" Bugün mu? Cep telefonları özgürlük mü esaret mi ? Orası da tartışılır bu günlerde. Ayrıca , İnsan  zekasına etkisi de ayrı bir konu, eskiden telefon numaraları ezbere bilinirdi, şimdi evin telefon numarası dahi hatırlanamıyor.  “X” ve “Y kuşağı”nın bu rehberden haberi olduğunu düşünüyorum. Z kuşağı için X, Y değişkenine bağlı bir denklemden öteye başkada birşey ifade etmiyordur sanırım. Sarı rehberler tarihine bakarsak... 1883 yılında Amerika’nın Wyoming eyaletinde, telefon rehberi basan bir matbaacı, elinde beyaz kâğıt kalmayınca sarı kâğıda geçiyor ve sarı sayfalarla özdeşleştiren halini yapmış oluyor. Kızim Elif'e teknolojinin hızla geliştiğini ne kadar anlatsam da ne eskiden evimize bağlatmak için en az bir yıl sıra beklediğimiz ev telefonlarını anlatabildim, ne de sokakta arama yapmak için kuyrukta beklediğimiz jetonlu telefonları… Yirmi sene öncesine kadar çok yaygın kullanılan teknolojilerin şimdi kulaklara Graham Bell'in ilk telefonu kadar komik gelmesi ne kadar ilginç değil mi? Bundan sonra neler olacak derseniz, bir adım ötesini tahmin etmek hiç de zor değil. Ameliyat eden robotlar gibi... Son yıllarda bazı ülkelerde şimdilik sadece kişilerin sağlık kayıtlarının takibi amacıyla test edilen mikroçipler ya da RFID teknolojileri insanların derilerinin altına (ya da ilerleyen zamanlarda sinir sistemlerine) entegre edilebildiğinde vücut fonksiyonları online takip ve tedavi edilebilecek, düşünce ve hareket gibi davranışlar online olarak desteklenebilecek. Bu uygulamanın ilk versiyonu yapıldı bile. Özel mekanlarda kişiler kredi kartı kullanılmıyor. Deri altlarına yerleştirilen çip ile hem giriş hem de yeme içme parasını ödeyebiliyor.    Daha geçen gün Microsoft ölen kişilerin kişisel bilgilerini kullanarak sohbet robotu yapmaya olanak tanıyan bir patent aldı. Patent, "görüntülere, ses verilerine, sosyal medya gönderilerine, elektronik mesajlara" ve diğer kişisel bilgilere dayalı bir robot tanımlıyor. Ve ona göre iletişime geçebiliyorsunuz onunla. Ben şimdiden ilk olarak ölmüş hangi tanıdıgımla konuşmak istediğimi planlamaya başladım bile. Teknoloji baş döndürücü hızla ilerliyor ve ilerleyecekte. Örneğin Google'ın çeviri motoru sayesinde düşüncelerinizi Çince ifade edebilmek şu an için bilim kurgu gibi gelse de insan sinir sistemine böyle bir desteğin entegrasyonu bana göre Google'ın çeviri becerilerini iyileştirme ihtimalinden daha yüksek.  Hele hele şu Çin aşıları on milyonlarca doz düzeyinde yapıldıktan sonra ne olur bilinmez :) bekleyip göreceğiz.
Ekleme Tarihi: 06 Şubat 2021 - Cumartesi

SARI SAYFALAR VE TELEFON

Geçtiğimiz günlerde kızım Elif: "Baba, televizyonda gördüm. Eskiden defter şeklinde telefon rehberi varmış ve bu defterde bütün telefon numaraları yazıyormuş. Şimdi neden yok?" diye sordu.
O soruştan geldiğimiz nokta...

İyi bak kızım iyi bak telefon teknolojisi nereden nereye geldi.
Bu ahizeli bas konuş daha sonra
çevirmeli telefonlar süs için durmadı evimizde.
Ben bu telefonlarla kimler kimler ile konuştum saatlerce.
Bu telefonun yanında illaki benim senede en az bir kere temize çektiğim telefon defteri (fihristi) olurdu.

Önce isim soyad telefon bazende adres yazılırdı o deftere.
Şimdi telefon rehberi telefonun içinde.
Gelde anlat bunu bizim Elif'e...

Birde hatırlar mısınız, “sarı” kağıttan telefon rehberleri vardı. Sarı sayfalar!
Hani PTT (avm)"nin henüz ayçiçek yağı falan satmadığı o günlerde
"sarı rehber" hazırlayıp telefonu olan evlere ve telefon kulübelerine kullanım amaçlı sunduğu o kalın kitap. Eee ptt de gelişti işte rehberden ayçiçeği yağına.
Mesaj verdik dimi?
Verdik.

Öyleyse devam hikâyemize...

Amerikan filmlerinde gördüğümüz, aceleyle telefon rehberinde birisini bulup o sayfayı cart diye yırtma sahnesinden hareketle bu rehberlerin en çok amerikada basıldığını sanıyorum.

Konunun birde şu boyutu var.
Hani bugün whatsapp veya sosyal ağlardan özel bilgilerin paylaşılması tartısması devam ediyor ya!
o günlerde "sarı rehber" de bilgiler....oha ! düşünsenize adın, adının yanında ev telefonun ve adresin herkesin ulaşabileceği bir kitabın içerisinde. ve bu kitap her yerde. akıl alır gibi değil !
Kimin aklına gelir kişisel bilgilerin güvenliği, güvenlik tartışmaları, neymiş güvenlik konusu.

Telefon bağlamalar santralden sonra telefonun "düşmesi" falan...
"adana aradan çık" cümleleri daha neler neler...
3-5 kişi bir hatta konuşma yapılması teknolojisi o günlerde de vardı. şaşırılacak bir durumdu.
Şimdi de var olan tele conferansla çoklu görüşme benzeri sayılır

Ya jetonlu telefon kulübeleri, hatırlarsınız cepte taşınan oluklu jetonları.
Teknoloji işte o gün telefonu kullanabilmek için cepte jeton taşırken şimdi o cepte telefonun kendisini taşıyoruz.
"Jeton düşmedi"
"seninki köşeli jeton galiba" espirileri...
O telefon kulübesi önünde sıra beklemeler.
Konuşma uzadıkça cami tıklamalar...

Kulübede tuğla gibi sarı telefon rehberleri ve bazı sayfaların yırtık pırtık halleri...
Madem koparırım işini görecek küçük bir kısmını kopar. Gidip Johnny Mnemonic'in sayfasını yırtmakda ne !
Ertesi gün terminatör gelip John Connor'ı nasıl bulacak?
Dimi yani....

Evdeki telefon sehpaları,
özellikle evlerde kullanılmak üzere dizayn edilen farklı boyut ve modeldeki sehpalar. Telefon sehpaları özeldi ve ayrıcalıklıydı. Telefondan başka bir şey konmazdı o sehpa üzerlerine sadece
kolalı dantelâleri...

Telefon cingir cingir çalarken kimin aradığını bilinmeden açılması...
” Kimi arıyorsunuz?
Kimsiniz “
sesiniz gelmiyooorr deyip, kendi sesi de karşı tarafa gitmeyecek endişesi ile bağırarak konuşulurdu...

Birde paralel telefon hadisesi vardı.
O çok önemliydi. Özellikle lise ve üniversite çağındaki gençler odalarına bir paralel telefon isterlerdi.
Ama konuşma sırasında mahremiyet kuralları bazen çiğnenebilirdi. Paralelde biri mi var düşüncesi...
Bazen Arkadaş ve ötesi kişiler ile yapılan saatlerce konuşmalar ve bir ses;
"Bütün gün beraberdiniz zaten, saatlerce ne bulup konusuyorsunuz" cümleleri bilindik cümlelerdi...
Kapı aralayıp "hayda !"
"Hâlâ mı?"
Sonra üniversiteyi bitirenler için belkide 2. Bir hat ve yanlızca kendi odalarına bağlanan...
"oh be artık rahat ve özgürüm deyişler"
Bugün mu?
Cep telefonları özgürlük mü esaret mi ? Orası da tartışılır bu günlerde.

Ayrıca , İnsan  zekasına etkisi de ayrı bir konu, eskiden telefon numaraları ezbere bilinirdi, şimdi evin telefon numarası dahi hatırlanamıyor. 

“X” ve “Y kuşağı”nın bu rehberden haberi olduğunu düşünüyorum. Z kuşağı için X, Y değişkenine bağlı bir denklemden öteye başkada birşey ifade etmiyordur sanırım.

Sarı rehberler tarihine bakarsak...
1883 yılında Amerika’nın Wyoming eyaletinde, telefon rehberi basan bir matbaacı, elinde beyaz kâğıt kalmayınca sarı kâğıda geçiyor ve sarı sayfalarla özdeşleştiren halini yapmış oluyor.

Kızim Elif'e teknolojinin hızla geliştiğini ne kadar anlatsam da ne eskiden evimize bağlatmak için en az bir yıl sıra beklediğimiz ev telefonlarını anlatabildim, ne de sokakta arama yapmak için kuyrukta beklediğimiz jetonlu telefonları… Yirmi sene öncesine kadar çok yaygın kullanılan teknolojilerin şimdi kulaklara Graham Bell'in ilk telefonu kadar komik gelmesi ne kadar ilginç değil mi?

Bundan sonra neler olacak derseniz, bir adım ötesini tahmin etmek hiç de zor değil.
Ameliyat eden robotlar gibi...
Son yıllarda bazı ülkelerde şimdilik sadece kişilerin sağlık kayıtlarının takibi amacıyla test edilen mikroçipler ya da RFID teknolojileri insanların derilerinin altına (ya da ilerleyen zamanlarda sinir sistemlerine) entegre edilebildiğinde vücut fonksiyonları online takip ve tedavi edilebilecek, düşünce ve hareket gibi davranışlar online olarak desteklenebilecek.

Bu uygulamanın ilk versiyonu yapıldı bile. Özel mekanlarda kişiler kredi kartı kullanılmıyor. Deri altlarına yerleştirilen çip ile hem giriş hem de yeme içme parasını ödeyebiliyor. 
 

Daha geçen gün Microsoft ölen kişilerin kişisel bilgilerini kullanarak sohbet robotu yapmaya olanak tanıyan bir patent aldı.

Patent, "görüntülere, ses verilerine, sosyal medya gönderilerine, elektronik mesajlara" ve diğer kişisel bilgilere dayalı bir robot tanımlıyor. Ve ona göre iletişime geçebiliyorsunuz onunla. Ben şimdiden ilk olarak ölmüş hangi tanıdıgımla konuşmak istediğimi planlamaya başladım bile.

Teknoloji baş döndürücü hızla ilerliyor ve ilerleyecekte.
Örneğin Google'ın çeviri motoru sayesinde düşüncelerinizi Çince ifade edebilmek şu an için bilim kurgu gibi gelse de insan sinir sistemine böyle bir desteğin entegrasyonu bana göre Google'ın çeviri becerilerini iyileştirme ihtimalinden daha yüksek. 

Hele hele şu Çin aşıları on milyonlarca doz düzeyinde yapıldıktan sonra ne olur bilinmez :) bekleyip göreceğiz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi